Yeni Osmanlıcılık Ortadoğu’da endişe yaratıyor

ORTA DOGU HARITASI

ORTA DOGU HARITASI

  • Türkiye, Tunus ve Kuzey Afrika'da çok aktif bir politika yürütüyor. Deyim yerindeyse her bir ülkenin yaşadığı kaosu kendi lehlerine çevirip oradan kalıcı ilişkiler devşirmeye çalışan bir Türkiye aklı var. Bu da bölgeyi çok tedirgin etmiş durumda. 
  • One minute çıkışıyla beraber Erdoğan'ın popülaritesi hem Kuzey Afrika'da hem de Müslüman ülkelerde artmıştı. Fakat Suriye ve Libya savaşlarından sonra bütün bu popülaritenin geri teptiğini, 'Biz yüzlerce yıl onlardan çektik, yüzlerce yıl bizi yönettiler, şimdi tekrar bizi yönetmek ülkemizi de işgal etmek istiyorlar' diyen büyük bir çoğunluğun oluştuğunu gördük. 

MIHEME PORGEBOL

HDP Ortadoğu Masası'nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde bulunan muhalif örgüt ve partilerle temasları sürüyor. Son olarak Tunus'ta bir dizi temaslarda bulunan Ortadoğu Masası Eş Sözcüsü HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, ziyaretlere ilişkin gazetemize konuştu.
Son kongreden sonra HDP için yeni bir dönem başladığını belirten ve diplomatik faaliyetlere çok kıymet verdiklerini söyleyen Koçyiğit, "Biz HDP olarak diplomatik faaliyetlere çok kıymet veriyoruz. Partimiz bünyesinde bir Dış İlişkiler Birimimiz var. Son 2 yıllık süreçte bu birime bağlı alt masalar oluşturduk. Sonuçta biz de Ortadoğu'da yaşıyoruz ve bir Ortadoğu ülkesiyiz. Ortadoğu'daki her gelişme tüm dünyayı olduğu gibi bizi de etkiliyor. Bütün uluslar arası güçler de aslında Ortadoğu üzerinden güç tahkim ediyor, planlarını burası üzerinden yürütüyorlar. Aslında bir Ortadoğu ülkesi olmamıza rağmen bu coğrafyayı çok az bildiğimizi, burada yeterince ilişkilerimizin olmadığını fark ettik. Bu anlamıyla da yüzümüzü asıl Ortadoğu'ya dönmemiz gerektiğini, temel çalışma sahamızın içinde yaşadığımız coğrafya olduğunu hissettik" dedi.

Ortadoğu’da ilişki geliştirmek önceliğimiz
"Bu coğrafyadaki diğer unsurlarla ilişki geliştirmenin bizim önceliğimiz olması gerektiğini yürütülen uzun tartışmalar sonucu karar verdik" diyen Koçyiğit, "Ortadoğu, halklar ve inançlar açısından çok zengin bir coğrafya olduğu gibi bir o kadar da acılı bir coğrafya. Bu anlamıyla burayı, buradaki ilişkileri, dengeleri anlamak ve buradaki halkların özgürlük mücadelesini kavramak, onlarla ilişki geliştirmek bizim için çok kıymetliydi. O nedenle de özel olarak böyle bir masa kurulmasına gidildi" diye ekledi. 

Tüm güç dengeleri Ortadoğu’da
Halkların emperyalist güçlere karşı verdiği mücadelede Ortadoğu'nun kritik önemde olduğuna vurgu yapan Koçyiğit, aslında dünyadaki neredeyse tüm güç dengelerinin de Ortadoğu üzerinden şekillendiğini söyledi. Bu yönüyle Ortadoğu'daki gelişmelerin Kürt halkı ve HDP için de çok önemli olduğunu hatırlatan Koçyiğit, "Biz aslında bu masanın yürüttüğü çalışmalarla bu coğrafyayı anlamaya çalışıyoruz" dedi. 

Tunus’tan Fas’a, Filistin’den Sudan’a
"İçinde yaşadığımız coğrafya olmasına rağmen bu coğrafyanın çok uzağında olduğumuzu fark ettik" diyerek  bu coğrafyayı uzun zamandır ihmal ettikleri öz eleştirisini veren Koçyiğit, "Bu anlamıyla Tunus'tan Fas'a, Filistin'e, Sudan'a kadar birçok yerde bütün ilerici güç ve partilerle ilişkilenmeye çalışıyor, onlarla sohbetler edip görüş alışverişinde bulunuyoruz. Bir dostluk ve dayanışma bağı kurmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. Bu minvalde yürüttükleri çalışmaların pandemi nedeniyle sınırlı kaldığını da ekleyen Koçyiğit, pandemi olmazsa Ortadoğu'daki birçok merkezde temsilcilikler açıp ilişkilenmelerini bu temsilcilikler üzerinden geliştirmek istediklerini ifade etti. Bu nedenle Ortadoğu'daki muhalif odak ve partilerle buluşmalarını daha çok online toplantılar şeklinde yapabildiklerini söyleyen HDP'li vekil, son olarak Fas'taki sol örgüt ve partilerle bir toplantı gerçekleştirdiklerini, bu toplantılarda hem kendilerini anlattıklarını hem de onları dinlediklerini vurguladı. 

HDP Ortadoğu için panzehir
Buluştukları odaklar tarafından da sıcak ve olumlu karşılandıklarının altını çizen Koçyiğit "HDP'nin varlığı Ortadoğu için de çok önemli ve özgün bir yerde duruyor. HDP'nin varlığı ve paradigması hem tüzük ve programı itibariyle hem de kapsayıcılığı itibariyle Ortadoğu'daki sorun ve parçalanmışlıklara karşı bir panzehir oluşturuyor. Dolayısıyla biz de daha çok paradigmamızı anlatıyoruz. Hem eşbaşkanlık modeli hem kadın ve gençliğin partimiz içerisindeki temsiliyeti hem de farklı halk ve inançları bünyesinde barındırması itibariyle çok özgün bir model sunuyoruz. Bu, görüştüğümüz kişi ve kurumlar açısından da çok heyecan da yaratıyor" diye aktardı.

Heyecan yaratıyor
Birçok ülkede sol partilerin klasik Marksist-Leninist çizgide örgütlendiğini belirten Koçyiğit "O partiler HDP'ye baktığı zaman çok şaşırıyor, beğendiklerini ifade ediyorlar. Daha fazla deneyim paylaşmamızı istiyorlar. Bizi dinlemek istediklerini söylüyorlar.  Biz de o ülkelerin iç politikalarını, iç dengelerini , nasıl siyaset yaptıklarını, karşılaştıkları zorlukları, mevcut iktidarların muhaliflere dönük baskılarını dinleme ve anlama fırsatı buluyoruz" dedi. 
Yakın zamanda Tunus'a gittiklerini ve bir dizi temaslarda bulunduklarını hatırlatan Koçyiğit bu ziyarete dair detayları da paylaştı. "Aslında bu ziyaretimiz Kadın Diplomasi Birimimizin çalışmasıydı. Eşbaşkanımız Pervin Puldan davet edilmişti. Kendisi yoğunluğu sebebiyle bu ziyarete katılamayınca Kadın Diplomasi Birimi'nin örgütlediği bir heyetle Tunus'a gittik. Bunlar önemli deneyimler oluyor bizim açımızdan da. Hem yeni dostluklar geliştiriyoruz hem de o coğrafyanın iç dinamiklerini öğreniyoruz" diyen Koçyiğit ekledi: "Şimdi önümüzde henüz toplantılar yapmadığımız diğer ülkelerle buluşmak gibi bir planımız var."

Oyunlarını bozabiliriz
HDP'nin paradigmasının dayatılan kapitalist moderniteye karşı, ulus devlet modeline karşı bir panzehir olduğunun altını çizen Koçyiğit, "2012'den beri de bu paradigmayı kendi bağrımızda yaşatmaya ve ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bu anlamıyla da aslında bu paradigmanın modellenebilir olduğunu ve Ortadoğu coğrafyasına yayılabilirse buraya çöreklenen bütün statükocu güçlerin ve uluslar arası emperyalist güçlerin oyunlarını da bozabilecek bir güçte olduğunu düşünüyorum" dedi. 

Rojava modeli büyük kazanım
Bu paradigmaya paralel bir yönetim modelinin Rojava'da aktif bir şekilde yürütüldüğünü söyleyen Koçyiğit şunları aktardı: "Rojava'daki yönetim de aslında paradigmamızın bir göstergesi. Rojava'daki oluşum Ortadoğu açısından da çok büyük ve önemli bir kazanım. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da buluştuğumuz insanlar da Rojava'yı çokça soruyorlar. Tunus'ta da bu sorularla çok karşılaştık. Bana göre bu önemli bir şey. Biz burada bütün Ortadoğu açısından halkların karar sahibi olduğu, uluslar arası güçlerin bütün coğrafyadan elini çektiği ve gerçekten halkların kendi kaderini birlikte belirlediği bir süreç olmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı. 

Kürt kazanımlarına yayılmacı müdahale
Türkiye'nin Ortadoğu politikalarını da değerlendiren Koçyiğit Türkiye'nin bu coğrafyada sürdürdüğü savaş politikalarının temas kurdukları parti ve örgütler tarafından da yakından izlendiğini ve eleştirildiğini belirtti. Türkiye'nin savaş odaklı Ortadoğu politikalarının en temelde Kürt karşıtlığından beslendiğini belirten Koçyiğit şöyle konuştu: "Emperyal yayılmacılık, yeni Osmanlıcılık rüyası, Misak-ı Milli denilen eski Osmanlı coğrafyasını kendi milli bakiyesi olarak görme ve yeniden oralara yerleşmeye dair olan motivasyonu bütün bunlar etkili. Ama en temelde aslında Suriye Savaşı'ndan sonra Kürtlerin Rojava’da elde ettikleri kazanımlar ve gerçekleştirdikleri devrim bu savaş politikalarının en etkili sebebi. Kürtlerin Kuzey Suriye'de statü kazanmasını istemiyorlar. Kürtlerin kazanımlarına karşı bölgeye müdahale etmek istiyorlar. Bu sadece Rojava için geçerli değil. Fiili olarak Başûr için de aynı şeyi yaptıklarını görüyoruz. Birçok kalıcı askeri üs inşaa ettiklerini ve aslında bir nevi işgal girişiminin Başûr için de geçerli olduğunu ifade edebiliriz. Bunun temel nedeni içerde Kürtlerin demokratik taleplerini yok sayan, Kürt sorununu yok sayan, Kürt sorununu güvenlik politikalarıyla çözmeye çalışan aklın dış politikaya sirayetidir."
AKP'nin özellikle de Kürdistan'ı Misak-ı Milli sınırları içerisinde görüp oraları yeniden almaya dönük bir motivasyonla hareket ettiğini belirten Koçyiğit bunun çok sorunlu bir yaklaşım olduğunu vurguladı.

İşgal ettikleri yerleri elde tutmaya çalışıyorlar
İkinci bir mesele olarak da AKP'nin bölgedeki hegemonya boşluklarını çok iyi gördüğünü belirten Koçyiğit bu konuda da "Trump yönetimindeki ABD'nin bölgedeki etkinliğinin kırılmış olması, ABD'nin Ortadoğu politikasında bazı geri adımlar atması, Rusya'nın müdahaleci tarzı Türkiye'ye bu yayılmacı politikalarını uygulama imkanı sunuyor. Türkiye, sahadaki çelişkilerden çok hızlı bir şekilde faydalanan ve bu doğrultuda atraksiyonlar yapan bir ülke. Bu sayede Efrîn'i, Girê Spî'yi, Serêkaniyê'yi, El-Bab'ı ve Cerablus'u işgal ettiler. İşgal ettikleri bu yerlerde kalıcı olmanın, oraları tamamen elde tutmanın formüllerini arıyorlar. Bunu da kabul etmediğimizi, bunun bir işgal olduğunu ifade etmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. 

Yeni Osmanlıcılık endişe yaratıyor
Temaslarda bulundukları ülkelerde de Türkiye'nin dış politikasının çok dikkatli ve hassasiyetle takip edildiğini vurgulayan Koçyiğit sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle ihvancı çizginin, Müslüman Kardeşler çizgisinin AKP'ye sirayet etmiş olması ve Müslüman Kardeşler üzerinden aslında bütün bir bölgeye müdahale etme gayeleri olduğu çok açık. Mısır'daki Müslüman Kardeşlerle ve diğerleriyle kurdukları ilişki bölgede çok yakından takip ediliyor. Bu ilişkiler üzerinden Türkiye'nin kendi ülkelerine müdahale ettiğini düşünüyorlar. Tunus'ta da benzer şeyler gördük. Türkiye, Tunus ve Kuzey Afrika'da çok aktif bir politika yürütüyor. Deyim yerindeyse her bir ülkenin yaşadığı kaosu kendi lehlerine çevirip oradan kalıcı ilişkiler devşirmeye çalışan bir Türkiye aklı var. Bu da bölgeyi çok tedirgin etmiş durumda. One minute çıkışıyla beraber Erdoğan'ın popülaritesinin hem Kuzey Afrika'da hem de Müslüman ülkelerde oldukça artmıştı. Fakat Suriye ve Libya savaşlarından sonra bütün bu popülaritenin geri teptiğini, aksine 'Biz yüzlerce yıl onlardan çektik, yüzlerce yıl bizi yönettiler, şimdi tekrar bizi yönetmek ülkemizi de işgal etmek istiyorlar' diyen büyük bir çoğunluğun oluştuğunu gördük. Yeni Osmanlı rüyasının hem Kuzey Afrika'da hem de Ortadoğu'da tedirginlik yarattığını ve buna karşı olduklarını açıkça ifade ediyorlar. 

Bölge halkları Yeni Omanlıcılığa karşı
Bununla beraber şunun da altını çizmemiz gerekiyor. Görüştüğümüz siyasi partiler de insanlar da Türkiye'de yaşananları biliyor. Kürtlerin yaşadığı zulmü çok iyi biliyorlar. HDP'nin başına gelenleri de biliyorlar. Düşündüğümüzden daha fazla takip ediyorlar. Bu anlamıyla kendi ülkelerine müdahale etmek isteyen Türkiye'ye karşı 'eğer demokrasi istiyorlarsa önce kendi ülkelerindeki Kürtlerin haklarını versinler' diyen bir anlayışta olduklarını gördük. Bunu bize açıkça ifade ettiler. Bunlar kıymetli şeyler. Genel olarak hem Libya üzerinden hem de Suriye Savaşı üzerinden yaşananların yakından takip edildiğini ve AKP'nin bölgeye müdahale eden, bölgeyi denetimine almaya çalışan Yeni Osmanlıcılık yaklaşımının bölge halkları tarafından şiddetle karşı çıkılan bir olgu olduğunu ifade edebilirim. 

AKP’nin maskesi Suriye ve Libya’da düştü
AKP'nin maskesinin Suriye ve Libya'yla düştüğünü söyleyebiliyoruz. Herkes her şeyin farkında. Özellikle yabancı savaşçıların transfer edilmesi, ÖSO çetelerinin götürülüp Libya ve Karabağ'da savaştırılması, bunların Efrîn'de sebep oldukları hak ihlalleri, Suriye savaşında takındıkları tutumların her birini herkesin bildiğini gördük. AKP'nin paralı askerler üzerinden bütün bölgeyi dizayn etmeye çalıştığını, oranın yerel kaynaklarını sömürmeye çalıştığını ama aynı zamanda da bir ideoloji transfer etmeye çalıştığını gördük. Bu ideoloji transferine karşı da ciddi bir tepki var. AKP sünni müslüman bakış açısını, İhvan çizgisini bütün Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da hakim kılmak istiyor. Bu anlamıyla ideolojik bir tahkimata soyunmuş durumda."

Bölge ülkelerinin barışını tehdit eden bir yerdeler
AKP için "Her ne kadar son dönemlerde ABD'yle ilişkilerini iyileştirmek için bazı geri adımlar atsalar bile aslında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da bu ihvancı çizgilerini korumakta kararlı olduklarını görüyoruz" diyen Koçyiğiti son olarak şunları belirtti: "Bu bilinen ve karşısında durulan bir şey. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da da halk bunları istemiyor. Dolayısıyla AKP'nin dış politikası bütün bölge ülkeleri için bir sorun teşkil ediyor. Bütün bölge ülkelerinin barış ve istikrarını tehdit eden bir yerde duruyorlar. Agresiflik üzerinden bölgede güç olmaya çalışan, ama bu gücü destekleyecek ne ekonomisi ne siyaseti ne de toplumsal yapısı olan bir Türkiye'yle karşı karşıyayız. Ekonomisi çökmüş, günlük hamaset üzerinden iç politikayı da dizayn etmeye çalışan bir akıl var. Bunların hiçbirinin hiçbir işe yaramadığı da aslında açık ve net."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.