Kalpazanlar geçidi

Aykan SEVER yazdı —

  • Erdoğan sonrasında İtalya'da G7 zirvesinde Biden'ın şefkatli kucağına sığındı. Ne Hamas'a verdiği desteği soran oldu, ne de İsrail'e ilişkin ettiği lafları. Bütün bunlar normal, zira baskı ve zulümle hüküm sürenlerin zaman içinde kendini dahi kandıran iğrenç birer kalpazana dönüşmeleri, kokuşmanın parçası olmaları kaçınılmaz.

Savaş derinleştikçe her açıdan çürüme de büyüyor. Bu tahribatın en görünür olduğu adeta billurlaştığı alan ise politika ve politikacılar. Post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşının kendine uygun bir biçimde siyaset unsurunu da şekillendirmesi normal olduğu gibi ABD'nin savaşın bir numaralı gücü olması hesabıyla politikacıların rezilleşme halinin şahikasının da orada sergilendiğini düşünmememiz için bir neden yok.

Demokrat Parti'nin yeni dönemde de başkan adayı Biden sağda solda sendeleyen, kamuya açık alanlarda sık sık kendinden geçip hülyalara dalan ve en yakınındakilere de bile güvenmekten uzak epeyce yaşlanmış bir görünüm sergiliyor. Biden geçenlerde Trump'ın istekleri doğrultusunda sınırı göçmenlere kapattı. Yetmedi İtalyan Başbakanı faşist Meloni'nin talebiyle "güvenli ve yasal kürtaja erişim"in G-7 sonuç bildirgesinde yer almamasına ses çıkarmadı. Bu tavrıyla son dönem mecburiyetten kürtajın bir hak olduğunu dile getirmeye başlayan Trump'ın bile gerisine düştü. Ancak ne gam kimse bu rezilliklere ses çıkarmadıktan sonra.

Tabii ki Trump da el artırdı. Beş ay kadar önce söylediklerini tekrarladı iktidar olursa ülke tarihinin en büyük sınır dışı operasyonunu gerçekleştireceğini söyledi. Ona göre göçmenler ülkenin kanını zehirliyordu. Ancak kendisi 'birçok Siyah arkadaşı' olduğu için ırkçı olamazdı...

Biz başkalarının kalpazanlarını şimdilik bir kenara bırakalım bizimkilere bakalım. Diktatör Erdoğan geçen hafta İspanya'daydı. Zavallı, gerçek bir gazetecinin sorusuna maruz kalınca azıcık afalladı ancak soğuk kanlı katilin el çabukluğuyla durumu toparlayıp ortada aleni olan ve kendi kuklası mahkemelerin bile iddia etmediği yalanları bir çırpıda sıralayıverdi. Meğer Demirtaş, Kavala teröristmiş...Sonrası kafanı sallama diyerek soru soran gazeteciyi tehdit etti. Bu esnada İspanya'nın sosyal demokrat Başbakanı Sánchez önce gülümsedi, sonra ciddi bir ifade takındı. Ancak Erdoğan'a dönüp ortada AİHM kararları varken sen niye yalan söylüyorsun, ne hakla bir insanı tehdit ediyorsun diyemeyecek kadar yürekli bir sosyal demokrattı. Tıpkı bizdeki aslan sosyal demokrat geçinen ancak gerçekte rejiminin çıraklığına soyunan kalpazanlar gibi.

Erdoğan sonrasında İtalya'da G7 zirvesinde Biden'ın şefkatli kucağına sığındı. Dikkat ettiyseniz bu gezileri sırasında ne Hamas'a verdiği desteği soran oldu, ne de İsrail'e ilişkin ettiği lafları. Çünkü adları gibi emindiler Erdoğan'ın bütün yaptıklarının kendilerine hizmet etmek olduğundan. Erdoğan da bırakın soru sormayı sus pus Biden'ı dinlemişti.

Soru sormama adeti doğal olarak karşılıklıydı. Ne Brüksel'de NATO toplantısına katılan TC Savunma Bakanı Güler'in ne de İsviçre'de Ukrayna "Barış" Zirvesi'ne iştirak eden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın  aklına siz Filistin'de katliam yapanları desteklerken ne barışından bahsediyorsunuz diye sormak gelmemişti. Normal zira Fidan Pekin-Moskova yollarında akli melekelerini çoktan yitirmişti. Sanırım Güler'den de diktatörün talimatına tabi olduğu için başka bir şey beklenemezdi. Bütün bunlar normal, zira baskı ve zulümle hüküm sürenlerin zaman içinde kendini dahi kandıran iğrenç birer kalpazana dönüşmeleri, kokuşmanın parçası olmaları kaçınılmaz.

Yazıyı bitirmeden maalesef  "bizden" olan başka çeşit kalpazanlar da var, onlara da değineyim. Aslında bu kategori geniş. Burada sadece bir türüne yer vereceğim. 3. Dünya Savaşı aydın görünümlü kendi yağdanlıklarını da üretiyor. Ve bu yağdanlıklar sadece ABD emperyalizmininkilerden ibaret değil. Piyasada ABD'ninkiler kadar rağbet olmasa da solcu kaplamalı Çin ve Rusya emperyalizmininkiler de var. Bu takımın kafasını şekillendiren şey, yıllar önce Mao tarafından gündeme getirilen "Üç Dünya Teorisi "ne benzer bir akıl yürütme şekli. Bu zihniyet ülkeleri bütün olarak görürken, gelişmeleri halklar, sınıflar nezdinde değil, devletler ve ona egemen olan kesimlerin çıkarları etrafında değerlendiren bir basitlikte. Bu muhteremlerin dünya algılamaları o kadar derinlikli ki Şanghay İşbirliği Örgütü'ne TC üye olsa anında faşist-katil falan demeden "güvenilir müttefik" diye Erdoğan'ın elini öpecekler. Bu "yoldaşlar"ın savunduklarının devrimcilikle, sosyalizmle elbette bir ilgisi yok, sadece bir tür milliyetçiler...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.