Bir asır susan son Ermeni: Gelho’nun hikayesi

Nubar OZANYAN yazdı —

  • Bir asrı aşan ömrü boyunca susarak nasıl yaşandığını öğretiyor herkese Gelho. Nasıl bir zulme ve nasıl bir katliam resmine tanıklık etmiştir ki, sesini sessizliğe gömülüp, bir ömür boyu yaşama-insanlara küserek susmayı tercih etmiştir?

Ermenilerin yaşamı çoğunlukla başka olmanın tarihidir. Yirmi milyon Kürt’ün kendi kimliği, dili, kültürüyle yaşayamadığı topraklarda “kılıç artığı” olan Ermenilerin kendi öz kimliğiyle var olması, özgürce yaşaması mümkün müdür? Egemen olan Türk faşizmi, Kurdistan topraklarında yaşamak isteyen Ermenilere kimliğini gizleterek, inancını saklatarak, dilini yutup susturarak, soykırım hakkında kimseyle konuşmayarak yaşam hakkı tanıyor. Konuşan Kürt’ün yaşam hakkının olmadığı yerde Ermeni Gelho’nun yaşam ve konuşma hakkı olur mu? 

Sosyal medya hesaplarına düşmezse Gelho isminde bir Ermeninin Van-Moks’daki (Bahçesaray) varlığı ve yaşamı bilinmeyecekti. Gelho, bir Ermeni’dir. Müslümanlığı kabul etmeyerek, ömür boyu susarak kendi gerçek kimliğiyle yaşama tutunur. Bir asrı aşan ömrü boyunca susarak nasıl yaşandığını öğretiyor herkese Gelho. Nasıl bir zulme ve nasıl bir katliam resmine tanıklık etmiştir ki, sesini sessizliğe gömülüp, bir ömür boyu yaşama-insanlara küserek susmayı tercih etmiştir?

Ermenilerin müzikoloğu, bestecisi, koro şefi Gomidas’ın da yüreğe dokunan yaşamı, yanıbaşında başları taşla parçalanan yoldaşlarına tanıklığı, onu ömür boyu suskunluğa ve sessizliğe gömer. Yüreği ve hassas ruhu kaldıramaz Türk faşizminin barbarlığını. Son nefesine kadar ağaçları, Türk jandarması sanarak korkusunu içine atarak gözlerini boşluğa diker ve ümitsizce bekler. Kendisini dış dünyaya kapatarak, her şeyin onun için anlamsızlaştığı zamanı yaşar. Piyanosu kırılan, notaları yırtılan, gözleri önünde taşlarla başları ezilen arkadaşlarının ölümlerine tanıklık eden Gomidas gibi Gelho da kendini dış dünyaya kapatır. Derin bir sessizlik içinde öfkesini küçülen göz bebeklerine yükler.  

Türk resmi tarihi, ezen Türk ulusuna mensup kompradorların, askeri bürokratların, generallerin hakimiyet tarihidir. Her şeyi Türklerle başlatan, diğer ulus ve halkların varlığını inkar ve onları imha etme üzerine kurulu tarihleri bütünüyle yalanla kurgulanmıştır. Bu sahte tarihte, kendilerini haklı ve meşru göstermeye çalışırlar. Her şeye hakları olduğunu ve yaşadıkları toprakların gerçek sahiplerinin kendileri olduğunu iddia ederler. Ermenileri, Rumları, Asurileri, Kürtleri düşman-hain ilan ederek, onların güvenilmez oldukları yönünde yazılan hikayelerini başta kendi çocuklarına anlatırlar. Egemen Türk toksidini önce çocuk beyinlere işlerler. Oysa hakikatin, yaşamın, vicdanın tarihi, resmi tarihin aksini söyler ve anlatır. Tarih boyunca başta Kürtler-Ermeniler birbirlerinin dillerinde sevda ve hasretlik stranlarını söyleyerek birlikte yaşarlar.  Ama halkların birbirine düşman edilip boğazlatılması üzerine özel olarak çalışılır. Çünkü egemenler iyi bilirler ki, zulüm ve soykırımla çöktükleri toprak ve zenginliklerin hiçbiri kendilerine ait değildir. Hakikatin anlaşılması durumunda hırsızlıkları ve soykırımcı gerçeklikleri gün yüzüne çıkacaktır.  

Ermeniler Van’da, Tatvan’da, Bedlis’te, Garin’de geride dikili ceviz ağaçlarını, dağ yamaçlarında yaptıkları su arıklarını, ekip biçtikleri tarlaları, bostanlarını bırakarak bilinmezliğe ve karanlığa sürüklendi. Bir elin parmaklarını bile geçmeyecek şekilde geride kalanlar ise dillerini yutarak, suskunluğa gömülerek, sessizlik içinde dilsiz, kimliksiz, inançsız yaşamaya mahkum edildiler. Tıpkı Van-Moks’un ıssız bir köyünde ıssız bir odada kör kuyulardan çıkamayarak yaşayan Gelho gibi. Gözleriyle konuşan Gelho, suskunluğuyla onu duymamızı istiyor. Susmak acaba katliam yaşamış mazlumların sessiz bir devrimi midir?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.