Açlık grevi 90. gününde

.

.

  • Tecride karşı Türk cezaevlerinde devam eden açlık grevi, bugün üç ayını tamamladı. Tecridi kabul etmediklerini belirten tutsak anneleri, çocuklarının taleplerinin karşılanmasını istiyor. 

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi, 90. gününde devam ediyor. Aynı amaçla Mexmûr Şehit Aileleri Derneği’nde 69, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 52 gündür açlık grevi yapılıyor. 
Tutsak yakınları, eylemi ve talepleri sahiplendiklerini söylüyor.

Ölüm orucuna da girmişti
 
Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde 6 yıldır tutulan ve daha önce aynı taleple ölüm orucuna giren Ahmet Anığı’nın annesi Siti Anığı, cezaevindeki ihlallerin telefon görüşmelerine uzandığını söyledi. Oğlunun yaşanan ihlalleri anlattığı sırada telefon görüşmesinin kesildiğini aktaran anne Anığı, oğlunun girdiği eyleme dair "kararlılık" mesajı verdiğini paylaştı. Anığı, "Oğlumla konuştuğumuz zaman amaçlarına ulaşmazlarsa daha büyük bir grev başlatacaklarını söylüyor. Önceki grevde durumu çok kötüydü. Tutsakları sahipsiz bırakmayalım” dedi. 


 
Dört ay açlık grevindeydi
 
Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ndeki 18 yıllık tutsak Ramazan Özlü’nün annesi Perişan Özlü, oğlunun daha önce de dört ay boyunca açlık grevinde kaldığını hatırlattı. Anne, çocuklarının taleplerini sahiplendiklerini belirterek, "Onların talebi bizim talebimiz. Hiç kimse bu tecridi kabul etmiyor. Tutsaklar, bu zulüm ve zorbalık için grevdeler. Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılsın” diye konuştu.


 
Bütün tutsakların annesiyiz
 
Karabük T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 27 yıllık tutsak Fuat Bor’un annesi Muhteber Bor, taleplerin karşılanarak, eylemlerin sonlandırılmasını istedi. Anne Bor, “Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılsın. Öcalan tutuklu olduğu sürece, tutuklular da açlık grevine devam edecektir. Biz bütün tutukluların annesiyiz. Anneyiz, yüreğimiz yanıyor" ifadelerini kullandı. Oğlunun daha önce de açlık grevine girdiğini ve kimi sağlık problemlerinin olduğunu ifade eden Bor, "Nasıl olduklarını pek söylemiyor" dedi.

Bu zulmü kabul etmiyoruz        

Fatma Turan, dört yıldır cezaevinde olan ve mide rahatsızlığı bulunan yeğeninin ailesiyle görüşmesine izin verilmediğini belirterek, hukuksuzlukların ve baskıların sona erdirilmesini istedi. Kürtlere uygulanan sistematik baskı politikalarının her alana yayıldığına dikkat çeken Turan, “Bilsinler ki; biz bu zulmü de baskıyı da kabul etmiyoruz” diye konuştu.


 
Birlikte mücadele etmeli 
 
11 yıldır Bandırma T-1 Kapalı Cezaevi’nde tutulan Taner Bozyel’in ağabeyi Mahsur Bozyel de kardeşinin daha önce 97 gün boyunca açlık grevinde kaldığını söyledi. Bozyel, şunları ifade etti: “Annem ve babam rahatsızlar. Kars’ta yaşıyorlar, şimdi ne görüşe gelebiliyorlar ne telefonla konuşabiliyorlar. Dilekçe verdik ama kimse kulak vermedi. Biz sanki bu ülkenin bir vatandaşı değilmişiz gibi. Tecride karşı birlikte mücadele önemli. Açlık grevi eylemlerine ses verilmeli."


 
Artık yanıt verilsin
 
Rahime Gür, oğlunun DTK Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 2018’de başlatılan açlık grevlerine katıldığını aktararak, şunları paylaştı: “Oğlum 87 gün açlık grevinde kaldı. Oğlum açlık grevlerindeyken, biz de burada açlık grevlerindeydik. Biz de dışarıda aç kaldık. Oğlumu görmeye gittiğimiz zaman, onu öyle gördükçe ciğerim yanıyordu. 87 gün az mı? Artık taleplerine yanıt versinler."


 
Daha ne yapabilir ki!

Tutuklu yakını Habip Gökdağ ise açlık grevlerine karşı sessizliği eleştirerek, “Daha ne yapılabilir ki bize. Hep birlikte kalbimizle, kanımızla, canımızla, her şeyimizle buna ses vermeliyiz. Bu mücadele sadece cezaevleriyle sınırlı kalmamalı. Biz de dışarıda ayağa kalkmalıyız” diye konuştu. AMED

Avukatlardan İmralı başvurusu


İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tutulan Öcalan’ın avukatları Rezan Sarıca, Raziye Öztürk, İbrahim Bilmez ve Serbay Köklü, müvekkilleriyle görüşmek için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Öcalan'ın avukatlarından Rezan Sarıca ve Nevroz Uysal, müvekkilleriyle 8 yıl aradan sonra 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde görüşebildi. 

Mardin’de sürgün ve baskın


Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşadıkları hak ihlallerini aktaran tutsaklar, 13 kişinin sürgün edildiğini, hastane sevklerinin yapılmadığını ve sağlık kontrollerinin de mazgallardan yapıldığını bildirdi. 
Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutsaklar maruz kaldıkları hak ihlallerini aktardı. Tutsakların aktardığı bilgilere göre; cezaevinde koğuşların kullandığı elektrik faturası her ay 150 TL gelmesine karşı Ocak ayı faturası 316,20 TL geldi. Tutsaklar faturaya itiraz etti; usulsüz olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na da şikayette bulundu. Cezaevi yönetimi, bunun üzerine tutsaklar ile görüşerek, şikayeti geri çekmelerini istedi. Tutsakların şikayeti geri çekmeyi reddetmesi üzerine cezaevinde baskılar arttı. Cezaevi yönetimi tutsakların revire çıkmasına izin vermezken, sağlık kontrolleri mazgallardan yapılmaya başlandı. 
Hastaneye sevklerin yapılmadığını, koğuş baskınlarının arttığını belirten tutsaklar, “Mahkemelere gidiş gelişlerde ağzımızın içini kontrol etmeye başladılar. 19 Şubat’ta koğuşlara baskın yapıp arama yaptılar” diye aktardı. 
Urfa ve Amed’deki cezaevlerine sürgün edilen tutsaklar şunlar: İlhan Dayan, Selman Acet, Sabri Kömürcü, Adem Irmak, Beşir Dal, Agit Öcal, Bayram Demirhan, Ersin Çiçek, Ebubekir Koç, Abdullah Erez, Ali Aslan, Mahzun Geçgin ve Umut Deniz Ertem.

Her yerden ses verilmeli


Tecridin tüm topluma yayıldığını belirten Birleşik Mücadele Güçleri (BMG) bileşenleri, tecridin kaldırılması için cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine her yerde ses olunması gerektiğini ifade etti. 
Tecridi “Kürt halkına dönük saldırganlığın simgesi” olarak tanımlayan Alınteri Temsilcisi Mürrüvet Küçük, “İmralı’nın Kürt halkı açısından özel ve politik bir anlamı var. Kürt halkına dönük saldırı politikalarının düzeyi, İmralı tecridiyle somutlaşıyor. Politik atmosfere göre bir gevşetiliyor, bir sıkılıyor” dedi. İktidarın tecridi derinleştirmek istediğini dile getiren Küçük, “İmralı tecridin gömleği tüm topluma giydirilmeye çalışılıyor. Bu sorunu demokratik anlamda diyalogla çözmek yerine, ezerek, sindirerek, örgütlülüğü çözmeye çalışıyor” diye konuştu. Tecridin Kürt sorunun çözümüyle doğrudan bağlantılı olduğunun altını çizen Küçük, şöyle devam etti: “Kürt halkı özgürleşmeden, Türkiyeli işçi ve emekçilerin özgürleşemez. Yine buradan yarattıkları baskı nedeniyle ortaya çıkan milliyetçilikle işçi sınıfı zehirleniyor. Dolayısıyla bu kırılmadıkça işçi sınıfı kendisi için sınıf olamaz. Kendisi için sınıf olamadığı sürece de bir proleter hareket yaratamaz, özgürleşemez.” 
 
İki yönlü bakılmalı
 
İmralı tecridinin iki yönlü incelenmesi gerektiğine işaret eden Partizan Temsilcisi Rahime Kavrar, şöyle izah etti:
* Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve yanında kalan tutsaklar açısından ciddi anlamda yaşanan hak gaspıdır. İktidar İmralı’daki tecridi meşrulaştırarak, tüm cezaevlerine yayıyor. Bu da tüm tutsaklar açısından ciddi hak gasplarına neden oluyor
* İmralı tecridiyle Kürtler baskı altına alınmaya çalışılıyor. Bir halkın önderine yönelik tecrit var. Aynı zamanda o halka yönelik bir tecrit var. Dolayısıyla tecride karşı çıkarken, meseleyi sadece bir tutuklunun hakkının gaspı olarak görmemek gerekiyor. Kürt ulusunun haklı taleplerinin bastırılmasına yönelik de bir tecrit anlamına da geliyor.
Tecride karşı cezaevlerinde sürdürülen açlık grevlerinin herkes tarafından sahiplenilmesi gerektiği çağrısında bulunan Kavrar, şunları söyledi: “Açlık grevleri temel anlamda tecridin kırılmasına yönelik çok önemli bir eylemdir. Bizim bu açlık grevlerindeki talepleri bulunduğumuz her yerde, gerçekleştirdiğimiz her eylemde tekrardan dillendirmemiz gerekiyor. Zira bu ciddi anlamda sansüre uğrayan bir direniş aynı zamanda. Talepler sansüre uğruyor. Direniş sansüre uğruyor. Birleşik Mücadele Güçleri olarak bu sansürü kıran bir yerde durmamız gerekiyor.”

 

Van F Tipi'nde intihar iddiası


        
Van F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Ramazan Akbaşlı'nın intihar girişiminde bulunduğu ileri sürüldü. 
Van F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 19 Kasım 2020’den beri "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla tutuklu bulunan Ramazan Akbaşlı'nın önceki gün intihar girişiminde bulunduğu ileri sürüldü. Van Dursun Odabaşı Hastanesi’ne kaldırılan Akbaşlı’nın yoğun bakım ünitesinde tutulduğu ve durumun ağır olduğu öğrenildi. 
Akbaşlı'nın yakınları, polislerin kendilerine "Akbaşlı'nın intihar ettiğini" söylediğini, solunum cihazına bağlı olduğunu ve olaya ilişkin başlatılan soruşturmada gizlilik kararı bulunduğunu aktardığını belirtti.  
Öte yandan Akbaşlı hakkında dün tahliye kararı verildiği öğrenildi. 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.