Jîn bu kayanın dibinde vuruldu

Kadın Haberleri —

Olay yeri fotoğrafı / Colemêrg Yaylası / Foto: Serhat

Olay yeri fotoğrafı / Colemêrg Yaylası / Foto: Serhat

  • “Ayakkabısının teki, kırık bir şemsiye ve kamuflajı oradaydı. Yıl boyunca kar altında kalmış, karlar eriyince de ortaya çıkmışlardı. O an ne yapacağımı şaşırdım. Şehit Jîn’den geriye kalan bu malzemeleri orada bırakamazdım. Çürüyüp gitmelerine izin veremezdim.”

MİHEME PORGEBOL

Bakûrê Kurdistan’ın Colemêrg (Hakkari) bölgesine bağlı Meydanbelek bölgesi 26 Temmuz’da  işgalci Türk ordusu tarafından yapılan hava bombalandı. Gerçekleşen saldırıda YJA Star gerillası Jîn Ronî(Dicle Üzüm) şehit düşerken, Gülgeş Tatlı isimli gerilla ise ağır yaralı olarak Türk devletine esir düştü. Jîn Ronî’nin şehadetine ilişkin 16 Ağustos 2021’de HPG-BİM şu açıklamayı yaptı:

O tercihini özgürlükten yana kullandı

.
Jîn Ronî (Dicle Üzüm)

“Çocukluk yıllarını Êlîh’de geçirmiş ve kişilik altyapısını doğduğu bu kutsal topraklarda oluşturmuştur. Sistem içerisinde verdiği emekle üniversiteye giden Jîn yoldaşımız, halk ve ülke gerçekliğiyle buluşma istemi hiçbir zaman kaybetmemiştir. Sistemin sunduğu olanakları ret ederek gerilla saflarına katılarak tercihini özgürlükten yana kullanmıştır. Gerilla saflarına katıldıktan sonra hesapsız ve yüreğinde bir an bile yoldaşlık sevgisini eksik etmeyen duruşuyla örnek bir katılımın sahibi olan Jîn Ronî yoldaşımız, kısa bir süre içerisinde yetkin bir kadın gerilla olmayı başarmıştır. Gerillacılık pratiğinin büyük bir bölümünü Avaşîn alanında geçirmiş, görkemli doğasıyla ve derin yoldaşlıkların yaşandığı Avaşîn’le adeta bütünleşmiştir. Sömürgeci Türk devletinin halkımızı soykırımdan geçirme politikalarına karşı daha aktif bir mücadelenin içerisinde olmak ve faşizme daha büyük darbeler vurmak için Bakurê Kurdistan’da gerillacılık yapma önerisinde bulunarak bu alana geçmiştir. Düşmana karşı olan kinini ve öfkesini bu alanda yürüteceği başarılı bir pratikle Özgürlük Mücadelesi’ne katkı olarak dönüştürme iddiasında olmuş ve bu iddiasında başarılı olmuştur. Öncü bir YJA-Star komutanı olarak halkımızın Türk işgalciliği altında yaşadığı sorunları derinden hissetmiş ve bir an önce bu duruma son vermek gerektiğinin farkında olmuştur. Jîn yoldaşımız her anını bu yoğunlaşma ile geçirmiş ve mücadelenin daha zengin tarz ve taktiklerle sürdürülmesi için sürekli arayış içerisinde olmuştur. Yüreğinde sonsuz bir yoldaşlık ve halk sevgisi olan Jîn yoldaşımız, bu sevgisinin ancak özgürlükle anlam kazanabileceğinin bilinciyle hareket etmiş ve bunu yaşamının her anında yoldaşlarıyla paylaşma çabası içerisinde olmuştur.”

.
Bir gerilla mevzisi / Foto: Serhat

SİHA’ların vızıltısı altında bir gece 

Serhat*, iki yıllık tutsaklığın ardından 2019 yılında tahliye olmuş bir yurtsever. Zindanla tanışan hemen herkes gibi o da içeride tanıştığı arkadaşlarının ailelerini sık sık ziyaret edip onlarla paylaşımda bulunmayı bir borç biliyor. Özellikle gerilla olan arkadaşlarının ailelerini ziyaret eder, onlarla bağını koparmamaya çalışır. 2022 yılının Haziran ayında da böyle bir ziyaret gerçekleştirir. Yaklaşık iki yıl boyunca zindan yoldaşlığı yaptığı arkadaşının ailesini görmeye Çelê ve Qileban sınırında bulunan Elemûn köyüne gider. Bu onun köye ikinci gidişi olduğu  için köylülerin çoğu da onu tanır. 

Gittiği tarihler köylünün yaylaya çıkma hazırlığı yaptığı tarihlerdir. Haliyle hazırlıklara o da dahil olur. Ancak yaylaya çıkan yol jandarma ve korucular tarafından kepçeyle kapatılmıştır. Bu nedenden dolayı köylüler de yaylaya çıkmak için sürekli olarak girişimlerde bulur. Karakol ve kaymakam köylülerin yaylaya çıkmasını engellemek için ellerinden geleni yapar. Köylülerin tüm ısrarlı çabalarına rağmen yol açılmaz. Köylüler de başka bir yoldan yaylaya çıkma kararı verir. Bunun üzerine eşyalarını kamyonetlere bindirilir ve yola çıkılır. Bir yerden sonra kamyonetler ilerleyemez. Bu kez de eşyalar indirip katırlara yüklenir. Köylüler yaklaşık 6 saatlik tırmanışın ardından durur. Katırlar artık iyice yorulmuş ve havada kararmıştır. O geceyi köylüler vızır vızır uçan SİHA’ların altında geçirir. Ertesi gün köylüler gün doğumuyla tırmanmaya devam eder. Yaklaşık 3 saatlik zorlu bir tırmanışın ardından yaylaya varılır ve çadırlar kurulur.

Çocukların gerilla sevgisi

Vardıkları yeri “cennetten bir parça”ya benzeten Serhat’ı en çok heyecanlandırıp, meraklandıran ise Kato Marînos ve Heftanîn’e komşu olan bu alanda gerillanın olup olmadığıdır. Zindan yoldaşlığı nedeniyle bütün köylü tarafından sevilip sayılan Serhat’ı köyün çocukları gerilla sanıp ona, “Heval” diye hitap ediyorlar. Yanından hiç ayrılmıyor, her fırsatta sarılıp öpüyorlar. Serhat, çocukların bu sevgisine karşılık hissettiklerini, “Bir gerillaya gösterdikleri sevgiyi tatmıştım ama gerilla değildim. Gerilla aşkıyla büyüyen o çocuklar çok farklı duygular hissettiriyordu bana. Her öpücüklerine layık olmak için söz verdim kendime” diyerek anlatıyor. 

Savaşın izleri ve Berfînler

İşte o çocuklardan biri Serhat’ın yanına yaklaşıp üzgün bir ifadeyle bulundukları noktaya çok yakın bir yerde bir gerillanın şehit düştüğünü anlatıyor. Çocuğun anlattığına göre bir gerilla da yaralı halde geçmiş düşmanın eline. Düşmanın eline geçmemek için el bombasını patlatmak istemiş ama kan kaybından bayılmış. Asker, onu konuşturmak istemiş ama konuşturamamış. Yaralı gerilla, ne kadar işkence edilse de direnmiş, konuşmamış. Serhat, “Yaralı gerillanın ağzından tek kelime alamamış olmalarını anlatırken çocukların göğüsleri kabarıyordu. Şehit düşen arkadaşın adı neydi diye sordum. Biraz duraksadılar ve ‘Jîn’ dediler. Yüzleri düşmüştü. Kim bilir kaç sofrada kaç ekmek paylaşmışlardı…” diyerek anlatıyor çocuklarla aralarındaki diyalogu. Çocuklar daha fazla üzülmesin diye başka bir konu açıyor Serhat. Serhat’a, bulundukları yeri tarif etmesini istiyorum, “Doksanlardan kalma mevziler, mermi kapsülleri, şarapnel parçaları yeni açmış berfîn çiçekleriyle beraber gün yüzüne çıkmıştı. Doğanın o güzel yüzü, koca bir savaş gerçekliğiyle flulaşıyordu” diyor. 

Jîn bu kayanın dibinde vuruldu

.
Eşyaların ilk bulunduğu an / Foto: Serhat

Serhat, çocuklardan aldığı bilgiyle yaylada gezinirken gerillanın kırk yıllık mücadele boyunca her taşa sırtını yasladığını düşünüp gördüğü her kayayı, her mevziyi okşuyor, hepsine dokunuyor. Mevziden mevziye, kayadan kayaya dokuna dokuna gezinirken bir anda Jîn’in vurulduğu kayanın dibinde buluyor kendini. Uzun süre durup izliyor. Jîn, tam kayanın dibinde vurulmuştu. Kayanın bir tarafı şarapnel parçalarından delik deşikti. “Kim bilir bedeni ne kadar incinmiştir” diye içinden geçirirken gözyaşlarına engel olamıyor. “Nasıl bu kadar emindin orada şehit düştüğüne?” diye soruyorum, “Ayakkabısının teki, kırık bir şemsiye ve kamuflajı oradaydı. Yıl boyunca kar altında kalmış, karlar eriyince de ortaya çıkmışlardı” diyor. Sonrasını şöyle anlatıyor Serhat: “O an ne yapacağımı şaşırdım. Şehit Jîn’den geriye kalan bu malzemeleri orada bırakamazdım. Çürüyüp gitmelerine izin veremezdim. O an şehitliklerin barbarca bombalanmasına daha da öfkelendim. Şehit arkadaşlardan geriye kalan eşyaların bulunduğu müze gibi yapılar bulunuyordu o şehitliklerde. Bu eşyaları da oraya koyardık. Eşyaları o alanda bulunan gerillalara ulaştırmak da çok mümkün değildi. Eşyaları ailesine götürme fikri oluştu birden. Kızlarından geriye kalan bir tek ayakkabı ve birkaç parça eşya onların hakkıydı. Ailesi bundan kötü etkilenebilir diye düşündüm ama yine de götürmeye karar verdim. Hiç olmazsa bu eşyaların varlığından haberdar edecektim, kabul edip etmemek onlara kalmış artık dedim içimden.”

Fotoğraflardan teyit ediyor

.
Foto: Serhat

Serhat, eşyaları alarak kimsenin göremeyeceği şekilde, kaldığı çadıra götürüp çantasına koyar. Bu eşyalarla şehre kadar gitmek tehlikelidir ama yine de bu riski göze alır. Neyse ki yol boyunca sorun yaşanmaz. Her ne kadar olasılıklar güçlü olsa da o eşyaların Jîn’e ait olduğundan emin olmak için interneti kurcalamaya başlar Serhat. hpgsehit.com adresinden Jîn’in şehadetine ilişkin 2021 tarihli açıklamayı bulur Serhat. Yapılan açıklama, Jîn’e ait verilen fotoğraflar eşleşir. Serhat ayrıca fotoğraflardaki ayakkabıyla elindeki ayakkabıyı karşılaştırır. Şehadet yeriyle bulunduğu mevkiyi karşılaştırır. Çatışmanın detaylarından çıkardığı ipuçlarıyla o eşyaların Jîn’e ait olduğundan emin oluyor.

Anne, her gün mezar başında

“Sonra ne yaptın?” diyorum, Jîn’in ailesine ulaşmak için girdiği arayışları anlatıyor: “Yardımcı olabileceğini düşündüğüm arkadaşlarımdan yardım istedim. Şehit Jîn, partiye katılırken ailesi İstanbul’da yaşıyormuş. Yardım istediğim arkadaşlardan haber gelene kadar sosyal medyadan ailenin izini sürdüm. Şehit Jîn’in kuzenine ulaştım. O sırada, konuyu açtığım arkadaşlarımdan da bilgiler gelmeye başladı. Arkadaşlarımın verdikleriyle benim ulaştığım bilgiler uyuşunca Jîn’in kuzeniyle iletişime geçtim. Konuyu anlattım, çok şaşırdı ve duygulandı. Jîn’in annesi aradan bir yıl geçmesine rağmen her gün mezarına gidiyormuş. Anne, hala toparlanamamış. Jîn’in kuzeniyle yaptığımız istişare sonucu konuyu anneye değil, babaya anlatmanın daha doğru olduğu sonucuna vardık. Öyle de yaptık. Babası, gelecek olan eşyaların anneyi olumsuz etkileyebileceğini söyledi. Suçlayamadım tabii ki. Annelerimizin neler yaşadığına her gün tanık oluyoruz. Eşyalar yanımda kaldı.”

Hâlâ toprağı, kanı üzerinde

Eşyaların onda kalacağı kesinleştikten sonra artık daha güvenlikli bir şekilde saklaması gerektiği hissine kapılıyor Serhat ve şöyle diyor: “Hani eskiler yapar ya; En değerli eşyalarını hep kilitli sandıklarda saklarlar. Her an açıp bakma isteklerini bastırır, onları gözü gibi korurlar ya, bende de öyle oldu. Geçen şu iki aylık süreçte hep bastırdım isteğimi. Sadece birkaç defa açıp bakabildim. Yıkamadım da elbette. Hala toprağı, kanı üzerinde. Üzerindeki kan ve toprak şehit düştüğü yerden geliyor. O kan ve toprak Jîn’in kahramanlıklarının kanıtıdır. Onları ben saklayacağım ta ki özgür Kürdistan’da, şehitlerimizin anılarının yaşatıldığı müzeler açılana dek.”

*Serhat, rumuz isimdir. Güvenlik nedeniyle isim değiştirilmiştir.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.