Yüzyıl sonra Lenin’in güncelliği

Cihan DENİZ yazdı —

  • Lenin’in neden hala güncel olduğunun gerçeği onun yaşadığı dönemde yaptığı devrimci çıkışlarda, teoriye ve pratiğe yaptığı devrimci müdahalelerde yatmaktadır.

21 Ocak 1924. Bundan tam yüzyıl önce, dünyanın dört bir yanında ezilenler için umut olan Sovyet Devrimi’nin önderi Lenin hayata gözlerini yummuştu. Yaptıklarıyla, yapmadıklarıyla, yapamadıklarıyla Lenin ölümünün üstünden geçen bir asra rağmen hala devrimciler içindeki tartışmaların ve egemenlerin sosyalizm ve devrim düşüncesine saldırılarının ana odaklarından biri olmaya devam etmektedir.

Çünkü en başta ezenler çok iyi bilmektedir ki Lenin’in güncelliği devrimin güncelliğidir.

Devrimin güncelliğini, devrime bağlılığı ve bu devrimin nasıl yapılabileceğini çıkarın, geriye Lenin’den geriye aslında çok fazla da bir şey kalmaz; ki maalesef bugün bu coğrafyada Lenin’i takip etme iddiasında olan parti ve örgütlerin Lenin ve Leninizm adına yaptığı büyük oranda budur. 

Nasıl ki Marx’tan alıntı yaparak, Marksist gibi görünerek Marksist olunmuyorsa, Lenin’den alıntı yaparak veya Leninist görünerek de gerçek Leninist olunamaz. Bugün bu coğrafyada sıkça karşılaştığımız gibi, sözde Leninist olduğunu iddia eden bireyler, adlarında komünist, işçi, devrimci yazan birçok parti veya örgüt, tıpkı sözde dönemin en önde gelen Marksizm otoritesi, Kautsky veya dönemin en büyük işçi partisi Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin Marx ve Marksizm’e yaptığı gibi, Lenin’in ortaya koyduğu fikirleri çarpıtmakta, onun teorisinin en canlı ve en güncel yanlarının üstünü örtmektedir. Ve bu şekilde de aslında ezenler için zararsız bir Lenin yaratmaktadırlar.

Lenin’in neden hala güncel olduğunun gerçeği onun yaşadığı dönemde yaptığı devrimci çıkışlarda, teoriye ve pratiğe yaptığı devrimci müdahalelerde yatmaktadır. Bunların hepsini burada tek tek ele almak bir gazete yazısının boyutlarını kat be kat aştığından burada bunlardan sadece bazılarına kısa değinmeler yapılacaktır.

Lenin’i Lenin yapan en önemli faktör, onun Marksizm’i bir dogma olarak almamasıdır. Diğer bir ifade ile Lenin, Marx ve Marksizm’i, bir teolog gibi, her sorunun cevabının olduğu bir düşünceler bütünü olarak asla kabul etmez. Tersine özüne bağlı kalarak kendi çağının gerçekleri ve ihtiyaçları kapsamında onu yeniden yorumlama ve “aşma” cüretini gösterebilmiştir. Döneminin tüm Marksist “otoritelerini” karşısında alıp kendi kuramını geliştirmiştir. Ve maalesef Sovyet Devrimi ile birlikte, o sözde “devrimci otoriteler” sadece düşünsel olarak değil, fiilen de devrime saldırmış, onu boğmaya çalışmışlardır.

Aynı şekilde, devlet konusunda da, özellikle Devlet ve Devrim eserinde, bürokratik, ezilenlerin ve halkların üzerine heyula gibi çöken bir devlet anlayışı yerine demokrasiyi yerele indirmeyi ve en nihayetinde sönümlenerek kendini ortadan kaldırmayı hedefleyen bir devlet kuramı geliştirmiştir. Lenin’in kuramsal ve pratik öncülüğünü yaptığı Sovyet deneyimi bugün hala ezilenler ve halklar açısından dersler çıkarılması gereken bir deneyim olmaya devam etmektedir.  

Lenin’i Lenin yapan en önemli yanlarından biri de savaş karşısında aldığı tutumdur. Lenin gerçek bir devrimci olarak ne savaşta ne barışta asla savaştığı sermaye sahiplerinin yanında yer almaz; başka ülkelerin sermaye sahipleri ile giriştikleri savaşlarda “yurtseverlik” gibi gerekçelerin ardına sığınıp onları desteklemez. Tersine Lenin her zaman ezilenlere ülkeler arasında yaşanan savaşları iç savaşa çevirme, ellerinde tutukları silahları ezenlere doğrultma ve bu yolla ezenleri alaşağı etme çağrısı yapmıştır.

Asla başka ülkelerin emperyalizmine karşı kendi yaşadığı ve mücadele ettiği ülkenin emperyalizmini desteklememiştir. Lenin asla, ne gerekçe ile olursa olun, milliyetçiliğe savrulmamıştır. Bir Rus olarak asla Rus milliyetçiliğinin, Rus şovenizminin üstünü örtmemiştir. Başka büyük güçleri ezilen halkları sömürgeleştirdiği gerçeğini tespit ederken Rusya çarlığının da bir halklar hapishanesi olduğu gerçeği olduğunu söylemekten asla imtina etmemiştir. Başka emperyalist güçlerin çıkarına olduğu iddiasıyla asla Rus çarlığının boyunduruğu altındaki halkların verdiği mücadeleyi mahkûm etmemiş, bu mücadeleler karşısında yer almamıştır. Tersine ezilen halkların mücadeleleri ile ezilen sınıfların mücadelelerini her zaman aynı devrim ve mücadele nehrinin birbirini besleyen farklı kolları olarak görmüştür. 

Tüm bu devrimci müdahaleler sayesindedir ki Lenin aslında hiç kimsenin devrim beklemediği “geri” bir coğrafyada, sonrasındaki tüm eksikliklere ve büyük hatalara rağmen, hala ezilenler için umut olmayı sürdüren bir devrim yapmayı başarmıştır.

Sonuç olarak, Lenin demek devrim için düşünmek, devrim için mücadele etmek, devrim için yaşamak demek olduğundan, ezilen halkların, ezilen sınıfların mücadeleleri var olmaya devam ettikçe, Lenin de ezilenler için güncelliğini korumaya devam edecektir. En önemlisi de, Marksist veya devrimci gözüküp fikren ve pratik olarak ezilenlerin mücadelesinin karşısında olanlar var oldukça, bunlara karşı mücadelenin simgelerinden Lenin her zaman güncel olmaya devam edecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.