Depremin kayıp çocukları nerede?

Rojbin EKİN yazdı —

  • 25 yıl sonra bile hala izlerine rastlanmayan Gölcük depremi kayıp çocuklarının akametine uğramamaları için Mereş merkezli gerçekleşen depremde kaybolan çocukların izini sürmek ve o çocukları bulmak da bu dönemin en temel görevleri arasında. 

6 Şubat depreminin üzerinden 21 gün geçti. Depremzedeler hala çadır yetersizliği, temiz su ve ihtiyaç yerlerinin olmayışından yakınıyor.

Dünya Sağlık Örgütü ve insan sağlığı uzmanları, depremin gerçekleştiği bölgede insan sağlığının tehdit altında olduğu yönünde uyarılar yapıyor. Acil tedbir alınması yönünde çağrılarda bulunuyor.

Acılarını da omuzlayan insanlar bu koşullarda yaşama tutunmaya, yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Bazıları çoktan terk etmek zorunda kaldı enkaza dönüşen kentini, yerini, yurdunu. Yaşadığı acıdan bir süreliğine uzaklaşmak için de olsa, bunu yapmaya mecbur kaldı insanlar. Çaresizlikten buna zorlandılar. Ama bir türlü gidemeyenleri de var hala. Enkazların başına çadır kurmuşlar, yeniden kalkmayı umut ediyorlar. Başka topraklara yeniden kök salmak o kadar da kolay olmasa gerek. Gidenler için de kalanlar için de hiçbir şey ne eskisi gibi olacak ne de kolay.

6 Şubat depremine felaket dedik çoğu zaman, ya da bizi felaket demeye yönlendirdiler. Oysa ilk günden itibaren adına katliam demek belki daha doğru olacaktı. Çünkü insanlar bile bile ölüme terk edildi. Mevcut hükümet ve devletten kaynaklı yaşanan ihmaller zinciri, yüzbinleri bulan canları kaybetmemize, yaralanmasına ve mağdur hale gelmesine yol açtı. Bu kayıplardan, acılardan sorumlu olanlar var. İstifa etmesi, tutuklanması ve yargılanması gerekenler var. Bu gerçeği sürekli hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız. Bu bir insani sorumluluk aynı zamanda. Bu katliama maruz kalanların haklarını aramak, her koşul altında yanlarında olmak ve seslerini duyurmakla da sorumluyuz.

Peşini bırakamayacağımız birçok şey var. Ama bunlar içerisinde en önemlisi de kaybolan savunmasız çocukların izini sürmek. Medyaya artık her gün kaybolmuş bir çocuğun haberi düşüyor. Gölcük depreminde kaybolup da bir daha izine rastlanmayan çocuklar gerçeğini unutmayanlar, bu konuda sürekli uyarıda bulunuyorlar. Deprem bölgesinden çıkarılan çocukların nereye götürüldüğünü sorgulayan, yetkili kurumları bu konuda görev çağıran açıklamalar yapılıyor. Ortaya çıkan tepkiler ve çağrılardan sonra Türkiye Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 25 Şubat’ta açıklama yapma zorunluluğu hissetti. Bakanlığın açıkladığı verilere göre, enkaz altından çıkarılan refakatçisi olmayan çocuklardan bin 900’ü kayıt altına alınmış. 1817 çocuğun kimliği tespit edilmiş, ama 83 çocuğun ise kimliğinin henüz tespit edilmediği belirtildi. Yine verilen sayı içerisinde yer alan 339 çocuğun ise hastanelerde tedavisinin devam ettiği ifade edildi. Türkiye toplumunun artık büyük çoğunluğu mevcut hükümetin ve ona bağlı bakanlıkların hiçbirinin tam şeffaf ve güven verici olduğuna inanmıyor. Çünkü istismarcı, çünkü katil, çünkü hırsız, çünkü gaspçı…

Türkiye’nin Değişim ve Aktivizm Platformu (Change.org) 24 Şubat günü ‘Afetlerden sonra refakatsiz çocuklara ne olduğu açıklansın’ ismiyle bir kampanya başlatarak, 552 çocuğun ailesine teslim edilmediğini, bunlar arasından ise 213 çocuğun henüz kimliğinin tespit edilmediğini açıkladı.

Deprem bölgelerinde dolaşan plakasız araçlar, başta Diyanet Vakfı, İsmail Ağa Cemaati, İHH, Menzil Tarikatı, Beşir Derneği, Hak İnsani Yardım Derneği gibi çocuk ve kadın haklarını ideolojik yapılanmaları üzerinden yok sayan oluşumların bölgedeki varlığı kaybolan çocuklara dair endişeleri artırıyor. 23 Şubat günü Mereş merkezli depremlerde ebeveynlerini kaybeden dokuz çocuğun, Dîlok’tan Sakarya’ya götürülerek Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olan, ancak çocuk taciz ve tecavüzüyle gündeme gelen İsmail Ağa Cemaatine yakın Sakarya Erenler İlme Hizmet Vakfı tarafından yürütülen Mekke Mescidi Hanife Akın Kuran kursuna yatılı olarak verildikleri açığa çıkmıştı.

Mevcut hükümet tarafından desteklenen bu vakıf ve oluşumların yaptığı ilk icraat, depremin yaşandığı ve özellikle de Alevi Kürt-Arap nüfusunun yoğunluklu olduğu kentlerde kuran kursları açmak oldu. Depremi bu açıdan bir fırsata çevirmekten kaçınmadılar. Bu yolla ideolojik olarak örgütlenmeyi, bölgedeki nüfuslarını artırmayı, ideolojik yapılanmalarına dayanarak çocuk ve kadın hakları ihlalini içeren istismarlarını meşrulaştırmayı amaçlamaktalar. Bu açıdan hem bu tarikat ve oluşumları hem de onları her bakımdan destekleyen mevcut iktidarın bölgedeki pratiklerini takip etmek ve hesap sormak da elzemdir.

Annesi, babası ve diğer kardeşleri depremde yaşamını yitiren 12 yaşındaki Hiranur Tümsavaş ve 18 yaşındaki Elif Kaya da kaybolan çocuklar arasında adı geçenler.

25 yıl sonra bile hala izlerine rastlanmayan Gölcük depremi kayıp çocuklarının akametine uğramamaları için Mereş merkezli gerçekleşen depremde kaybolan çocukların izini sürmek ve o çocukları bulmak da bu dönemin en temel görevleri arasında. Dolayısıyla depremin kayıp çocuklarını aramaktan vazgeçmemeli ve sorumlulardan hesap sormaya devam etmeliyiz.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.