Batman’ı halk yönetecek

Dosya Haberleri —

Gülistan Sönük ve Mehdi Öztüzün

Gülistan Sönük ve Mehdi Öztüzün

DEM Parti’nin Batman Belediyesi eşbaşkan adayları Gülistan Sönük ve Mehdi Öztüzün’le yurtsever belediyeciliği ve hedeflerini konuştuk...

  • Gülistan Sönük: Eğer siyasette erkek aklı egemense toplumda da erkek aklı egemen olur ve biz erkek aklın sonuçlarını binyıllardır görüyoruz. Bizim itirazımız tam buradan hareketle başlıyor. Siyaseti erkek aklından kurtarabilirsek toplumdaki şiddetin ortadan kalkacağına inanıyoruz. Eğer siyaseti erillikten kurtarırsak bir belediyenin veya devletin imkanlarını toplum için kullanmaya başlayabiliriz.
  • Mehdi Öztüzün: Elimizde Kürt Halk Önderi’nin açığa çıkardığı çok büyük ve güçlü bir teori var ama pratiğimizde ruh eksik. Biz o ruhu getirmeye talibiz. Bu ruh Türkiye sosyalist hareketinin hakkını veremediği Mahirlerin, Denizlerin, İbo’ların ruhu; Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin ruhudur. Belediyecilik anlamında da Fatsa’daki Terzi Fikri, yine öncülümüz olan Edip Solmazların ruhudur.

MİHEME PORGEBOL

Kürt yurtseverliğinin en önemli merkezlerinden biri Batman. 1979 yılında Edip Solmaz pratiğinden bugüne Kürt siyasi hareketinin kent hizmetleri anlamında en güçlü olduğu yerlerden biri olan bu kent, bugün sahip olduğu birçok gelişmişliği yurtsever belediyecilik anlayışına borçlu. Kültür sanat festivallerinden felaket zamanlarındaki güçlü dayanışma ağlarına, kadın kazanımlarından toplumun dezavantajlı kesimlerine dönük hizmetlere kadar birçok alanda Türkiye ve Kurdistan’da birçok ilkin belediyecilik yoluyla gerçekleştiği Batman, belki de bu yüzden idaresine kayyum atanan ilk belediye oldu. Bu nedenle 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler bu şehir için ayrı önem taşıyor. Biz de halk oylamasıyla DEM Parti’nin Batman Belediyesi eşbaşkan adayları olan Gülistan Sönük ve Mehdi Öztüzün’le Batman’ı, yurtsever belediyeciliği ve gelecekte yapmak üzere önlerine koydukları hedefleri konuştuk.

Sayın Gülistan Sönük, sizi henüz tanımayanlar için kısaca özgeçmişinizi anlatır mısınız?

1993’te Kozluk’ta doğdum. 2018 yılında Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldum. Parti çalışmalarında üniversite yıllarında gençlik çalışmaları bünyesinde başladım. 2019 yılında Bekirhan Belediyesi Eşbaşkanı olarak seçildim. 8 ay sonra belediye eşbaşkanlığını birlikte yürüttüğüm kişi istifa etti. Ben de kadın hareketiyle yürüttüğüm tartışmalar sonucu kadın çalışmalarında görev alma kararı aldım. Kadın özgürlüğü için sahada çalışmalar yürüttüm. 2020’den beri Batman’dayım ve bir yıldan uzun bir süredir de Türkiye ve Kurdistan’ın birçok kentinde kadın hareketi adına çalışmalar yürüttüm. Şimdi de Batman Belediyesi Eşbaşkan adayıyım.

Buna nasıl karar verdiniz?

Biz bu kentte yaşıyoruz ve burada büyüdük. Dolayısıyla kentin sorunlarını da bu sorunların çözümünü de biliyoruz. Beni yerel yönetimler alanına iten başlıca neden Batman’daki kadınların yaşadığı sorunlardı. Pandemi döneminde bize günde 3-4 vaka geliyordu bize.

Ne vakaları?

Şiddetin her türlüsüne ilişkin vakalar. Kadınlar bize başvuruyordu. Ne yazık ki biz bu noktada zaman zaman çözümsüz kalabiliyorduk. Hatta pandemi sürecinde bir şiddet vakasını bize getirip bizden çözüm bekleyen bir kadın arkadaş daha biz bu sorunu çözemeden sokak ortasında katledildi. Aslında şu dipnotu düşmekte fayda var. Bize başvuruyu yapan kişi katledilen kadının annesiydi. “Kızımı öldürecekler” dedi, “Ben devlete de gittim çözüm bulamadıkları için size geldim.” Anne devamında şunu da söyledi: “Ben şu an takip de ediliyor olabilirim. Sizin başınıza da bir şeyler gelebilir.” Anne geldikten 3 gün sonra bizim il ve ilçe binalarımıza girildi. Bir hafta sonrasında da annesinin başvuru yaptığı kadın arkadaş sokak ortasında boşandığı erkek tarafından katledildi. Bu olay hayatımda kendimi en çaresiz hissettiğim olaylardan bir tanesiydi. İşte tam o noktada belediyelerimiz gasp edilmemiş olsa o kadın arkadaşı daha güvenli bir ortama alabileceğimi düşündüm. Bunun gibi yüzlerce vaka var. Kayyumların atanmasıyla birlikte kadınlar çözümsüz bırakıldı.

Gülistan Sönük

Belediye eşbaşkanı seçildiğinizde bu gibi sorunlar bağlamında ne değişecek?

Bizim siyaset anlayışımız eril bir siyaset anlayışı değil. Demokratik siyaseti savunuyor ve bunun için mücadele ediyoruz. Zaten bizim eşbaşkanlık modelimiz bu eril siyasete bir itiraz, bir başkaldırı ve müdahale. Biz toplumla siyaseti birbirinden ayrı tutmuyoruz. Eril bir siyasetin izdüşümünün eril bir toplum olduğuna inanıyoruz. Eğer siyasette erkek aklı egemense toplumda da erkek aklı egemen olur ve biz erkek aklın sonuçlarını binyıllardır görüyoruz. Bizim itirazımız tam buradan hareketle başlıyor. Siyaseti erkek aklından kurtarabilirsek toplumdaki şiddetin ortadan kalkacağına inanıyoruz. Eğer siyaseti erillikten kurtarırsak bir belediyenin veya devletin imkanlarını toplum için kullanmaya başlayabiliriz.

Belediyeciliği kadının ve toplumun özgürlüğü için bir imkan, bir araç olarak görüyorsunuz yani?

Aynen öyle. Bu denenmiş bir şeydir de zaten. Biz yeni bir şey keşfetmiyoruz. Bütün bunları denedik ancak kazanımlarımız eril devlet tarafından gasp edildi. İşte biz de bizden gasp edilenleri geri alma ve onları daha da büyütme amacı taşıyoruz. Benim adaylığımın temel gerekçelerini de bu amaç belirliyor. Bir kentin sorunlarını devletin meclisinde halletmek mümkün değil. Ancak o kentin yönetiminde yer alıyorsan çözebilirsin. Batman’ın da en temel sorunlarından biri kadınların özgürlük sorunudur.

Ya diğer sorunlar?

Kadınların özgürlük sorunu kadar gençlerin uyuşturucu, ajanlaştırma ve işsizlik sorunu da bu kentin başlıca sorunlarındandır. Biz yerel yönetimlere demokratik ulusu inşa etme zemini olarak bakıyoruz. Dolayısıyla bu inşaya giriştiğimiz zaman karşısında siyaset yürüttüğümüz sorunların hiçbiri kalmayacaktır.

* * * 

Sayın Öztüzün, siz kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

1964 Batman doğumluyum. 85-90 yılları aralığında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Bölümü’nü okudum. 1993 yılında fiili olarak avukatlığa başladım. 2003 yılında DEHAP yönetim kuruluna girdim. 2004 yılında il başkanlığı yaptım. 2007 yılından 2011 yılına kadar Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’la İmralı’da avukatı olarak görüşmeler gerçekleştirdim. Bu görüşmelerden kaynaklı olarak bir cezaevi süreci yaşadım. Cezaevinden çıktıktan sonra da kentteki meclis çalışmalarında yer aldım. Yerellerde demokratik siyasetin inşa edip yaşatmaya çalıştık. Bu dönemde de mevcut siyasi gidişata bir itiraz niyetiyle belediye eşbaşkanlığı için aday oldum.

Neye itiraz ediyorsunuz tam olarak?

Popülizm çok tehlikeli bir şeydir. Bizim savunduğumuz demokratik siyaset fedakarlık siyasetidir. Demokratik bir toplum yaratmak için kendi çıkarlarından vazgeçip tamamen toplumun hizmetine girme siyasetine inanıyoruz. Seçilmiş siyasetçiler ile halk arasına yaşam tarzı açısından bir fark yoksa burada demokratik siyasetin zemini oluşmuştur diyebiliriz. Ama ne yazık ki geçmiş dönemlerde biz benzeştik.

Mehdi Öztüzün

Burayı biraz açar mısınız?

Halkların devrim ve varlık mücadelesi iki aşamalıdır. Bu aşamaların ilki varlığını ortaya koyma, yani diriliş aşamasıdır. Bu halkın yiğitleri geçtiğimiz on yıllarda bunu gerçekleştirdi. Kürt halkı dirildi. 90’lı yıllardan itibaren Kürt’ün varlığı inkâr edilemez bir şekilde kabul edildi. Kürt hareketi, “terörist” olarak nitelendirilse dahi, Milli Güvenlik Kurulu’nun gündemindeki ilk madde olmaya başladı ve bu hala bu şekilde devam ediyor. Varoluş ve diriliş dönemlerinde sadece direnmek yetiyor. Bu halkın çocukları direnip bunu gerçekleştirdi. İkinci aşamada ise direnmekten çok yeni yaşam perspektifinde inşaya geçmek gerekiyor. Tartıştığımız modeli inşa edebilmek aynı zamanda yeni yaşamı kurmaktaki en önemli hedeftir. Ne yazık ki biz bunu hem uluslararası dengeler hem bölge devletlerinin çözümsüzlükteki ısrarı hem de kendi eksikliklerimiz yüzünden yapamadık.

Ne yapmak gerekiyordu?

Biz çözümü devletleşmeye boğmayan ama devlet sana saygı duyduğu ölçüde onunla da ilişkilenirsin. Bu Kürt Halk Önderi’nin yaklaşımıdır. Mevcut devletleri demokratikleştirerek beraber yaşamamızın önünde hiçbir engel yok. Yani Devlet+Demokrasi. İşte bunu yaratmanın en önemli ayağı da yerel demokrasiyi oluşturmaktır. Yerelde demokrasiyi oluşturursan ülkeyi de demokratikleştirebilirsin. Biz bunu başaramadık. Bu hareketin başlangıcında bugünkü gibi derinlikli bir teorisi yoktu. Bütün kazanımlarını pratik sayesinde elde etti. Büyük bir halklaşmanın önünü açtı. Biz bunu Kuzey Kurdistan’da yeterince sürdüremedik. Rojava’da yapabildik ve bu örnek bize yapılabileceğini çok açık gösteriyor. Kent devrimciliği zordur, çünkü kentler kapitalizmin merkezleridir. Güçlü bir kent devrimciliği ruhu yaratabilmektir bizim bütün itirazımız. Bizi adaylığa layık gören delegasyon da bu anlamda bize “evet” dedi. Özetle elimizde Kürt Halk Önderi’nin açığa çıkardığı çok büyük ve güçlü bir teori var ama pratiğimizde ruh eksik. Biz o ruhu getirmeye talibiz. Bu ruh Türkiye sosyalist hareketinin hakkını veremediği Mahirlerin, Denizlerin, İboların ruhu; Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin ruhudur. Belediyecilik anlamında da Fatsa’daki Terzi Fikri, yine öncülümüz olan Edip Solmazların ruhudur.

Seçildiğiniz takdirde Edip Solmaz’ın bir sembol olduğu yurtsever belediyecilik geleneğini Batman’da nasıl yeniden inşa edeceksiniz?

Semboller önemlidir. Projelerinizi gerçekleştirmek için bu sembollerle halktan kredi alırsınız. Eskiden bu hareketin gençleri gider karaborsacılara baskınlar yapardı. Şeker, yağ, un getirir belediye bahçesinde vatandaşa uygun fiyata satarlardı. O dönem Edip Solmaz’ın babası bizimle gelip sırada bekliyordu erzak almak için. Belediye başkanının babasının bir ayrıcalığı yoktu. Onun sırada bekleyişi bir semboldür. Halktan kredi almaktır. Bunu geliştirebilmek Edip Solmaz’a nasip olmadı. Yakın zamana geldiğimizde; Batman Belediyesi’nin 2 giriş kapısı var. Bir kapı belediye eşbaşkanları, başkan yardımcıları ve meclis üyelerinin girdiği bir kapıdır, diğeri ise işçilerin ve halkın girdiği bir kapı. Bu uygulama belediyeler bizdeyken de böyleydi. Bu kapı da bir semboldür. En başta ilk kapıyı kaldırmakla işe başlayacağız. Evet, yeni başladığımız için bir güvenlik problemi olabilir ama o kapıdan halk giriyorsa halktan önce bizim geçebiliyor olmamız gerek. Makam araçları birer semboldür. Biz kendi kapımızı açmaktan bile acizsek bu büyük yoksul, ezilen halkın problemlerini çözemeyiz. Bunlar sadece sembolik şeyler.

Peki karar mekanizmasını nasıl işleteceksiniz?

Halk demokrasisini tam anlamıyla tesis edinceye kadar kararları en azından bizi seçen büyük delegasyonla ortaklaştırmaya çalışacağız. Eşbaşkanlar olarak tek başımıza karar vermeyecek, delegasyonun ortak aklını esas alacağız. Halk meclislerimizi oluşturuncaya kadar delegasyonumuzla ortak hareket etmeyi amaçlıyoruz. Ezilen halk kendi rengini görecek. Yani biz Batman’ın yüzde 95’inin modelini oluşturmaya geliyoruz. Bu halk artık yönetilmeyecek, yönetecek.

Son olarak da ahlaki ve politik toplum şiarının ‘politik’ yanına tekabül eden delegasyona dayalı karar mekanizmasını oldukça önemsiyoruz. Politikleşme henüz eksik de olsa açığa çıkıyor. Ancak politiklik tek başına yetmiyor çünkü kapitalist modernite zihniyetle oynadı, zihniyetleri bozdu. Biz bunun yanında toplumun ahlaki yönünü de gün yüzüne çıkarmaya ve onu korumaya çalışacağız. Çünkü biz bu sistemde kapitalizmin iktidar aygıtlarıyla ekonomik anlamda baş edemeyiz. Biz bir ruh oluşturup toplumun Neolitik dönemden bu yana biriktirdiği değerleri savunacağız. Ahlak, yapılan şeyin size, çevrenize, ulusunuza, bütün insanlığa, bütün canlılara ve doğaya iyi gelip gelmediği sorusunun cevabında saklıdır. İyi geliyorsa ahlakidir, iyi gelmiyorsa gayri ahlakidir.

Sayın Sönük, partiniz, yurtsever belediyecilik geleneğini eşbaşkanlık sistemiyle buluşturarak bir model yarattı. Bu buluşmayı nasıl yorumluyorsunuz ve siz nasıl bir belediyecilik pratiği sergileyeceksiniz?

Gülistan Sönük: Yurtsever belediyecilik derken toplumun tüm dinamiklerini içinde barındıran bir gelenekten bahsediyoruz. Fakat eşbaşkanlık modelinden önceki geçmiş pratiklerde kadın boyutu gözardı ediliyordu. Kadının yeterli temsiliyet bulamadığı bir belediyeciliği biz tam anlamıyla yurtsever olarak tanımlayamazdık. Eşbaşkanlık modeliyle birlikte biz belediyecilik anlayışımızı pratize edebildik. Çünkü kadının olmadığı yerde demokrasiden ve yurtseverlikten bahsedemeyiz. Alternatifini yaratmaya çalıştığımız, karşısında kavga verdiğimiz modele benzeşmeye başlarız. Yani biz hem Kürt Özgürlük Hareketi hem de siyasal hareketimiz sayesinde Türkiye ve Kurdistan’ın belediyecilik anlamında gidişatını değiştirdik. Bugün görünen fotoğrafta biz kendimizi siyasetten çekersek kadın belediyeciliği bitme noktasına gelecektir.

Bu modelin kentlere somut kazanımları ne oldu?

Eşbaşkanlıkla beraber belediyeler hem siyaseten hem de hizmet alanında daha demokratikleşti diyebiliriz. Hizmet alanında toplumun belli bir kesimi esas alınmadı. En ufak bir hizmette bile toplumun tüm kesimleri, dezavantajlı tüm grupları da esas alındı. Çünkü kadının bakışı toplumun en eski ve en büyük ötekiliğinin bakışıdır. Herhangi bir dezavantajın bireyi toplumsal yaşamda ne kadar zorlayabileceğini görebiliyor kadınlar.

Kayyumun ilk olarak Batman’a atanmasının ve gelir gelmez kadın çalışmalarına müdahale etmesinin altında da bu mu yatıyor?

Elbette. Bunun tarihsel bir arka planı da var. Belki bütün o tarihsel süreci burada açıklamak mümkün değil ama kadına tahakküm arzusu açısından tarihin tekerrür ettiğini söylemek mümkün. Erkek aklı tekerrür ediyor. Erkek aklı tarih boyunca, kadın kazanımlarını gasp edip toplumu farklı bir boyutta kontrol altına alma derdinde oldu. Biz bunu kayyum atamalarında da gördük. Kayyumlardan beri Batman tekrar kadına dönük şiddetle, kadın cinayetleriyle, kadın intiharlarıyla anılır bir kent oldu. Biz kadın mücadelesinin içerisinde olduğumuz için bire bir bunun tanıklığını ediyoruz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.