2023 Newrozu ve Türkiye’nin kayıp on yılı

Cihan DENİZ yazdı —

  • 2013 Newroz alanında, gözlerimizi kapatıp 2023 Türkiye’sinin nasıl olabileceğini hayal etseydik, çok büyük ihtimalle bugünden çok farklı bir Türkiye, hatta sadece Türkiye değil, tüm bir Ortadoğu coğrafyası tahayyül ederdik. 

Newroz’un üzerinden bir haftadan uzun bir zaman geçti.

Fakat 2023 Newrozu, gerek katılımlardaki kitlesellikle, alanları dolduranların kararlılığıyla, alanlardan yükselen mesajlarla barış ve demokrasi güçlerine büyük bir moral ve güç kaynağı olmuştur.

Tersine, koltuklarının devamı için Kürt siyasetinin örgütlülüğünü dağıtıp Kürt oylarını bir şekilde  kendi saflarına çekmekte gören iktidar güçleri açısından ise tam bir hayal kırıklığı olmuştur.

Onca baskıya, tutuklamaya, kana gözyaşına rağmen Kürt halkının ve dostlarının büyük bir kararlılıkla alanları doldurması, hayatın her alanına yayılmış tecrit siyasetine rağmen alanlarda Kürt Sorunu’nun ve bu coğrafyanın özgürlük ve demokrasi sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ın işaret edilmesi, iktidarın tüm hesaplarının ve oyunlarının boşa çıktığını göstermesi açısından çok önemlidir.

Ama Newroz alanları aynı zamanda, seçimler sonrası yaşanacak muhtemel bir iktidar değişikliği sonrasında ne yapılması ve ne yapılmaması gerektiği bakımından muhalefet için de çok net bir mesajdır.

Bunu anlamak için 10 yıl önceden bugüne gelmek gerekmektedir.

Gelecekte  siyaset bilimciler, tarihçiler 2013 – 2023 arasını incelediklerinde bu dönemi büyük bir fırsatın heba edildiği Türkiye’nin kayıp on yılı olarak adlandıracaktır. Bundan tam 10 yıl önce Abdullah Öcalan’ın barış ve demokrasi manifestosunun okunduğu Diyarbakır Newrozu, silahın Kürt Sorunu açısından bir mücadele yöntemi olmaktan çıkacağı, sivil siyasetin onun yerini alacağı yeni bir Türkiye müjdeliyordu. 2013 Diyarbakır Newrozu’nda okunan manifesto, sadece barışın hakim olacağı bir coğrafya vaat etmiyordu; aynı zamanda coğrafyanın tüm halklarının, kültürlerinin, inançlarının ulus devlet anlayışı içinde tekçilik bataklığına saplanmadan bir arada yaşayabilmesinin mümkün olduğunun, kadınlara dayatılan patriyarkal köleliğin bir kader olmadığının müjdesini veriyordu. Özcesi 2013 Newrozu ile başlayan ve Dolmabahçe Mutabakatı ile devam eden süreç Kürt siyasi aklının Kürt Sorunu’nun çözümünü coğrafyanın toptan demokratikleşmesi bağlamında gördüğünü ortaya koymaktaydı. 2013 Newrozunda ortaya konan duruş, Kürt  mücadelesinin içinden geçtiği paradigmasal dönüşümün ete kemiğe bürünmüş haliydi. Maalesef bugün artık eskisi gibi tartışmadığımız, kullanmadığımız “demokratik ulus”, “radikal demokrasi” gibi kavramlar ve bunlara uygun siyasi ve toplumsal örgütlülüklerin yaratılması tam da bu paradigmasal dönüşümün sonucuydu.

Tam da o Newroz alanında, gözlerimizi kapatıp 2023 Türkiye’sinin nasıl olabileceğini hayal etseydik, çok büyük ihtimalle bugünden çok farklı bir Türkiye, hatta sadece Türkiye değil, tüm bir Ortadoğu coğrafyası tahayyül ederdik. 100. yılında cumhuriyetin barış, demokrasi ve özgürlüklerle taçlandırıldığını düşünürdük. Kapitalist sömürü tamamen ortadan kaldırılmasa bile, işçilerin ve emekçilerinin daha adil koşullarda yaşayacağını hayal ederdik. Ve bunların hiç biri de ham hayal olmazdı; en büyük sorunu, Kürt Sorunu’nu barış ve demokrasi ile çözen bir Türkiye için tüm bunlar gayet de mümkün şeylerdi.

Ama tüm bu olumlu havanın içinde Abdullah Öcalan, bu sürecin çözüm ve barışla sonuçlanmaması durumunda eskiyi kat be kat aşan bir savaş gerçeğinin kapıda olduğu konusunda  sürekli uyarılarda bulunuyordu; devreye girebilecek darbe mekaniklerine dikkat çekiyordu. 

Ve maalesef tam da o uyarılardaki bir bir gerçek oldu ve o Newroz alanında gözlerimizi kapatıp kurduğumuz hayallerin tam tersinin gerçek olduğu kabus dolu bir 10 yıl yaşadık. Bu köşede daha önce de sıklıkla belirtildiği gibi, o zamanki iktidar bloğu içindeki parçalanma ile AKP’nin iktidarda kalma adına MHP ve Ergenekoncularla kurduğu yeni ittifak denkleminin olmazsa olmaz koşulu, Kürt Sorunu’nda barışçıl ve demokratik çözümün bir seçenek olmaktan çıkması, Kürt kazanımlarının adım adım tüm coğrafyada tasfiye edilmesiydi. Ve bu şart uyarınca, Türkiye tarihinin en büyük barış ve demokrasi fırsatı heba edildi. 

Sonuç  ise hepimizin tüm ağırlıyla yaşadığı gibi; patlayan bombalar, yıkılan şehirler, binlerce gencin yaşamını yitirdiği bir şiddet sarmalı; en temel hakların bile fiilen askıya alındığı olağanlaşmış bir olağanüstü hal rejimi; daha önce hiç yaşanmamış düzeyde bir yoksullaşma….

Ama iktidar bloğunun 2013 Newroz’undaki mesajın ve iradenin inkarı ve bastırılması temeli üzerine kurduğu yapı, tam da temeli çürük olduğu için, sürdürülemez olduğu için eninde sonunda yıkılmaya mahkumdu. Ve bugün tam da o kaçınılmaz son gözlerimizin önünde gerçekleşmektedir.

Ve buradan tekrar 2023 Newrozu’na dönecek olursak; dedik ya, 2023 Newrozu aynı zamanda muhalefete de bir mesajdır. O muhalefet ki, 2013 Newrozu’nun ve Dolmabahçe’nin nasıl bir tarihsel fırsat olduğunun farkında değildir. İşte 2023 Newrozu aynı zamanda bu anlayıştaki “müesses nizamın muhalefetine” de bir mesajdır. Hatta Newrozlarda yükselen barış, çözüm ve demokrasi iradesini görmeyen bir anlayışın eninde sonunda mevcut iktidar gibi çözülmeye ve dağılmaya mahkum olduğunun uyarısıdır.

Bir on yıl daha kaybedilmek istenmiyorsa Newroz alanlarından yükselen mesaja en çok da muhalefet kulak vermelidir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.