Antik Çağ’da dünyanın bittiği yer: BIRKLEYN

  • Efsanelerde geçen ve ölümsüzlük suyu olarak nitelendirilen Bırkleyn suyu, Dicle Nehri'nin iki ana kaynağından biri. Bu su, yerin altında doğal bir tünelden geçtikten sonra yeniden yeryüzüne çıkar. Bu özel oluşuma Bırkleyn Mağaraları ya da Dicle Tüneli adı verilir. Antik dünyada, Bırkleyn suyunun kaybolduğu bu yere "dünyanın bittiği yer" gözüyle bakılmıştır. 

 

 

YILMAZ KAYA

 

Lice-Bingöl karayolu üzerindeki Körxa (Abalı) mahallesi yakınlarında bulunan Bırkleyn mağaraları, Amed’in sayılı doğal güzelliklerinden biri sayılır. Üzerine birçok efsaneler ve destanlar yaratılan Bırkleyn mağaraları, Antik Çağ’da ve Orta Çağ’da Dicle Nehri’nin ana kaynağı olarak biliniyordu. 
Efsaneye göre, Hz. Hızır, Bırkleyn mağaralarına gelmiş, bu mağaralardan birinde akan, “Cennetten çıkıp yine cennete giden” Dicle Nehri’nin kaynaklarından birini oluşturan, ‘ölümsüzlük suyu’ndan içmiş ve ölümsüzleşmiş.

Yine halk arasında Hz. Hızır’ın bu mağaralarda İskender-i Zülkarneyn ile ve Hz. Musa ile görüştüğü efsanesi ile amansız hastalığa yakalanan İskender-i Zülkarneyn’in buraya gelerek, bu sudan içerek iyileştiği efsaneleri de oldukça yaygındır.

Dünyanın bittiği yer

Efsanelerde geçen ve ölümsüzlük suyu olarak nitelendirilen Bırkleyn suyu, Dicle Nehri’nin iki ana kaynağından biri. Bu su, yerin altında doğal bir tünelden geçtikten sonra yeniden yeryüzüne çıkar. Bu özel oluşuma Bırkleyn Mağaraları ya da Dicle Tüneli adı verilir. Antik dünyada, Bırkleyn suyunun kaybolduğu bu yere ”dünyanın bittiği yer” gözüyle bakılmıştır. Bırkleyn mağaraları ya da Dicle Tüneli olarak bilinen 1 Nolu mağaranın Antik Çağ ve Ortaçağ’da Dicle’nin esas çıkış kaynağı olarak düşünülüyordu. 

Hala gizemini koruyor

Bırkleyn Çayı, yaklaşık 750 metre uzunlukta ve yer yer 150 metreye varan genişlikteki bir kanyonun güney kenarı boyunca akar. Bu çay, derinliği 40 metreyi bulan ve yaklaşık 900 metre uzunluktaki bir mağaradan geçer. Kaynağından 8-9 kilometre sonra mağaraya giren akarsu burada doğal çatalları görülen bir fay hattını takip eder. Çayın berrak sularının tekrar gün yüzüne çıktığı yer bugün halen gizemini korur ve halk arasında birçok efsanevi hikayelere kaynaklık eder. 

Antik Çağ ve Orta Çağ’da yerleşim yeriydi

Bırkleyn Çayı’nın içinden aktığı kanyonun güney kayalığının üzerinde ve Zulkarneyn kalesi olarak bilinen kale kalıntıları, kabartma ve kitabelerin bulunduğu mağaranın girişindeki yapılaşma ile özellikle güneydeki arazilerde tespit edilen yapılar, Antik Çağ ve Orta Çağ‘da burada yoğun bir kentleşmenin olduğuna işaret ediyor. 

Bırkleyn mağaralarında yapılan araştırmalar sonucunda, Bizans döneminde ait yoğun bir şehirleşme olduğuna dair emareler bulunmuştur. Mağaralardaki çivi yazısı ve rölyeflerde ise binlerce yıl öncesinden Asur Kralları döneminde buranın yerleşime açıldığı, insanların bu mağaraları kullandıkları tespit edilmiş. 

Bırkleyn mağaralarının özellikleri

Amed’in 90 km kuzeyindeki Korxa köyüne 1.5 km uzaklıkta bulunan Bırkleyn mağaraları, birbirine paralel kayalıkların içinde bulunan 5 mağaradan oluşuyor. Dicle Nehri’nin bir kolu olan Dıbni Çayı, buradaki mağaraların birinden girer, diğer tarafından çıkar.

Birinci mağara: Dibni Çayı’nın aktığı doğal tünel olup, 870 metre uzunluk, 20–25 metre yüksekliğe sahiptir. Tünelin sonunda üç çivi yazıtı ve iki kabartma bulunur. I. Tiglatpilaser’in yazıtı ve kabartması, yine III. Salmanassar’ın yazıtı ve kabartması yer alır.

 

İkinci mağara: Üçgen şeklindeki mağara 450–500 metre uzunluk, 20 metre yükseklik, 25 metre genişliğe sahiptir. Mağaranın Prehistorik devirden Orta Çağ’a kadar kullanıldığı anlaşılıyor. Mağarada Asur Kralı III. Salmanassar’ın kabartması ve iki adet kitabeleri bulunuyor. Bu mağarada yapılan kaçak kazı buluntularından tarih öncesi zamanlarda kullanıldığı saptanmış. Mağara Genç Neolitik Çağ’dan itibaren, M.Ö. 4. binyıl, M.Ö. 2. binyıl, Erken ve Orta Demir Çağı’nda kullanılmıştır. Mağara yüzeyinde yoğun olarak Bizans dönemi seramik kalıntılarına rastlanmış. Horasan harcıyla yapılmış bina temelleri bulunur.

 

Üçüncü mağara: İkinci mağaranın 200 metre doğusunda yer alır. 200 metre uzunluğundaki mağara iki kısımdan oluşur. İlk giriş kısmında tarih öncesi obsidiyen parçaları ve Hassuna seramiği ile iç taraflarda Demir Çağı seramiklerine rastlanmış.

 

Dördüncü mağara: Birinci mağaranın giriş kısmının kuzeyinde yer alır. Önde geniş, arka kısımda daha dar bir alan bulunur. Geniş kısım yoğun olarak insan yerleşiminde kullanılmış. Kaçak kazı kuyularında görülen üç tabaka, uzun süreli yoğun yerleşmeye işaret eder. Genç Neolitik zaman ve Demir Çağı’na ait seramik parçaları bol miktarda bulunmuş.

 

Beşinci mağara: Korha Dağı’nın güney yamaçlarında bulunan küçük bir mağara. Demir Çağı’na ait seramik parçaları mağaranın insanlar tarafından kullanıldığına işaret ediyor.

 

Asur krallarına ait yazıt ve kabartmalar

Bırkleyn mağaraları, sadece doğal güzelliği, efsane ve destanlara konu olan hikayeleri ile ünlü değil. Bu mağaraların en önemli özelliği ise mağara duvarlarında Asur krallarına ait yazıt ve kabartmaların bulunmuş olmasıdır. 

Mağaralardaki Asur krallarına ait yazıt ve kabartmaları, ilk kez 1862 yılında İngiliz arkeolog Taylor tarafından keşfedilir. Daha sonra arkeolog Andreas  Schechner tarafından bir yüzey araştırması yapılır. Bu araştırmada Asurlara ait yazıt ve kabartmaların M.Ö. 1100 ile 850 yıllarına ait olduğu tespit edilir.

Çalışmalarını 5 yazıt ve 3 kaya kabartmasına dayandıran Schechner, mağaralarda insan yapımı kalıntıların varlığından ve buluntuların ışığında o mıntıkanın M.Ö. 6000 yılından itibaren kullanıldığından, en yoğun dönemi ise Bizans ile Selçuklu dönemlerinde yoğun bir şehirleşme ile yaşadığından bahseder.

Kral I. Tiglatplaser’e ait iki kitabe

Bırkleyn suyunun açıktan aktığı bir numaralı mağarada Asur Kralı I. Tiglatplaser’e ait iki şatelle iki kitabe mevcuttur. Şatel ve kitabeler mağaranın kuzey yüzünde ve oldukça yüksekte bulunduğu için tahrip edilememiş. Kitabelerden biri şatelin ön cephesindedir. Hükümdar, eliyle kitabeyi işaret ediyor. Diğer kitabe şatelin arkasına düşmektedir. 

III. Salmanassar’a ait olan şatel ile 2 adet çivi yazılı kitabe ise bu mağaranın biraz ötesinde ve yüksekte bulunan başka bir mağaranın batıya bakan yüzünde. Şatel ve kitabe insan elinin yetişebileceği bir yükseklikte olduğundan taşlarla tahrip edilmiş ve bugün zor fark edilir bir hale getirilmiş. Bu şatelinde hükümdar, mağara içinde bulunan ikinci bir mağarayı işaret ediyor. Bu ikinci mağara, birincisinin devamı gibi ise de 15 metre yükseklikte ve 12 metre genişliğindeki ağzında, 1.5 metre kalınlığında çok eski olduğu belli olan bir duvar temeli var.

III. Salmanasar’ın kitabesi

İçinden berrak suyun geçtiği ve yüzlerce metre uzunlukta olan birinci mağaranın hemen girişinde yer alan III. Salmanasar’ın kitabesi ise diğer kitabelerden daha uzun ve geniş alanı kapsıyor. Kitabelerde Asur Kralı Tukulti Ninurta’nın oğlu, Asur Kralı Asurnasirpal’ın oğlu olmakla övünen ve güneşin doğuşundan batışına kadar olan bölgedeki geniş topraklara ve büyük dağlara hakim olduğunu abartılı bir biçimde anlatan III. Salmanasar da tıpkı Tiglatpıleser gibi büyük Tanrılar Aşur, Şamaş ve Adad’ın yardımı ile düşmanlarını yendiğinden söz eder.

İkinci kitabenin 15. ve 20. satırları arasındaki bölümde zaferlerini şöyle anlatıyor III. Salmanasar: “Nairi memleketinin denizinden, güneşin batışının büyük denizine kadar olan her yeri fethettim... Hattiler memleketini, Melitene’yi, Dayani memleketini, Suhme memleketini ve Azaşkun şehrini... Urartulu Aram’ın kral şehrini, Gilzan memleketini, Hubişkiya memleketini, Dicle’nin başından Fırat’ın kaynağına kadar, bizim hanedanın Zamua memleketinin denizinden Kalde memleketinin denizine kadar kendime tabi kıldım. Babil’e gittim, tanrılara kurban sundum. Kalde memleketine indim. Şehirlerini fethettim, vergilerini aldım...”

İskender-i Zülkarneyn efsanesi

Bir başka efsanede ise İskender-i Zülkarneyn bir sefere giderken, başının iki tarafında boynuz gibi iki ur çıkmış ve çok acı vermeye başlamış. İskender’e bir gün rüyasında, Lice’de bulunan Bırkleyn mağaralarındaki suda yıkanırsa boynuzlarının kaybolacağı söylenmiş. İskender-i Zülkarneyn hemen yolunu değiştirerek, gelip Lice’yi fethetmiş. Bırkleyn mağaralarının suyundan içip, başını da bu suyla yıkayınca boynuzlarından biri hemen yok olmuş. Diğeri ise kısa bir süre içinde iyileşmiş.
İskender-i Zülkarneyn efsanesinde, bu mağaranın bir ucunun Kaf Dağı’na çıktığı masalı anlatılır. Aynı şekilde yöre halkı ise mağaraların Muş’a kadar uzandığını ileri sürer. Ancak bu anlatılanların tamamı masal ve efsanelerle sınırlı.

 

Kaymakam içki sofrası kurup kitabeleri hedef yapmış

Lice yöresinde, yıllar önce ilçede Kaymakamlık görevinde bulunan kişi ve arkadaşları piknik amacıyla Bırkleyn mağaralarına geldikleri, Zebene çayının geçtiği bölgede mağaranın önünde içki sofrası kurdukları ve daha sonra önce kaymakamın silahını çekerek zevk amacı ile çivi yazılı kitabelere ve III. Salmanasar’ın rölyefine ateş etmeye başladığı, ardından arkadaşlarının da kitabe ve rölyefi hedef tahtasına koyarak defalarca ateş ettikleri ve bunların bu şekilde tahrip edildiği anlatılır. Kurşun izlerini bugün bile kitabe ve rölyeflerin üzerinde görmek mümkün. 
Bırkleyn mağaraları, 6 Kasım 2003 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 3278 kararı ile tescillenip, 2 Aralık 2014 tarihinde ise SİT alanı ilan edilmişti. 

Astım hastaları için şifa kaynağı

 

Bırkleyn’de bulunan ve on binlerce yılda oluşan sarkıt ve dikitlerle kaplı olan üçüncü mağara, yöre halkı tarafından astım hastalarının şifa bulduğu yer olarak anılır ve hastalar buraya getirilir. Bir süre buradaki havayı teneffüs eder. Bu mağara içinde bulunan temiz havanın, nefes darlığı çeken hastalar için rahatlatıcı bir özelliği sahip olduğu için, hem yöre halkı hem de başka kentlerden astım hastaları günümüzde de tedavi amacıyla buraya getiriliyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.