Yer Üstü’nden notlar

Selahattin IŞILDAK Haberleri —

  • Trump; “bir kez daha geliyorum”un sinyallerini şimdiden vermeye başladı. Avrupa da bu mesajı panikle aldı, keza burnunun dibinde Rusya ile sürdürülen bir savaş var ve savaşın sonunun nereye varacağı şimdilik belirsiz gözüküyor.

Avrupa Birliği ülkelerinin medyasında neler konuşuluyor, biraz göz atalım.

Savaş alanından başlayalım ilk olarak; Ukrayna ordusunun tepesindeki General Valery Zalunjnıy’ın Genel Kurmay Başkanlığı’ndan Zelenski tarafından alınmasının şaşkınlığı hemen unutulmuş gibi başladık haftaya. Keza Rusya’ya karşı, karşı-saldırı başlatmışlar ve bütün cephelerde büyük bir hezimet yaşamışlar, daha kötüsü ABD başta olmak üzere Batı’dan gelen askeri ve maddi destekler de azalmıştı. Dereyi geçerken at değiştiren Zelensky, aslında Rusya karşısında yaşadığı hezimeti, bir anlamda “at değiştirerek” kabul etmiş oldu. Sanal medyadan “görebildiğim” kadarı ile görevden alınan komutan halkı tarafından “sevilen-sayılan” (popüler) birisiymiş, tabii doğru ise. Bilemeyeceğim, o nedenle “doğru ise” diyorum, çünkü görevden alındığı güne kadar adını bile duymamıştım. Yine kimilerine göre de bu görevden alma; ordunun tepesine Ukrayna’yı askeri anlamda NATO’ya entegre edecek adımları atabilecek, (ya da öyle olduğu düşünülüyor, onu da bilemiyoruz) eski Kara Kuvvetleri Komutanı Oleksandr Sırski isimli (-ki onun da adını ilk kez duyuyorum) NATO’cu bir komutan getirmek. Bence her iki açıklama da kuvvetle doğruluk payına sahip. Bakalım sonu nereye evrilecek.

***

Bütün karartmalara rağmen, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in aşırı sağcı olarak tanınan bir ABD’li gazeteci ile yaptığı röportaj da AB ülkelerinde çok konuşuldu. İki saatten uzun süren röportajı, yayına girer girmez oldukça düzgün bir Türkçe ile metin halinde paylaşan bir sanal medya hesabından –tesadüfen- takip ettim. Röportajına bir tarih profesörü gibi giren Putin’in Rusya tarihine dair uzun konuşmalarından aklımda kalan çok şey var dersem, yalan olur. Ancak röportajın bir yerinde, Putin’in genel durumdan ne kadar hoşnut olduğunu gösteren “çok ince” bir yanıtı vardı: “Bu söylediğinizi garanti edebilir misiniz?” babındaki bir soruya, Putin; “Hayır garanti edemem, çünkü belki sonra hatırlayamayabilirim” diye yanıt vererek gülümsüyordu. Espirisinin anlaşılmasını bekleyen Putin, ABD Devlet Başkanı Joe Biden’ın hafıza sorunları ve bunama belirtilerine atıfta bulunuyordu. Sunucu bu atfı anladıktan sonra, hep beraber eğlenerek güldüler. Putin oldukça keyifli ve rahattı.

Bu arada konu dışı ama yazmadan geçemeyeceğim; son zamanlarda ne zaman ekranlarda Biden’ı görsem, neden ise hep Ecevit’in son halleri geliyor aklıma. Bülent Ecevit de “müesses nizam”ın son temsilcisiydi anımsarsanız. Sonrasını biliyorsunuz zaten…   

***

Eski ABD Devlet Başkanı ve engelleyemezlerse gelecek Kasım ayında da başkan(lık adayı) olacak, Donald Trump’ın NATO ile ilgili açıklamaları çok tartışıldı. Trump’ın açıklaması; “Ben iktidara gelirsem, kim ne kadar NATO’ya para verecekse o kadar koruma alacak” diyen mahallenin kabadayısı, bir mafya babası gibiydi. “Parayı veren düdüğü çalar, para yoksa düdük de yok” diyordu kısaca.

Avrupa genelindeki hakim medyanın en sert ifadelerinden biri “tıpkı mafya babası gibi” benzetmesiydi. Bir Çek Cumhuriyeti gazetesinde (ECHO24’de); “bu yaptığı da koruma karşılığında haraç kesen mafya babalarını andırıyor” sözleri kullanıldı. En isabetli tanımlama da bence bu sözcüklerdi. Trump; “bir kez daha geliyorum”un sinyallerini şimdiden vermeye başladı. Avrupa da bu mesajı panikle aldı, keza burnunun dibinde Rusya ile sürdürülen bir savaş var ve savaşın sonunun nereye varacağı şimdilik belirsiz gözüküyor. Ukrayna savaşı başlamadan kısa süre önce, o şarapları ile ünlü Şoçi’deki sarayın upuzun masasında Putin’in karşısında “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” diyenler, şimdi NATO’nun eteklerinin dibinde askeri nizamda sıradalar. Teletubbies’ler gibi renkli renkli, boncuk gibi dizilmiş ve “ABD hegemonyasının yanındayız” diyorlar. 

Teletubbies’lere benzettiğim bu AB ülkeleri; hem koruma altında olmak, hem de devam eden hayatın diğer sorunları ile de uğraşmak ve mücadele etmek zorunda olduklarını hissettikleri bir dünyada yaşıyorlar. Savaş henüz onlara uzak gözüküyor. Ya da kendi siyasi ve askeri güçlerine çok güveniyorlar, belki de “gerektiği yerde savaşı bitirecek kararı yine biz alırız” diyebilecek özgüvene sahipler. Kim bilir, belki de bu sebepten ötürü biraz huzursuz da olsalar, kendilerinden eminler. Öte yandan; çiftçiler, işçiler eylemlerine devam ediyor, egemen sınıflara karşı sessiz kalmıyorlar.

***

AB ülkeleri içinde konuşulan başlıklardan bir diğeri de; “AB Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Yasası” denilen yasada tecavüzün tanımının yapılmamasına karşı tepkilerdi. AB ülkelerindeki hakim medyanın genel tepkisini, İtalyan La Stampa’daki yazıda geçen bir cümle çok iyi özetliyordu:

“Açık rıza olmazsa cinsel ilişkinin tecavüz anlamına geldiğini ve tecavüzün de suç teşkil ettiğini söylemek gerçekten bu kadar mı zor?” diye soruyordu herkes. Ancak Almanya’nın çok bilinen bir gazetesinde çıkan bir yazıda, meselenin teknik boyutuna dikkat çekiliyordu. Yazıda AB’nin tecavüz suçuna yönelik tek tip bir düzenleme getirmemesinde bir sorun görmemek gerektiği belirtiliyor ve şu ifadelere yer veriliyordu: “AB, devlet değildir, tarihsel bakımdan bir Ortak Pazar olarak kurulmuştur. İlkesel olarak AB ceza hukuku alanında yetkili değildir, bilhassa bu karar verme gücüne ulusal yasa koyucular (ülke yönetimleri) sahiptir, bu alan özellikle hassas bir alan olarak kabul edilir”. Yani teknik olarak, “biz, o işlere karışmıyoruz, herkes kendi başına bir karara varsın” yaklaşımını savunuyor mevzuat.”

"Kadın sorunu” söz konusu olunca, AB’nin tavrı eril egemen toplumu destekleyen; “biz, o işlere karışmıyoruz” kaypaklığı oluyor. 

Neyse, bu haftalık Yer Üstü’nden Notlar bu kadardı. Sevgiyle ve umutla kalın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.