Uluslararası komisyon kurulabilir

  • Sedat Peker’in El Nusra’ya silah desteğinin Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı’ya bağlı olduğu yönündeki açıklamalarını, Türkiye araştırmazsa uluslararası kuruluşların devreye girebileceğine dikkat çeken İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, Yugoslavya modelini hatırlattı.

 

DİREN YURTSEVER - MA/ANKARA

Türkiye’nin Ceza Mahkemesi’ne taraf olmadığına işaret eden İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, ”BM Güvenlik Konseyi özel bir mekanizma kurabilir. Güvenlik Konseyi kararıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcılığı görevlendirebilir, bölgeye gidebilir” dedi.

Sedat Peker, son videosunda Suriye iç savaşında AKP iktidarının El Nusra’ya silah gönderdiği ve “Suriye’de yasa dışı ticaret yaptığını anlattı. Silahların El Nusra’ya SADAT üzerinden gönderildiğini belirten Peker, Suriye’deki yasa dışı ticaretin Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı’ya bağlı olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin oluşturduğu Bağımsız Uluslararası Suriye Arap Cumhuriyeti’ni Tahkikat Komisyonu’nun raporunda Temmuz 2019-Ocak 2020 tarihleri arasında, Rus güçleri, Suriye rejimi, Türkiye destekli gruplar ve El Nusra gibi El Kaide uzantılı çetelerin Suriye’de savaş suçu işlendiğine dair kanıtlar bulunduğu ifade edilmişti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, 2013’te Nusaybin’den Hatay’a kadar uzanan sınıra gözlem yapmak için gittiğini ve bir rapor hazırladıklarını hatırlattı.   Türkdoğan, “Öne çıkan başlıklardan bir tanesi, cihatçı diye tabir ettiğimiz insanların bu kadar rahat Türkiye’den Suriye’ye nasıl geçtiğiyle ilgiliydi. Cihatçı birisi elinde basit bir kart gösterip sınır kapısından geçiyordu. Sonra gidip ‘biz niye geçemiyoruz’ dedik. ‘Onun özel kartı var’ dediler. Bu kartın nereden verildiğini sorduk ama cevap alamadık. Suriye konusu özel olarak soruşturulmalıdır” dedi.

Türkiye’yi ciddi bir durum bekliyor

 Peker’in söz konusu itiraflarına dair Türkiye’nin kendi hukuk kurallarını ve kanunlarını uygulaması gerektiğini belirten Öztürk, şunları söyledi: “Bir başka ülke topraklarında seri operasyonlar yaparsanız, paramiliter grupların faaliyetlerine göz yumarsanız, iddia edildiği gibi paramiliter gruplara silah gitmesine en hafif deyimiyle göz yumarsanız, önleme görevinizi yerine getirmezseniz, tüm bunlar ilerde başkaları tarafından soruşturulacaktır. Uluslararası hukukta tamamlayıcılık ilkesi vardır. Siz kendi ülkenizde araştırma ve soruşturmaları yaparsanız, bunu adliyeye intikal ederseniz, o zaman yabancılar size karışmaz. Sizin yargı sürecinizin tamamlanmasını beklerler. Ama eğer siz kendi ülkenizde uluslararası alanı ilgilendiren bir konuda araştırma, soruşturma, kovuşturma yöntemlerine başvurmazsanız o zaman uluslararası kuruluşlar devreye girebilir. Türkiye’yi böylesi ciddi bir durum bekliyor.”

Birçok devlette belgeler var

Peker’in tüm iddialarına dair yasama, yürütme ve yargının aynı anda devreye girmesi gerektiğini belirten Türkdoğan, tek başına Türkiye’nin Suriye meselesinin içinden çıkamayacağını söyledi. Türkdoğan, “Rus savaş uçağı düşürüldükten sonra Rusya’nın yetkili makamlarının Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne (GK) Türkiye aleyhine sunduğu dosyalar vardı. Orada daha çok petrol kaçakçılığı konuları işlenmişti. Rusya’nın, İran’ın, DAİŞ karşıtı Koalisyon’un, Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) elinde çok sayıda bilge ve belge var. Türkiye’nin de elinde çok sayıda bilgi ve belge var” dedi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi

 Peker’in itiraflarının doğru olması halinde birçok kişinin Türk Ceza Kanunu’na göre yargılanacağı ve ceza alacağını belirten Türkdoğan, şöyle devam etti: “Bir yandan da BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye için aldığı kararlar var. O kararlara aykırılık da söz konusu. Güvenlik Konseyi’nin kararıyla ‘terör örgütü’ listesinde yer alan örgütler var. Yine terör örgütleriyle bağlantılı kişiler var. Bunlara her türlü silah temin edilmesini yasakladığı kararlar var. Koalisyon’u oluşturan ülkelerin tek tek kararları var. Dolayısıyla uluslararası bir soruşturma komisyonunu kurulmasına kadar gidebilir. Eğer bu konuda yeterli adımlar atılmazsa BM Güvenlik Konseyi’nin Yugoslavya özelinde uyguladığı bir model var. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmuştur ve bu mahkemenin görevi hala devam ediyor. Yugoslavya savaşı biteli çok oldu ama mahkemenin temyiz davaları yargılamaları sürüyor. Suriye konusunda zaten Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı alanına giren suçlar var. Fakat Türkiye, Suriye, Irak, İran, ABD ve İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olmadığı için BM Güvenlik Konseyi özel bir mekanizma kurabilir. Güvenlik Konseyi kararıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcılığı görevlendirebilir, bölgeye gidebilir.”

Suriye’ye özgü yargılama

 Suriye’de 500 binden fazla insanın yaşamını yitirdiğini, milyonlarca insanın yerinden edildiğini ve çok ağır suçların işlendiğini belirten Türkdoğan, “Mutlaka oraya özgü bir yargılama yapılması gerekiyor ve bu yargılamalar elbette ki birçok şeyi açığa çıkaracaktır. Bence bu konu artık ciddiye alınmalı” diye konuştu.

Şirket adı altında kontrgerilla

 Türkiye’nin SADAT’ı da araştırması gerektiğini kaydeden Türkdoğan, şunları dile getirdi: “Yıllardır kontrgerilla yapılanmasına karşı hak hukuk mücadelesi yürüten insanlarız. Şimdi bunun başka bir versiyonunu bir şirket adı altında yapmaya kalkarsanız savcıların bir kere bu durumu araştırması gerekir. Bu güvenlik şirketinin faaliyet alanı nedir, neyi kapsar neyi kapsamaz, devlet bunu denetliyor mu? Uluslararası sahada faaliyet yürüten şirket kim tarafından denetleniyor? Nasıl denetleniyor? Yeterli mevzuat var mı, yok mu? Bunların mutlaka soruşturulması gerekiyor.”

Hakikat ve adalet mücadelesi

 Aynı suçların 90’lı yıllarda da işlendiğini hatırlatan Türkdoğan, 2013-2015 yılları arasında Türkiye’nin büyük bir fırsatı kaçırdığını vurguladı. Türkdoğan, şunları ekledi: “Yapmamız gereken şey hakikat ve adalet mücadelesi yürütmektir. Mehmet Ağar ve arkadaşlarının yargılandığı Ankara JİTEM Davası kararını istinaf bozdu. Musa Anter’in öldürülmesiyle ilgili Ankara Kızıltepe JİTEM Davası gibi davalar var. Bu davalara kamuoyunun daha fazla ilgi göstermesi ve gerçekten sorumlularının yargı önünde hesap vermesini sağlamamız lazım.”

 

Petrolden gastronomiye kadar Ağar

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Sedat Peker’in iddialarıyla gündeme gelen, ardından Yalıkavak Marina’daki yönetimden ayrılan eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın AKP milletvekili oğlu Tolga Ağar’ın petrol şirketlerinden, restoranlara kadar çoğu şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu söyledi. CHP’li Başarır, Tolga Ağar’ın Muğla’daki araç muayene istasyonlarının sahibi olduğunu da söyledi.

CHP’li Başarır, “Kamuoyunun da bildiği gibi 2007 yılında, tüm Türkiye’deki muayene istasyonlarının işletme hakkının özelleştirilmesini 613.5 milyon dolar karşılığında AKFEN-Doğuş-TÜVSÜD Ortak Girişim Grubu, 20 yıllığına aldı. Grup bazı yerlerin işletme haklarını pazarlıkla taşeron şirketlere devretti. Bunlardan Muğla ve 12 ilçesinin işletme hakkını da Mehmet Ağar’ın oğlu AKP Milletvekili Tolga Ağar, 20 yıl için 30 milyon dolar karşılığında aldı. (2008) Tolga Ağar bunun için, 4 Mart 2008 tarihinde, İstanbul’da 500 bin TL sermayeli şirket kurdu” dedi. 

Tolga Ağar’ın Elazığ Milletvekili ama Muğla’daki araç muayene istasyonlarının sahibi olduğuna işaret eden Başarır, şöyle devam etti: ”Bodrum’da Yalıkavak Marina’da yönetim kurulu üyesi. Babası, birkaç gün önceye kadar Bodrum Yalıkavak Marina’da yönetim kurulu başkanı idi. Paranın izini sürdüğümüzde, takip ettiğimizde Türkiye’de hep iktidara yakın isimler karşımıza çıkıyor. Hiç ticaret yapmamış, para kazanmamış biri iş dünyasına 30 milyon dolar ile nasıl girebilir? Emekli maaşı 17 bin civarı olan Mehmet Ağar mı vermiş 30 milyon doları? Mehmet Ağar’ın babası memurdu, kendisi önce memur sonra siyasetçi, hayatında hiç ticaret yapmamış. Oğlu Zülfü Tolga Ağar ise 33 yaşındayken 2008’de Muğla ve 12 ilçesinin Taşıt Muayene İstasyonları işletme hakkını 20 yıl için 30 milyon dolara alıyor. Parayı takip ettiğimizde karşımıza yine AKP çıkıyor.

Petrol şirketlerinden, restoranlara kadar çoğu şirketin yönetim kurulu üyesi. Yalıkavak Marina’da, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre şirketin yönetim kurulunun; Tolga Ağar, Meclis’e girdikten sonra, 27 Eylül 2018’de toplandığını gösteriyor. Toplantıda, baba Ağar ve oğlu 27 Eylül 2021 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olarak seçiliyor. İTO kayıtlarında baba Ağar’ın yönetim kurulu başkanı olduğu görülüyor. Ben de bu bilgileri kamuoyuyla 12 Mayıs 2021 tarihinde paylaşmıştım. Bir tek Marina değil… Baba-oğul Ağar’lar MAG Petrolcülük ve İstasyon İşletmeciliği A.Ş.’yi (2013) de birlikte yönetiyorlar. Ticaret Bakanlığı kayıtlarına göre; Mehmet Ağar, burada da yönetim kurulu başkanı. Oğlu Tolga Ağar da yönetim kurulu başkanvekili. Ayrıca, Tolga Ağar, TAO Grup Restoran Hizmetleri A.Ş.’nin de ortağı. Firmanın adresi Üsküdar’da. Yine Ticaret Bakanlığı kayıtlarına göre; Tolga Ağar, 7 Mayıs 2018’den bu yana KAB Restoran Hizmetleri ve Gıda Sanayi Ticaret A.Ş.’nin tek pay sahibi.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.