27 yıldır pes etmediler

  • Siverek’in Karacadağ Bölgesi’nden maruz kaldıkları koruculuk dayatmaları nedeniyle göç yollarına düşen Halil ve Adalet Çay çifti, tekrar döndükleri memleketlerinde gözaltı ve tutuklama kıskacında. 

BARIŞ POLAT - MA/URFA

Halil ve Adalet Çay çifti, 1990’lı yıllarda Kürt kentlerinde devreye konulan baskı, koruculuk dayatmaları, sürgün, gözaltı ve tutuklama kıskacında bir yaşama maruz bırakılan ailelerden sadece biri. Halil Çay, sürgün ile başlayıp gözaltı ve tutuklamalarla devam eden yaşamlarını “Doğanın Kahramanlık Destanı” adlı kitabında kaleme aldı. 

Koruculuğu kabul etmediği için sürekli tehditlere maruz kaldığını belirten Çay, “Komutan ‘Üç seçeneğin var’ dedi. Birincisi korucu silahını kabullenmek, ikincisi yaşadığın toprakları terk etmek, üçüncüsü ise bir kuşunla öldürülmek. ‘Bunlardan bir tanesini seçeceksin’ dedi. Bu esnada dayanamadım ve ağladım. ‘Neden ağlıyorsun?’ diye sorunca ‘Yüz yıllardır yaşadığımız topraklardan gitmemi istiyorsun. Babamın mezarı hemen şurada. Şimdi ben misafir, sen de ev sahibi olmuşsun’ dedim. Çok zoruma gitti. Elimden bir şey gelmedi ve topraklarımızı terk ettik” dedi. 

Baskılar nedeniyle 1993’te göç yollarına düştüklerini söyleyen Çay, ilk olarak Adana’ya geldiklerini ve tarlalarda çalışarak geçimlerini sağladıklarını dile getirdi. Yaşamlarını bir süre böyle idame ettiklerini söyleyen Çay, 1996’da tanık ifadesi doğrultusunda Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandıktan sonra Konya Cezaevi’ne konulduğunu belirterek, ekledi: “Yardım ve yataklık iddiaları ile 3 yıl 4 ay ceza aldım. Daha sonra Nevşehir Cezaevi’ne götürüldüm. Hapisteyken ailemin durumu çok kötüydü. Eşim Türkçe bilmediği için çok fazla görüşemiyorduk.”

Yeniden sürgün

 Cezaevindeyken ailesi Urfa merkeze taşınan Çay, tahliye olduktan sonra devam ettiği siyasi çalışmalardan dolayı maruz kaldığı baskılar sonucu bu kez İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Burada beş yıl kaldıklarını, ancak tekrardan Urfa’ya döndüklerini kaydeden Çay, “Ekonomik olarak biraz durumumuz düzeldi. Tekrardan siyasi çalışmalarımı yürüttüm. Bir kez daha baskılara maruz kaldık. Bu kez ailemi hedef aldılar. Çocuklarım işten çıkarıldı. Yine bir lokantamız vardı. Onu da kapattılar. Üzerimizde büyük bir psikolojik savaş yürüttüler” dedi.

Sürekli tutuklama

 “KCK soruşturması” kapsamında 2012’de tekrar tutuklandığını ve 2 buçuk yıl cezaevinde kaldıktan sonra “diyalog süreci” ile birlikte tahliye edildiğini söyleyen Çay, şöyle devam etti: “Çıktım. İki yıl böyle devam etti. 2016’da başkanı olduğum MEYA-DER’in kapatılmasından sonra bir kez daha tutuklandım ve bu kez 20 ay cezaevinde kaldım. Hakkımda 9 yıl ceza verildi. Ceza İstinaf Mahkemesi tarafından bozulunca tahliye edildim. Sonra beraat ettim dosyadan. Bir buçuk yıl sonra ise bu kez ‘zindan yapılanması’ adı altında yürütülen bir soruşturma nedeniyle tutuklandım. 7 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye oldum. Tahliye olmadan 5 gün önce haberlerde eşimin de gözaltına alındığını duydum. Tahliye olduğumda eşim gözaltındaydı. Eşimi de ev hapsi ile bıraktılar. Bana 9 yıl ceza veren mahkeme ve aynı heyet tarafından tekrar yargılandım. Şu an bile rahat değiliz. Sürekli evimizin etrafındalar. Baskı devam ediyor. Amaçları teslim almak. Ancak bir şey yapmadık ki teslim olalım.”

Evinde hapis

 Barış Annesi Adalet Çay ise (60), 6 Ekim’de yapılan ev baskınında üç barış annesiyle birlikte gözaltına alındı 9 gün gözaltında kaldıktan sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından ev hapsiyle serbest bırakıldı. Çay, Haliliye ilçesine bağlı Yenişehir Mahallesi’nde bulunan evinde bir aydır ev hapsinde. Yaşadığı binadan çıkmasına izin verilmiyor.

Eşi ve oğlu Diyarbakır Cezaevi’nde tutuldukları sırada haftanın iki günü görüşe gittiğini dile getiren Çay, şöyle anlattı: “Onlar tahliye oldular. Daha sonra kızımı tutukladılar. Birkaç gün sonra yine eşimi tutukladılar. Eşim ve iki kızım cezaevindeydi. Ailemden 3 kişi tutuklu olmasına rağmen her zaman onların görüşüne gidip, dik duruyordum. Zulme karşı direniyordum. Etrafımdakiler ‘Üç tutuklun var ama biz senden güç alıyoruz’ diyordu. Ben de direnmekten başka çaremiz olmadığını söylüyordum onlara. Eşim ve kızlarım tutukluyken katıldığım 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde gözaltına alındım. Dört gün gözaltında kaldım. Eşim televizyonda görmüş, ‘Dışarıda Adalet kalmıştı onu da aldılar’ demiş. Tabi daha sonra serbest bırakıldım. Yakın zamanda tekrardan gözaltına alındım. 9 gün boyunca gözaltında kaldım. Bu kez ev hapsi ile bıraktılar.”  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.