Ulusal birliğin ve özgürlüğün garantisi kadınlar

Rojbin EKİN Haberleri —

  • Konferans’ın en dikkat çekici, en fazla beğeni toplayan karesi, tüm Kurdi partilerden kadınların toplanarak hep bir ağızdan ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganını haykırmaları. Bu bir paradigmasal tutum ve birliğin nirengi noktası.
  • Ulusal birliğin en temel harcı kadın emeği, örgütlülüğü, gücü ve özgürlüğü. Bunu önemsemeyen güçlerin başarı şansı yok. Kadın iradesini, rengini ve gücünü yok sayarak yaşamı kuramaz ve sürdüremezsiniz. Olsa bile bir ucube olur.

Nihayet uzun süredir tartışması yapılan ve sürecin olmazsa olmazlarından görülen "Ulusal Birlik ve Tutum Konferansı" gerçekleşti. Ancak öyle anlaşılıyor ki çok da kolay olmadı. Taraflar 26 Nisan gününe gelinene denk oldukça mesai yapmış. Yine medyaya yansıyan tartışma ve açıklamalar kadarıyla ENKS’yi bu birlik ve ulusal tutuma çekmek oldukça zor olmuş. Malumu şuydu, PYD’nin temsil ettiği ideolojik yaklaşıma karşıtlık gösteren, çatışan ve ortadan kaldırmayı hedefleyen diğer güçlerle bir arada bulunma hep tercih edildi. Kısacası zor ve güç olmuş ENKS’yi bu cepheden çekip ulusal birlik ortamına getirmek. Benimsemekte en çok da güçlük çektiği, kadın öncülüğüymüş. ‘Ne gerek var, kadınlar neden her yerde?’ diyerek en yüksek itirazlar arasına bunu eklemişler. Yani kadınların sistemsel yapı ve karar mekanizmaları içindeki varlığından, etki gücünden, öncülüğünden rahatsızlık duymuş. Tıpkı diğer devrimlerde ve Başûr Kürdistan’da olduğu gibi kadınları arka sıralara almanın çabası içinde olunmuş. Kaldı ki Başûr Kürdistan’a baktıkça ne de çok kadına, onun tutumuna, iradesine, örgütlülüğüne ihtiyaç var diyor insan. Öyle olmuş olsaydı belki de gerçek bir devrim ve bugününden çok çok daha iyi, güçlü, bağımsız ve her alanda, anlamda etkili olmayı başarabilirdi.

Rojava’nın da böyle eksik, yarım ve güçsüz olmasını istemişler belli ki. Ama Rojava’yı Rojava yapan kadın gerçeği ve ona devrim niteliği kazandıran da bu. Bu kadar çekici kılan, hatta dünyada bu kadar tanınır ve görünür kılınmasına yol açan kadın rengi, emeği, fedakarlığı ve öncülüğü. Rojava gerçeği içerisinden kadın rengini ve varlığını çıkarın, geriye ne kalır ki? Çünkü Rojava, kadın direnişi ve gerçeği üzerinden yükseldi. Kısacası sistemsel dejenerasyon, parçalanma ve dağılma dayatılmış hep. Fakat belli ki başaramamışlar. Kadını Rojava gerçeğinden ayıramamışlar ve Rojava’yı da öyle… Ve divan ikiye birdi. Olması gerektiği gibi.

Evet, bu anlamda denilebilir ki 26 Nisan, tarihi ve anlamlı bir gün. Demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü toplum paradigmasını benimsemekten, kabullenmekten uzak duranların bir adım daha öne çıktığı bir gün. Ve Konferans’ın en dikkat çekici, en fazla beğeni toplayan karesi, tüm Kurdi partilerden kadınların toplanarak hep bir ağızdan ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganını haykırmaları. Bu bir paradigmasal tutum ve birliğin nirengi noktası. Bu aynı zamanda böyle bir Konferans’ın gerçekleşmesine en büyük olanağı sağlayan, emek harcayan ‘Jin Jiyan Azadî’ felsefesinin mimarına bağlılık ve teşekkür…

Ulusal birliğin en temel harcı kadın emeği, örgütlülüğü, gücü ve özgürlüğü. Bunu önemsemeyen güçlerin başarı şansı yok. Kadın iradesini, rengini ve gücünü yok sayarak yaşamı kuramaz ve sürdüremezsiniz. Olsa bile bir ucube olur. Ki zaten bugüne kadar varolanlar böyle değil miydi? Kadını yok sayılarak, iktidar ve güç olma zehirlenmesi yaşayarak despotlaşanlardan bir farkınız olmaz. İnsanlıktan ve doğadan felaketleri eksik etmeyen bu akıl ve güç değil mi? Kadın öncülüğüyle şekillenen Rojava devrimi bunu reddetti. Özgür ülke gerçeğini kadın iradesine, örgütlülüğüne dayandırdı.

Son 14 yıldır bunu esas alarak örgütlendi ve mücadele etti. Kadın özgürlüğünü önceleyen Demokratik Ulus perspektifiyle hareket etmesi hem bölge hem de dünya halklarının umudu haline getirdi. Başta askeri ve siyasal alanda olmak üzere sistemsel inşasını dayandırdığı paradigmasal ve ideolojik duruş, kararlılık başarılı olmasına yol açtı. DAİŞ ile mücadelenin başarısı da buna bağlıydı. Yine bu kadar karmaşık, zorlu, çoklu denklem, seçenek ve güç olma arayışı, her anlamda gerek bölgesel gerekse de uluslararası güçlerden dayatmaların sürdüğü bir sahada, kendisi olarak kalmak da buna bağlıydı. Kendi öz gücüne, inandığı ve bağlı olduğu özgürlük değerlerine denk düşecek adımlar atması tüm bu fırtınalı zamanlarda ayakta kalmasını sağladı. Şimdi bu Konferans’la tüm Kurdi partiler bu çizgide birleşmiş oldu. Bu çizgi, duruş, kararlılık herkesçe kabullenilmiş ve benimsenmiş oldu. Kürtler arası yarıklardan, çatlaklardan sızarak Kürtleri bölerek, parçalayarak geleceksiz bırakmayı planlayan güçlere de şimdilik kapılar kapanmış oldu. Gelecek neyi gösterir bilemiyoruz, ama konferansta açığa çıkan kararlılık sürdürülür ve sahiplenilirse, bundan hiçbir koşul altında taviz verilmezse daha da güçlenilerek yol alınacağı aşikar. Dolayısıyla Kürtlerin Rojava’da bu Konferans’la daha güçlü bir pozisyon kazandığını söylemek mümkün.

Şimdi herkes geleceğe dair dünden daha umutlu. Sokaklara yansıyan sevinç gösterileri, kutlamaları da bu umudun göstergesi. Özgür Rojava ve demokratik bir Suriye’nin inşasının yolu da bu birliğin giderek güçlendirilmesinden geçecek. Konferans’ın benimsemiş olduğu ortak tutum esas alınarak yol alınırsa, bu çizgiden sapma olmazsa Rojava’nın özgür geleceği garanti altına alınarak demokratik bir Suriye’nin inşası sağlanır.

Ve elbette özgürlük bilinci ve örgütlülüğüyle kendini yeniden vareden kadınlardan korkulmamalı. Çünkü özgürlüğün tek garantisi onların varlığı, gücü, inancı, kararlılığı ve mücadelesi…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.