37 yıl önceki senaryo devrede

Dosya Haberleri —

NATO protestosu/İsveç

NATO protestosu/İsveç

  • İsveç’in NATO üyeliğinde pazarlıklar sonuç verdi ve Türkiye vetoyu kaldırdı. Kürtler bu pazarlıkta önemli bir yerde duruyor. Gazeteci Kurdo Baksi, son 1 yıldır İsveç’in Türkiye’ye verdiği tavizleri hatırlatarak, "Kürtlere Vilnius’tan önce yapılacak olan kötülükler yapıldı" diye vurguladı.
  • Erdoğan’ın veto hakkını "Kürtleri karalamak, AB’den para, ABD’den silah almak" için kullandığını belirten Baksi, "Amerika, Türkiye’yi Halkbank davası ve Erdoğan’ın mal varlığını uluslararası yollarla ortaya çıkarmak ile tehdit etti. Erdoğan’ın pozisyon değiştirmesi Amerika olmadan söz konusu olmazdı” dedi.
  • Kürtlerin İsveç’teki çatı örgütü NCDK’nin Diplomasi Komisyon Sözcüsü Rıdvan Altun ise Olof Palme cinayetinin 35 yıl boyunca Kürtlere yıkıldığını hatırlatarak, "Bugün de İsveç, NATO macerası için Kürtleri yeniden kriminalize ediyor. Ahlaksız bir yaklaşım. Biz de asla geri adım atmayacağız" diye konuştu.

ARJÎN NÛJÎN

Rusya-Ukrayna savaşı ardından İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusuyla ilgili yaklaşık 14 aydır devam eden tartışmalar, 11 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılan tarihi NATO zirvesi öncesi Türkiye’nin İsveç vetosuna son vermesiyle yeni bir sürece evriliyor.

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un Zirve’den bir gün önce yaptığı görüşme ardından, Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğine şimdiye kadar sürdürdüğü vetoya son verdi. İsveç’in NATO üyeliği tartışmaları boyunca değişen terörle mücadele yasası, Kürtlerin iadesi, 6 Temmuz’da adli bir tartışmanın tarafı olan bir Kürt'e PKK’yle bağlantılandırıp 4,5 yıl hapis cezası verilmesi gibi gelişmelerden de anlıyoruz ki, söz konusu pazarlığın en önemli tarafında Kürtler var.

İsveç’in üyeliğine Zirve öncesine kadar karşı çıkan Türk devleti ne karşılığında bu üyeliği onayladı? Siyasi pazarlığın arka planında neler var? Kürtler bu anlaşmadan nasıl etkilenecek? İsveç’in Kürt politikasında ne tür değişikliklere yol açacak? Bu ve benzer soruları 50 yıldan fazla süredir İsveç’te yaşayan, Olof Palme Barış Ödüllü Gazeteci Kurdo Baksi ve İsveç’teki Kürtleri temsil eden çatı örgütü İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi (NCDK) Diplomasi Komisyon Sözcüsü Rıdvan Altun ile konuştuk.

Kurdo Baksi

Halkbank ve mal varlığı kozu

NATO üyeliği sürecinde İsveç’e yönelik şantajlarına en son Türkiye’nin AB üyeliği önündeki engellerin kaldırılmasını ekleyen Erdoğan, Zirve öncesi vetoya son verdi. Gazeteci Kurdo Baksi, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmesinde ABD Başkanı Joe Biden’ın rolüne dikkat çekti. Baksi, "Amerika’nın Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satacağı basına yansıdı. Bir şekilde bu silahlar Türkiye’ye satılacak. Bu Erdoğan için çok önemliydi. Ayrıca Amerika, Türkiye’yi Halkbank davası ve Erdoğan’ın mal varlığını uluslararası yollarla ortaya çıkarmak ile de tehdit etti. Bir şekilde Amerika şantaj yaptı. Erdoğan’ın böyle aniden pozisyon değiştirmesi Amerika olmadan söz konusu olmazdı” diye konuştu.

Erdoğan’ın 3 talebi: Kürtler, para ve silah

Erdoğan’ın veto hakkını özellikle 3 talep için şantaj olarak kullanmak istediğine vurgu yapan Baksi, “Birincisi; Kürtleri uluslararası düzeyde dünyanın her yerinde karalamak. İkincisi; ekonomisi batan Türkiye’ye kaynak yaratmak, para alabilmek. Üçüncüsü ise; bir şekilde Amerika’dan bu silahları alabilmek" dedi. Baksi, Erdoğan’ın Avrupa Birliği (AB) üyelik talebinin de doğru okunması gerektiğini belirterek, "Aslında 'AB’ye üye olmak istiyoruz' demesinin anlamı 'Param bitti, bana borç para vereceksiniz' demektir. AB’ye üye şirketler artık Türkiye’de yatırım yapmıyor. 'Buraya gelip beni kurtarsınlar', diyerek ekonomik bir baskı yapıyor" değerlendirmesinde bulundu.

YPG ile ilişkiler kesilemez

"Türkiye, İsveç’ten YPG ve FETÖ’ye yardım etmeme sözü aldı" diyerek, bunu siyasi bir güç olarak kullanmak istediğini de vurguladı. Baksi, İsveç’in yapılan anlaşmada YPG’ye ‘terörist’ demediğine özellikle dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sadece yardım etmeme sözü verilmiş. Yasaklama, herhangi bir sorun çıkarma gibi bir durum yok. İsveç’ten DAİŞ’e 290 kişi katıldı. Yarısından fazlası öldürüldü, birçoğu da İsveç’e geri döndü. 20’ye yakın DAİŞ’li İsveç vatandaşı Rojava’da cezaevinde. Bu nedenle İsveç devleti ilişkilerini YPG ile kesemez. Rojava’da bir sistem var. DAİŞ’e karşı uluslararası bir komisyon var ve birçok NATO ülkesiyle ortak çalışılıyor. YPG’nin liderleri Macron tarafından Elysée Sarayı'nda kabul edildi ve saygı görüyorlar. Trump da kendileriyle görüşmeler yaptı.”

Kötülük Vilnius’tan önce başladı

Baksi, Vilnius’ta varılan anlaşmanın İsveç’te yaşayan Kürtleri nasıl etkileyeceğine ise bir yıldır yaşanan gelişmeleri hatırlatarak, "Zaten Kürtlere Vilnius’tan önce yapılacak olan kötülükler yapıldı" diyerek şunları anımsattı: "İsveç, Türkiye’nin 3 şartını kabul etti. İlk olarak, 2019’da Türkiye’nin Rojava’ya yönelik askeri saldırısı sonucu başlayan silah ambargosu Eylül 2022’de kaldırıldı. İkincisi terörle mücadele kanunu değiştirerek Kürtlerin faaliyetlerini zorlaştıracak bazı değişikliklere gidildi. 1 Ocak 2023 itibarıyla uygulamaya konulan bu yeni yasayla birlikte örneğin Kürt derneklerinin banka hesapları daha kolay kapatılacak. İsveç gizli istihbaratı Kürtlere daha fazla yönelecek. Üçüncüsü de İsveç, Türkiye’ye bazı iadeler yaptı. Bunlardan birisi de Türkiye’de cezası bulunan Mahmut Tan’dı. İsveç vatandaşı olmayan Kürtler bu iadelerden zarar görüyor."

NATO’ya evet, Türkiye’ye hayır

İsveçlilerin yüzde 65’inin NATO üyeliğinden yana olduğunu ancak İsveçlileri asıl rahatsız eden konunun İsveç devletinin "aktif bir şekilde Türkiye’nin AB’ye üye olması için çalışma yürüteceği" söylemi olduğunu belirten Baksi, İsveçlilerin bu tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Dünyanın en demokratik ülkesi nasıl olur da dünyanın en az demokratik ülkesi olan Türkiye’yi AB’ye sokacak. Bu imkansız bir durum.' İsveç eski bakanlarıyla da bu konuyu görüştüm. ‘Türkiye’nin AB’ye aktif olarak girmesi için İsveç bir çalışma yürütürse uluslararası imajı sıfır olur. İsveç uluslararası alanda ifade özgürlüğü, insan, kadın, Kürtler ve azınlıkların hakları için dünyada çok sesi olan ülkelerden birisidir. Bu siyasetin sonunun gelmemesi gerekiyor’ diyorlar. Yani bu konu İsveç’i çok rahatsız ediyor."

İç siyasette değişiklik olmaz

İsveç’in NATO üyeliğiyle 200 yıllık tarafsızlığının sona erdiğini hatırlattığımız Baksi, "Bu karar İsveç’in bundan sonraki politikalarına nasıl yansır" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "İsveç’te iç siyasette herhangi bir değişiklik olamaz. Çünkü İsveç’teki sağcı hükümet ırkçı bir parti ile çalışıyor. İsveç demokratları, NATO, Türkiye ve Erdoğan düşmanı olan bir partidir aslında. Kürtleri sevdikleri için değil, İsveç demokratlarından korktukları için Erdoğan’a daha fazla söz vermediler.”

Kremlin’i rahatsız edecek

Türkiye ve Rusya arasındaki gerginliğe de dikkat çeken Baksi, son olarak şunları söyledi: “Rusya ile Türkiye’nin arası bir süredir iyi değil. Türkiye, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını Zelenski ziyaretinde yüksek sesle söyledi. Türkiye’nin beş Ukrayna komutanını, Rusya ile esir anlaşmasını bozarak Ukrayna’ya teslim etmesinin de işleri bozacağına inanıyorum. Ve Türkiye’nin, İsveç’in NATO üyeliği önündeki engeli kaldırması Kremlin’i çok rahatsız edecek.”

Rıdvan Altun

Türkiye çıtayı yükseltti!

İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi (NCDK) Diplomasi Komisyon Sözcüsü Rıdvan Altun ise İsveç’in NATO üyeliği sürecinde Türkiye’ye verdiği tavizlerin, İsveç’teki Kürtlere olumsuz yansımalarının olduğunu söyledi. Birçok Kürt'ün siyasi iltica başvurularının bu süreçte reddedildiğini hatırlatan Altun, 10’a yakın Kürt'ün de Türkiye’ye iade edildiğini ifade etti. Altun, iadesi istenen iki kişinin kararının İsveç Yüksek Mahkemesi tarafından onaylanmadığını belirten Altun, “Bu karar hukukun üstünlüğünün olduğunu ve bunun bir güvence olduğunu bize hatırlattı. Ancak, bu yeni durum yani NATO üyeliğine Türkiye’nin onay vermesinden anlıyoruz ki taleplerin çıtası daha da yükseltildi. Bize ne kadarının yansıyacağını ise zamanla göreceğiz. Ancak İsveç hukukunun ve demokratik kamuoyunun talep edilen iadelere izin vermeyeceğini düşünüyoruz” dedi.

Kürtler yeniden kriminalize ediliyor

İsveç eski Başkanı Olof Palme’nin 1986’da suikast sonucu öldürüldüğünü hatırlatan Altun, “Bu cinayeti Kürtlerin üzerine atarak terörize etme çabaları geçmişte de oldu. Kürtler henüz bunu unutmuş değil. 35 yıl sonra İsveçli yetkililer çıkıp, bu cinayetin Kürt Özgürlük Hareketi’yle ilgisi olmadığını açıkladı. Ancak bugün de İsveç, NATO macerası için Türkiye’yi memnun edeceğim diye Kürtleri yeniden kriminalize etmeye çalışıyor" diye vurguladı. Kürt toplumunu bu durumun derinden etkilediğini belirterek, "Bu gerçekten ahlaksız bir yaklaşım" diyen Altun, geri adım atmayacaklarını söyledi. Altun, "Aksine çalışmalarımızı daha da güçlendirip yolumuza devam edeceğiz” diye konuştu. Altun, İsveç’in bundan sonraki Kürt politikasının sadece belli bir kesim Kürtlere yönelik olmayacağına vurgu yaparak, tüm Kürtlerin ortak bir tutum ve tepki içerisinde olması gerektiğini kaydetti.

Engelleme hak ve yetkileri yok

Söz konusu anlaşmanın Kürt Özgürlük Hareketi’nin diplomasi çalışmalarını ne yönlü etkileyebileceğini sorduğumuz Altun şöyle, konuştu: “Diplomasi çalışmalarımızın tabii ki siyasetle de ilişkisi var, ancak ana çizgisi sivil toplum kuruluşlarıyla yürüttüğümüz çalışma. Daha önce parlamentolarında 'terör listesi’ne karşı birlikte konferanslar düzenlerken İsveçli siyasetçiler NATO gündemi ardından tüm kapılarını kapattı. Hatta bize 'biz bu imzayı alana kadar size kapılarımız kapalıdır' şeklinde haber gönderdiler. Resmi siyasetin bu süreçten sonraki tavrını zaman gösterecek. Ancak biz sivil toplum kuruluşlarıyla olan çalışmalarımızdaki çıtayı daha da yükselteceğiz. Bunu kimsenin engelleme hakkı ve yetkisi de yoktur.”

170 kişinin iadesi isteniyor

Türkiye tarafından geri iadesi istenen 170 kişilik listeyi hatırlattığımız Altun, iadelerinin gerçekleşeceğini düşünmediğini belirterek şöyle devam etti: “Ama bu hiçbir şey olmaz anlamına gelmez. İsveç'in tavizkar tutumunu sonuna kadar kullanacaklar. İsveç halkı ise Kürtlerden yanadır. Bu bize umut veriyor elbette. Basın da İsveç’in demokratik değerlerinin bu kadar kolay ayaklar altına alınmaması gerektiği yönünde yayın yapıyor. Birçok İsveçli bizimle konuştuğunda 'ben İsveçli olmaktan utanıyorum' diyor. Bu toplumsal tepkinin yükseltilmesi, Kürtlerin ilişkilerini demokratik kamuoyu ve basınla geliştirmesi elzemdir."

MİT’in saha çalışması

Kürt kurumlarının İsveç’teki varlığının önemine de vurgu yapan Altun, "Buradaki kriminal çetelere karşı Kürt kurumları ciddi çalışma yürütüyor. Kürt kurumlarına giden gençler bu çetelerden kendilerini koruyabiliyor. Kürt kurumları üzerine gelinmesi durumunda çetelere alan açılacaktır" uyarısında bulundu. "Bu Türkiye’nin bir yöntemidir, MİT’in saha çalışmasıdır" diye konuşan Altun, "İsveç toplumu ve hukuku buna alet edilirse kaybeden İsveç toplumu olacaktır. Bu konunun üzerinde özellikle duruyorum çünkü Kürt kurumlarının bunlara karşı ciddi çalışmaları söz konusu" dedi.

***

Karar tesadüf değil

İsveç, 6 Temmuz’da adli bir tartışmanın tarafı olan bir Kürt'ün dosyasını PKK ile özdeşleştirip 'finansman sağladığı’ gerekçesiyle 4,5 yıl hapis cezası verdi. Karar, NATO Zirvesi öncesi Türkiye, İsveç ve Finlandiya dışişleri bakanlarının Brüksel’deki toplantısına denk getirildi. Mahkemeyi de izleyen gazeteci Kurdo Baksi, "İsveç mahkemeleri çok hızlı şekilde karar verdi. İki şahıs arasında gelişen bir olay falanca örgüt adına para toplandı diyerek geçiştirilemez. Bu çok ağır bir itham. Ne yazık ki doğru dürüst araştırılmadan çok kısa bir sürede apar topar karar verildi. Bu kadar acele edilmesinin nedeni Türkiye’yi tatmin etmek. Olay ocak ayında gerçekleşiyor. Yani anti terör yasası yürürlüğe girmeden gerçekleşiyor. Bu mahkemede bu kadar acele edilmesinin en önemli noktalardan bir tanesi yeni terör yasasının denenip uygulanması ve İsveç’in NATO üyeliğidir. Brüksel’de görüşüldüğü günü bu karar açıklanıyor. Bu bir tesadüf değil" dedi. Yargı sürecinin devam ettiğini belirten Baksi, "Kararın üst mahkemede bozulacağına inanıyorum" diye konuştu.

İsveç’in 129b’si

Rıdvan Altun, bu kararın sadece bir Kürt'e değil tüm Kürtlere karşı alınmış bir karar olduğunu belirterek, "Haksız ithamlar ve yetersiz delillerle bir halk töhmet altında bırakılmıştır" dedi. Mahkeme ve bazı hukukçular ilişkisi olmadığını iddia etse de bu kararın İsveç’in NATO üyeliğiyle direkt ilgisi olduğunun altını çizen Altun, "Almanya’da Kürtleri kriminalize eden 129b benzeri davaların önü açılır mı sorusuna şu yanıtı verdi: "Tezgahı kuranların amacı budur. Bu dava direkt Türk MİT’inin müdahil olduğu, Türk devletinin baskı uyguladığı bir davaydı. Amaçları davanın bu şekilde sonuçlanmasıydı. Basında emsal niteliğinde bir dava olduğu işleniyor." Bu kararla İsveç hukukunun ayaklar altına alındığını söyleyen Altun, "Maalesef planlarını uygulamak için hukuku da kirli emellerine alet ediyorlar. Uygulanmaya çalışılan bu plana karşı demokratik kamuoyunu da yanımıza alarak her türlü çalışmayı yürüteceğiz. Geri adım atmadan mücadelemizi daha da yükselteceğiz" diye ekledi.

***

İsveç'in tartışmalı 'terör yasası'

İsveç'te çokça tartışılan “Yeni terör yasası” kapsamında “terör örgütü” faaliyetlerinde bulunulduğu düşünülen kişilere 4-8 yıl arasında hapis cezası verilebilecek. Ayrıca “terör örgütlerini” finanse eden veya destekledikleri düşünülen kişilerin gözaltına alınması ve yargılaması konusunda yetkiler de genişletildi. Yasaya göre İsveç'te “terör örgütü” lideri olarak tanımlanan şahıslar, 20-25 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek. Yasa tasarısı, İsveç Parlamentosunda 3 Mayıs'ta yapılan oylamada 34'e karşı 268 oyla kabul edilmişti. Söz konusu yasa, İsveç’in Kürtlere gözdağı verip Türk devletine göz kırpması şeklinde yorumlanmıştı.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.