AKP karar mercii olamaz

Kadın Haberleri —

.

.

  • AKP’nin İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kararını bugün vermesi bekleniyor. Tartışma sırasında kadın örgütleri de alanlarda söz söyleyecek. Temsilciler, “Yaşamlarımız hakkında AKP MYK’si asla bir karar mercii olamaz. Ne erkek egemen aklı ne de yargısı yükselen sesimizi bastıramayacak” dedi.

AKP/MHP hükümeti, kadına yönelik şiddetle mücadelenin mihenk taşı olan uluslararası anlaşmadan geri çekilmeyi planlıyor. AKP ileri gelenleri, iktidara geldiğinden beri her fırsatta cinsiyet eşitliğini ‘insan doğasına aykırı’ olarak değerlendirirken, son aylarda AKP kuyrukçusu dinci gruplar da boşanmayı teşvik ettiğini, eşcinselliğe teşvik edip ahlakı bozduğunu iddia ederek, bilinen ismiyle İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılarını artırdı. AKP’nin sözleşmeyle ilgili nihai kararı bugün düzenlenecek AKP Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı’nda vereceği belirtiliyor.
Uzun süredir sokaklarda olan Ankara’daki kadın örgütleri karar günü de alanlarda olacaklarını söyleyerek, “İstanbul Sözleşmesi mor çizgimizdir” dedi. 
 
‘Örgütlü öfkemizle karşı dikiliyoruz’

Kadın Savunma Ağı’ndan Buse Üçer, iktidarın sözleşmenin uygulanmaması için fiili olarak çalıştığını belirtti ve şöyle devam etti: “Ama AKP’nin karşısında sözleşmeyi uygulatmak için ısrarcı olan kadınlar var. Bu ısrarımızdan vazgeçmiyoruz. Çünkü yaşamlarımız hakkında AKP MYK’si asla bir karar merci olamaz. Kadın düşmanı politikalarını faşizmine harç eden Erdoğan, titreyen koltuğunu yerinde tutmak için tüm kazanılmış haklara saldırıyor. Tüm bunların karşısında örgütlü öfkemizle, feminist bilincimizle dikiliyoruz. En güzel sözü kadınlar yine sokaklarda dövizlerle anlatıyor; Gece karanlıkta bir kadın daha yalnız hisseder, korkarsa bu şehri yakarız. İzmir’de kadınlara uygulanan şiddet ve kadınların öfkesini herkes gördü. Bu öfke örgütlenerek büyüyor. Kadınlar olarak her alanda haklarımızı korumaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
‘Sözleşme mor çizgimiz’

İstanbul Sözleşmesi’ne dönük saldırıları “Feminist mücadeleye açıktan saldırı” olarak tanımlayan Mor Sarmaşık Kadın Örgütü’nden Şeyda Yazıcı, iktidarın muhafazakâr ve itaatkâr toplum yaratmak için kadınların kazanımlarına saldırdığını belirtti. Yazıcı, “Fakat her defasında kadınların kol kola girdiği ve canla başla mücadele ettiği kadın bariyerine çarpıyorlar. Bizler sokaklardayız, toplumun yarısıyız. Başından beri sözleşmenin mor çizgimiz olduğunu vurguluyoruz. Geri adım atmaya niyetimiz yok. Kazanımlarımızı korumaya ve kendimize yeni alanlar açmaya dün olduğu gibi bugün de devam edeceğiz. AKP iktidarının ne erkek egemen aklı ne MYK’si ne yargısı bizlerin yükselen sesini bastıramayacak” dedi. 
 
‘Şiddet olmazsa iktidarları sarsılır’

Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği’nden Berfu Şeker de şöyle konuştu: “Evin içinde gerçekleşen her türlü şiddetin ev içinde kalmasını ve devletin bu alana müdahale etmemesini istiyorlar. Çünkü aile içerisindeki şiddet davranışlarına müsaade edilmezse, ataerkil iktidarlarının sarsılacağını biliyorlar. Feminist hareket, özel alanın politik olduğunu yıllarca söyledi. Bu sözleşme de bunu görünür kılıyor. Haklarımız, özgürlüğümüz ve eşitlik için her alanda sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.” 
 
‘Birlikte haykıracağız’

Ankara Kadın Platformu’ndan Latife Kahya ise tepkisini “AKP MYK’si sözleşmenin kaldırılıp kaldırılamayacağını tartışacak. Birincisi, AKP kendisini Türkiye Parlamentosunun yerine koyamaz. Fakat bizde parlamenter sistem olmadığı için istedikleri yasayı çıkarıp istediklerini koyabiliyorlar. Ancak biz örgütlü mücadelemize devam edeceğiz. Sokakları da, meydanları da, geceleri de terk etmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ün uygulanması için birlikte haykıracağız” diye belirtti.

MA/ANKARA

 

Tavizsiz mücadele

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şube üyesi Avukat Sevda Aydın, hükümete hiçbir taviz vermeden sözleşmenin hayatta kalması için mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti.
Aydın, “Kimisi iktidarın köşeye sıkıştığını ve bu durumdan dolayı saldırganlaştığını, kimisi AKP'nin kitlesini konsolide etmesi için sözleşmeyi tartışmaya açtığını kimileri de AKP hükümetinin kadın politikalarının değiştiğine yoruyor. Şunu söylemek gerekiyor; AKP hükümeti geldiğinden beri politikaları zaten bu yöndeydi. İktidardaki sürecine baktığımızda, kadınlarla ilgili sarf edilen sözlerden tutun, kadın cinayetlerine yaklaşımlarından ve kadına yönelik saldırılarından bu politikaları görebiliyoruz. Belediyelere kayyum atandığında ilk yaptıkları şey kadın kurumlarını kapatmak oldu. Kadın aktivistler ve TJA’lı aktivistler sırf kadın çalışmaları yürüttükleri için bu süreçte tutuklandılar. Bu sebeple AKP’nin politikalarının değiştiğine yormuyorum. AKP tam olarak buydu zaten. AKP, bilinçli olarak bunu tercih ediyor. AKP’nin kadın gücünden ve mücadelesinden korktuğunu düşünüyorum. Kadından korktuğu için de bu sözleşmeyi feshetmek istiyor” dedi.

Şiddeti önleme dertleri yok

"Sözleşmeyi kaldırmak isteyen aklın, kadına yönelik şiddet ya da cinayetleri engellemeye yönelik bir derdinin olduğuna inanmıyoruz” diyen Aydın, "Aslında bu sözleşme, o dönem Türkiye’nin kadına yönelik politikalarının uluslararası mekanizmalarda eleştirilmesinden ve hükümet yetkililerinin başı önde dolaşmasından kaynaklı bir kaçış noktasıdır. Yani bu sözleşmeye imza atmaları kendi kirli karnelerini uluslararası kamuoyunda düzeltmeye yönelikti. Hatta hükümet sözleşmeden önce genelgeler yayınlayarak kadına yönelik şiddeti engelleyecek biçimde vaazlar verilmesi, buna ilişkin müfredat oluşturulması ve kampanyalar yapılmasına yönelik çalışmalar yaptı. Ama bugün bu sözleşmeyi kendilerini imzalamamış gibi vazgeçmek istiyorlar" diye belirtti. 

Şiddetin yanındayım diyorlar

İktidar kanadındaki bakanların, vekillerin herhangi birinin ağzından çıkan olumsuz bir cümlenin halk arasında da hemen olumsuz etki yarattığını vurgulayan Aydın, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “İstanbul Sözleşmesinin gündeme getirilmesinden itibaren neredeyse her gün bir kadın cinayeti ya da kadın şiddetini görür olduk. Kadın cinayetleri politiktir ve şiddet devletin politikalarından beslenir. Bu sözleşmeyi kaldırmak demek, ‘ben aslında kadına yönelik cinayetin ve şiddetin yanındayım’ demektir. Bu şekilde olunca kadına yönelik şiddet ve cinayet olayları da haliyle artış gösteriyor. 13 Ağustos’ta İstanbul Sözleşmesi için karar verilecek. Eğer olumsuz bir karar çıkarsa, ‘biz bu şiddetin önünü açacağız’ demektir. Bu durum toplumda çok korkunç ve geri dönülmez sebeplere yol açacaktır. Bu noktada bizim yapacağımız tek şey hükümete hiçbir şekilde taviz vermemek. Öldürülecek bir canımızın daha olmadığını gösterip, hiçbir şekilde o gün o kararın bizim aleyhimize olmamasını sağlamaktır."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.