Rusya otokrasisinin açmazları

Aykan SEVER yazdı —

  • Rusya'nın geleceği önemli ölçüde giderek sertleşmesi beklenen Ukrayna savaşında olacaklara bağlı. Putin şu ana kadar içeride devrimci-demokratik muhalefet olanaklarının yolunu kapatmayı becerse de cephede yaşanacak bir bozgun pekala yeni bir isyanın zemini olabilir.

3. Dünya Savaşı'nın görece zayıf aktörü, Ukrayna cephesinde ha kaybetti, kaybedecek diye propagandası yapılan Rusya birçok açıdan yıpransa da savaşı sürdürmeyi ve şu ana kadar görece üstün olmayı becerdi. Hatta yakın zamanda gelen haberlere bakacak olursak Rus güçleri Donetsk ve Ukrayna'da bazı yerleşimleri ele geçirerek yeniden ilerlemeye başladı. Bu hafta gündeme gelen Rus ordusunun nükleer silah kullanımına yönelik tatbikat yapacağının açıklanması ve yine Moskova'nın İngiltere tarafından sağlanan uzun menzilli füzeleri Kiev yönetiminin kullanması halinde Ukrayna ve Ukrayna dışındaki İngiliz askeri hedeflerine saldırı düzenleyebileceği tehdidini yöneltmesi ise savaşın sıçrayabileceği tehlikeli boyutu göstermesi açısından önemli.

Putin yönetimi savaş sürecinde Çin, İran, Kuzey Kore, Hindistan ve Türkiye ile geliştirilen ilişkiler sayesinde savaşı sürdürecek kaynak bulmakta zorlanmadı. Ancak son dönem ABD'nin sıkıştırmalarıyla bu iş birliğinin Türkiye ayağı aksamaya başladı. Kaçınılmaz olarak bu durum Rusya-TC ilişkilerine eksi yazıyor ancak Putin yönetiminin her ne pahasına olursa olsun Türkiye'deki rejimle ilişkiyi koruma ve geliştirme politikası ABD-TC ilişkilerindeki her tökezlemeden sonra Moskova'ya yeni umut ışıkları yakıyor.

2015 sonrası özellikle Suriye savaşı zeminini kullanarak atağa geçen Rusya emperyalizmi son yıllarda Afrika'da daha çok karşılık bulmaya başladı. Sahel ülkelerinde (Mali, Burkina Faso, Nijer, Çad) yaşanan darbeler sonrası buralarda Fransa ve ABD dışlanırken Rus askeri güçleri onların yerini aldı. Paralı asker grubu Wagner dağılmış gibi görünse de Afrika ülkelerinde boşluk yaşanmadı. Rusya bu kez resmi olarak Afrika Kolordusu adı altında Rus askerlerinin yanı sıra (muhtemelen Wagner güçlerini de kullanarak) yerel halktan da asker alımıyla sürece dahil oldu. Rusya buralarda DAİŞ ve El Kaide uzantılarına karşı savaş, askeri eğitim, danışmanlık vb. adı altında nüfuz alanı oluşturuyor. Daha önce bölgedeki sömürgeci güçlerin yaptığına benzer (başta yer altı kaynaklarının yağmalanması olmak üzere) politikalar izliyor. Talan için Rus sermayedarlarının yolunu açıyor. Rusya ayrıca Orta Afrika Cumhuriyeti ile de ilişkileri geliştirdi. Bu ülkede 10 bin kişilik bir askeri garnizon kurmayı planlıyor. 

Elbette Rusya açısından buralarda her şeyin sorunsuz gideceğini söylemek mümkün değil. Birincisi muhtemelen bir süre sonra nasıl ABD ve Fransa'ya karşı tepkiler olduysa bu yeni "köleci efendi"yi de halk istemeyecektir. Ayrıca Rusya'nın Afrika'da TC'nin de dahil olduğu Batı'nın acımasız rekabetiyle çarpışması da kaçınılmaz.

Sudan'da Kızıldeniz üzerinde Rusya'nın oluşturmayı düşündüğü nükleer kapasiteli deniz üssü şimdilik ertelendi. Rusya şu an Sudan'da devam eden "iç" savaşta hükümet karşıtı Hızlı Destek Kuvvetleri'nin yanında.

Rusya'nın asıl problem yaşadığı yer ise Sovyetler Birliği döneminde arka bahçe muamelesi gören Orta Asya ülkeleri. Batı'nın da teşvikiyle başta Kazakistan olmak üzere bu bölgedeki ülkeler Rus politikasının gölgesinden çıkarak daha fazla özerkleşme eğilimini güçlendiriyor. Örneğin Kazakistan'ın Ermenistan-Azerbaycan arasındaki "barış görüşmeleri"nde inisiyatif geliştirmesinin böyle bir karşılığı olmalı. Ayrıca bu bölgelerden Avrupa'ya dönük tasarlanan yeni enerji hatları da özerkleşme eğilimlerini teşvik eder nitelikte.

Rusya, Güney Kafkasya'da ise Ermenistan'da zeminini yavaş yavaş kaybederken Azerbaycan'a dönük geliştirdiği yeni politikalarla bunu telafi etme arayışında. Geçtiğimiz günlerde Rus güçleri Dağlık Karabağ'dan çekilmek zorunda kaldı. Paşinyan yönetimi de Rusya'nın Ermenistan'daki askeri varlığına son vermeye çalışıyor. Geçenlerde bir araya gelen Putin-Aliyev ikilisi benzer ideolojik yapıları nedeniyle olsa gerek iki kafadar görüntüsü verdiler. Kapitalizmin Batı'ya bir türlü yaranamayan bu üvey evlatları, önce baba Aliyev üzerinden bir Sovyetler Birliği nostaljisi yapıp sonra Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru Projesi'ni (2027'de tamamlanması hedeflenen 7.200 km uzunluğunda gemi, demiryolu ve karayolları vasıtasıyla yük taşıma rotası. Hindistan, İran, Afganistan, Azerbaycan, Rusya, Orta Asya ve Avrupa'yı birbirine  bağlayacak) ilerletme vaadiyle neşelendiler. Ancak Batı Aliyev'e daha cazip tekliflerle giderse bu karşılıklı hoşnut hal fazla uzun sürmeyebilir. Gürcistan'da olası bir Rusya karşıtı yönetim değişikliği ve sıcak çatışma ise bu sürecin çok daha hızlanmasına yol açabilir.

Rusya'da oligarklar ve otokrasi petrol-doğal gaz ve silah sanayine dayalı görece zaaflı ekonomik yapısına ilaveten topluma geleceğe dair imparatorluk günlerinin şaşaalı çürümüşlüğünden öte bir şey vaat etmemesine rağmen hükmünü sürdürüyor. Putin yönetimi Mart ayında yapılan göstermelik seçimler sonucu iktidarını pekiştirdi. Bu süreçte baskıyla savaş protestolarını engellemeyi becerdiler. Ancak "Moskova Katliamı" sık sık Kremlin Sarayı eşliğinde sergilenen iktidarın yaldızlarını bir anda döktü. "Güvenlik devleti"nin o kadar da güvenli olmadığını aleni hale geldi.

Rusya'nın geleceği önemli ölçüde giderek sertleşmesi beklenen Ukrayna savaşında olacaklara bağlı. Putin şu ana kadar içeride devrimci-demokratik muhalefet olanaklarının yolunu kapatmayı becerse de cephede yaşanacak bir bozgun pekala yeni bir isyanın zemini olabilir. Ancak asıl handikap (sadece Rusya için değil) dünya çapında halkların birleşik anti-kapitalist devrimci bir mücadele örgütü yerine ulus devletlere göre bölünmüş, milliyetçiliğin çeşitli versiyonlarıyla sarılarak köreltilmiş "muhalefet"e mahkum oluşumuz. Bu şimdilik böyle. Ancak Filistin ve barış etrafında son dönem özellikle üniversite öğrencilerinin ön plana çıkarak yürüttüğü mücadele bu ablukayı dağıtmanın olanaklarını bize gösteriyor...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.