Basın davası 10 Eylül'de başlıyor

Haberleri —

20 Aralık 2011 tarihinde Kürt basın kurumlarına yönelik "KCK" adı altında düzenlenen operasyon sonucunda 36'sı tutuklu 44 gazeteci hakkında açılan davanın ilk duruşması 10 Eylül'de İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Gazeteciler aleyhinde hazırlanmış 800 sayfadan oluşmuş iddianamede, gazetecilerden 12'si "örgüt yöneticiliği", 32'si ise "örgüt üyeliği" iddiasıyla suçlanıyor. İddianamenin yaklaşık 100 sayfasını "PKK-KCK tarihi ve Basın Faaliyetleri" oluşturuyor. Suçlamalar ise 4 gizli tanık ve 6 itirafçının ifadeleri ve gazetecilerin meslekleri gereği yaptıkları haberlere dayandırılıyor. İddianamede ismi geçen "Batuhan Yıldız" adlı gizli tanığın ise, hemen hemen bütün gazetecilere ilişkin verdiği ifadelerin gazetecilerin gözaltına alınması ve tutuklanmasından 13 gün sonra vermesi ise dikkat çekiyor.

Kürt gazeteci de olamaz

Tutuklu gazetecilerin avukatlarından Sincan Zincir, "20 yıldır gerçekleri ortaya çıkaran, Türkiye'nin gündemini belirleyenler, ötekilerin gerçeklerini bedel ödeyerek öne çıkaran, hepimizin borçlu olduğu özgür basın çalışanları yargılanıyor. Onlar olmasaydı gerçekler açığa çıkmayacaktı" dedi. Bir iddianame ile değil, iktidarın emriyle hazırlanmış bir komplo belgesiyle, iftiraname ile karşı karşıya olduklarını ifade eden Zincir, Kürt basın emekçilerin rehin olarak tutulduğunu söyledi.

Düşman hukuku ürünü

Av. Zincir, iddianamede, Çağdaş Ceza Hukuku'nun evrensel normları ve Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu'nun içerdiği hükümlerin dahi ihlal edildiği bir metin hazırlandığını dile getirerek, duruşmada, bu iddianameyi teşhir edeceklerini söyledi.

GÜLER CAN / DİHA/İSTANBUL




Kürt basını hedefte


Gazeteciler aleyhinde açılmış iddianamede, tüm Kürt basını hedefleniyor. İddianamede, Özgür Gündem Gazetesi, Dicle Haber Ajansı, Med Tv, Roj Tv, Nuçe Tv, Stêrk Tv, Fırat Haber Ajansı, Azadiya Welat, Yüksekova Haber sitesi, Gün Radyo, Yeni Özgür Politika, Özgürlük Yolu, Xebat, Rizgarî, Roja Welat, Kawa, Ala Rizgarî, Serxwebun, Tîrej Dergisi, Nûdem, Armanc, Kurdistan Press, Berbang, Halk Gerçeği, Yeni Halk Gerçeği, Yeni Ülke, Dema Nû, Deng, Rewşen, Jiyana Rewşen, W, Tiroj Zend, War, Nûbihar, Denge Mezopotamya Radyosu, Rojacivan adındaki gazete, dergi, ajans ve televizyonlar "PKK'nin yayın organı" olarak gösteriliyor.

Suç bunun neresinde?

Gazetecilerin ellerinde fotoğraf makineleriyle basın açıklaması ya da yürüyüşleri takip ederken polis tarafından çekilen fotoğrafları, özel telefon görüşmeleri, haberler ve gündeme ilişkin telefon görüşmeleri, haber kaynağı ile görüşmeleri, haber müdürü ve muhabirin ya da iki muhabirin birbiriyle konuşması, çalışanların muhasebeci ile görüşmesi, ajans kimliği istemesi, haber müdürünün muhabiri habere göndermesi, basın açıklamalarında alınan notlar, abonelerin DİHA muhasebecisi ile görüşmesi, muhasebecinin yaptığı harcamaları faturalandırması, haber toplantıları bile "örgüt üyeliği" ve "örgüt yöneticiliği" iddialarına "delil" olarak sunuluyor. Gazeteciler, kendi çalıştıkları kurumlara yönelik baskılara ilişkin açıklama yapması suç unsuru olarak görülürken, muhabirlerin çalışma arkadaşlarıyla konuşmaları, "birlikte hareket ettikleri tespit edilmiştir" şeklinde yorumlanarak, suç olarak gösteriliyor.

Polise bilgi vermemek olur mu
İddianamenin nasıl hazırlandığını ele veren en dikkat çekici kısım ise, DİHA Yazıişleri Müdürü Fatma Koçak'a ilişkin yapılan bir değerlendirmede saklı. DİHA'yı arayan bir haber kaynağının kendi semtinde DTP'nin kapatılmasının protesto edileceğini bildirmesi ve eylem saatini vermesine ilişkin telefon dinlemelerinin dökümünün verildiği iddianamede, Koçak'ın bu bilgiyi polise vermemesi delil olarak gösteriliyor. Yine iddianamede, telefon dinlemeleri telesekretere kadar dökümünün yapılması da dikkat çeken bir nokta. DİHA muhasebecisi Pervin Yerlikaya'nın abonelerin ücretlerine ilişkin takibi, aboneleri arayarak, vergi dairesi numaralarını istemesi, abonelerden gelen ücretleri alması, fatura kesmesi, hesapları takip etmesi suç sayılırken, abone olan belediyelerle konuşmaları da suç olarak görülüyor.

Dağıtımcı değil istihbaratçı
Gazete dağıtımcıları ise örgüt adına istihbarat toplamakla suçlanıyor. Özellikle Roj Tv ile yapılan telefon bağlantılarında haber aktarımlarına bolca yer verilen iddianamede, Roj Tv'ye bağlanmak üst düzey yöneticilik olarak değerlendiriliyor. Gazetecilerin Roj Tv'ye aktardıkları haberlerin sayfalarca dökümleri iddianamede yer alıyor. DİHA'ya gelen haber istihbaratlarının arkasından illegal eylemlerin düzenlendiği belirtilen iddianamede, işçilerin eylemlerini takip etmek suç olarak değerlendiriliyor. Ayrıca Roj Tv'den radyolardan şifreli mesajlar verildiği, yaşamını yitirenlerin cenaze haberlerinin sadece halkı galeyana getirmek için yapıldığı ve cenazelere katılan milletvekillerinin de bu yüzden katıldıkları iddia ediliyor. -

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.