Çocuklarınıza sahip çıkın

Haberleri —

‘Örümcek Ağı’ adıyla Nuçe TV’de yayınlanan program ile Türk devletinin özel savaş yöntemlerini ve Kürt gençlerine yönelik ajanlaştırma programını bir kez daha deşifre oldu. Programdaki anlatımlara göre; Kürt gençleri önce ulusal ve toplumsal değerlerinden koparılarak düşürülüyor, ardından da Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı ajanlaştırılıyor. Sözkonusu uygulamayı ANF’ye değerlendiren HPG komutanlarından Dr. Bahoz Erdal, Türk devletinin özellikle mücadeleye öncülük eden bölgelerde bu yöntemleri devreye koyduğunu belirtti. Dr. Erdal, Emniyet, yatılı okullar, Fethullahçıların dershane ve okullarda Kürt gençlerinin ajanlaştırıldığını söyledi. Dr. Bahoz Erdal, Kürt toplumuna, ailelere, sivil toplum örgütlerine, kadın ve gençlik örgütlerine de duyarlı olmaları, bu yöntemleri deşifre etmeleri çağrısında bulundu.


Yayınlanan programda Kürt gençlerinin nasıl özel savaşın ağına düşürüldüğü, nasıl ajanlaştırılarak gerilla saflarına sızdırıldığı anlatıldı. Gerilla güçleri kadar aslında Kürt gençleri de hedeflenmiş oluyor. Bu politika hangi biçimlerde ve nasıl gerçekleştiriliyor? Hedefinde öncelikli olarak kimler var?

Türkiye Cumhuriyeti tarihi ve Kürdistan’ın 100 yıllık tarihi bilinmezse Türk devleti ve AKP’nin Kürdistan’da uyguladığı politikalar da anlaşılmaz. Türkiye Cumhuriyeti diğer halkların inkarı üzerinden kurulmuştur. Cumhuriyetin kuruluşunda Ege’de Rumları katlettiler, sürgün ettiklerini sürdüler, Ermeni halkını fiziki soykırımdan geçirdiler. Kurtulanlar da zorunlu olarak çıktılar. Hedefleri Rumları çıkarıp, Ermenileri katletmek, Kürtleri de asimile etmek yani Türkleştirmekti. Kürdistan halkına yönelik bu siyaset her zaman varlığını korumuştur.
Bu siyaset bir yere kadar yürütülebildi ve etkili de oldu. Ancak tümden başarılı da olamadı. İlker Başbuğ “Kürtlere karşı yedi cepheden yönelmemiz gerekir, sadece askeri yönelim olmaz” diyordu. Erdoğan da bunu söyledi. ‘’Diplomatik, psikolojik, ekonomik, kültürel (yani asimile ederek) olarak da savaşmamız, yine din üzerinden de bir savaş yürütmemiz gerekir’’ dediler. AKP’nin iktidara geldiği günden itibaren ağırlık verdiği husus bu oldu. Yani Kürtleri askeri olarak yenemeyeceklerini anladılar ve diğer toplumsal değerlere karşı harekete geçtiler. Bizler de ulusal kültür, dil ve toplumsal değerleri koruyup geliştirmede zayıf kaldık. O açıdan AKP iktidarı döneminde özellikle hedef Kürt toplumu oldu. Yani toplumsallık, aile, kişi ve dili hedefleyerek, toplumsallığı darbelemeyi amaçlıyorlar. Bu değerlere darbe vurulduğunda o toplum zayıflar. Son yıllarda hedef belirledikleri politika bu ve birçok yönüyle yürütülüyor.
Türk devletinin Kürdistan’daki tek umudu Kürtlerin birlik olmamasıdır. Aşiretler, aileler arasındaki çelişkileri körüklüyorlar. Hedefleri özelde gençlerdir. Cemil Çiçek “Nijerya halkına Türkçe öğrettik ama Hakkari’ye öğretemedik” dedi. İktidara gelen her hükümet ben eriteceğim, dedi. Kürdistan’da iki şeyde kusurda bulunmuyorlar; biri okul, diğeri karakol yapımı! Kürtleri ve Kürt gençlerini öldürmek için karakol yapıyor, Kürt çocuklarını Türkleştirmek için okul açıyorlar. Dershaneler yoluyla da Kürt gençlerini asimile ediyorlar. Özellikle Fethullah Gülen’in Kürdistan’daki dershaneleri bunu amaçlıyor. Din ve iyi bir okul okuma adı altında Kürt insanını kendi toplumsal değerlerinden, Kürtlüklerinden koparıyorlar. Orada insanlarımızı polis yapıyor, devlet adamı haline getiriyor ve ajanlaştırıyorlar. Kötü işlere bulaştırıyorlar. Çocukları kendi özünden çıkarıp, deyim yerindeyse ‘devşiriyorlar’ ve böylece Kürt gençleri kendi karşıtları haline getiriliyor.

Bu politika Kürdistan’ın genelinde mi uygulanıyor? Öncelikli olarak seçilen bölgeler var mı?

AKP’nin hedeflediği toplumsallıktır. Kürt çocuklarını tarihlerinden kimliklerinden koparma Kürtlüğü öldürme gibi uzun vadeli hedefleri var. Bir de kısa vadeli askeri hedefler var. Hangi bölgelerde Kürt mücadelesi, örgütlülüğü ve ulusal bilinç geliştiyse orası öncelikli hedefleniyor. Mücadelenin, serhildanların öncülüğünü yapan merkezler hedeflenmekte. Örneğin, şimdi Colemêrg (Hakkari) ve Gever (Yüksekova) onlar için birinci hedeftir. Neden? Çünkü son yıllarda Colemêrg ve Gever serhildanlara öncülük etmiştir. En eylemci ve önde olan bölge burasıdır. Yine Şırnak, Botan bölgesi, Cizre, Silopi,  Batman, Amed öncelikli hedef seçilen bölgeler arasında. Genel olarak Kürdistan’da bu politikalar yürütülse de mücadelenin geliştiği, halkımızın ayaklandığı ve serhildanlara öncülük ettiği bölgelerdir özel olarak belirleniyor.

Bu yöntemler, daha önceki yıllarda var mıydı yoksa AKP iktidarıyla mı yaygınlaştırıldı?

Askeri olarak bizi tasfiye etmek için birçok yöntem denediler. Ama bunların hiçbiri sonuç vermedi. Bu uygulamalar aksine Kürdistan halkında duyarlılık yarattı, Kürt halkının kendi özüne dönmesine, tarihi hakkında bilinçlenmesine neden olurken, mücadeleye sevk etti. AKP bunu farketti ve bu siyasetin sonuç almadığını, ters etki yaptığını gördü. O açıdan amacı aynı olsa da siyasetini değiştirdi. Yöntemlerini değiştirerek, politikalarına devam etti. Türk devleti hareketimize yönelik saldırılarında yöntem değişikliklerine gitti. Geçmişte Kürdistan’da uyguladıkları o klasik ajanlık deşifre oldu, etkisizleştirildi. Şimdi koruculuğun da bir etkisi kalmadı. Eskiden mahallelerdeki ajanların kim olduğu belliydi ama şimdi onların bir etkileri yok. Günümüzde daha incelikli bir istihbarat ağını devreye koymak istiyorlar. Onlara bilgi verecekleri bizim ortamımızdan seçiyorlar. Bunun için özellikle yurtsever çevrelere, gerilla ailelerine, şehit arkadaşların ailelerine yöneldiler. Bununla iki şeyi hedefliyorlar. Birincisi; intikam alıyorlar. Yani bir gerilla ailesi, yurtsever bir aile mücadele içerisinde aktif ise ahlaki ve toplumsal olarak o aileye bir darbe vuruyor, bu şekilde intikam alıp, o aileyi düşürmek istiyorlar. İkincisi; o aile yoluyla bizim hakkımızda bilgi toplamak istiyorlar. Bazılarını düşürerek, devlete ajanlık yapmaya zorluyorlar. Bu siyasete ağırlık vermelerinin nedeni budur.

En çok hangi merkezler kullanılıyor, kimler öncülük ediyor?

Kürdistan’da ağırlıklı olarak gençlerin, özelde genç kadınların hedef alındığı bu politikalar Emniyet eliyle yürütülüyor. Özelde dershane ve Fethullah Gülen’e bağlı yerler gençlerin düşürüldüğü ve ajanlaştırıldığı merkezler. Birçok insan eğitim için çocuklarını buralara göndererek, orada iyi dersler verildiğini düşünüyor. Bazı aileler ‘’Çocuklarımız oraya giderlerse yoldan çıkmazlar’’ anlayışıyla çoçuklarını buralara göndermeyi tercih ediyor. Bazı aileler de yoksul oldukları için çocuklarını bu okul veya dershanelere gönderiyorlar. Aileler çocuklarına karşı devreye konulan bu politikalar hakkında ne yazık ki bilgi sahibi değil.
Yatılı okullar da bu uygulamanın en aktif olduğu, çocukların, gençlerin düşürülüşlerinde temel yerlerdendir. Bir diğer yer de özel okullardır. Örneğin Hakkari’de Kız Meslek Liseleri açılmış durumda. Bu tür yerler esas ajanlaştırma merkezleri konumunda. Şırnak’ta da böyle bir yer var. Ajanlaştırmayı böyle yerlerde yapıyorlar. Emniyette bu iş için belirlenenler, öğretmen, müdür adı altında bu işleri yapıyor. Kürt ailelerinin çocuklarını bu tür yerlere gitmeleri için teşvik ediyorlar. Ayrıca onlara bağlı çeteler, şebekeler mevcut. Birbirlerinden ayrı gibi görünseler de hepsi polisle bağlantılı. Aralarında Dumanlar var, Sadullah Kıskan var. Anlatanlar, çetenin başı olduğunu belirtiyor.

Nasıl bir yöntem kullanıyor ve Kürt gençlerini nasıl etkiliyorlar?

Bu uygulamanın mağdurları farklı yöntemlerin yürütüldüğünü dile getiriyor. Örneğin ilk aşamada çok denenen bir yöntem şu; bazı gençler duygusal ilişkilerle bu ağa çekiliyor. Öğrencilere arkadaşlık teklif ediliyor. O genç karşıdakinin kendisini sevdiğini düşünüyor. İlişki geliştirilmeye çalışıyorlar, ardından kamera görüntüleri çekilerek, gençlere karşı şantaj olarak kullanıyorlar. Özellikle kadınlara karşı bu yöntem çok kullanılıyor. “Eğer bundan böyle bize çalışmazsan, kameraya çektiğimiz bu görüntüleri internete vereceğiz. Ailen toplum içerisinde teşhir olacak, dolayısıyla ailen seni öldürecek” deniliyor. Bu tür tehditlerle gençler o ağın içerisine çekiliyor ve sonrasında içinden çıkamaz duruma geliyorlar. İkinci aşamada ise bu gençleri fuhuş bataklığına düşürüyorlar. Daha sonra da onu polise teslim ediyorlar. Bu işin içerisine giren genç kadınlar  artık bu ağdan çıkamaz hale geliyorlar. Toplumsal ve ailevi kaygılarla bunu kimseye anlatamıyorlar. Ardından bu gençleri ajanlaştırıyorlar. Hem o yurtsever aileden intikam alıyor, hem de o genç yoluyla aile ve Kürt mücadelesinin çalışmaları hakkında istihbarat bilgileri topluyorlar. Örneğin Hakkari’de bir genç kız vardı. Ailesi çok yurtseverdi. O aile kızlarının bu durumundan haberdar değildi. Bir süre sonra babası hakkında bile düşmana bilgi veriyor.

Sadece genç kadınlar mı seçiliyor?

Genç erkeklere de benzer yöntemleri uyguluyorlar. Colemêrg, Şırnak, Batman gibi yerlerde birçok polis, öğretmen kılığına giriyor. Bunların çoğu kadın öğretmenler. Şehirlerde, köylerde çocuklara ders veriyorlar ya da başka işler yapıyorlar ama bunlar polistirler. Bir erkeği veya aileyi hedef alarak, bir şekilde onlara ulaşıyorlar. Onların zayıflıklarıyla oynayarak, düşürüyorlar. Aynı biçimde onları da ilişkiye çekiyor sonra kameraya çekerek kirli ağ içerisine dahil ediyorlar. Sözde AKP ve Fethullah Gülen din ve İslami değerler adı altında hareket ediyor. Oysa ki Kürdistan’da uyguladıklarının İslam dini ve onun ahlakıyla hiçbir alakası yok.
Örneğin Batman gibi yerlerde kadın intiharları çok yoğun yaşanıyor. Eğer iyi bir araştırma yapılırsa Batman’da özellikle genç kadınların intihar sebebinin altında polislerin bu faaliyetlerinin yattığı görülecektir. Yani polisle bağlantılı bir Kürt erkeğiyle o kızı düşürüyorlar, daha sonra kötü işlere bulaştırarak, daha başka kötü işlere bulaştırma zorunluluğu içerisine çekiyorlar. Bu kızların çoğu girdikleri bu duruma tahammül edemiyor, ailelerine de söyleyemiyorlar, intihar ediyorlar.
AKP Hükümeti döneminde Kürt diline, toplumsallığına ve ailelere dönük geliştirilen tahribatlar hiçbir hükümet döneminde gerçekleştirilmemiştir. Zaten amaç, Kürtleri eritip, toplumsallığından çıkarmaktır. Bu planı çok uzun vadeli, planlı yürütüyor. Devlet aileleri hedef alıp, aile ilişkilerini bozuyor. Bizim ailelerimiz de sorumlu davranmıyorlar. Birçok ailemiz çocuklarını iyi terbiye etmiyor, onlara yol göstermiyor. Kürdistan’daki birçok aile çok fazla çocuk dünyaya getiriyorlar ama bu çocukları devlete teslim ediyorlar. Bir aile çocuğunu okula, devlete teslim ediyorsa, yatılı okullara gönderip, asimilasyona tabi tutulmasını bekleyip Fethullahçıların dershanelerine gönderiyorsa bu kuzuyu kurda teslim etmek olur.

Toplumun, ailelerin bunda sorumluluğu yok mu?

Bazı aileler ‘çocuklarımız takip etmesinler etkilenip gidip gerillaya katılırlar’ diye Kürt kanallarını bile izletmiyorlar. Ama çocukları gidip kötü alışkanlıklar, ahlak dışı şeyler içerisine girip örf-adetlerimize ters düşüyorlar. Ailenin, anne-babaların burada çok büyük bir sorumluluğu var.
Bunun için gençlik kurumları, kadın hareketleri, diğer toplumsal kurumlar toplum içerisinde bir bilinç oluşturlmalı, seminerler verilmeli, toplantılar yapılmalı ve bir duyarlılık geliştirilmelidir. Bu yönlü savunma mekanizması oluşturmalı, devletin bu özel savaş politikalarına karşı durulmalıdır. Bunun zayıf olduğunu kabullenmemiz gerekir. Özellikle toplumsal açıdan sivil toplum örgütleri, gerek gençlik kurumları, gerekirse öğrenciler arasındaki kurumlar olsun bir zayıflık var. Gençler içerisinde arayış bakımından zayıflıklar var, sistem yaşamının etkisi altına girebiliyorlar. Kapitalist sistem gençleri, çocukları daha çocuk yaştayken teslim alarak, toplumsallığından koparmak istiyor.
Ailenin rolü çok büyüktür. Aileler çocuklarını yetiştirmekte mükelleftirler. Kürdistan’daki her yurtsever Kürt ailesi büyük bir sorumlulukla çocuklarına sahip çıkmalıdır. Çocuklarını bu devletin kurumlarına teslim etmemelidir. Bir Kürt ailesi nasıl Türk eğitim sisteminin müdürlerine inanacak? Nasıl, Fethullahçıların dershanelerine inanacak? Yani onlar Kürtleri çok mu seviyorlar da “çocuklarınızı okutacağız” diyorlar? Onlar, Kürtleri eritme amacıyla yapıyorlar. Hitler nasıl ki Yahudi çocuklarına uygulamalarda bulunduysa şimdi de Fethullah’ın okullarının eliyle ve devletin polis okullarının yoluyla Kürt çocuklarına böyle yaklaşıyorlar. Onun için aileler çocuklarını bu düşmanlar karşısında korumalıdır. Çocuklarını eğitmeli, çevrelerini ve ilişkilerini takip etmelidir. 13-14 yaşlarındaki çocukları fuhuş içerisine koyup ajanlaştırıyorlarsa bu anne ve babaların sorumluluğudur. Bunun görülmesi gerekiyor.

Sivil toplum örgütleri, gençlik kurumları…

Sivil toplum örgütleri, özellikle gençlik kurumları kendilerini daha güçlü ve geniş bir örgütlülüğe kavuşturmalıdırlar. İster okulda olsun, ister sokaklarda olsun ajanlar ve “toplumun serserileri” denilenler gençler içerisinde teşhir edilmeli, bu çete grupları etkisizleştirmelidirler. Bunlara yönelik duyarlılık yaratmalıdırlar. Her genç, her Kürt genci, kızı-erkeği de kendisini korumalıdır. Eğer devletin bir kurumu kendisine bir teklifte bulunuyorsa şüpheye girmeli ve bu devlet beni sevmiyor, neden bana bu teklifi yapıyor, diye sormalıdır. Gençlerimiz bu konuda bilinç sahibi olmalıdırlar. Tarih konusunda kendilerini bilinçlendirmelidirler. Türk devletinin gerçeğini bilmelidirler. Türk devleti sadece askeriyle, tankı-topuyla bize yönelmiyor, öldürmüyor; Türk devleti okullarıyla, öğretmenleriyle, dershaneleriyle en büyük öldürmeyi, en büyük soykırımı gerçekleştiriyor. Onun için Kürt gençleri bu konuda duyarlı olmalıdırlar. Özellikle Şırnak, Colemerg, Batman, Amed gibi yerlerde gençler arkadaşlık ilişkileri konusunda duyarlı olmalıdır. Kimseye “gelin biz sizi ajan yapacağız” demiyorlar. Kimseye “gelin kötü işlere katılın” demiyorlar. Arkadaşlık adı altında adım adım düşürüyorlar. Bunun için gençler teklif yapanlar karşısında tedbirli olmalı, yurtsever demokrat kurumlar içerisinde yer almalı, onların etrafında toplanmalıdırlar. Kürt gençlerinin alacakları en büyük tedbir kendilerini örgütsüz bırakmamalarıdır.
Türk devletinin bu özel savaşını boşa çıkarmak için Kürt medyasına büyük bir rol düşüyor. Bu devlet sadece askeri ve siyasi olarak üzerimize gelmiyor, onların en büyük ve tehlikeli saldırıları kültürel ve toplumsal ilişkiler konusundaki saldırılardır. O açıdan bu politikanın gerçeğini deşifre etmeli, Kürt insanında, Kürt ailelerinde ve Kürt gençlerinde bir bilinç geliştirmeli, bir duyarlılık yaratmalıdırlar. Bunları yaptığımızda o zaman Türk devletinin AKP eliyle geliştirdiği bu özel ve kirli savaşı, bu insanlık dışı düşmanlık savaşını boşa çıkarmış oluruz.

Bu şekilde düşürülen gençleri gerillaya niye gönderiyorlar?

Colemêrg, Van, Şırnak, Urfa ve Amed’de bu şekilde Kürt gençlerinden bazılarını düşürmüşlerdir. Belki o insanların çoğu yurtsever ailelerden geliyorlar ama kendi ailelerinin ve halkının düşmanı haline getiriliyorlar. Daha sonra da gerilla saflarına gönderiliyorlar. Yani Türk devleti o genci belki fiziki olarak öldürmemiştir ama bir insan olarak insanlığından çıkarıp, öldürmüştür. “Gerillaya git, yönetimden birini öldürürsen iyidir, bunu yapamasan da zarar ver” diyorlar. Eğer bunu yaparlarsa harekete bir darbe vurmuş olurlar, eğer yapamayıp deşifre oluyorsa da zaten bir Kürt genci olduğu için belki gerillanın eliyle cezalandırılır, diyorlar. Sonuçta yine zarar görecek olan Kürtler oluyor. 2005-2006 yıllarında da bazılarını göndermişlerdi. Bu son yıllarda da özellikle hareketimizin yönetimini hedeflemek için birçok kişiyi gönderdiler. Ancak PKK ve gerilla yaşamı içerisinde deşifre oldular. Kendileri bu işe nasıl bulaştıklarını anlatıyorlar. Hangi zayıflıklarının onları bu noktaya getirdiğini, düşmanın onlarla nasıl oynadığını itiraf ediyorlar. İçimize nasıl ve hangi amaçlarla gönderildiklerini de söylüyorlar. Buraya geldiklerinde PKK yaşamını, ahlakını, insanlığını görüyorlar. Dolayısıyla bunlar karşısında tahammül edemeyip itiraf ediyorlar. Önderlik “bir insanın tek bir saç teli bile kalmışsa o insanı kurtarmamız gerekir” diyor. Hareketimizin yaklaşımı da bu şekildedir. Sonuç itibarıyla bir Kürt gencidir ve düşmanın tuzağına düşmüştür. O gençleri bu kötülüklerden kurtarmak bizim görevimizdir.
Kürt aileleri, anne ve babalar çocuklarına karşı duyarlı olmalı ve sorumlu davranmalıdırlar. Eğer biz bu çocukların anne ve babalarıysak, yurtsever ve dindar bir aileysek o zaman çocuklarımızı doğru temellerde yetiştirmeli, onlara ulusal bilinç vermeliyiz. Bu devletin kurumlarından umut bekleyerek, çocuklarınızı onlara teslim etmeyin!

ANF/BEHDİNAN


paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.