Tutsaklar düşman olarak görülüyor

Hatice Onaran

Hatice Onaran

  • İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu'ndan Hatice Onaran, tecridin başlangıç noktasının İmralı olduğuna dikkat çekerek, tutsakların düşman olarak görüldüğünü söyledi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde rehin tutulan ve 38 aydır kendisinden hiçbir haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında. İmralı’da başlayan tecrit sistemi, tüm Türk cezaevlerine sirayet ederken, tutsaklara yönelik hak ihlalleri de artıyor. Tecrit politikaları her geçen gün daha da derinleşirken, tutsakların infazları “keyfi” gerekçelerle yakılıyor, disiplin ve hücre cezaları veriliyor. Aynı zamanda “pişmanlık” dayatılıyor. Son yıllarda çok sayıda tutsağın infazı yakılırken, hasta tutsaklar da yaşamını yitirmek üzereyken tahliye ediliyor. Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK'lı tutsakların, "Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm" kampanyası kapsamında 27 Kasım'da başlattığı açlık grevi, 4 Nisan'da tamamlandı. Tutsaklar, 4 Nisan'dan itibaren mahkeme, aile ziyareti ve telefon görüşü boykotlarıyla devam ediyor. Cezaevlerindeki ihlaler de giderek ağırlaşıyor.  

İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu'ndan Hatice Onaran, hak ihlallerine dair JINNEWS'e konuştu. Onaran, “Tüm hak ihlallerinin temelini oluşturan tecrittir” dedi. Tecrit politikalarının başlama noktasının ise İmralı olduğunu kaydeden Onaran, “Bir mahpusun avukat görüşü, aile görüşünün olmaması tamamen iletişimden mahrum bırakılması aslında hayatını tehlikeye atmaktır” diye konuştu.

Tutsak yakınlarının da maruz kaldığı hak ihlallerine değinen Onaran, tutsakların ve yakınlarının şimdiye kadar hiçbir talebinin karşılanmadığını paylaştı. Çok sayıda 30 yıllık tutsağın cezaları bitmesine rağmen tahliye edilmediğini belirten Onaran, hasta tutsakların da ölüm terk edildiğini söyledi.

Tutsakların fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığını kaydeden Onaran, “Cezaevi anlayışı, tamamen düşman bakış açısıdır. Ne kadar görmezden gelirsek gelelim, kendinden olmayan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi konuşmayan, kendisi gibi davranmayan ve kendisi gibi yaşamayan her kim olursa olsun onu kendine düşman gibi görüyor” şeklinde konuştu. İSTANBUL

 

* * *

Üç ayda bin 76 ihlal

Marmara Bölgesi'ndeki cezaevlerine dair hak ihlali raporunu açıklayan İHD İstanbul Şubesi, üç ayda bin 76 hak ihlali yaşandığı aktardı. 

İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, dün “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raoru”nu açıkladı. İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri, raporda yaşanan ihlallerin 4’ünün yaşam hakkına dönük ihlaller olduğu, 169’unun işkence, darp, kötü muamele ve onur kırıcı davranışlar olduğunu paylaştı. 57 sağlık ihlalinin yaşandığını söyleyen Yoleri, iletişim hakkına dönük hak ihlalinin 285, 111’inin yeterli sağlıklı beslenme ve temiz suya erişim hakkına dönük engeller ile öz bakım ihtiyaçlarının karşılanamaması olduğunu dile getirdi. Yoleri, adalete erişim konusunda ihlallere dair başvurunun 28, haksız tutukluk, adil yargılanma talebi ve ceza infazı sürecinde yaşanan ihlallerin 12, açlık grevleri ve bağlı hak ihlallerinin ise 26 olduğunu kaydetti. Yoleri, ayrıca basın taraması yolu ile 260 hak ihlali tespit edildiğini söyledi.  

Yoleri, 1 Nisan 2024 tarihi itibarıyla 403 cezaevinde 322 bin 780 kişinin tutulduğuna işaret ederek, şunları söyledi: "403 ceza infaz kurumunun kapasitesi 295 bin 702 iken, 322 bin 780 kişinin burada tutulduğu, dolayısıyla 27 bin 78 kişinin kapasite fazlası olarak hapishanede bulunduğu görülüyor. Özellikle aşırı doluluk ya da kalabalık koğuş olarak raporlarımıza yansıyan bu verinin mahpusların sağlık başta olmak üzere tüm haklara erişimini olumsuz etkilediğinin altını özellikle çizme ihtiyacı duyuyoruz. İşkence ve kötü muamele, psikolojik baskı, küfür-hakaret, hastaneye götürmeme, ilaçların verilmemesi, doktorların etik olmayan yaklaşımları, hastaneye gidiş gelişte mahpusların çıplak aramaya zorlanması ve bunu kabul etmeyen mahpuslara işkence edilmesi uygulamaları devam etmiştir.”

 

* * *

İmralı için yeni başvuru

Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 38 aydır haber alamadıkları müvekkilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmek için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Cezaevi Müdürlüğüne başvuruda bulundu.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tecrit koşulları altında tutulan ve 38 aydır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan Abdullah Öcalan’ın avukatları, müvekkilleriyle görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne yeni başvurularda bulundu. Başvurular, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, Emran Emekçi, Cengiz Yürekli ve Suzan Akipa tarafından yapıldı. Avukatlar, İmralı’daki diğer müvekkilleri Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş için de görüşme başvuruları yaptı.

Abdullah Öcalan ile üç tutsağın aileleri ve avukatlarınca yapılan görüşme başvuruları “disiplin cezaları” öne sürülerek engelleniyor.

 

* * *

Tecridin hukukta yeri yok

ÖHD'li Yusuf Çakas, İmralı'daki mutlak tecridin ne iç hukukta ne de uluslararası hukukta yeri olduğunu söyledi.

MA4ya konuşan avukat Yusuf Çakas, "İnfaz düzenlemesinde ‘Telefonla görüşülebilir, Öcalan hariç’ yazmıyor. Avukat görüşünde böyle bir prosedür yok. Bir disiplin cezası olsa dahi bu avukat görüşünü engellenemez. Bu uygulamalarla dış dünya teması kesilmek isteniyor" dedi.  Tecridin politik boyutuna dikkati çeken Çakas, "Tecridi mutlak hale getirdiğiniz zaman her açıdan yansıması oluyor. Bugün ailesinden uzakta bulunan binlerce tutuklu ve hükümlü, tecridin bir parçasıdır. Bugün 81 yaşında hasta tutsağın kelepçeli muayene edilmesi tecridin bir yansımasıdır” diye konuştu. "Hiçbir fikri tecrit ederek kitlelere ulaşmasını engelleyemezsiniz” diyen Çakas, yasalarda avukat ve aile görüşünün engellenmeyeceğinin yazıldığını vurguladı.

Çakas, uluslararası kuruluşların tecride dair tutumunu da eleştirdi. Çakas, şunları söyledi: "Tecrit, Türkiye’nin kendi iç hukukunda yanlıştır, yeri yoktur. Uluslararası hukukta da yeri yoktur. Uluslararası ilişkilerde, Türkiye ve Avrupa’daki diğer devletlerin ilişkilerinde tecrit hep bir koz olarak masadadır."

AİHM’in daha önce Abdullah Öcalan'ın "umut hakkına (müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutukluya serbest kalma imkanının tanınması)" dair verdiği kararı hatırlatan Çakas, bu karara uyulmaması nedeniyle tecridin halen gündemde olduğunu ifade etti. Çakas, yeni anayasa tartışmalarına işaret ederek, şöyle konuştu: "Ülkenin sorunlarına göre anayasayı hazırlarsınız. Tecrit, Kürt meselesi, mevcut sosyo-ekonomik durumları bir sorun olarak görmeyen bir iktidarın yapacağı anayasadan iyi bir şey çıkacağına dair umudum yok.”

 

* * *

Ren'in tahliyesi ertelendi

Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutulan gazeteci Derya Ren'in tahliyesi "disiplin cezası" gerekçesiyle üç ay ertelendi. 

Urfa 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Örgüte bilerek isteyerek yardım etme” suçlamasıyla verdiği 3 yıl 13 ay 15 gün hapis cezasının 2022'da Yargıtay’da onanması sonrası tutuklanan Ren, “koşullu salıverilme” için 31 Ağustos 2023'te Diyarbakır 1. İnfaz Hakimliğine dilekçe gönderdi. Hakimlik, 17 Ekim 2023'te Ren'in talebini, koğuş değişikliği yapmaması bahanesiyle reddetti. 6 Mayıs'ta tahliye edilmeyi bekleyen gazeteci Ren'e “disiplin suçu” gerekçe gösterilerek İdare ve Gözlem Kurulu tarafından tahliyesi üç ay ertelendi. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.