8 yıl sonra yakılmış giysileri verildi

Hezni İnan’ın zarf içerisinde verilen kıyafetleri

Hezni İnan’ın zarf içerisinde verilen kıyafetleri

  • Cizîr’de 8 yıl önce katledilen Hezni İnan’ın babası 6 Eylül’de Emniyet’e çağrıldı; “emanetiniz” diye bir poşet verildi. Poşetin içinde üç ayrı zarfa konulan Hezni’nin yakılmış ve parçalanmış kazak, pantolon ve hırkası çıktı.
  • İnan'ın ağabeyi Ömer İnan, bunların 8 yıl önce de verilebileceğini belirterek, şunları söyledi: “Korku yaratarak, geri adım atmamızı istiyorlar ama geri adım atmayacağız. Bu elbise parçalarıyla da gururluyuz.
  • Annemi de katlettiler. Bunları hiçbir zaman unutmayacağım. Bu yakılmış ve parçalanmış elbiseleri çerçeveletip evin duvarına asacağım. Var olduğumuz sürece bunu unutmayacağız. Bu devletin yüzünü herkes görsün.”

Cansız bedeni 7 gün boyunca sokak ortasında bekletilen Taybet Ana’nın, Cizîr’de sokağa çıkma yasağı sırasında yaşamını yitiren kızı Hezni İnan'ın yakılmış ve parçalanmış elbiseleri 8 yıl sonra üç zarfın içerisinde ailesine verildi. 

Şirnex'in Silopiya (Silopi) ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında katledilen ve cansız bedeni 7 gün boyunca sokak ortasında bekletilen Taybet İnan’ın (Taybet Ana) kızı Hezni İnan, aynı tarihte Cizîr’de ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında katledildi. Cudî Mahallesi’nde kaldıkları bir binanın bodrum katında katledilen Hezni İnan’ın yakılan ve parçalanmış elbiseleri, 8 yıl sonra ailesine verildi. 6 Eylül’de Hezni İnan'ın babası Halit İnan’ı arayan Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğü, “Gelin emanetinizi alın” dedi. Ertesi gün İlçe Emniyet Müdürlüğüne giden aileye, bir poşet teslim edildi. Poşetin içerisinde 3 ayrı zarfa konulan İnan’ın yakılmış ve parçalanmış kazak, pantolon ve hırkası çıktı.  

 

Hezni İnan

 

Geri adım atmamızı istiyorlar

MA’dan Zeynep Durgut’a konuşan İnan'ın ağabeyi Ömer İnan, devletin cenazelere dönük uygulamalarına tepki göstererek, “Verilen poşette üç zarf vardı. Emanetimiz bu gördüğünüz (parçalanmış ve yakılmış giysi) parçalardı. Devletin saygısı, hürmeti budur. Bir korku yaratmak istiyorlar. Bu elbiseler ne zamanın biliyor musunuz? Bunlar Cizîr sokağa çıkma yasaklarına ait. Bu parçalar o katliama ait. Bu devletin hürmetidir. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Zarfın içine koyup 8 yıl aradan sonra veriyorlar. O zaman da verebilirlerdi. Geri adım atmamızı istiyorlar. Ama biz davamızdan geri adım atmayacağız. Bu gördüğünüz yakılmış ve parçalanmış elbise parçalarıyla da gururluyuz” dedi. 

Çerçeveletip duvara asacağım

Annesinin de aynı şekilde katledildiğini belirten İnan, zulme karşı asla boyun eğmeyeceklerini söyledi. İnan, şunları söyledi: “Annemi de sokağa çıkma yasaklarında katlettiler. Kardeşimi de Cizîr bodrumlarında katlettiler. Bunları hiçbir zaman unutmayacağım. Bu yakılmış ve parçalanmış elbiseleri çerçeveletip evin duvarına asacağım. Var olduğumuz sürece bunu unutmayacağız. Bu devletin yüzünü herkes görsün. Bu Türkiye'nin ayıbıdır. Sokağa çıkma yasakları üzerinden 8 yıl geçti ama dalga geçer gibi yeni veriyorlar.”

 

Taybet İnan (Taybet Ana)

 

Cenazesi 7 gün kaldı

Şırnak'ın Silopi ilçesinde, 14 Aralık 2015’te Valilik tarafından ilan edilen sokağa çıkma yasağının 38 gün, abluka 308 gün sürdü. 57 yaşındaki Taybet İnan da katledilenlerden biriydi. İlçede yasakların 5. gününde komşunun evinden dönerken 10 kurşunla katledilen Taybet İnan’ın (Taybet Ana) cansız bedeni 7 gün boyunca sokakta bekletildi. İnan’ın kayını Yusuf İnan, yardımına gitmek isterken evinin avlusunda vuruldu ve 20 saat boyunca yaralı bekletildi. Kan kaybından yaşamını yitirdi. Taybet Ana'nın eşi Halit İnan da cenazeyi almak isterken yaralandı. 7 gün sonra ailesinin almasına; cenaze merasimine de yalnızca iki oğlu ve kardeşinin katılmasına izin verildi. Taybet Ana’nın acısı henüz tazeyken, bu sefer de kızı Hezni İnan'ın (22) şehadet haberi geldi. Cizîr’de mahsur kaldıkları evin bodrum katında birçok arkadaşıyla birlikte yakılan Hezni’nin cenazesi de 5 ay sonra aileye teslim edildi. 

İki çocuğunu da yitirmişti

Taybet Ana’nın 1993'te de üç yaşındaki oğlu Botan ve 12 yaşındaki kızı Esmer, Cudi Mahallesi’ndeki boş bir alanda oyun oynarken askeri bir cismin patlaması sonucu 5 çocukla birlikte yaşamını yitirdi. Taybet Ana, patlamanın etkisiyle etrafa saçılan çocukların parçalarını üç gün boyunca aradı. 7 çocuktan kalan parçaları bir çuvala koyan Taybet Ana, 7 çocuğu da aynı mezara defnetti.

Kızı Halime İnan, annesinin ölmeden önce son sözlerini hatırlatarak, katliam gününü şöyle anlatmıştı: “Annem katledilmeden birkaç gün önce yanımıza gelerek, çok büyük bir savaş var’ dedi ve bana dönerek 'eğer olur da ben ölürsem sakın yas tutma' diye ekledi. Sonra da bu vahim olay yaşandı. Annemin cenazesi sokak ortasındaydı ve kimsenin almasına izin verilmiyordu. Annemin evine gitmek istiyordum, ancak engelleniyordum. En sonunda yerde sürünerek gittim. Annemi sokak ortasında hareketsiz gördüm, uyuyor gibiydi. Sanki ölmemişti. Üç kez elimde beyaz bayrakla annemin cenazesini sokaktan kaldırmak için gittim ama her gidişimde ateş açtılar. Son gidişimde beyaz bayrak bile mermilerin hedefi oldu.” 

Anne kız aynı mezarlıkta

Aynı hafta içerisinde hem annesini hem de kardeşi Hezni’yi yitirdiğini hatırlatan Halime İnan, "Hezni’nin mezarı annemin mezarına 100 metre uzaklıktaydı ama o mezarın onun olduğunu bilmiyorduk, çünkü mezar numaralıydı ve üstüne ‘kimsesiz’ yazılmıştı. Kan verdikten sonra eşleşti. Kız kardeşimi bir kez olsun görmek istedim ama göremedim. Canlı değil, cenazesi annemin yanına geldi” demişti.

150 metre ilerisinde öldük

Taybet İnan'ın oğlu Mehmet İnan da annesinin vurulmasını ve alınmasının engellenmesini şöyle anlatmıştı: ”Annem ilk vurulduğunda, haber verdiler koştuk, biz daha varmadan amcam gitmek istemiş onu da vurmuşlar. Gittiğimde amcamı taşıyordu komşular. ‘Annem?’ dedim, ‘sokakta kaldı’ dediler. Ben gitmek istedim, tuttular. Ağladım, ağladım, ağladım... Annem sokağın ortasında kaldı öylece, önce belli belirsiz kıpırdıyordu, sonra saatler geçtikçe hareketleri azaldı… Annem tamı tamına 7 gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye, o orada yattı biz 150 metre ilerisinde öldük... Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse devlet de bize 7 günde bunu yaptı. 7 gün benim annem, 7 gün kara kış soğuğunda kaldı, en acısı kaç saat yaralı kaldı bilememek, keşke diyorum hemen ölmüş olsa. Siz benim annemi öldürdünüz." ŞIRNAK

 

*****

Turan: Yapılanları unutmayın

Oğlunun cenazesi Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılıp İstanbul’a götürülen ve iki yıl sonra bir kutu içerisinde kendisine verilen Nuriye Turan, yapılan zulmün hiç unutulmayacağını söyledi.

Bedlîs’in (Bitlis) Oleka Jor Mahallesi’nde (Yukarı Ölek) bulunan Garzan Mezarlığı, 8 ile 17 Aralık 2017 tarihleri arasında saldırıya uğrayarak yıkıldı. Mezarlıkta bulunan 310 cenaze, 19 Aralık’ta çıkarıldı. Uzun süre nereye götürüldükleri bilinmeyen cenazelerin, 2 Ocak 2018’de Bitlis Valiliği tarafından yapılan açıklamayla İstanbul Adli Tıp Kurumu'na (ATK) götürüldükleri öğrenildi. DNA örneği veren bazı aileler cenazelerini teslim alabildi. Kilyos’ta bulunan kimsesizler mezarlığında bir kaldırımın altına kutular içinde defnedildikleri görüldü.

Garzan’dan alındıktan sonra Kilyos’ta bulunan kimsesizler mezarlığına defnedilen cenazelerden biri de Fedakâr Turan’a aitti. JINHA’ya konuşan anne Nuriye Turan, “Ne Nemrut ne de diğerleri bunlardan daha zalimdi” dedi. 

O günlerde yaşadıklarını, “Ne desem ne anlatsam az kalır” sözleriyle özetleyen Nuriye Turan, oğlunun yaşamını yitirdiği yıl askerlerin engellemesi ile cenazelerini merkeze getiremediklerini ve olduğu köyde defnetmek zorunda kaldıklarını söyledi. Nuriye Turan, şöyle devam etti: “Çocuklarımızın cenazesini o zaman atlarla getirdik. Devlet ‘onlar terörist’ deyip mezarlığa getirmemize izin vermedi. Biz de en yakın köye defnetmek zorunda kaldık. Defnederken bile etrafımız ablukadaydı. Yıllarca oğlumun cenazesi orada köyde kaldı. Daha sonra arkadaşları cenazeyi alıp Garzan’a götürdü. Kepçelerle Garzan’ı yıkıp cenazelerimizi çıkardılar.”

DNA örneğinin iki yıl sonra ortaya çıkmasıyla oğlunun cenazesini aldığını söyleyen Nuriye Turan, şöyle konuştu: “Bir kutu verdiler bizim elimize ‘bu sizin oğlunuz’ dediler. Bu ailelere verdikleri kutu var ya aynısını benim elime verdiler. Benle babası kutuyu açıp kemiklerini tek tek tabuta yerleştirdik. Dün ne yaptılarsa bugün de aynısını yaptılar. Ne onlar ne de zulümleri değişti. Kimse bu yapılanları unutmasın. O zulmü asla unutmayız. Oğlum dört defa gömüldü. Cenazeyi bırak kemiklerimizden bile korkuyorlar.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.