"Komplo teorisi"

Aykan SEVER yazdı —

  • Dünyada egemen olan sağ zihniyetin politikalarıyla komployu ayırmak bir hayli zor. Mevcut savaş doğası gereği komploların iç içe geçtiği süreçler üzerine kurulu. Maalesef komplo teorisi yapmayın diyenlerin bir kısmı da fiilen bu işlerin parçası.

İçinde bulunduğumuz post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşı her geçen gün daha fazla şiddetleniyor. Bunun paralelinde asimetrik saldırılar da artıyor. Savaşın zaman ve mekana yayılmışlığının yanı sıra harbin ana aktörlerinin geliştirdiği çok yönlü politikalar da sürecin anlaşılmasını ve tarifini zorlaştırıyor. Bu dönemde gazeteciler, akademisyenler ve benzerleri arasında 3. Dünya Savaşı'nın kendine has dinamiklerini kavramaya çalışmak yerine her şeye "komplo teorisi" deyip kestirip atma adetinin ise yaygınlaştığı görülüyor.

Bazı okuyucular için tekrar olacak ancak şunun altını bir daha çizmek zorundayım: "iyi" yönde olmasa da adeta her şeyin mümkün olduğu bir zaman diliminden geçiyoruz. Fakat olasılıkların skalasının genişliği bize neden-sonuç ilişkilerini dışlayan bir keyfiliği asla bahşetmiyor. Sadece bir çok gücün aynı anda bir çok şeye farklı yönlerde hamle yaptığı bir durumla karşıyayız. Bu hâl olanları algılamayı-anlamayı elbette zorlaştırıyor hele hele bir de elinizde yeterli veri yoksa.

İran'dan başlayarak son dönem vuku bulan bazı olaylara biraz daha yakından bakalım. İran'da aralarında Cumhurbaşkanı Reisi'nin de olduğu 9 kişinin öldüğü helikopter "kazası"nın nedenlerini bu satırları yazdığım ana dek tam olarak henüz bilmiyoruz. İddia bol. Ancak elbette bu "işi bilen" gazetecilerin uyarılarına dikkate alarak "komplo teorisi yapmamak için" Tahran'ın açıklamalarına sadık kalmalıyız. Fakat biz yine de olayı basitleştirerek bazı sorular sormayı ihmal etmeyelim: Bir yerden üç helikopter kalkıyor, aynı istikamette yol alıyorlar, bunlardan biri düşüyor. İçinde de ülkenin önde gelen yöneticileri yer alıyor. Başka ayrıntıları geçtim diğer ikisinin yaygın olarak gerekçe gösterilen hava koşullarından etkilenmeyip tek başına cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanının içinde bulunduğu helikopterin düşmesinin somut-ayrıksı bir gerekçesi olmalı değil mi? Ancak neme lazım böyle sorular sorarak komplo teorisi yapmayalım.

Başka bir örneğe geçelim. Geçen hafta Slovakya Başbakanı Fico'ya suikast yapıldı. Fico saldırıdan yaralı kurtuldu. Ameliyatlar sonrası hayati tehlikeyi atlattı. Tetiği çeken kişi 70 yaşın üzerinde biri. Önce suikastçı için "yalnız kurt" tanımlaması yapıldı. Ancak şimdi yeni yeni saldırganın yakalanması sonrası sosyal medya hesaplarının silinmesi türünden şeyler nedeniyle başka olasılıklar da düşünülüyor. Fico son döneminde açıktan Rusya yanlısı bir politikacı oldu. Ukrayna'ya silah sevkiyatını kesti. Şimdi burada suikastı bir gücün-grubun (NATO vb bir organizasyonun) yönlendirmiş olabileceğini var saymak büyük düşünürlerimize göre elbette "komplo teorisi"nin âlâsı. O zaman ne yapacağız? Tıpkı Ukrayna Savaşı'nın başlaması sonrası Kuzey Akımı-1 ve 2'ye yapılan sabotajlarda olduğu gibi tv şovları eşliğinde bağıra çağıra Ruslar kendi kendilerine yapmışlardır türünden yalanlara mı sarılacağız? 

Bir örnek daha. Geçenlerde Almanya'da Ukrayna'ya silah üreten bir fabrikada yangın çıktı. Normal olabilir mi, elbette olabilir. Ancak aynı zamanda sabotaj da olabilir. Olmaması için bir neden var mı? Birbirlerinin canına kastedenler,  mallarına açıktan el koyanlar şurada ya da burada bir iki yangın çıkarmış çok mu? Ya son haftalarda Almanya'da politikacılara dönük artan faşist saldırılar sizce normal mi?

Uluslararası politikadan son bir örnek. Fransa bu ara Pasifik'teki sömürgesi Yeni Kaledonya'da yerli halkın egemenlik haklarını ellerinden almaya çalışırken gelişen bağımsızlık isyanını bastırma derdinde. Macron ada ülkesine asker gönderdi, sıkıyönetim ilan etti. Estirecekleri şiddete kimse sesini çıkarmasın diye Yeni Kaledonyalıları başta Azerbaycan olmak üzere "dış güçler" kışkırtıyor yalanına sarıldı. Hani komplo teorisi yapmayacaktık!  Fransa'nın yalanına ses çıkaran oldu mu? Çok değil. En azından ne uluslararası güçlerden, ne akademisyenlerden, ne gazetecilerden "neler saçmalıyorsun" diyene pek rastlanmadı !

Memleketten de bir iki örnek vereyim. İki binli yıllarda Erdoğan'ı diktatörlük kurmaya çalışmakla suçlayanlar vardı. Bu insanlara faşist türünden ifadelerle saldıran bir kısım meşhur aydına göre ise bu güruh niyet okuyordu, komplocuydular. Sonra ne oldu, yazmaya gerek yok. Ancak o günlerde "komplocular..." diye höykürenlerden diktatörün yanağından makas alacak kadar yakın olan aydınların bir kısmı bugün bunaklık ayağına yatarak kirli geçmişlerini unutturmaya çalışıyor.

Daha yakın tarihe geçelim. 2023 Mayıs'ında gerçekleşen seçimler öncesi bir çok insan Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği siyasal anlayışı yaptıklarına bakarak faşist-devlet memuru zihniyeti diye reddediyordu. Ancak tabii siyaseti daha ve çok iyi bilen muhteremler sahneye fırladı: Halkı sandıktan soğutmayın, komplo teorisi yapmayın dediler. Sonuç ise Kılıçdaroğlu'nu faşist olarak değerlendirenlerin tahmininden bile vahimdi. Seçim öncesi iki yılını halk sokağa çıkmasın diye hasreden, seçim kampanyasını tescilli bir AKP'linin yürüttüğü, meydanlarda kurt işareti yapan, faşist danışmanlarla etrafını donatan ve Kürtlerle yan yana görünmemek için köşe bucak kaçan Kılıçdaroğlu özel savaş görevlisi Ümit Özdağ'la gizlice anlaşmalar yapmaya kadar işi vardırmıştı. Ya seçimler öncesi ekran ekran gezip Kılıçdaroğlu'nun mutlaka kazanacağı nutukları atanlar şimdi ne yapıyor dersiniz? Mesela İran'da olanları komplo teorisi yapmayın bilgeliğiyle değerlendiriyorlar...

Kısaca diyeceğim dünyada egemen olan sağ zihniyetin politikalarıyla komployu ayırmak bir hayli zor. Mevcut savaş doğası gereği komploların iç içe geçtiği süreçler üzerine kurulu. Maalesef komplo teorisi yapmayın diyenlerin bir kısmı da fiilen bu işlerin parçası. Yoksa kim dünya halklarını bunca sefalete, çürümüşlüğe, aşağılanmaya, köleleşmeye ve her gün yüzlerce insanın katledilmesine kolayca ikna edebilir?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.