Çözüm paketlere sığdırılamaz

Dilan Kunt Ayan

Dilan Kunt Ayan

  • DEM Parti Milletvekili Dilan Kunt Ayan, “Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesiyle ilgili yapılacak yasama faaliyetleri hiçbir şekilde paketlere sığdırılamaz, köklü değişiklikler lazım” dedi. 

Siyasi tutsakların “Toplum için tehlike oluşturabilir” gerekçesiyle tahliye edilmemesini eleştiren DEM Parti Milletvekili Zülküf Uçar, siyasi tutsakların toplum için risk değil, güvence, aynı zamanda demokratik toplum inşasının doğal öncüleri olduğunu söyledi.

Kamuoyunda 10. Yargı Paketi olarak bilinen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi. İnternet düzenlemeleri ve çocuk tutuklulara dair maddelerin de olduğu 8 madde, partilerin uzlaşmasıyla metinden çıkarıldı. 

Teklifin kabul edilmesinin ardından söz alan HDK Eşsözcüsü ve DEM Parti Erzirom Milletvekili Meral Danış Beştaş, mevcut infaz paketinin, barış ve demokratik toplum süreci anlamında kurucu bir metin olmadığın söyledi. Beştaş, "Toplumsal adaleti sağlamak değil, siyasi gerekçelerle belirli kesimlerin cezaevinden çıkışı engellenmek isteniyor" dedi. "İnfazda eşitlik" istediklerini, kimsenin ayrıcalık talebinin olmadığını belirten Beştaş, "Barışa her geçen gün daha fazla yaklaştığımız bugünlerde böylesi bir yasal düzenleme verilecek önergelerle düzeltilebilir. Çabamız buna dönüktür, bu mümkün" şeklinde konuştu. 

Neden ayrımcılıkta ısrar?

Beştaş, kabulden önceki konuşmasında da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısına işaret ederek, çağrıdan sonra başlayan sürecin, “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” olduğunu hatırlattı. Bu paketin sürecin ruhuna uygun bir metin olmadığını ifade eden Meral Danış Beştaş, “Toplum, 'mademki hukukun üstünlüğü, mademki barış, mademki demokrasi, demokratik toplum, bu ayırımcılıkta neden bir ısrar var?' diye soruyor" dedi. 

1921 Anayasa’sına ve o dönemlerde çıkarılan 18 maddelik 'Kürt Reform Tasarısı’nı hatırlatan Meral Danış Beştaş, şöyle devam etti: “373 milletvekili bunu kabul ediyor, ret oyu 64. Kayıtlara geçen bir diğer vakada İngiliz Büyükelçisi Horace Rumbold, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a Kürdistan yönetimine dair anayasa önerisinin kabul edildiğini rapor ediyor. Tüm bunlar arşivlerde. Meclis arşivlerinden anlatıyorum. Birinci Meclis bu meseleyi son derece demokratik bir düzlemde gündeme getirmiş, üzerine mesai harcamış ve nihayete erdirmiş. Sadece iki örnek vereceğim: Resmî dil Türkçedir ancak okullarda Kürtçe kullanılabilir, Kürt meclisi hukuk ve tıp fakülteli bir üniversite kurar gibi çok sayıda madde de var orada. Bugün ise Kürt diline, Kürtçeye karşı yaklaşımı hepimiz biliyoruz, burada da iki kelime kullanamıyoruz, mikrofonlar kapatılıyor.” 

Kürt karşıtlığı sürüyor

O dönemdeki Meclis'in bugünden daha ileri bir bakış açısına sahip olduğunu savunan Beştaş, şunları söyledi: "O dönemdeki tartışmaların konuşulması bile neredeyse yasaklanacak hâle gelmiş. Şimdi, niye TMK hariç, niye ya? Çünkü TMK, Kürtlere karşı hazırlanmış bir yasa, Kürt'e yaklaşım TMK'de vücut buluyor. Bu Kürt karşıtı bir yasa aslında ve her yerde, bütün kanunlarda bu ayırımcılık devam ediyor. Yıllarca kaldırılması talep edilen TMK, ayırımcılık açısından temel bir kanun olarak duruyor ve bir araç olarak kullanılıyor. İki-üç maddeyle meselenin çözülemeyeceğini biliyoruz ama bu konuda demokratik bir yaklaşım, eşitlikçi bir yaklaşım, adil bir yaklaşım olması gerektiği konusunda da bu Meclis'in uzlaşması gerekiyor. Burada, konuşurken bile halen sağ taraftan ‘terörist’ sesleri gelmeye devam ediyor. ‘İnfazda eşitlik’ diyoruz, ayrıcalık talebi yok kimsenin. Kürtler için adalet olmasın diye yasa çıkarılmaz ya!”

Paketten 'hiç' çıktı

Meral Danış Beştaş’tan sonra DEM Parti Riha Milletvekilli Dilan Kunt Ayan söz aldı. Dilan Kunt Ayan, halkın taleplerini dile getirdiklerini ancak dikkate alınmadığını söyledi. Dilan Kunt Ayan, “Milyonlarca insanın beklentisi olan bu paketten koca bir ‘hiç’ çıktı diyebiliriz. Nur topu gibi yeni sorunlar, yeni eşitsizlikler ve yeni mağduriyetler doğuruldu. Elde bir sürü hayal kırıklığı var” dedi.

Köklü değişiklik gerekli

Kürt Halk Önderi'nin çağrısından sonra PKK kongresinin yarattığı yankının, sadece bir siyasi gelişme değil, halkta büyüyen bir umudun sesi olduğunu kaydeden Dilan Kunt Ayan, şunları dile getirdi: "Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesiyle ilgili yapılacak yasama faaliyetleri, hiçbir şekilde paketlere sığdırılamaz, paketler içerisinde getirilerek yapılamaz; köklü bir değişiklikle ancak yapılabilir. Bu paketler içerisindeki önemi nedir? Halkın bu süreci olan inancıdır, halkın bu süreci olan güvenidir. Aslında bu durumun toplumsal ulaşabilmesi için tam da elimizi böylesi doneler var. İnsanlar yani Türkiye halkına dönüp şunu diyebilecek: ‘Evet, artık Türkiye'de eşitlikçi yasalar yapılmaya başlandı. Evet, artık Türkiye'de barışçıl bir yasa tartışabiliyoruz, hukuki gerekçeleri tartışabiliyoruz’ diyebilecek. Biz bu pakette bunu görebildik mi? Maalesef göremedik. O yüzden bundan sonraki geleceklerle birlikte, sürecin ruhuna uygun paketler olması gerektiğini ifade ediyoruz.”

Siyasi tutsaklar doğal öncülerdir

Wan Milletvekili Zülküf Uçar ise Türkiye’de hukuk ve demokrasiye yönelik atılacak her adımın devletin kuruluş kodlarına doğru gittiğini söyledi. “İnkar”, “imha” ve “baskı” üzerinden yükselen bir siyasi hakimiyet tarzının olduğunu ifade eden Uçar, “Demokrasi adımları, eşitlik tesisi, özgürlüklere alan açma hamleleri ancak bu mirası reddetmekle başlar. Kardeşlik, eşitlik, özgürlükler lehine adımlar gibi vaatlerin söylendiği bir süreçte getirilen bu kanun teklifi, maalesef aynı mirasın izlerini taşıyor” dedi. Pakete ayrımcılık, tahakküm ve toplumsal taleplerin reddinin hakim olduğuna dikkat çeken Uçar, şunları vurguladı: "Türkiye, kuruluşundan bu yana tedbir devleti anlayışıyla hukuk üretmiş ve uygulamıştır. Norm devleti ise ya ayırımcı olmuş ya da tedbir devlet karşısında zayıf kalmıştır. Toplumsal sorunların çözümü bu sebeple ya hukuk dışı yöntemlere havale edilmiş ya da ayrımcı kurallar hukukun esası haline gelmiştir. Bu anlayış gereği, kuruluşundan bu yana Kürt halkı, Aleviler, kadınlar, emekçiler ve daha birçok kesim hukukun koruma alanından dışlanmıştır; birçok kanunda olduğu gibi eldeki teklif de bunu yansıtmaktadır. Açık söylüyoruz; hukuku cezalandırmayla inşa edemezsiniz. Devletin toplum karşısında tek vasfı terbiye etme, disipline etme ve yaptırımla baskı altında tutma olmamalıdır.” 

Hastanın milliyeti var!

Öncelikle hastalık ya da engellilik nedeniyle konutta infaz imkanı öngörülen tutsakların cezaevinde tek başına kalamayacağının ATK raporuyla kesinleşmesi şartının getirildiğine şiaret eden Uçar, şöyle konuştu: "Devamında bu haktan faydalanma imkanı daha da zorlaştırılıyor ve bu kez mahpusların toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağının değerlendirilmesi şartı getiriliyor. Zaten sağlık ve yaşam hakkı bakımından cezaevinde kalamayacağına dair rapor verilen birinin, bir mahpusun toplum için güvenlik tehlikesi oluşturabileceğine dair bir düzenlemenin bu teklife konulmasındaki mantığı nedir? Bunu iktidarınızın anlatması lazım. Tek başına yaşamını idame ettiremeyecek olan birine toplum açısından tehlikeli bir mahpus, tehlikeli bir birey bakışını ortaya koyan bu yaklaşımdan vazgeçmek lazım. 

Toplum için risk değil, güvence

Ağırlaştırılmış müebbet hapis suçlarını istisna kapsamına almış. Hastanın Türk'ü, Kürt'ü maalesef ki var; hastanın ırkı, sınıfı, cinsiyeti de maalesef ki var. Bu pakette açıkça yine yansıtılmış. Tekrar soralım: Toplumsal güvenliğe tehlike oluşturma ölçütünü kim belirleyecek? Genelde siyasi tutsaklar için kullanılır, bu ‘toplumsal güvenliğe tehlike oluşturma’ hali. Peki, gerçekten toplumsal güvenliğe risk oluşturur mu siyasi tutsaklar? Şöyle ifade edelim: Siyasi tutsaklar toplum için zaten tutsak haldeler. Siyasi tutsaklar zaten toplumsal hassasiyetlerinden dolayı tutsaklar. Toplumun güvenliği, eşitliği ve özgürlüğü için tutsaklar. Toplumu özgürleştirmek için hayatlarını ortaya koyanlar nasıl güvenlik riski oluşturabilir? Siyasi tutsaklar toplum için risk değil, güvencedir.

Siyasi tutsaklar demokratik toplum inşasının doğal öncüleridir. Bu bilinmeli, bu bilinçle hareket edilmelidir. Bakın, toplumda her bir siyasi tutsağın binlerce, milyonlarca karşılığı var. Bugün her biri tahliye edildikten sonra cezaevinin kapısında yüzlerce, binlerce insan karşılıyor. Bu pakette yansıttığınız düzenden artık vazgeçmelisiniz.” ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.