Cenazeye adli emanet işlemi

  •  Hakan Arslan'ın kemiklerinin torbayla verilmesinin hakaret olduğunu söyleyen ailenin avukatı Ferhat Kılınç, adli makamların adli emanetmiş gibi işlem yaptığını söyledi. 

 

Oğlunun cenazesinden kalan kemiklerin bir torbada teslim edildiği Ali Rıza Arslan'ın avukatı Ferhat Kılınç, tabutta verilmesi gerekirken 'adli emanet' gibi kutuyla torbaya konulup mühürlendiğini belirterek, şunların altını çizdi: "Mevzuata uygun olsa bile insani değil. Bu kişinin hatırasına saygısızlık ve hakarettir. Aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmiştir."

Amed'in Sur ilçesinde 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde katledilen Hakan Arslan’ın kemikleri, İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) kimlik tespitinden 10 ay sonra gönderildiği Diyarbakır Adliyesi’nde önceki gün bir torba içinde babasına teslim edildi. Torba içerisinde 7 yıl sonra teslim edilen Arslan'ın kemikleri, kara yolu ile Erzurum'un Karayazı ilçesine bağlı Çavuş köyüne götürüldü. Arslan'ın cenazesi, dini vecibelerin ardından ailesi ve yakınları tarafından köy mezarlığında defnedildi. 

Katledildiğinden beri yaşanan süreci MA'dan Eylem Akdağ'a anlatan ailenin avukatı Ferhat Kılınç, geçen süre zarfından hukukun işletilmediğini, ailenin hak aramasına dahi izin verilmediğini söyledi. Arslan’nın 2015-2016 döneminde Sur’da çıkan çatışmada yaralandığını ve yaklaşık bir hafta yaralı kaldıktan sonra şehit düştüğünü hatırlatan Kılınç, cenazenin bulunduğu yerde ilgili savcılık aracılığıyla iki defa keşif ve kazı çalışması yapmalarına rağmen cenazeye ulaşamadıklarını belirtti. Kılıç, şunları söyledi: “Daha sonra 7 Şubat 2021’de Sur’da bir cenazenin bulunduğu yönünde bir haber okuyunca bu cenazenin Hakan Arslan’a ait olabileceği düşüncesiyle başvuruda bulunduk. Yapılan DNA karşılaştırmasıyla müvekkillerin oğlu olduğu yönünde rapor verilmesi üzerine, savcılık bu defa otopsi için kemiklerin İstanbul Adli Tıp’a gönderilmesine karar verdi. 10 ayı aşkın bir süre de cenazeyi alabilmek için otopsi raporunu bekledik. Dün (önceki gün) itibarıyla da cenazeyi teslim alabildik.” 

Ferhat Kılınç

Sürecin uzatılması hukuki değildi

Cenazenin kimlik tespit edilmesine rağmen aileye tesliminin 10 ay geciktiğini, buna da otopsi işleminin tamamlanmamasının gerekçe gösterildiğini ifade eden Kılınç, “Sur’dan kimliği belirsiz bir cesedin bulunduğu haberini veren Sabah Gazetesi, cesedin kafasından kurşun sıkıldığı bilgisini vermişti. Ceza Muhakemesi Kanuna göre; savcılığın ilk yapması gereken işlemin otopsi olması gerekirken, sürecin bu şekilde uzatılması hukuki değildi. Defaten savcılığa gidip cenazeyi vermelerini söylememize rağmen cenazenin Adli Tıp'ta olduğunu, otopsi raporu çıkmadan teslim edemeyeceklerini söylediler. 6 Ocak 2022'den bu yana otopsi için bekletildi” diye konuştu. 

Otopsi raporu henüz ulaşmadı

Otopsi ardından savcılık katibi tarafından aranarak cenazenin teslimi için çağrıldıklarını ifade eden Kılınç, “Cenazeye ait kemiklerin İstanbul Adli Tıp’ta bu kadar süre bekletilmesi ciddi sorun. Sürecin bu kadar uzun sürmesi, ölenin kimliği ve öldüğü yerin Sur olmasının etkili olduğunu düşünüyorum. Otopsi raporuna henüz ulaşamadım. İnceledikten sonra kesin ölüm sebebini öğrenebileceğiz” dedi.

Cenaze, o zaman çıkarılabilirdi

Kılınç, 2015 -2016 yıllarından bu yana tüm çabalarının etkisiz kaldığını da belirterek, şöyle devam etti: “Tutanak anlatımlarından öğrendiğimiz kadarıyla öldüğünü bildiğimiz Hakan Arslan’ın cenazesine ulaşmak için tüm çabalarımız etkisiz kaldı. Ailenin hak arama hürriyeti ciddi bir şekilde ihlal edildi. Etkili bir soruşturma yürütülmedi. Cenazenin belirtilen yerlerde olmasına ve aynı yerde çıkmasına rağmen, orada bir kazı çalışması yapılıp 2015-2016 tarihlerinde bu cenaze çıkarılabilecekken, etkili bir kazı ve soruşturma yürütülmediği için cenaze bu zamana kadar orada kaldı. Bu nedenle bu durum; müvekkilimizin hak arama hürriyetinde ciddi bir mağduriyete sebep verdi.” 

Kişinin hatırasına hakarettir

Cenazenin torba içerisinde ailesine teslim edilmesine dair bir mevzuatın olmadığını söyleyen Kılınç, şöyle izah etti: “Cenaze eğer bir bütünse morgda bulundurulur. Cenazeye teşhis ve DNA eşleşmesi sağlandıktan sonra aileye teslim edilir. Cenaze bütünlüğünü kaybetmiş, sadece kemik olarak kalmışsa bu tarz durumlarda otopsi işlemleri bittikten sonra cenaze tabuta konup aileye teslim edilmelidir. Ne yazık ki adli makamlar, cenazeden arda kalan kemiklerle ilgili adli işlemleri yaparken sanki o kemikler adli emanetmiş gibi, adli emanet kutusuna koyarak mühürlüyor ve o şekilde Adli Tıp’a gönderiyor. Ne yazık ki yasal anlamdaki mevzuatta bu konuyla ilgili düzenleme söz konusu değil. Kemiklere adli emanetmiş gibi işlem yapılıp ona göre ailelere teslim ediliyor. Biz bunu tabi ki savcılık makamına da ilettik. Bu iş mevzuata uygun olabilir ama insan vicdanına uygun düşen bir durum değil diye. Bu açıdan en azından bu cenaze teslim edilirken, bu konuyla ilgili daha hassas davranılması gerekirdi. Bu durum daha önce de yaşandı. Bir anneye çocuğunun kemikleri kutuda verildi. Bu kişinin hatırasına bir saygısızlık ve hakarettir. Aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmiştir.”   AMED

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.