‘Ahlakı giyinmek’

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Ahlakı Giyinmek, teoriyle gündelik yaşamı kadın deneyimleri ve söz konusu deneyimlerden akan anlatıları buluşturan, birbirine kararak feminist bakışın eril beden politikalarıyla yüzleşmesine, halleşmesine bakan bir çalışma.

Hilal Özçetin’in (1982-2015), “Ahlakı Giyinmek: Türkiye’de Cinsel Ahlak Üzerine Bir Deneme” adlı kitabı, 8 Mart’ta Metis Yayınlarından kitapçı raflarına yerleşti ve online satışa sunuldu. Özçetin’in, Simon Fraser Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünde (Vancouver, British Columbia, Kanada) tamamladığı doktora tezinden Türkçe’ye çevrilmiş versiyonu olan kitap bugün Türkiye’de yaşamak durumunda kaldığımız din-temelli muhafazakâr politika uygulamalarının ve bu uygulamaların toplumsal izdüşümlerinin kadın anlatılarındaki görünürlüğünü eleştirel bir perspektiften derlemesi açısından zamanı gelmiş bir çalışma. Tezi kitap formatında yayına hazırlayan ve Türkçeleştiren Simten Coşar yazdığı Sunuş’ta bu zamanlılığa işaret ediyor: ‘Elinizdeki kitap bir yandan Türkçede yayımlamakta geç kaldığımız, diğer yandan tam zamanında yayımladığımız bir kitap. Geç, çünkü Hilal Özçetin’in tezini…. savunmasından ve doktor unvanını almasından bu yana neredeyse on yıl geçti. Tam zamanında, çünkü dert ettiği, odaklandığı konu, genelde beden politikaları, özelde Müslüman çoğunluklu nüfusa sahip… ve AKP hükümetleri boyunca kurumsal ve toplumsal eksende her yıl daha da İslamlaşan bir ülke olarak Türkiye’de ahlakçı dayatmalarla örtülen kadın bedenleri.’

Ahlakı Giyinmek, teoriyle gündelik yaşamı kadın deneyimleri ve söz konusu deneyimlerden akan anlatıları buluşturan, birbirine kararak feminist bakışın eril beden politikalarıyla yüzleşmesine, halleşmesine bakan bir çalışma. Özçetin, metin boyunca teoriyi görüştüğü feminist kadınların sözlerine ekliyor; feminist kadınların anlattıklarını teoriye açıyor: ‘Bu kitapta giyinik/örtülü kadın bedenlerine dair bir okuma yapıyorum. Bu okumada cinsel ahlak söylemlerine ve söylemlerin kadınların bedenleriyle ilgili deneyimlerini nasıl şekillendirdiğine odaklanıyorum. Kadınların bu müdahalelerin yol açtığı sınırlamalara, düzenlemeye ve denetime ne ölçüde direndiklerini ve ne ölçüde uyum sağladıklarını soruşturuyorum. Böyle bir soruşturma birbirine zıt söylemsel pratiklerde kadınların bedenleri üzerinden kurulan ahlak anlayışlarının ve ilgili uygulamaların örtüştüğü alanları görmemizi sağlıyor. Türkiye’de özellikle zıtlaşan laik ve İslamcı duruşların sahiplendiği cinsel ahlak söylemlerinde kadınların cinselliğin kamu düzenine tehdit olarak tanımlandığına işaret ediyor.’

Ayşe Kadıoğlu, ‘Cinselliğin İnkârı: Büyük Toplumsal Projelerin Nesnesi Olarak Türk Kadınları’ başlıklı çalışmasında, Cumhuriyet modernleşmesinde üç büyük toplumsal proje olarak Kemalizm, İslamcılık ve Sosyalizmin söylemlerinde kadınların tanımlanmalarına bakar. Kadıoğlu’na göre söz konusu farklı söylemlerin ortak noktası kadınların feminizmin önerdiği öznelikten soyutlayarak, nesneleştirilmesidir. Kadınlar, sosyo-politik alanda ya bireyselliklerini aşan ideolojiler ve hareketlerin çizdiği sınırlarda hareket ederler ya da aileye hapsedilirler. Keskin farklılıklara rağmen üç projede de kadınların bedenleri ve tavırları eril ahlakçı değerlendirmeyle tanımlanır. Kemalist söylemin ‘yeni kadını… modern ancak mütevazı’dır; iffet toplumsal ve siyasal görünürlüğü açısından dayanak noktasıydı. İslamcı söylemde kadınlar ahlaksızlıkla eşitlenen cinselliğin reddi ölçüsünde kişilik sahibi addedilirler. Sosyalist hareket içinde yer alanlar için de benzer bir sınırlılık söz konusuydu. Cinsellik birbiriyle çatışan sosyo-politik oluşumların erilliğinde kadınların görünürlüğüne yasaklanır.

Hilal Özçetin, 1980 darbesi sonrasında Türkiye’de yaşanan muhafazakâr dönüşümle birlikte siyaseten öne çıkan İslami kurallara göre örtülü kadınlar – örtüsüz kadınlara bakarken dayanılan modernleştirici – gelenekçi projelerle yetinmeden, giyinmenin/kıyafetin kendisinin kadınlar ve özellikle feminist kadınların özneliğindeki rolüne, işlevine, yerine bakıyor. Özellikle bu açıdan literatürde biricikliğini tespit ederken, okuma biçimiyle teorik katkıda da bulunuyor.

Doktor unvanını aldıktan iki ay sonra aramızdan ayrılan Özçetin’in çalışması, olabildiğince geniş bir okur kitlesini çağırıyor; yazarının “Bitirirken” bölümünde umduğu gibi yeni çalışmalara kapı açıyor.

Devamı bir sonraki yazıda…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.