Dersim'in bükülmez çınarı

Dosya Haberleri —

Haydar Işık

Haydar Işık

  • Dersim'in çınarı araştırmacı-yazar Haydar Işık'ı tanıyanlar anlattı: "Dersim, Kürdistan sevdalısıydı. O hakikate ulaşmak için hiç bir engel tanımıyordu. Yol göstericiydi, öğretmendi, herkesin yüreğine dokundu..."

PERVİN YERLİKAYA/FRANKFURT

Dersimli araştırmacı-yazar Haydar Işık, 17 Aralık günü Almanya‘nın Münih kentinde uzun süre mücadele ettiği kanser nedeniyle yaşamını yitirdi. Haydar Işık Münih’teki Maisach’ta toprağa verildi. Muş ve Dersim’de üç yıl köy öğretmenliği, Nazımiye, Nallıhan ve İzmir’de ortaokul öğretmenliği yapan Işık, 1974 yılında Ege Üniversitesi Eczacılık Yüksek Okulu’nu bitirir. Daha sonra Almanya’ya göç eden Işık, özellikle tarih, direniş ve özgürlük eksenli edebiyata yöneldi ve çok sayıda eser yazdı. “Dersimli Memik Ağa”, “Dersim Tertelesi”, “Almanya’da Yitenler”, “Mülteci Munzur”, “Arevik”, “Şafağı Beklemeyeceğiz”, “Xecê’nin Dersim Kefareti”, “Şerkoy’dan Selahaddin Eyyubiye”, “Son Sığınma”, “Bitlis Beyi Abdal Han” kitaplarından bazıları. Işık’ın birçok kitabı ayrıca Almanca'ya çevrilirken, kendisi de birçok kitabın çevirisini yaptı.

Kürdistan dağlarında olurdum

70 yaşındayken Alman polisi tarafından evi basılarak kelepçeli halde mahkemeye çıkarılan Işık, “Terörist” olmakla suçlanır. Bu suçlamaya karşı Işık, mahkemeye, “Devletiniz, Türkiye’ye yardım ederken, direngen Kürtleri terörize ediyor. PKK yasağını sürdürüyor. Bu suretle Türkiye’ye ‘istediğini yapabilirsin’ demek istiyor. Türkiye’de Kürtlere reva görülen baskı ve yasakları burada da sürdürüyor. Genç olsaydım karşınızda değil, Kürdistan dağlarında olurdum” diyor. Işık’ı ve 84 yıllık ömrüne sığdırdığı mücadelesini çocukları ve dostları ile konuştuk.

 Özgür Dersim’e götüreceğiz

Haydar Işık, için Augsburg’daki Cemevinde yapılan anmadaki konuşmasında, “O benim sadece babam değil aynı zamanda hevalimdi” diyen Yüksel Mutlu, dimdik duruyor anma ve cenaze töreninde. Mutlu, “Zere ile İsmail’in oğlu, 5 kız kardeşi ile 10 yaşında yalın ayak çıktığı bu yolculuk burada sonlandı. Onu bu kadar sahiplenmeniz bizi onurlandırdı. Sizlerden tek bir ricamız var; Haydar Işık’ı unutmayın, unutturmayın ve onun mücadelesini sürdürün. Birlikte ona yarışır bir toplum yaratalım. Sözümüz olsun onun kemiklerini Özgür Dersim’e götüreceğiz” diyor.

Bu da benim öğrencim

Anma sonrası bir araya gelme şansı yakaladığımız Yüksel Mutlu, “Onun takdirini kazanmak o kadar da kolay değildi” diyerek bizimle bir anısını şöyle paylaşıyor: “Bir panele beraber davet edilmiştik. Kendisi moderatördü, bende panelist. Bende orada konuşacağım deyince ‘benim olduğum yerde biraz zor’ dedi. Konuşmalar bitince bana söz verdi. Konuşmamı beğenmiş olacak ki ‘bu da benim öğrencim’ dedi.”

Düzgün Baba'dan Teberik...

Işık son yolculuğuna uğurlanırken, Düzgün Baba’dan getirilen Teberik ile toprağa verildi. Yüksel Mutlu, “Düzgün Baba koruyup kollasın şefaatinden eksik bırakmasın diye ziyaretten getirdiğimiz Teberik ile defnettik” dedi. Işık Düzgün Baba’ya daha önce 100 tane ceviz ağacı dikmişti. Korona nedeniyle toprak atılmasına izin verilmeyen defin işleminde Haydar Işık, Gulbang okunmasından sonra çiçeklerle uğurlandı.

Kürdistan sevdalısıydı

Haydar Işık’ı anlatmada kelimelerin kifayetsiz kalacağını söylerken gözleri doluyor oğlu Murat Işık’ın. “Haydar Işık aileyi aşmıştı” diyen oğul Işık, “Dersim, Kürdistan sevdalısıydı. O hakikate ulaşmak için hiç bir engel tanımıyordu. Sadece o hakikate kilitlenmişti. Başka bir şey yoktu hayatında. Bizim de hakikate bağlı olduğumuzu biliyordu ve bize bakınca gözleri parlardı. Bize her zaman ‘eğer bir mücadele var ve siz bunun gerisinde duruyorsanız, siz benim çocuğum olamazsınız’ derdi. Ailesi ya da çocuğu olması fark etmez mücadeleyi neyi gerektiriyorsa bunu yapmayanın onun yanında kıymeti yoktu” diye anlatıyor.

Yol göstericiydi

Haydar Işık 1992 yılında Kürt Demokratik Toplum Merkezi’nde tanışan Morgen Derneği Başkanı Songül Akpınar, onunla birçok projede yer almış. Işık’ı hem baba hem de yoldaş olarak gördüğünü belirten Akpınar, Işık’ın herkesle çok iyi anlaştığını ancak kadınlara ayrı değer verdiğinden söz ediyor. Işık’ın disiplinli biri olduğunu dile getiren Akpınar, “Disiplinli olması nedeniyle onunla aynı projede yer almak zordu. Ama aynı projede yer almanın ayrı bir zevk olduğunu söyleyebilirim” diye belirtiyor. 2011 yılında Almanya’da Kürt ve Süryaniler başta olmak üzere yurt dışından gelen işçilerle ilgili bir projede yer aldıklarından söz eden Akpınar,  bu proje ile işçi olarak gelen Kürtlerin yaşadıklarını ve Türkiye’de yaşanan haksızlıkları, insan hakları ihlallerine işaret etmek istediklerini ifade ediyor.

Öcalan’ın çağrısını unutmadı

Siyasetçi-yazar İmam Canpolat’da, 1996 yılında Haydar Işık ile tanışmış. Zülfikar Dergisi’nde beraber çalışma yürüttüklerini söyleyen ve kendisinden çok şey öğrendiğini vurgulayan Canpolat, “Benim için çok iyi bir destekçiydi. Bir Kürdistan bilgesi ve hafızaydı” diyor. Canpolat, Med TV’de katıldıkları bir programı şöyle anlatıyor: “Canlı yayına Başkan katılarak Kürt aydınlara çağrı yaptı. Hatta Başkan, ‘Haydar hocam olmak üzere Kürdistan edebiyatını bu davayı, fedakarlığı, mücadeleyi yazan romanlar yazmalı. Bunu açığa çıkarmalısınız. Kürdistan özgürlük mücadelesi romanı daha yazılmamıştır’ demişti. Hoca ömrünün sonuna kadar bu çağrıyı unutmadı ve bu kapsamda onlarca çalışma yaptı. Kürdistan’da geliştirilen soykırımı açığa çıkaran romanları etkileyiciydi.” 

Işık büyük izler bıraktı 

Işık’ın, “Dersim Tertelesi”ni Kirmanckî yazmasından çok etkilendiğini söyleyen Canpolat, “Dil konusunda çok hassastı. Bu anlamda çok büyük izler bıraktı. Yeri çok zor doldurulacak birisi. Dersim Tertelesi’ni kendine mesele etmişti ve Dersim’i diğer Kürdistan parçalarından koparmaya çalışanlara da çok öfkeleniyordu. Özellikle ‘biz Kürt değiliz’ diyenlere, kendi ‘Kürtlüğünden vazgeçmişler ve toplumu zehirliyorlar’ diyordu. Bu tür insanlara ve ihanete karşı hoşgörülü değildi. Kürt soykırımını uluslararası alana taşıyan biriydi” diye anlatıyor. 

Öğrettiklerini miras bıraktı 

“Kek Haydar ile eğitim sendikasında 93-94 yılları arasında tanıştım” diyen Bavyera Eyalet Parlamentosu Yeşiller Partisi Milletvekili Gülseren Demirel ise 30 yıllık tanışıklarını ve çalışmalarını bizimle paylaşıyor: “Kendisi ile beraber Diyarbakır’da göçe zorlanan ailelerin çocuklarının yaşadıkları zorlukları hafifletmek için projeler yaptık. Sendikacıydı, yazardı, edebiyatçıydı aydındı. Ama üst kimliği Kürt’tü. Hep ‘Kürtlere nasıl hizmet sunabilirim’ diye düşünüyordu. Kalbi Dersim için yanıyordu. Dersim Katliamı’nın uluslararası arenada gündeme oturması için çok çalışıyordu. Bu bizim ortak paydamızdı. Hoca ile iyi arkadaş olmak için kavga etmeyi iyi bilmek gerekiyordu. İnsana en büyük iltifatı ‘bu namuslu bir Kürt’ derdi." 

Işık’ın kendisi için Bavyera’da Kürtlerin kurumu olduğunu söyleyen Demirel, Işık’tan öğrendiklerinin kendisi için büyük bir miras olduğunu da vurguluyor. 

‘Keşke babam görseydi’

Haydar Işık’ın vefatından itibaren haber için sürekli konuştuğumuz her anı bilgi veren Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) çalışmalarında yer alan Nurcan Can, Haydar Işık ile hastalığının son zamanlarında sık vakit geçirdiklerini söylüyor. Can şöyle devam ediyor: “Hastalığından sonra beni belli belirsiz saatlerde arayıp ‘çocukluğum aklıma geldi. Ölümün yaklaştığını hissediyorum. Hem korkuyorum hem de alışmaya çalışıyorum. Sonra babam geldi aklıma okursan Türkleşirsin, asimile olursun, okuma köyünde kal derdi bana.’ Babası istememiş ama annesi Haydar hocanın okuması için çok destek olmuş. ‘Ben hep okuyup, kendi kültürümü daha iyi tanıtmak istiyorum. Keşke babam bu günleri görseydi’ derdi. Haydar hoca net, birilerine şirin görünmek için ölçülerinden taviz vermezdi. İnsanlara yaklaşımı da bu ölçülere göreydi. Sevgi terazinde kişiler kimliğini, özünü ne kadar sahipleniyorsa, ona göre değer biçerdi.”

Çocuk gibi heyecanlı

Dersim İnşaa Kongresi Eşbaşkanı Ali Çatakçın da 40 yıldır Işık ile beraber çalışma yürütmüş. Çatakçın, Işık’ın kendisi için yaşadığı her anın ayrı bir değeri olduğunu belirtiyor. Çatakçın, “Haydar Hoca toplumu ve bireyi sürekli ileriye götüren bir kişilikti” diyerek, mücadele ve özel anılarının çok fazla olduğunu söylüyor. Kandil’e gittikleri zaman yaptıkları yolculukta Işık’ın bir çocuk gibi heyecanlı olduğunu anlatan Çatakçın, “O dönem ABD, PKK yöneticilerinin mal varlığına el koyma kararı çıkartmıştı.  Bana diyordu ki ‘bu çocuklar bir ulusun kaderini sembolize ediyor. Ve bunların hiçbir şeyi yok. Yaw şu şerefsizlere bak bu adamlar bu dağ başında yaşıyor ne mal varlığı olacak. Düşman olmayan mal varlığını göstererek seni halkına karşı küçük düşürüyor’ derdi. Kandil’de gecelediğimiz yerde 5 santim (cm) kalınlığında süngerler vardı. Akşamdır yönetici arkadaşlara döndü ‘Allah’tan korkun, ABD mal varlıklarınıza el koyuyor. Sizde bizi bu incecik süngerlerde yatıyorsunuz’ dedi” diye aktarıyor.

Gözü karaydı 

Haydar Işık’ın kendisi için birçok anlamı olduğunu ve yaşamında çok belirgin bir yeri olduğunu söyleyen Çatakçın, “Onu en çok belirleyen özellik yaşam dolu bir insandı, şakalaşmayı, gülmesini bilirdi. Yaşamın ciddiyeti karşısında da taviz vermezdi, sözünü sakınmazdı” diyerek şu anısını paylaşıyor; “Almanların bir toplantısına beraber katıldık. CDU’lu milletvekili kürsüye çıkıp ‘PKK marjinaldir, teröristtir’ diye konuştu. Haydar abi söz hakkı alıp kürsüye çıktı ‘senin o terörist dediğin parti benim halkımın kurtuluş mücadelesini veriyor. Ben senin partine terörist dersem ne yaparsın’ diyerek tepki gösterdi. Sorun insanlık, Dersim, Kürdistan ise o hiç bir şeyden çekinmez, bu bana zarar verir diye düşünmezdi.”

Dürüstlüğü severdi

Çatakçın, “Haydar Hoca gerçekçi bir o kadar da şakacı bir insandır. Bir gün beni arayıp ‘Dergo (uzun) biliyorsun ne oldu. Burada bir Dersimli var beni arayıp dedi ki ‘Haydar hoca biliyorsun ben yalan söylemeyi sevmem.’ Dedim tabi ki yalan iyi bir şey değil. ‘Polis ifademi aldı ben senin ve Ali abinin ismini bunlar PKK’nin buradaki alan sorumlularıdır’ dedi ‘ben şimdi ne diyeyim bu adama. Evlerimiz basılırsa haberin olsun’ dedi. Bir şey deme sen ona yalan söylememeyi öğretmişsin” diyor.

Herkesin yüreğine dokunmuş

Işık sadece Kürt halkında değil birçok kişide iz bırakan bir kişilik. Cenazede beraber çalışma yürüttüğü Alman dostları da onu yalnız bırakmadı. Kendileri için büyük bir öğretmeni kaybettiklerini söyleyen dostları, Işık ile tanışmalarını ve çalışmalarını bizimle paylaştı. Haydar Işık’ı 2013 yılında sendika çalışmalarında ve kitaplarıyla tanıdığını söyleyen sendikacı, öğretmen Margot Simoneit, “Haydar benim için bir Kürt savaşçıydı. Kürt davası için hep yeni düşünceler üretiyordu. Bize hep Kürt davasını ve siyasetini geçmişini ve günceli anlatırdı. Anlattıkları bizim takip ettiğimiz basında hiç yer almayan şeylerdi” diyor.

Benim öğretmenimdi

Etimolog (Kökenbilimci) ve sendika üyesi olan Otmar Ehejolzer’in, Işık ile 40 yıllık bir tanışıklığı var. “1980 yıllarında sendika çalıştığım dönemlerde Türk ve Kürtler de yer alıyordu. Bu yüzden Kürt davasını tanıyordum. Haydar Işık bize üye olduğunda o zaman Kürt davasını, Kürt savaşını daha iyi takip edebildik. Dersim Katliamı’nı Işık’ın kitabından öğrendim. O zamana kadar böyle bir katliamın olduğunu bile bilmiyordum. O benim için bir öğretmen ve entelektüel idi” diyerek Işık’tan çok şey öğrendiğini söylüyor. 

İsmi Kobanê’deki okulda yaşayacak

Kobanê Kız Meslek projesinde bir arada olduklarını söyleyen Akpınar, “Öncülüğünü Haydar hocanın yaptığı proje şu an tüm Avrupa’da devam ediyor. Şimdiye kadar 100 bin Euro toplanıldı. Okulun temeli atıldı. Haydar hoca, ‘bu okul bittiğinde yaşar mıyım bilmiyorum ama ismim okula verilsin’ demişti” diyor. Akpınar, Işık’ın anısını yaşatmak için okul bittiğinde ismini vereceklerinin bilgisini bizimle paylaşıyor. Işık’ın ardından bıraktığı vasiyet nedeniyle Almanya’ya defin edildiğini sözlerine ekleyen Akpınar, “Türkiye’de cenazeler yerinden kaldırılıyor başka yerlere gömülüyor. Cenazelerimize bile tahammülleri yok. Bu sebeple Haydar Işık’da, ‘beni buraya gömün. O topraklara götürmeyin’ dedi. Halbuki kendi topraklarına aşıktı. O kadar da özlem çekiyordu” diye anlatıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.