ABD topyekûn savaşı zorluyor

Aykan SEVER yazdı —

  • Obama ve Trump dönemlerinde özellikle Çin'i hedefleyen politikalar geliştirildi, Biden ise bunu zafere taşımak istiyor. Biden burada demokrasi-otokrasi manipülasyonuna başvurdu. 

ABD diplomasisini son iki hafta içinde ciddi bir telaş almış görünüyor. Dışişleri Bakanı Blinken G-20 öncesi Orta Asya ülkelerine ( Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan) koştururken önce Genelkurmay Başkanı Milley  sonra da Savunma Bakanı Austin Ortadoğu turu yaptı. Blinken'in ziyaretlerinin odağında Çin ve Rusya'ya karşı bu ülkeleri konumlandırma arayışı yatarken, Milley ve Auistin'inkinde öncelikli hedef İran'dı. İran'a karşı bölge ülkelerine güvence verilmeye çalışılırken İsrail'deki neo-faşist koalisyonla birlikte İran'a karşı geliştirilecek politikalar gündemdeydi. Milley ve Auistin ziyaretleri sırasında, aralarında görevli askerlerin de olduğu yüzbinlerce kişi İsrail'de diktatörlüğe karşı demokrasi için sokağa dökülmesini görmezden gelmeyi tercih ettiler. Tabii daha"önemli" dertleri vardı: İran

Son haftalarda Washington-Tel Aviv koordinasyonuyla İran'ın nükleer silah üretmeye yaklaştığı iddiası üzerinden gerçekleştirilen politikalar, yani İran'a açıktan fiziki saldırı gerekçesi oluşturma arayışı BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı müdahalesiyle ayazda kaldı. Fakat bu konuda çok yönlü devam eden çalışmaların duracağını beklemek saflık olur.

ABD içeride ise, Çin'e ait tik-tok dahil ne varsa yasaklama kararlılığıyla hareket ediyor. Almanya ve AB de benzer bir rotada. ABD her geçen gün "düşmanlar"a karşı yaptırımlarına bir yenisini ekliyor. Geçen hafta İran-Çin bağlantılı Rusya'ya drone sattığı iddia edilen şirketlere yaptırım geldi. Silahlanmada ise had hesap yok. Son olarak ABD Donanması uçak gemilerini 1.000'den fazla beşinci ve altıncı nesil savaş uçağı ve dronla donatmayı planlıyor. 

ABD'nin adeta geç kalma hissiyle son dönem Rusya-Çin ve İran'a karşı topyekûn savaşı da zorladığı görülüyor. Muhtemelen bunda Çin'in çeşitli alanlarda teknolojik olarak önde olmasının yanı sıra Çin'in sıcak çatışmaya dönük hazırlıklarının önüne geçme arayışı ve Ukrayna cephesinde işlerin istenildiği gibi gitmemesi de rol oynuyor olsa gerek. 

Çin de boş durmuyor. Pekin'in aracılığıyla İran ve Suudi Arabistan'ın yeniden diplomatik ilişkileri başlatması sadece bu haliyle bile Çin açısından diplomatik başarı sayılır. Zira Biden "katil" dediği Muhammed bin Selman'ın ayağına gitmesine rağmen OPEC+ petrol üretimini hala arttırmadı. Birleşik Arap Emirlikleri'nin de memnuniyetle karşıladığı Riyad-Tahran yakınlaşmasının ilk sınavı Yemen dosyası olacak. Buradaki savaşın taraflarını en azından masaya oturtabilirlerse pekala yakınlaşma mesafe kat edebilir. Henüz İran-Suudi Arabistan ilişkilerinde olmuş bitmiş bir şey yok, fakat Çin bu ilişkiyi ayakta tutmak için elbette zorlayıcı olacak.

Çin bu gelişmelerin yanı sıra geçen hafta ABD'ye bir açıklamayla da meydan okudu. Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang ABD'nin kendilerine dönük çevreleme politikasını değiştirmemesi halinde Pekin ve Washington'un "çatışma ve karşı karşıya gelme" yolunda ilerlediğini söyledi. "ABD frene basmaz ve yanlış yolda hızla ilerlemeye devam ederse, raydan çıkmayı hiçbir parmaklık önleyemez" dedi.

3. Dünya Savaşı'nı yakından ilgilendiren bir açıklama da İran'dan geldi. Tahran, Su-35 savaş uçaklarının alımı için Rusya'yla varılan anlaşmanın nihayete erdirildiğini duyurdu. İran böylelikle bir hayli eskimiş olan filosunu yenileyecek. Savaşa daha da bilenecek.

ABD'nin topyekûn savaşı arzuladığı sözü nedeniyle Biden yönetimine haksızlık yaptığımız iddiasında olanlar çıkabilir. Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası yeni pazarlar elde edilmesi için bu savaşın başlatıldığı doğrudur. Çin, ABD'nin önemli bir rakibi olarak yükselene kadar Washington bu konuda ciddi bir sıkıntı yaşamadı. Ancak 2000'li yıllar Çin kapitalizminin (yoğun emek sömürüsü ve planlama sayesinde) şahlanmasının paralelinde emperyalist politikalar geliştirmesi ABD'nin liderliğini sarstı. Bu yüzden Obama ve Trump dönemlerinde özellikle Çin'i hedefleyen politikalar geliştirildi, Biden ise bunu zafere taşımak istiyor. Biden burada demokrasi-otokrasi manipülasyonuna başvurdu. Rusya ve Çin'in birer otokrasi olduğu, bunların paylaşım savaşının ana aktörleri arasında yer aldığı doğrudur; eksik olan ABD'nin savaşın bir numaralı organizatörü olduğunun görmezden gelinmesi, yalan olan ise ABD'nin bir demokrasi olduğunu iddia etmektir. ABD'nin uluslararası politikalarının odağı militarizm ve savaş üzerine oturuyor. Bunun demokrasiyle ilgisini sadece sanıyorum bizim memleketteki bazı aklı evveller ve Pentagon'un maaşlı elemanları kurabilir. Gerçi artık onların da yetenekleri galiba biraz kısıtlı. ABD’li Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh'ün içeriden aldığı bilgilerle Kuzey Akım-1 ve 2'ye ABD ve Norveç'in işbirliğiyle Ukrayna savaşı başlamadan aylarca önce patlayıcı yerleştirdiklerini dile getirmesi Batılı bir kısım medyayı harekete geçirdi. Sabotaj olduğunda grafik ve görüntülerle hiç tereddüte yer bırakmayacak bir biçimde Rusya'nın vanalarını elinde tuttuğu, Almanya ile beraber milyarlarca dolar yatırım yaptığı kendi boru hattını havaya uçurduğu yalanını, hepten "unutup" şimdilerde patlamayı Ukrayna'dan birileri organize etmiş diye yeni bir bir tanesine sarıldılar. Muhtemelen sonra başka bir yalanla bunu da sıvamaya çalışacaklar...

3. Dünya Savaşı'nın gerilimlerinin özellikle genişletilmiş Ortadoğu diye nitelediğimiz coğrafyada yaygınlaşma ihtimali yeni cepheleşmelerle artıyor. TC'ye bu süreçte ne tür bir rol biçiliyor, buna bir sonraki yazıda bakalım.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.