Yadê hakkını helal et

Dosya Haberleri —

Cizre - Sokağa çıkma yasakları

Cizre - Sokağa çıkma yasakları

  • Şırnak’ın Cizre ilçesinde 8 yıl önce 79 gün süren sokağa çıkma yasağı ve ilçeye giriş çıkışların yasaklandığı dönemde aralarında bebek, kadın ve çocukların da olduğu 228 kişi katledildi. Bunlardan 177’si saldırılardan korunmak için sığındıkları 3 ayrı bodrumda ve bodrum yakınlarındaki evlerde askerler tarafından öldürüldü. Bodrumlarda öldürülenlerin 28'i çocuktu.
  • Cizre bodrumlarının günlerce abluka altına alındığını kaydeden baba Selim Öztürk, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Olaylar sona ermişti ama yine de yasaklar kısmen sürüyordu. DNA örneği vermemi istediler. Test sonuçları geldi ve Mehmet’i 6 arkadaşı ile birlikte yakmışlar. İmam, 7 kişinin birbirine sarılı halde, morga getirildiğini, onları birbirinden zor ayırdıklarını söyledi. Onları yan yana toprağa verdik."
  • Oğlunun Nusaybin'de yaşamını yitirdiğini televizyondan öğrendiklerini kaydeden anne Ayşe Atabey, Nusaybin, Mardin ve Urfa'da DNA örneği verdiklerini ancak şu ana kadar oğlunun cansız bedenine ulaşamadıklarını söyledi. "Kürt'üz ve başımız dik. Kimseye boyun eğmedik. Neden sivilleri öldürenler yargılanmıyor. Adalet sağlanırsa, Kürtlere insan gibi muamele edilirse ancak o zaman barış gelir" dedi.

YILMAZ KAYA / CİZRE

Şırnak’ın Cizre ilçesinde 8 yıl önce 79 gün süren sokağa çıkma yasağı ve ilçeye giriş çıkışların yasaklandığı dönemde aralarında bebek, kadın ve çocukların da olduğu 228 kişi katledildi. Bunlardan 177’si saldırılardan korunmak için sığındıkları 3 ayrı bodrumda ve bodrum yakınlarındaki evlerde askerler tarafından öldürüldü. Bodrumlarda öldürülenlerin 28'i çocuktu. Star ve Mehmet Öztürk kardeşler de bu bodrumlardaydı ve oradan sağ çıkamadılar. Günlerce yardım bekleyen, bodrumdan çıkamayan Star’ın bir hafta sonra düğünü olacaktı. Star’ın evlilik için aldığı eşyalarını annesi bir odada yıllarca saklamış. Maraş merkezli depremler olunca sivil toplum örgütleri aracılığıyla tüm eşyalarını depremzedelere bağışlamış.

Cizre'de özyönetim ilanı sonrasında 14 Aralık 2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Cizre Tank Taburundan çıkarılan tanklar, Cudi ve Nur mahallerine bakan yüksek tepelere konuşlandırıldı. Nusaybin, İdil, Şırnak ve Silopi'ye açılan kara yolları zırhlı araçlarla kapatıldı. İlçeye giriş-çıkışlar yasaklandı. Elektrik hatları kesildi. Ev ve iş yerleri, tepelere konuşlandırılan tanklardan ve havan toplarından atılan ateş sonucu yerle bir edildi. Halkın büyük çoğunluğu saldırıların az olduğu diğer mahallelere sığınmak zorunda kaldı. 79 gün boyunca süren yasaklarda, saldırılardan korunmak için evinden çıkmaya çalışan, hastaneye gitmeye çalışan insanların da aralarında olduğu 228 kişi, asker ve polisler tarafından katledildi. Cudi ve Sur mahallesinde 3 ayrı bodruma sığınan, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu iki yüze yakın kişinin bodrumlardan çıkışı engellendi. Bodrumlara yönelik top atışı ve keskin nişancı saldırıları sonucu onlarca kişi yaralandı ve hastaneye kaldırılmalarına izin verilmedi. HDP'li vekillerin İçişleri Bakanlığı ile yapmış olduğu görüşmelerde, yaralılar için ambulanslar gönderileceği ve bodrumda kalanların beyaz bayrak sallayarak çıkabileceği sözüne rağmen, gelen ambulanslara ateş açıldı, beyaz bayrak sallayarak çıkmak isteyen çocuklar sokak ortasında katledildi. Günlerce süren abluka sonrasında 3 bodruma ve yakındaki evlere sığınan aralarında 28 çocuğun da bulunduğu 177 kişi, 2016 Şubat'ının ilk haftasında asker ve özel harekât polislerinin yapmış olduğu baskında taranarak ve yakılarak katledildi.

 

Star ve Mehmet Öztürk

 

Yanmış kemikleri aileye teslim edildi

Star ve Mehmet Öztürk kardeşler de çatışmalar sırasında mahalleden çıkmak isteyen ancak abluka sonucu çıkamayarak bodrumlara sığınanlar arasında bulunuyordu. Sığındığı bodrumda biri kadın 6 kişi ile birlikte katledilen ve cenazeleri yakılan Mehmet Öztürk'ün yanmış kemikleri, DNA testi sonrasında ailesine teslim edildi. Cudi Mahallesi'ndeki başka bir bodruma sığınan kardeşi Star Öztürk ise sırtından ve sol karnından kurşunlanarak öldürülmüş halde ailesine teslim edildi.

Oğlu Mehmet'in keskin nişancıların saldırısı sonucu mahalleyi terk edemediğini ve arkadaşları ile birlikte bir bodruma sığındıklarını belirten baba Selim Öztürk, onunla ile birkaç kez telefonda konuştuklarını ve ancak saldırılar durunca mahalleden çıkabileceğini söylediğini ifade etti. Haftalar süren abluka sırasında kendilerinin de evlerini terk ederek başka mahalleye sığındıklarını kaydeden baba Öztürk, "Her gün saldırıyorlardı. Tankla, topla evleri tarıyorlardı. Sokak başlarını tutan zırhlı araçlar her yeri tarıyordu. Özellikle Cudi ve Nur mahalleleri hedef alınıyordu. Orada hendekler kazılmıştı ve gençler sokaklarını savunuyordu. Oğlum Mehmet silahsızdı. Oradan diğerleri ile birlikte ayrılmak istiyor ancak ayrılamıyordu. Telefonla konuşuyorduk. Durumlarının iyi olduğunu, yiyecek sıkıntısı çektiklerini ancak morallerinin iyi olduğunu, çatışmalar durulunca oradan çıkabileceklerini söylüyordu. Diğer oğlum Star da başka bir bodruma sığınmıştı arkadaşlarıyla. Onunla da konuşuyorduk. Bizden onları kurtarmamızı istiyorlardı, ancak sokağa çıkma yasağı vardı ve saldırılar gündüz akşam sürüyordu. Biz de çıkamıyorduk" dedi.

 

Selim Öztürk

 

7 kişi birbirine sarılmış halde yakılmıştı

Bodrumların günlerce abluka altına alındığını ve kimsenin oradan çıkmasına ya da yaralı olanların ambulanslarla alınmasına izin verilmediğini kaydeden baba Öztürk, yaşadıklarını şöyle anlattı: "O bodrumlara operasyon yapılmadan önce Mehmet ile bağlantımız koptu. Ama Star ile görüşüyorduk. 7 Şubat tarihinde tanklarla ve havan topları ile o bodrumlara top atışı yapıyorlar. Sonra da içeri girip yaralı, kadın, çocuk kim varsa katlediyorlar. Bizim haberimiz yoktu. Kaç gün sonra muhtar aracılığı ile sığındığımız mahalleden beni çağırdılar. Olaylar sona ermişti ama yine de yasaklar kısmen sürüyordu. DNA örneği vermemi istediler. Test sonuçları geldi ve Mehmet’in yanarak öldüğünü söylediler. 6 arkadaşı ile birlikte yakmışlar. Cesetleri demeyeyim, kemiklerini yıkayan imam ile konuştum. 7 kişinin birbirine sarılı halde, kemik ve et yığını halinde morga getirildiğini, onları birbirinden zor ayırdıklarını ve tek tek DNA örneği alındığını söyledi. Onları yan yana toprağa verdik. Biz henüz Mehmet'in acısını yaşarken, yine emniyetten beni çağırdılar. Urfa'ya gitmemi orada bulunan cesetleri teşhis etmemi istediler. Urfa'ya gittim. Morgda bulunan onlarca ceset vardı. Star'ı orada teşhis ettim. Gözleri halen açıktı. Sırtında ve sol karnında kurşun yarası vardı. Cenazesini ailece teslim aldık ve getirip burada toprağa verdik.”

 

Zekiye Öztürk

 

Bir hafta sonra düğünü olacaktı

Star'ın şoför olduğunu ve Irak'tan gelince yasaklardan dolayı mahsur kalarak diğer siviller gibi bodrumlara sığındığını ifade eden anne Zekiye Öztürk, oğlu ile en son görüştüklerinde, "Anne herhalde bu son görüşmemiz olacak, bir daha birbirimiz göremeyebiliriz" dediğini aktardı. Oğlunun nişanlı olduğunu, düğün hazırlığı yaptıklarını, bir hafta sonra yapılacak düğün için salon kiraladıklarını ve müzisyen ekip ile anlaştıklarını anlatan anne Öztürk, "Düğün telaşı içindeydik. Tüm ev eşyalarını almıştı. Salon kiralamış, davetiye basmıştık. Ancak Irak'tan gelince ablukadan dolayı eve ulaşamıyor ve o da diğer siviller gibi bodrumlara sığınıyor" dedi.

Oğluma ulaşamadım

Oğlu Star ile sığındığı bodrumda olduğu zaman sık sık telefonla konuştuklarını ve oradan çıkmalarına izin verilmeyince kendisinden yardım istediğini kaydeden anne Öztürk, oğlunu kurtarmak için her şeyi göze alarak yasağa rağmen dışarı çıktığını belirterek şunları söyledi: "Ne olursa olsun diyerek sokağa çıktım. Kızım ve torunlarım da yanımda idi. Köprü başına geldiğimizde yolu kapatmışlardı. Askerler, polisler ve kim olduğunu bilmediğim saçı sakalı birbirine karışmış Arapça konuşan kişiler vardı. Bize 'nereye gidiyorsunuz' dediler. 'Açık market bulursam torunlarıma süt alacağım' dedim. Saldırıların olmadığı sokaklarda kısmen de olsa bazı bakkal, market ve fırınlar açıktı. 'Tamam kısa sürede al ve git buradan' dediler. Bizler markete gittik. Süt, ekmek aldık. Amacım onlar yoldan çekilince oğlumun yanına ulaşmaktı. Star bana nerede olduklarını söylemişti. Ancak 4 saate yakın markette beklememize rağmen yolu açmadılar. Hava kararmak üzere idi, mecburen çıktık marketten ve eve döndüm. Cudi ve Nur mahallesine girmemiz yasaklandı. Benden yardım isteyen oğlum ile aramızda 200-300 metre mesafe vardı ama hiçbir şekilde oraya ulaşmamıza izin vermediler.”

'Yadê gel, binanın altındayız'

En son görüşmesinde oğlu Star'ın "Yadê binanın altındayız, gel bizi kurtar" dediğini kaydeden anne Zekiye Öztürk, oğlu ila yaptıkları en son görüşmeyi şöyle anlattı: "Gidemiyorduk, her yer ateş altındaydı. Sokağa çıkanı vuruyorlardı, dövüyorlardı. Oğlumu kurtarmaya gidemedim. Son görüşmemizde, 'Yadê hakkını helal et. Herhalde birbirimizi göremeyeceğiz' dedi. Ben de, 'Oğlum ne konuşuyorsun öyle. Ne hakkı? Annenin oğlu üzerinde hakkı mı olur? Siz oradan sağ çıkacaksınız' dedim. En son konuşmamız bu oldu. Olaylar sona erdiğinde öğrendik ki, birkaç arkadaşı ile birlikte bir bodruma sığınmışlar. Ve bodruma girip bunları sağ yakalamak var iken silahla tarayıp öldürmüşler. Sırtından ve sol karnından iki kurşunla vurulmuş."

'Eşyalarını depremzedelere bağışladık'

Anne Öztürk, öldürülmeden bir hafta sonra düğün hazırlıkları yaptıkları oğlu Star'ın almış olduğu ev eşyalarını yıllarca bir odada sakladıklarını ve o eşyaları her gördüğünde Star'ın aklına geldiğini belirterek, "Oğlumun düğün hazırlığı ile uğraşırken, cenazesini bize teslim ettiler. Hem Star, hem Mehmet’i katlettiler. Star kendi başına ev eşyalarını almıştı. Onları bir odaya kapatmıştım. Her görünce o acıyı tekrar yaşıyordum. Maraş, Hatay, Adıyaman depremi olunca buradaki sivil toplum örgütleri yardım toplamaya başladı. Ben de Star'ımın tüm ev eşyasını alıp onlara verdim. En azından ihtiyacı olanlar kullansınlar istedim. Star olsa o da aynısını yapardı" diye konuştu.

 

*****

Nesim ve Halil Atabey

Okulu bırakıp yardıma koştu

Cizreli 20 yaşındaki Nesim Atabey, Ankara Edebiyat Fakültesi'nde öğrenciydi. Cizre'de saldırılar başladığını duyunca arkadaşlarının yardımına koşmak için okulu bıraktı. Ancak karayolları kapalı olduğu için Cizre'ye girişine izin verilmedi. O da, özsavunma direnişlerinin sürdüğü Nusaybin'de direnen arkadaşlarının yanına ulaştı. Nusaybin'in Koçer mahallesinde 4 arkadaşı ile birlikte sığındığı bir bodrumda yakılarak katledildi. Ancak cenazesine şu ana kadar ulaşılamadı.

Oğlunun Nusaybin'de yaşamını yitirdiğini televizyondan öğrendiklerini kaydeden anne Ayşe Atabey, Nusaybin, Mardin ve Urfa'da DNA örneği verdiklerini ancak şu ana kadar oğlunun cansız bedenine ulaşamadıklarını söyledi. Nesim'in kendisine ve kendisinden 12 yaş büyük abisine çok bağlı olduğunu, her zaman haksızlığa karşı olduğunu belirten anne Atabey, oğlu hakkında şunları söyledi: "Nesim yurtseverdi. Ülkesini ve halkını seviyordu. Şehit cenazelerine gidiyordu. Taziyelere gidiyordu. Okulda protestolar olunca onlara katılıyordu. Aileleri ziyaret ediyordu. Cizre'de abluka başlayınca okulu bırakıp arkadaşlarının yardımına gelmek istemiş. Ancak Cizre'ye giremeyince yine arkadaşlarının olduğu Nusaybin'e gitmiş onlara destek için. Bizi aradı ve Nusaybin'de arkadaşlarının yanında olduğunu söyledi. Daha sonra televizyondan öldüğü haberini duyduk. Cizre'de saldırılar sona erdikten sonra Nesim'in akıbetini araştırdık. Sığındıkları bir bodrumda arkadaşları ile birlikte yakılarak öldürülmüş. Ancak cenazesi ortada yoktu. Birçok yere DNA örneği verdik. Aradan 8 yıl geçmesine rağmen, hala oğlumun cansız bedenine ulaşabilmiş değilim."

 

Ayşe Atabey

 

Abisinin ölümünü duyunca dağa çıktı

Nesim'in öldüğü haberi duyulunca, buna tepki gösteren 16 yaşındaki kardeşi Halil Atabey gerilla saflarına katılır. Ancak bir yıl sonra 22 Haziran 2017'de Şırnak kırsalında çıkan bir çatışmada yaşamını yitirir. Siirt'e götürülen cenaze ailesine teslim edilir ve Cizre'ye getirilerek toprağa verilir. 7 yıldır iki oğlunun acısını yaşadığını anlatan anne Ayşe Atabey, "Her gece yatarken çocuklarım aklıma geliyor. Nasıl büyüttüm, nasıl emeklediler, nasıl yürüdüler, nasıl onları okula gönderdim, bakkala gönderdim hepsi aklıma geliyor. Yıllardır mahallede, Cizre'de bir taziye olsa gidemiyorum. İçim kaldırmıyor" dedi.

"Kürt’üz ve başımız dik. Kimseye boyun eğmedik" diyen anne Atabey, barış istediklerini belirterek, "Ama nasıl bir barış. Zindanlara insanları tıkıyorlar, tecrit halen neden sürüyor? Neden sivilleri öldürenler yargılanmıyor? Adalet sağlanırsa, Kürtlere insan gibi muamele edilirse ancak barış gelir. Yoksa söylemlerle olacak iş değil" diye konuştu. 

 

*****

Vahşet bodrumları

Eylül 2014’te Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın hazırlayıp Genelkurmay Başkanlığı’na sunduğu ve Genelkurmay Strateji Plan Dairesi tarafından hayata geçirilen ‘Çöktürme Planı’ basına sızdı. Planda, halkı göçe zorlama, mahalle aralarına ve köylere 'Kalekol' adı verilen karakolların inşaatı, toplu tutuklama hatta tutukluların hangi kapalı spor salonlarına konulacağı ayrıntıları bile vardı. Plana göre özyönetim direnişinde bulunan gençlere yönelik ilçeler kuşatılıp mahallelere operasyonlar düzenlenecek, ablukaya alınan mahalleler boşaltılacaktı. 

Ve plan hayata geçirildi. Gençler kendilerini savunmak için mahalle ve sokaklara barikat kurdu. Saldırılar Silvan, Varto, Nusaybin, Sur, Cizre, Yüksekova, Şırnak'ta başladı. Top yekun saldırıya geçen devlet, polis özel harekât, jandarma komando ve jandarma özel harekât unsurları ile korucuları devreye soktu. Tank ve toplarla haftalarca ilçe merkezleri dövüldü. Saldırıların en yoğun olduğu ve vahşetin yaşandığı yerlerin başında ise Cizre geliyordu. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen ve ablukaya alınan mahallelerden çıkamayan siviller, çıkışlarına izin verilmeyince boşaltılmış binaların bodrumlarına sığındı. Sivillerin bodrumlarda olduklarının bilinmesine rağmen, bodrumlar tank atışları ile ve havan topları ile vuruldu günlerce. Bu saldırılarda ölen ve yaralananlar oldu. Bodruma sığınanlar günlerce HDP milletvekilleri ile telefonla konuşarak buradan çıkmak istediklerini, ölen ve yaralıların olduğunu, ölenler arasında çocukların olduğunu, yaralılar için ambulans gönderilmesini istediler. Milletvekillerinin İçişleri Bakanlığı ile yapmış olduğu görüşmede, bodrumda kalan yaralılar için ambulans gönderileceği, çıkmak isteyenlerin ise beyaz bayrak sallayarak çıkabileceği sözü verildi. Ancak yaralıları almaya gelen ambulanslar asker ve polisler tarafından engellendi. Beyaz bayrak sallayarak çıkmaya çalışan çocuklar öldürüldü.

 

 

Günler süren kuşatmadan sonra, 7 Şubat 2016 günü, askerler bodrumlara yaklaşarak benzin doldurulmuş pet şişelerini içeriye atıp ateşe verdi. Yaşanan yangında onlarca kişi yanarak yaşamını yitirdi.

İçişleri Bakanı Efkan Ala, 11 Şubat günü yaptığı açıklamada yasağın 59. günde sona erdiğini açıkladı. Ancak sokağa çıkma yasağı 20 gün daha devam etti. Vahşet bodrumlarına giren yurttaşlar, yanık et kokusuna, yanmış kemik parçalarına tanıklık etti kameralar karşısında.

Birince vahşet bodrumu, Cudi Mahallesi Bostancı Sokak No 23’teki 5 katlı binanın bodrumuydu. İkinci vahşet bodrumu, Cudi Mahallesi Narin Sokak No 6’daki binanın altıydı. Üçüncü vahşet bodrumu ise Sur Mahallesi Akdeniz Sokak'ta bulunan ve inşaat halinde bulunan binanın altıydı. Ve günlerce ağır silahlarla taranan bu üç bodrumdan 23'ü çocuk olmak üzere aralarında kadınların da bulunduğu 177 kişinin cenazesi çıkarıldı. Yanmış insan kemikleri ve külleri ailelerine teslim edildi. 

Vahşetin izlerini silmek için katliamın yaşandığı binalar yerle bir edildi. Enkazdan çıkarılan hafriyat, Dicle Nehri'ne dökülürken bile yanmış insan kemikleri bulundu ve molozlarla birlikte nehre döküldü. Cizre Vahşet Bodrumları diye anılan bölge tamamen yıkılarak yerine TOKİ tarafından bina ve siteler yapıldı. Halen söz konusu binalarda çoğunluğunda memur, asker, polis ve korucu aileleri kalıyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.