Türk devleti masaya El Nusra kartını mı sürdü?

Fehim IŞIK yazdı —

  • İdlib’in bir kesimini kontrol eden El Nusra’nın Colani kanadının Efrîn’e taşınmasında, Türk devletinin bilinçli bir dahlinin olduğu çok açık. El Nusra’nın Colani kanadı Türk devletinin aynı zamanda dünyaya ‘ılımlı muhalif’ olarak yutturmaya çalıştığı kanattır. Görünen o Colani, kendi elini de güçlendirecek Türk devletinin son planının yeni uygulayıcısıdır.

Son yaşanan gelişmeler, Türk devletinin Rojava’da işgal altında tuttuğu alanlarda yeni oyunların peşinde olduğunu gösteriyor. Bir süre önce Azaz, Bab, Mare ve Efrîn’de halk elektrik zamlarını protesto etmiş, Türk devletinin oluşturduğu yerel meclis binalarını basarak elektrik zamlarının geri çekilmesini istemişti. Durum basına böyle yansıdı ama bölgeden gelen haberler farklı hesaplar olduğunu gösteriyor.

Türk devleti bir müddet önce bazı yerel meclislerde düzenlemeler yapmış, meclislerin bir kısmına bazı işbirlikçi Kürtleri üye ve yönetici olarak atamıştı. İşbirlikçi Kürtlerin meclislere atanmasının ardından devreye giren MİT, özellikle Til Rifat’taki Efrînlilerin geri dönüşlerinin sağlanması için bir ikna çalışması başlatmak için düğmeye basıyor. Bu konuya ilişkin ise meclislere atanan işbirlikçi Kürtleri görevlendiriyor.

MİT, geri dönüş yapacak Efrînlilerin mal ve mülklerinin iade edileceği ve güvenliklerinin sağlanacağı, dedikodusunu da bilinçli bir biçimde yayıyor. Bir anlamıyla hapislerde uyguladığı itirafçılık politikasının bir benzerini yaşama geçirmek için çabalıyor. Bunun için de işbirlikçi Kürtleri kullanıyor.

Türk devletinin derdi Kürt halkının kendi topraklarına dönüşünü sağlamak değil. Eğer etkili olsaydılar, yani bazı Efrînlilerin dönüşünü sağlasaydılar bunu abartarak kamuoyuna aktaracak, böylece demografi değişikliği konusunda Türk devletini zorlayan bazı yaklaşımların önünü keseceklerdi. Bir de başarsaydılar, geri dönenleri uluslararası alanda kendi elini güçlendirmek amacıyla Rojava Özerk Yönetimi aleyhine de kullanacaktı. En azından hesapları buydu.

Efrînlilere dönük oyunlarında istediklerini elde edemediler. Bunda Türk devletinin bölgeyi işgal etmesinden sonra oluşan güvensiz ortamın payının olduğu kadar, Türk devletinin bölgeye taşıdığı yerleşimcilerin de payı var.

Bu kirli hesaplar meclislerde konuşulunca, Türk devletinin Efrîn’i peşkeş çektiği çeteler buna tepki gösteriyor. Hatırlanacağı gibi Efrîn halkının büyük çoğunluğu topraklarından sürgün edilirken, Kürtlerin mal ve mülkleri Türk devletinin desteklediği çeteler ile ailelerine peşkeş çekilmişti. Bu yerleşimciler, Efrînlilerin dönmesi halinde gasp ettikleri evlerin, mülklerin ellerinden alınacağı söylentileri yayılınca, organize bir biçimde gösteriler başladı. Ardından bu gösterilerin elektrik zamlarını protesto için yapıldığı söylendi. Doğru, Türkiye’deki ekonomik kriz Türk devletinin beslemesi olan çeteleri de etkiliyor ama tepkiye esas olan neden Türk devletinin bölgede yeni oyunlar peşinde olmasıydı. Bir diğer anlatımla çetelerin bir kesimi bu oyunların kendi aleyhlerine sonuçlar yaratacağını görmüş ve adım atmıştı, denebilir.

Türk devleti bu dönemde bir başka şey daha yaptı. Kendisi için uluslararası arenada ilerde sorun olacak tablonun değişimi için de bazı adımlar atmaya başladı. Bunun için de bazı çete gruplarının tasfiyesini hedefledi. Çeteleri işgal alanlarında, her ne kadar bir ordu adı altında toplasa da esasen her çete grubunun bir hakimiyet alanı oluşmuş durumda. Bu çeteler arasında ciddi bir rekabet de var. Öyle ideolojik rekabet falan değil. Talan ve yolsuzluktan tutun silah ve uyuşturucu pazarlamaya, kadın ve çocuk satmaya kadar her türlü kirli işte bu çeteler birbirleri ile rekabet içindeler. Bölgenin resmen Türk devletinin işgalinde olması, vali ve kaymakamlarının, yerel meclis üyelerinin Türk devleti tarafından atanması nedeniyle buralarda işlenen tüm suçlardan Türk devleti de sorumludur. Görünen o son yaşanan gelişmelerle Türk devleti kendisine dönük olası suçlamaların da önüne geçmek istiyor. Bir hesap kitap da bunun üzerine.

Bölgedeki iki güçlü çete grubu, Cebhet el Şamiye ve Ahrar el Şam geçtiğimiz günlerde yeniden çatışmaya başladılar. Türk devleti bu kez çatışmaları izlemekle yetindi. Çatışma kısa sürede Azaz, Bab, Rai, Mare ile Efrîn ve ilçelerine kadar yayıldı. İdlib’in kontrolünü elinde tutan El Nusra’nın (Heyet Tahrir Şam) Colani grubu çatışmalar başladığında bölgeye güç yığmaya başladı. 18 Haziran günü akşam saatlerinde ise Ahrar el Şam lehine çatışmalara müdahil oldu. Kısa sürede ise Türk devletinin işgalindeki birçok köyü ve kasabayı kontrol altına aldı.

Cebhet el Şemiye, hiçbir yerde El Nusra’ya karşı koymadı. Kendi hakimiyetindeki tüm alanlardan geri çekilerek bölgeyi El Nusra ve Ahrar el şam’a teslim etti.

İşgal alanlarının bir kısmının El Nusra ve Ahrar el Şam tarafından kontrol altına alınmasının ardından Türk devletinin devreye girerek ateşkes sağladığı konuşuluyor. Bu bir yana. Asıl sorun El Nusra’nın bilinçli bir biçimde Efrîn’e taşınmasıdır. İdlib’in bir kesimini kontrol eden El Nusra’nın Colani kanadının Efrîn’e taşınmasında, Türk devletinin bilinçli bir dahlinin olduğu çok açık. El Nusra’nın Colani kanadı Türk devletinin aynı zamanda dünyaya ‘ılımlı muhalif’ olarak yutturmaya çalıştığı kanattır. Görünen o Colani, kendi elini de güçlendirecek Türk devletinin son planının yeni uygulayıcısıdır. 

Bu gelişmelere ABD’nin tutumu ne olur bilmiyoruz ama bu planın altında Türk devletinin ve belki de Rusya’nın ABD’ye dönük yeni hesapları da vardır, demek abartı olmaz. Onu da önümüzdeki günlerde birlikte göreceğiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.