Ayten ve Zehra da

Haberleri —

Türk cezaevlerinde rehin tutulan Zülküf Gezen’in ardından Ayten Beçet ve Zehra Sağlam da fedai eylem yaptı.

Gebze Kapalı Cezaevi’nde tutulan 6 yıllık tutsak 24 yaşındaki Ayten Beçet, fedai eylem yaptı. Cenazesi İstanbul’dan polis tarafından kaçırılarak, gece geç saatlerde Antep’te toprağa verildi. Yaklaşık 20 akrabasının dışında kimsenin cenazeye katılmasına izin verilmedi, aile evi ve mezarlık abluka altına alındı. Milletvekillerin de aralarında bulunduğu çok sayıda HDP’li, dün polis barikatlarını aşa aşa zılgıt ve sloganlarla Ayten Beçet’in ailesinin kaldığı eve yürüyerek, başsağlığında bulundu. Beçet, eyleminden önce bıraktığı mektubunda, “Bir adım atmak için ilk defa kendimi bu kadar özgür hissediyorum” dedi.

Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde, tecridi protesto etmek amacıyla sabaha doğru saat 05.00 sıralarında fedai eylemi yapan 24 yaşındaki Ayten Beçet’in, Antep’in merkez Şahinbey ilçesi Akdere Mahallesi’ndeki ailesi, öfkeli ve kararlı. Beçet, 2012’de Adana 6. Ağır Ceza Mahkmesi’nde ”örgüt üyeliği”nden 9 yıl ceza almıştı. 6 yıldır tutsak olan kızı Ayten’i en son Haziran 2018’de Ramazan Bayramı’nda açık görüşte gördüğünü söyleyen anne Beçet, sonrasında hiç görüşe gidemediği için göremediğini belirtti. Perşembe günü telefon görüşmesi yaptıklarını aktaran Beçet, şöyle konuştu: “Bana cezaevinde durumunun rahat olduğunu, kendilerini hiç düşünmemelerini söyledi. Açlık grevindeki arkadaşlarına o bakıyordu. Açlık grevinde değildi. Telefonda bana ‘Siz dışarıda bir şey yapmayın. Ben burada bir şey yapacağım’ dedi ama dediğini anlayamadım. Bana ‘açlık grevinde olan arkadaşların yanına neden gitmiyorsunuz?’ diyerek kızmıştı. 6 yıl boyunca zaman zaman kısa süreli açlık grevi eylemlerine girdi. Cezasının bitmesine 1 yıl 8 ay kalmıştı.”

Jandarma ablukasında defin

   

Ayten Beçet’in İstanbul’da zorla alıkonulan cenazesi uçakla Antep’e getirildi. Kızının cenazesinin zorla yola çıkarıldığını öğrenmesi üzerine Ankara’dan Antep’e geri dönen baba Sabri Beçet, Antep girişinde polisler tarafından Yeşilkent Mezarlığına götürüldü. Taziye evine gitmesine müsaade edilmeden babanın zorla mezarlığa götürüldüğünü duyan HDP’li milletvekilleri Mahmut Toğrul, Ayşe Sürücü, Ömer Öcalan, Fatma Kurtulan, Rıdvan Turan, Tülay Hatimoğlulları, Saliha Aydeniz ve Semra Güzel ile anne Fatma Beçet ve yakınları, mezarlığa gitmek istedi. Ancak evlerini ablukaya polis, vekillerin ve ailenin mahalleden çıkmasına izin vermedi.Araçların çıkışını engellemek için sokak girişlerini zırhlı araçlarla kapatan polis ile milletvekilleri tartıştı. Uzun uğraşlar sonucunda mahalleden arabaların çıkmasına izin verilirken, milletvekilleri ve aile araçlarla mezarlığın önüne geldi.

Sadece aileden 20 kişi

   

Mezarlığın önüne gelen aile ve milletvekillileri, bu kez jandarmanın zırhlı araçlı barikatıyla karşılaştı. Mezarlık önünde cenazenin defin işlemine katılmak isteyen milletvekilleri jandarmalar tarafından engellendi. Jandarma komutanı, kendilerine “gelen emir” doğrultusunda milletvekillerinin cenazenin defnedilmesine katılmasına müsaade etmeyeceklerini söyledi. Milletvekillerinin uzun uğraşları sonucu anne Fatma Beçet ve Sabri Beçet’in de aralarında bulunduğu yaklaşık 20 kişilik aile bireylerinin mezarlığa girişine izin verildi. Mezarlığa giren Beçet Ailesi, zifiri karanlıkta Ayten Beçet’in cenazesinin defin işlemlerini gerçekleştirdi.

Baba Beçet: O kadar kardeşiz!

   

Bu sürede yaşadıklarını anlatan baba Sabri Beçet, sabah işten geldikten sonra Tatvan’dan Ayten’in eski bir cezaevi arkadaşının kendisini aradığını belirterek, ağlayarak bir şey demeden telefonu kapattığını söyledi. Daha sonra komşuların yayılan haber üzerine eve geldiğini kaydeden baba Beçet, “Biz de haberlerden öğrendik. İstanbul’dan beni arayarak ‘Senin kızın bizde. Hastanede morgda sizi bekliyor. Gelip alacaksınız’ dediler. Biz de bu telefon üzerine arabayla İstanbul’a doğru yola çıktık. Biz Ankara’ya yetişince Antep Emniyet Müdürlüğü’nden bizi aradılar. Bana ‘Cenazeyi size vermezler. Cenaze bizde, savcılık emriyle uçağa bindirip Antep’e gönderecekler. Yetişemezsiniz cenaze gider’ dediler. Benden havalimanına gidip imza atmamı istediler. Onların amaçları bizden habersiz götürüp gömmekti. Ankara’dan hemen geri döndük. Yol boyunca sürekli peşimizdelerdi. Antep’e yetişince bizi zorla mezarlığa götürdüler. Gece emniyet ve jandarma tüm güçlerini bizim cenazemiz için kullandı. Bire bir öz akrabalarını da cenazenin defin işlemine katılmasına izin vermediler. Kendi başımıza defnettik” dedi.

Ölümleri görmezden geliyor

 Devletin gün boyunca kendilerine sürekli zorluk çıkardığına dikkat çeken Beçet, şöyle devam etti: “Hükümet kendi evinde oturuyor. Çocuklarımızın ölümünü izliyor. Açlık grevleri ve yaşanan ölümler hükümet tarafından görmezden geliniyor.”

Taziye evi dahi vermiyorlar

 AKP’li Şahinbey Belediyesi’nin taziye evini kullandırtmadığını kaydeden baba Beçet, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz de taziyemizi kendi evimizin önünde kuracağız. Biz o kadar kardeşiz ki bir taziye evi dahi vermiyorlar. İşte bizim kardeşliğimiz bu kadardır. Ben Kürtler ile Türkler arasında herhangi bir kardeşlik göremiyorum. Hepsi yalandır. Çıkmış meydanlarda oy toplamak için sürekli ‘Kürt kardeşim’ diyor. Kürt senin kardeşin falan değil, sen Kürt’ü düşmanın gibi görüyorsun. Hem beni terörist ilan et hem de ‘kardeşim’ de. Bir taraftan oyumu al diğer taraftan beni öldür. Kürt halkına yalvarıyorum; bu gerçekleri görsünler. Bu taziye çadırı bugün benim evimin önünde kurulacaksa yarın da başkalarının evinin önünde kurulacak. Başkalarının gölgesi altında yaşadığımız yeter, biz bize yeteriz.”

 
 

Ayten Beçet’in mektubu

 

Ayten Beçet’in geride bıraktığı mektubu, dün Bakırköy’deki Newroz’da okundu. Beçet’in mektubu şöyle: “Sürece doğru nasıl cevap olunur diye arayışa girdiğim günlerde 17 Mart 2019’da Heval Zülküf Gezen bana ne olursa olsun nasıl doğru temelde sürece cevap olunabileceğini ve özgürleşmek isteyen insanın özgürleşmek ve tecridi kırmak için hiçbir şey önüne engel olamayacağını gösterdi. Önderliğe verdiğim sözle ve bunun farkındalığıyla bu hamleye katılım yaptım. Şahsımda tüm Kürt halkını, Botan ve metropol halkını daha güçlü ve bilinçli bu hamleye kattım. Heval Zülküf şahsında arınıp tecridi kırmak için seslerini daha da yükseltmeliler. Bir adım atmak için ilk defa kendimi bu kadar özgür hissediyorum. Beynim ve ruhumla Önderlik ile buluşmanın heyecanıyla daha anlamlı ve onurlu bir yaşamla komutanım Heval Zülküf Gezen’in bize miras bıraktığı bu direniş çemberini büyüterek sürece cevap olmanın inancıyla. Bijî berxedana zindana. Kahrolsun uluslararası komplo ve tecrit. Devrimci selam ve saygılar…”

 
 

Barikatları aşarak gittiler

 

Milletvekillerin de aralarında bulunduğu çok sayıda HDP’li, polis barikatlarını aşa aşa zılgıt ve sloganlarla Ayten Beçet’in ailesinin kaldığı eve yürüyerek, başsağlığında bulundu.

 HDP Şahinbey İlçe Örgütü binasından bir araya gelen HDP milletvekilleri Fatma Kurtulan, Tülay Hatimoğulları, Rıdvan Turan, Ayşe Sürücü, Semra Güzel, Saliha Aydeniz, Ayşe Acar Başaran, Ömer Öcalan, Mahmut Toğrul, Kemal Peköz ile Nusrettin Maçin ve HDP’nin Antep, Mersin, Adana yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda kişi Ayten Beçet için açıklama yapmak istedi. “Ayten Beçet ölümsüzdür” yazılı fotoğrafını taşıyan kitle, ilçe örgütü çevresini ablukaya alan polis tarafından engellenmek istendi. HDP’li vekil Mahmut Toğrul’un açıklaması sırasında polis kitleye saldırı anonsları geçti. Konuşmasına devam eden Toğrul, devletin 20 yıldır İmralı’da kendi hukukunu çiğnediğini söyledi. Toğrul, “Leyla Güven ve yüzlerce tutsak bu tecridi ortadan kaldırmak için bedenini açlığa yatırmış durumdadır. Ayten Beçet fedai bir eylemle tecridi kırmak için hayatına son verdi. Biz ölümlerin durması için çabalarken daha dün bir tutsak daha yaşamını yitirdi. Bu hukuksuzluk daha fazla ölüm yaşanmadan son bulmalıdır” diye konuştu.

Kendisini “devlet” olarak tanıtan polis amiri ile vekiller arasında tartışma çıktı. Açıklamayı bitiren milletvekilleri, taziye evine kitleyle birlikte hareket etti. Kısa bir mesafe yüründükten sonra kitlenin önüne kesen polis, yürüyüşe saldırdı. Toplu şekilde yürüyüşe izin verilmeyeceği anonsunu yapan polis, dağıtmak istedi. Ancak kitle polisin barikatını aşarak, zılgıtlar eşliğinde “Şehîd namirin”  ve “Bijî berxwedan zindanan” sloganlarıyla yürümeye devam etti.

Bir başka sokakta tekrar önü kesilen kitle, polisin birkaç kişiyi gözaltına almaya yönelik girişimine direnerek, izin vermedi. Burada da polis barikatını aşan kitle, Beçet Ailesi’nin evine doğru zılgıtlar ve sloganlarla yürüdü. Eve ulaşan kitle, Beçet’in ailesine başsağlığında bulundu.

 
 

Yaşı küçük iradesi büyüktü

   

Ayten Beçet ile aynı cezaevinde kalan Meryem Soylu, Beçet için “Yaşı küçüktü ama iradesi çok güçlüydü” dedi.

 Meryem Soylu, 9 yıl 6 ay hapisliğin son 5 yılını Gebze M Tipi’nde geçirdikten sonra 3 ay önce serbest bırakıldı. Beçet’le ortak kullanım alanlarında çok defa sohbet etme şansı yakaladığını dile getiren Soylu, “Yaşı küçüktü ama iradesi çok güçlüydü. Kendisine de söyledim; yaşıyla birikimleri arasında çok büyük fark vardı. İrade, bağlılık ve kararlılık noktasında çok güçlüydü. Öcalan’a çok bağlıydı, ‘bir canım var, onu da bu mücadele de feda ederim’ diyordu” şeklinde konuştu.

Beçet’in bölge kentlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan çatışmalarda birçok arkadaşını kaybettiğini ve bunun etkisinde kaldığını vurgulayan Soylu, “O dönemde cezaevinde olduğu için çok hırslıydı, kabullenemiyordu” dedi.

Kürtçe için emek verdi 

Beçet’in, Kürt dilinin gelişmesi için büyük çaba harcadığını anlatan Soylu, “Zindanda Kürtçe eğitim veriyordu. Kürtçe bilmeyen, yeni tutuklanan arkadaşlara eğitim verdi. Anadili için çok emek verdi” diye konuştu.. Soylu, Beçet’in Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevi eylemi başlatması ardından defalarca kendini açlık grevi eylemine katılmak için önerdiğini, ancak refakatçı olarak görevlendirildiğini söyledi.

Açlık grevi eylemine dikkat çeken Soylu,şunları ifade etti: “Açlık grevine gruplar halinde katılım olacaktı. İlk gruplarda yer almayan arkadaşlarda ciddi kırgınlıklar yaşanıyordu. Bütün kadınlar tecridi kırmak için her türlü mücadeleye hazır. Zindanda fedakar bir ruh var. O ruhu dışarıda da açığa çıkarmalıyız.”

Oltu Cezaevi’nde şehadet

   

Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan ve 90 gündü süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olduğu belirtilen Zehra Sağlam, tecride karşı fedai eylem yaptı.

Sabah saatlerinde aileyi arayan cezaevi yönetimi, şehadet haberini verdi. Muş’un Varto ilçesine kayıtlı olan Zehra’nın  kardeşi Tarık Sağlam, cezaevi yönetiminin babasını aradığını; ailenin cenazeyi almak için yola çıktığı bilgisini aktardı. Tarık, kendilerine detaylı bilginin verilmediğini kaydetti.

Öte yandan polisin cenazeyi alarak Erzurum Adli Tıp Kurumu’na götürdüğü öğrenilirken, ailenin ise Erzurum’a vardığı ve hastanede cenazeyi almak için beklediği bilgisi edinildi. Zehra’nın 2 yıldır tutuklu olarak yargılandığı ve henüz hakkındaki cezanın kesinleşmediği de öğrenildi.

   

Zehra Sağlam için Van’da yürüyüş düzenlendi. İpekyolu ilçesine bağlı Bostaniçi Mahallesi’nde ellerinde Leyla Güven’in pankartını taşıyan kitle, “Bijî berxwedana zindanan” ve “Bijî Serok Apo” sloganları eşliğinde Esenler Mahallesi’ne kadar yürüdü.  HDP Milletvekili Muazzez Orhan’ın da katıldığı yürüyüşe, yurttaşlar evlerinin pencerelerinden zafer işareti yaparak, destek verdi.

 
 

Leyla Güven’den tutsaklara: Fedai eylemlerde bulunmamanızı istiyorum

 

Tecridin sonlandırılması için 138 gündür açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, cezaevlerindeki fedai eylemler için tutsaklara çağrıda bulunarak, “Yaşamınıza son vermek değil, farklı eylemlerle mücadeleyi yükseltmelisiniz” dedi.

 Güven, cezaevinde Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam ve Almanya’da Uğur Şakar’ın fedai eylemlerine ilişkin açıklama yaptı. Dengê Welat radyosuna Kürtçe sesli bir mesaj gönderen Güven, açlık grevinde güç ve morale ihtiyaç olduğunun altını çizerek, fedai eylemlerin çok değerli olduğunu, ancak her eylemin kendisinden bir parça götürdüğünü kaydetti.

Bu atılım zindan direnişidir

 Güven, tutsaklara mesajında şunları ifade etti: “Başlattığımız direniş bir mevsimi geride bıraktı. Devam ediyor ve daha da büyüyor. Her ne kadar ilk adımı ben attıysam da bu atılım zindan direnişidir. Talebimiz tüm dünyaya yayıldı. Artık herkes, Kürt halkının tecrit içerisindeki bir yaşamı kabul etmediğini biliyor. Birinci önceliğimiz, moral ve motivasyonumuzu yüksek tutmaktır. İdeolojimiz, devrimcinin kolay ölmemesi üzerine kuruludur. Sonuna kadar direnmektir. Biz de direniyoruz. Biliyoruz ki, umudumuz ve özgürlüğümü İmralı’da tecrit altındadır, esir alınmıştır. Tarihimizde ilk kez binlerce kişi, süresiz-dönüşümsüz olarak tecridin kaldırılması için direniyor. Kimse, bu eylemlerin sonuç almayacağını söyleyemez. Mutlaka sonuç alacak, mutlaka kazanacak. Aslında sonuç aldı. Newroz alanların insanların sel gibi akması, gençler ve kadınların sloganları ile sahiplenme en üst düzeye ulaştı. Halk bir kez daha ‘tecrit içerisinde bir yaşamı kabul etmiyoruz, Kürt Halk Önderi üzerindeki tecrit bize yönelik bir tecrittir, biz bu yaşamı kabul etmiyoruz’ dedi. Egemenler de Newroz alanlarına çıkan milyonlarca insanı gördüler, yüzde yüz inanıyorum ki onlar da bu işin içerisinden nasıl çıkacaklarını hesap ediyorlar. Zorda olan bizler değiliz, tıkanan, çözümsüz kalan, nasıl adım atacaklarını bilemeyen AKP ve MHP’dir. Çünkü önlerinde bir seçim var, bu nedenle çözümsüz durumdalar ve ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Yeni bir aşamaya geçtik

Şimdi yeni bir aşamaya geçtik. Sonuç almaya çok az kaldı. Tüm samimiyetimle görüyor ve söylüyorum: Eylemciler etrafından umut ve irade çemberi oluşturalım. Çünkü zafer yakındır, yüzde yüz başaracağız. Zindanlarda eylemlerini yürüten yoldaşlarımızın da sonuna kadar, moralli, coşkulu ve huzurlu bir şekilde eylemlerini sürdürmelerini diliyorum. Açlık grevinde olmayanlar da, arkadaşlar etrafında toplanmalı.

 

Zaten başlatılmış eylem var

Zülküf arkadaş, Ayten arkadaş, Uğur arkadaşın eylemleri önüne saygıyla eğiliyorum. Onlar, fedai bir ruhla sessizliği kırmak istediler. Bu eylemleri yapan her arkadaş benim de bedenimden, ruhumdan, yüreğimden bir parça götürüyor. Bu eylemler karşısında saygıyla duruyoruz ama şunu söylemek istiyorum; zaten başlatılmış bir eylemimiz var. Biz zaten eylem halindeyiz, sonuç almaya yaklaştık. Açlık grevi eylemcileri etrafında yerlerimizi almalıyız. Yeni eylemlerde bulunmamalıyız. Fedai eylemler gerçekten çok değerli, haklarında bir şey söylenemez ama Kürt Halk Önderi tarafından da bu eylemler defalarca değerlendirildi, ‘ölümü değil yaşamı önünüze koymalısınız’, ‘onurlu bir yaşam için mücadelenizi yükseltmelisiniz’, ‘yaşamınıza son vermek değil, farklı eylemlerle mücadeleyi yükseltmelisiniz’ denildi. Arkadaşlar, tüm dünyaya yayılan bu açlık grevlerinin, tarihte bir ilk olan bu eylemin sonuç alması için güçlerimizi birleştirmeliyiz. Amacımız budur. Bu nedenle, şimdiye kadar moralli ve coşkulu bir şekilde eylemimi sürdürüyorum. Daha da önemlisi, zindandaki arkadaşlarla birlikte birbirimize moral vermeliyiz. Güçlenmeye, moralli olmaya ihtiyacımız var. Bu nedenle yaşamak, birlikte yaşamı sürdürebilmek, tecridi birlikte kırabilmek için çaba sarf ediyorum. O günü birlikte kutlayalım. Bu nedenle kendime, yaşamıma dikkat ediyorum. Sizlerden de açlık grevi eylemleri etrafında toplanmanızı ve bu fedai eylemlerde bulunmamanızı istiyorum. Doğrusu, bunlar beni güçten düşürüyor. Ne yaparsam yapayım, beni duygusal olarak etkiliyor, yükümü ağırlaştırıyor. Bu şekilde ilerleyemem. Arkadaşlarımın da bu şekilde davranmalarını ve eylemimizi başarıya ulaştırmayı umut ediyorum.”

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.