Alevileri bekleyen tehlikeler!

Forum Haberleri —

.

.

  • Soykırımcı Erdoğan ve Bahçeli faşist rejimi Alevi kurumların “Eşit Yurttaşlık” taleplerini, “her şey olabiliyorlar, imtiyaz istiyorlar” diye karşılamıştı. Bu tekerlemeyi bir zaman Demirel, şimdi de Erdoğan söylüyor.

İMAM CANPOLAT

Türk siyasal sisteminde hiçbir zaman kendine alan bulamayan Ra Haq Kızılbaş Aleviler için bugün de değişen bir şey yok, hatta koşulların daha da zorlaştığını belirtmek gerekiyor. 

Kentlere göçlerin başlamasıyla birlikte daha büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Kentlere göç etmeden önce köyünde ve kasabasında yasaklara rağmen, kendi doğallığı içerisinde geliştirdiği tedbirlerle inancını yaşıyor ve yarı komünal toplumsallığını devam ettiriyorlardı.

Devlet, daha Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri Ra Haq Kızılbaş Alevi toplulukları hedefe koymuş ve katliam üstüne katliam yapmıştı. Farklı tarihlerde Şeyhülislamların verdiği fetvalar hala hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Bunlardan biri de Kuyucu Murat Paşa’nın Kadıköy’den başlayarak Kürdistan’a kadar yaptığı Türkmen, Kürt ve diğer halklardan Kızılbaş Alevi katliamlarıdır.

Murat Paşa, bir Osmanlı paşasıdır, kuyucu adını, Anadolu ve Kürdistan’da Kızılbaş Alevileri kuyulara doldurarak üzerlerini toprakla kapatmasından almıştır. Kuyucu Murat’ın bu seferinde kaç on bin Ra Haq Kızılbaş Alevi’yi katlettiği tam bilinmemektedir. 
 

Bu tarihsel hatırlatmadan sonra günümüze dönersek, kentlere gelen Ra Haq Kızılbaş Alevi toplulukları zor koşullarla karşı karşıya kalırlar, köyün ortakçı ve yarı komün sosyal ve kültürel yaşamın aksine, kentlerin bireyciliği öne çıkar, birbirini basamak yapan bir sosyal yaşam ve kültürle karşılaşırlar. Bu kültür onlara yapancıdır, toplumsallığına darbe vurur, kent ortamında kültür ve inançsal soykırım politikasıyla daha derin yüzleşirler.

Alevilerin toplumsal önderi esas olarak Pir’dir. Ocak ve Pir, Ra Haq Kızılbaş Aleviliğin temel toplumsal örgütlenmesidir, toplumsal örgütlenme bu iki ayak üzerinden gelişmektedir. Bu kentsel ortamda Ocak sistemi darbe alır, adeta dağılır, çünkü kökünden koparılmıştır. Pirler ise görevlerini yürütemez duruma gelirler. 
Bir özel savaş rejimi olarak Türk devleti Pirlerin Alevi toplulukları içerisindeki değerini bildiği için, Ra Haq Kızılbaş Alevi topluluklarını asimile etmeyi devşirdiği “pir” etiketli maaşlı kişiler aracılığıyla gerçekleştirmek istemektedir. Daha şimdiden yüzlercesi piyasaya sürülmüştür.  

Faşist Erdoğan ve Bahçeli diktatörlüğünün bütün kışkırtma ve provokasyonlarına rağmen başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere Türkiye’nin batısındaki bütün metropol kent ve kasabalarda Alevi toplumsallığına darbe vursa da dağıtamamış, istediği sonucu alamamıştır. Bu önemlidir ve faşist soykırımcı rejim bundan rahatsızlık duymaktadır. 

Soykırımcı Erdoğan ve Bahçeli faşist rejimi Alevi kurumların “Eşit Yurttaşlık” taleplerini, “her şey olabiliyorlar, imtiyaz istiyorlar” diye karşılamıştı. Bu tekerlemeyi bir zaman Demirel, şimdi de Erdoğan söylüyor. Sanki Aleviler özgürdür her hakkı varmış da fazladan imtiyaz istiyorlar. Bu büyük bir ahlaksızlıktır.  

Bütün zorluklara rağmen Aleviler, kentlerde toplumsallığını devam ettirmek için Dergâh ve Cemevleri açmışlar. Ankara-Tuzluçayır ve İstanbul-Gazi örneklerinde olduğu gibi kendi toplumsallığını yaşamak ve devam ettirmek istiyorlar. Devlet bundan büyük rahatsızlık duymakta ve “Kentsel Dönüşüm” adı altında toplumsallığı dağıtma faaliyetine devam etmektedir.  

Ankara’daki tetikçinin önüne konulan hedefler de dikkat çekicidir. Saldırının hedefi olan Dergâh ve Cemevleri farklı siyasal görüşe sahip olan Alevi kurumlarıdır. Devlet için “hangi görüşte olursa olsun bütün Ra Haq Kızılbaş Aleviler hedeftir” mesajı yeniden güncelleştirilmiştir. 

Türk devleti her saldırıda olduğu gibi bu saldırıyı da “bireysel, meczup bir vatandaşın tepkisi” olarak göstererek esas amacı gizlemek, olayın üstünü kapatmak ve tetikçiyi aklamak istediği açıktır. 

Alevi kurumları yaptıkları açıklamalarla ortak tepki gösterdiler, bu önemlidir, ancak yeterli olmadığı da açıktır. Faşist Erdoğan ve Bahçeli’nin yönettiği bu devlet, Alevi kurumların yaptığı bir basın açıklamasıyla inançsal ve kültür soykırımından vazgeçmez. Devletin daha büyük senaryolar peşinde olduğunu, bu gibi saldırılarla hem nabız yokladığını hem de zemin yaratmak istediği anlaşılmalıdır. Zira, daha gerilere gitmeye gerek yok, bu Kemalist devletin Alevilere karşı sicilinin bozuk olduğunu yakın tarihten, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamlarından biliyoruz.

Ankara’da Alevi kurumlarına yapılan saldırı Kızılbaş Alevi toplumsallığını dağıtmaya ve sisteme yedeklemeyi amaçlayan adımlar ya da sınamalar olduğu görülmelidir.

Ra haq Kızılbaş Alevi toplulukları açısından önemli olan Yassı Muharremin ilk gününe denk getirilerek Ankara’da yapılan saldırıların böyle bir arka planı olduğunu besbellidir.

Siyasal görüş farklılıklarına takılmadan, bütün Ra Haq Kızılbaş Alevi kurumların ortak ve daha güçlü tepkiler vermesi gerekir, bu tepkiyi zamana yaymadan, 2008 Ankara-Sıhhıye, 2009 İstanbul-Kadıköy eylemleri gibi büyük tepkileri göstermenin zamanıdır. 
Türkiye demokrasi güçleri ve bütün Alevi kurumları için gün tarihi sorumlulukları yerine getirme günüdür. 

Tarihi Kerbela katliamının ve günümüz Kerbelaların hesabını sorma günüdür.

74. Fermanın 8. yıl dönümünde Êzîdî Kürt kardeşlerimizin acısını paylaşıyor ve fermanda hayatını kaybedenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.