12 Eylül faşizminden AKP faşizmine
Forum Haberleri —
- Karanlık dönemleri bir kez daha ve farklı bir versiyonla yaşıyoruz. Karşıdaki düşman 12 Eylül’den de dersler çıkararak çok daha sinsi ve pervasızdır.
- 12 Eylül karanlığını parçalamak PKK’ye nasip olmuştu. PKK’li savaş tutsakları ağır işkence koşullarında halka ve mücadeleye bağlılığın gereğini, yüreklerini ortaya koyarak, bedenlerini ölüme yatırarak yerine getirdiler.
RAUF KARAKOÇAN
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘Dışardaki cezaevi içerdeki cezaevinden daha çekilmez hale gelmiştir’ şeklinde bir değerlendirmesi olmuştu. Ve ‘temsil ettiğimiz değerler açısından bu ağır koşullara dayanmamak bizim yaşamımızın doğasına terstir’ diyerek hem günümüz koşullarını ve hem de geleceğe dair önemli bir tespite bulunmuştu. Özcesi, dışarının ne kadar kötü olduğunu belirtmiş oluyor. Bir de tecritmiş, baskı, işkenceymiş, zulümmüş, her ne olursa olsun, bizi asla yıldıramaz ve yürüyüşümüzü alı koyamaz anlamında okunması gereken bir tespittir. İçinden geçtiğimiz süreci belirleyici olan, sonucu tayin eden, başaracak ve kazanacak olan direnmedir, kesintisiz mücadeledir. 12 Eylül darbe dönemi, faşizm ile devrimci direnişin en keskin olduğu bir mücadele dönemdir. 12 Eylül sıradan bir dönem değildir. Özelikle zindanlar çok keskin ve amansız bir savaş alanıdır. Bir tarafta bütün imkanlara sahip olan faşist devlet diğer tarafta ise inançlarından başka ellerinde silahı olmayan direnişçilerin savaşıdır. Kazanan direniş çizgisi olmuştur.
Aynı karanlık dönemleri bir kez daha ve farklı bir versiyonla yaşıyoruz. Karşıdaki düşman 12 Eylül’den de dersler çıkararak çok daha sinsi ve pervasızdır. Bu günkü Türkiye’yi tanımak, iktidarını tahlil etmek, politikalarını, pratik uygulamalarını, amaç ve hedeflerini bilmek için zihniyet yapısını çözmek gerekir. Türkiye, fiziki coğrafik koşulları itibarıyla dünyanın en büyük açık cezaevine dönüştürüldü. Kara sınırlarının önemli bir kesimine Kürt özgürlük hareketine karşı beton bloklar örülerek fiziki engeller oluşturulmuştur. Kürt coğrafyasının beton bariyerlerle bölünmesini amaçlayan duvarlara, Ülke coğrafyasının denizlerle çevrili durumu da eklenince, Türkiye dünyanın en büyük cezaevini andırmaktadır.
Coğrafyanın dış görüntüsü kapalı bir cezaevi, içi yapısı da açık cezaevi haline geldi. 12 Eylül askeri faşist cuntasının üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen dönüp Türkiye’nin geçmişine bakıldığında, toplumsal yapı değerlendirildiğinde nereden nereye gelindiği rahatlıkla görülecektir. O karanlık dönemlerin daha beteri bir durumla Türkiye halkları cendereye alınmıştır. 12 Eylül faşizminin ömrü kısa olmuştu fakat etkileri büyük olmuştu. Devrimci hareketlerin çoğunu adeta biçmişti. Zindanlarda kurulan işkence tezgâhları insan öğütme makinaları haline gelmişti. PKK hareketi 12 Eylül faşizmine karşı direnen, gerilla hareketini başlatarak, askeri cuntaya açıktan savaş açan tek güç olarak mücadele sahnesini terk etmedi. Zindan direnişini dağ direnişiyle önemli bir aşamaya çıkardı. Kesintisiz bir direnişin öncülüğünü yaparak günümüze kadar getirmeyi başarmıştır.
12 Eylül karanlığını parçalamak PKK’ye nasip olmuştu. PKK’li savaş tutsakları ağır işkence koşullarında halka ve mücadeleye bağlılığın gereğini, yüreklerini ortaya koyarak, bedenlerini ölüme yatırarak yerine getirdiler. 14 Temmuz 82 büyük ölüm orucu kararını alan, eylemin önderi Mehmet Hayri Durmuş 12 Eylül faşizmine inat yaşam mücadelesini sürdürmüş ve 12 Eylül günü şehadete ulaşmıştı. Mazlum’un Newroz çıkışı, Dörtlerin eylemi ve ardından gelen ölüm orucu eylemleri zindan duvarlarını sarsmış ve faşist cunta rejiminde çatlaklar meydana getirmişti.
Şimdi sıra AKP-MHP faşist iktidarında ve yine sahnede Kürt özgürlük hareketi var. Türkiye’yi halklar hapishanesine çevirmiş, zindanları ve hukuku muhalifleri susturmanın baskı aracı haline getiren Erdoğan sivil darbenin diktatörü olmuştur. Bu diktatör, ne derse-ne yaparsa yasa oluyor. Faşist AKP-MHP iktidarı, 12 Eylül’ü de aşan zulme imza atmıştır. Kendisine en ciddi engel olarak gördüğü Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etmek için Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı Siyasi soykırım ve askeri imha operasyonlarını sürdürüyor. Hemen her gün Kürtlerin bulunduğu bütün alanlara saldırıyor.
Faşist General Kenan Evren, askeri darbe ile kendisini iktidara getiren güçlerin maşası olmuştu. Darbe öncesinde meydana gelen olaylar 12 Eylül gecesinden itibaren bıçakla kesilir gibi kesilmişti. AKP iktidarın sivil darbesi de bir projedir. Siyasi İslam’ın iktidara getirilmesinde maksat çok daha başkadır. Büyük Ortadoğu Projesiyle ilintilidir. Bu kadar uzun süre iktidarda kalmasının nedeni de benzerdir. Çünkü, Türkiye’de ki iktidarlar dışa bağımlılıktan kurtulamamışlardır. İktidarların yeşil ışığını hep başkaları yakıyor.
Erdoğan’ın sivil darbesine yeşil ışık da başka yerden yakılmıştır. Erdoğan’ın esip gürlemesine aldanılmasın yuları başka ellerdedir.
AKP-MHP faşist iktidarı Türkiye’nin başına gelmiş en büyük felaket olarak toplumu sürüleştirdi, ülkenin kaynaklarını tüketti. Savaş makinasına dönüşerek Kürt düşmanlığında denenmedik yöntem bırakmadı. Bundan sonra da ne yaparsa yapsın 20 yıllık iktidarının son demlerini yaşamaktadır. Yenilgisi Kürtlerin elliyle olacaktır. Gelecek yıllar Kürtlerin ve demokrasinin zafer yıllı olacağından kimsenin zerre kadar kuşkusu olmasın.