Dêrsim’de ‘bizden’ olmayanlara oy yok!

Haberleri —

Dêrsim’de kıyasıya bir seçim mücadelesi sürmektedir. Aslında bu seçim 1938’te gerçekleştirilen fiziki soykırımı kültürel soykırımla tamamlamak isteyenlerle Dêrsim kimliği, dili, kültürü ve inancını yaşatmak isteyenler arasında geçecektir. CHP’nin kazanması kültürel soykırımcı zihniyetin, BDP’nin kazanması ise Dêrsim’i kendi kimliği, dili, kültürü ve inancıyla yaşatma isteğini ifade edecektir. Bu düzeyde tarihsel anlamı vardır. Nasıl ki Kürdistan'ın diğer bölgelerinde AKP'nin kazanması kültürel soykırımcı sömürgeciliğin kazanmasıysa, Dêrsim’de CHP’nin kazanması da aynıdır. Kürdistan'da AKP ne ise Dêrsim’de CHP odur. CHP Kürdistan'ın AKP’sidir.
CHP zihniyetine göre Seyit Rıza cahil bir insandı ve devlete isyan etti. Bu nedenle Dêrsim’de katliamlar oldu. CHP bu zihniyetini 1938 sonrası yetişen bazı Dêrsimlilere kabul ettirmiştir. Özellikle okuyan bir kısım Dêrsimli'ye bu tezi benimsetmiştir. Kamer Genç gibiler de bu tezi savunan Dêrsimlilerin başında gelmektedir. Zaten bu nedenle Kenan Evren’in Meclisine girmiş, DYP’den Meclis Başkan Vekili olmuştur. Bu nedenle 30 yıldır Kamer Genç devlet katında muteberdir. Kamer Genç’in devlet kapısında işleri görülerek Dêrsim içinde etkisini sürdürmesi hep bir derin devlet projesi olmuştur. Yani Kamer Genç devletin Dêrsim’deki beşinci kolu gibi çalışmış ve çalıştırılmıştır. Özellikle de PKK'ye karşı olduğu için devlet katında büyük değer görmüştür.
Ancak Kamer Genç kişiliğinin teşhir olup artık Dêrsimlileri aldatamadığı bir süreçte bu defa Kemal Kılıçdaroğlu Dêrsim’i devlet politikalarına bağlama köprüsü haline gelmiştir. Zaten CHP devletin klasik politikalarını savunan bir partidir. Türk-İslam sentezi aslında CHP iktidarları zamanında Türkiye'ye dayatılmıştır. Ulus-devlet anlayışıyla Kürtlerin başta Dêrsim olmak üzere doğal otonomilerini ortadan kaldırması hedeflenmiştir. Şeyh Sait ve arkadaşlarıyla Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmesi bu otonomileri ortadan kaldırma ve bu temelde kültürel soykırımı sağlamak için gerçekleştirilmiştir.
Dêrsim’de seçim "bizden" denilen Kılıçdaroğlu ile gerçek "bizden" olan BDP eşbaşkanları arasında geçmektedir. Dêrsim’de CHP’li adayın hiçbir kimliği ve kişiliği yoktur. Zaten seçim onunla BDP’li adaylar arasında geçmiyor. Geçen genel seçimlerde "Bizden biri Başbakan olacak" diye propaganda yapılmıştı. Böylece Alevilerin (Kürt-Türk) CHP’ye oy vermesi sağlanmaya çalışılmıştı. Yıllarca ezilmiş, horlanmış Aleviler de bu propagandanın etkisiyle CHP’ye oy vermişlerdi.  "Bizden" kavramı Alevilerde önemli bir kavramdır. CHP Dêrsim’de şimdi de bunu istismar etmektedir. Bu nedenle kim bizdendir, kim bizden değildir kavramını netleştirmek önemlidir. Kılıçdaroğlu yakın zamana kadar "Dêrsimliyim" diyemiyordu. Başta yurtsever demokrat Dêrsimliler olmak üzere demokratlar, devrimciler "Kılıçdaroğlu Dêrsimliyim bile diyemiyor" diye sıkıştırınca, sonunda Dêrsim’de ben Dêrsimliyim demek zorunda kaldı.
Biz olmak Dêrsimliler için gerçek Dêrsimli olmaktır. Bu da hem Kirmançkî kimliğine hem de Alevi kimliğine sahiplenmekle olur. Bu iki kültürü Dêrsim’in temel kültürü olarak kabul etmek gerekir. Kirmançkî ve Alevi kimliğini bırakıp Türkleşmek ve Aleviliği de devletin istediği biçimde anlamak ve yaşamak Dêrsimli olmaktan uzaklaşmaktır. Türk devletinin temel politikası, Türkleştirmek ve Sünnileştirmek olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Bu politikanın anası da, babası da, gerçek savunucusu da CHP’dir. Bu zihniyet ve politika farklılıkları yok etmeyi hedefler. Zaten şu anda Kirmançkî dili yok olmaya yüz tutmuş, Fethullahçılar eliyle de Alevilik devlete yedeklenmeye çalışılmaktadır. Bu tek tipleşmenin içinde yer alanlar Dêrsimlilik anlamında "biz" olabilirler mi? Tabii ki hayır. Biz olmak ancak farklılıkların özgürce yaşam bulduğu yerde gerçekleşir.
"Biz" demek bir toplum gerçeğini ifade eder. "Biz" kavramında toplumsal kimlik ve haklar söz konusudur. Türkiye'de Türklük dışında farklı toplumsal kimlik ve hak tanımayan bir CHP’ye oy vermekle nasıl "bizden" olunabilir? Ya da böyle bir CHP’nin lideri ya da adayı nasıl bizden olur? CHP hala ulus-devlet fetişizmi içindedir. Yerelleri, yani farklı toplulukları ve biz olmak isteyenleri kabul etmiyor. Tek biz vardır, o da Türklüktür, Sünniliktir. Böyle bir partinin genel başkanı "bizden" olamaz. Bu açıdan tüm Dêrsimliler, Alevi Kürtler ve Aleviler "biz" kavramı üzerinde daha gerçekçi durmalıdırlar. Kimin "bizden" olduğu ya da olmadığını bilerek ona göre tutumlarını almalıdırlar.
CHP Kürt ve Alevi inkarcılığı yapan bir parti olarak tarihteki yerini almıştır. Daha sonra laiklik demagojisi altında Alevilerin oyunu alsa da, esas olarak Türk-İslamcı stratejiden vazgeçmiş bir parti değildir. Kürtlüğü ister Kurmancî, ister Kirmançkî konuşsun bitirmeyi hedeflemiştir. Dil sadece bir konuşma aracı değildir, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısıdır. CHP’nin ne Kirmançkîyi ne de Aleviliği özüyle canlandırma politikası vardır. Dêrsim ancak çevresiyle demokratik özerk bir bölge olur ve kendi kendini yönetirse o zaman kimlik, dil, kültür ve inanç olarak asimilasyondan, kültürel soykırımdan kurtulabilir. BDP Dêrsim’in Kirmançkî ve Alevi kimliğiyle bir özerk bölge olmasını savunmaktadır. Dêrsim aslında Bingöl, Elazığ, Erzincan, hatta Sivas’ın bir kısmını kapsayan daha geniş bir coğrafyadır. Devlet bilinçli olarak Dêrsim’i parçalayıp Tunceli adıyla asimilasyon ve kültürel soykırımı hızlandırmıştır. CHP'ye oy vermek, bu soykırıma boyun eğmek, BDP'ye oy vermek ise bu soykırıma karşı çıkarak kendi kimliğiyle yaşamaktır. Gerçek anlamda "biz" olmak ancak BDP ile olur. Çünkü BDP tüm farklı kimlik ve inançların tam özgürlüğünü savunmaktadır.
Eğer bugün Dêrsim’de Kirmançkî ve Alevi kimliğinde bir canlanma olmuşsa bunda BDP belediyelerinin etkisi çok büyüktür. Zaten Seyit Rıza heykelinin yapılması 38 soykırımının Dêrsimlilere yaşattığı travmanın aşılması açısından psikolojik devrim niteliğinde olmuştur. Seyit Rıza’nın heybetli bir heykelle onure edilmesi kadar 38 katliamına verilmiş doğru bir cevap olamaz. Dêrsim’in ve gençliğin geçmişini hatırlaması için Seyit Rıza heykelinin yapılması büyük bir adımdır. Böylece o güne kadar CHP başta olmak üzere devletin Seyit Rıza için yaratmak istediği algı yerle bir edilmiştir.
Seyit Rıza heykeli aslında 38 soykırımına verilmiş anlamlı bir cevaptır. Seyit Rıza’nın heykelinin dikildiği bir yerde CHP’ye oy vermek en başta da Seyit Rıza’nın kemiklerini sızlatır. Seyit Rıza heykeliyle Dêrsim’de herkese bakarken biz olmaktan vazgeçmeden CHP’ye oy verilemez. Seyit Rıza "bizin" sembolüdür. Seyit Rıza biz ise, Kamer Genç, Kılıçdaroğlu ve Hüseyin Aygün "bizden" olamaz.
Eğer "bizden" biri varsa, o da Edibe Şahin’de sembolleşen kimliktir. Hem Kirmançkî kimliğine hem de Aleviliğine sahiplenerek belediye başkanlığı yapmıştır. Biz Kürt değiliz diyerek devlet ağzıyla konuşmamıştır. Şimdi "bizden" olan Edibe Şahin’in yerine "bizden" olan Mehmet Ali Bul ve Nurhayat Altun belediye eşbaşkanlığı adayıdırlar. Bizden olanlara mı oy verilecektir, bizden olmayan, aslını inkar edenlere mi oy verilecektir? 1938 öncesi kimlik bizdendir. 1938 sonrası devletin beyaz soykırımı ve okullarında yetişen kimlikler "bizden" değildir. Dêrsim’de doğup, kimliğini inkar edip Tuncelileşenler bizden değildir. Bu nedenle Dêrsimliler "bizden" olmayanlara oy vermemelidir.
Dêrsim 38’deki resimler göz önündedir. Bu resimlerde Dêrsimlilere neler yapıldığı ortadadır. Bu resimler unutularak yaşanabilir mi? Unutmak en büyük ihanettir denir. "Biz" ve "bizden" olanlar bu resimleri görmezlikten gelemez, unutamaz. Bu resimler geçmişimizi nasıl sahiplenmemiz gerektiğini göstermektedir. Bu resimler bile Dêrsimlilerin nasıl bir duruş ve tutum içinde olması gerektiğini yüzümüze vurmaktadır. Bu Dêrsimlilik unutulacak, ama biz kendimize Dêrsimli diyeceğiz!Bu resimleri gördüğü zaman beyin ve yürekleri isyan edenler "bizdendir". Bu resimleri görüp de öfke duymayanlar, bu zulmü yapanların tek tipleştiren politikasına karşı çıkıp kendi kimliklerinin, inançlarının özerkliğini savunamayanlar bizden olamazlar. 1938’de katliam yapanlar gerici ve barbardılar. Kendi kimliğini ve inancını özgürce yaşamak isteyenler ise gerçek insani değer savunucularıydılar. Dêrsimliler özgür ruhlarıyla ileriydiler, katliamı yapanlar ise zalimlikleriyle geri ve gericiydiler.
Bu seçimlerde Kürdistan'ın diğer yerlerinde AKP, Dêrsim’de ise CHP tabela partisi haline getirilmelidir. Amed’in, Wan’ın, Mardin’in CHP’si AKP’dir, Dêrsim’in AKP’si CHP’dir. Her iki partinin de Kürdistan'daki politikası tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayraktır. Çok tepki çekeceğinden tek dil ve tek din diyemiyorlar. Ancak bu devletin politikasında bu da vardır.
Dêrsim halkı kendi cinslerini tuzağa düşürmek için öten keklik soyluların oyunlarına gelmemelidir. Sahte "bizden" olanları görerek gerçek "bizden" olanlara sahip çıkmalıdır. Özellikle son yıllarda dil, kimlik ve inanç özgürlüğünün dağdaki gerilla ve yerel yönetimlerdeki BDP belediyeleriyle gerçekleştiğini iyi görmelidirler.
Bu vesileyle MKP’lilere de seslenmek istiyoruz. MKP de Dêrsim’de bir kitleye sahiptir. DHF kimliğiyle seçime katılmaktadırlar. MKP Dêrsim’de objektif olarak CHP’nin işine yarayacak bir politika izlememelidir. MKP’nin yeri Devrimci Güç Birliğidir. Devrimci Güç Birliğiyle ittifak tartışmaları yapılması bu gerçeği göstermektedir. MKP mücadele geçmişiyle ters düşemez. Devrimci Güç Birliği tüm devrimciler için bir avantajdır. MKP bu gerçekleri görmelidir. İttifak görüşmeleri karşılıklı eksikliklerden dolayı başarısız kalmış olabilir, bunu gidermek ayrı kalarak olamaz. MKP de Devrimci Güç Birliği adayı etrafında toplanmalıdır. 2000 yılında Dêrsim’de şehit düşen Cafer Cangöz, Aydın Hanbayat ve arkadaşları kesinlikle Devrimci Güç Birliği içinde olmak isterlerdi. Kürt Özgürlük Hareketi bunların anısına saygının gereği de mücadele yürütmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayanların şahadetine bağlılığın gereği mücadeleyi geliştirerek bugünlere gelmiştir. MKP’nin de bu geleneğe sahip çıkan hareketlerle ortak noktada buluşması kadar doğal bir şey olamaz. Bu çerçevede MKP ve onun sempatizanlarına bir daha düşünmeleri çağrısı yapıyoruz. Bu çağrıların büyük bir sorumlulukla dikkate alınacağını düşünüyoruz. Kürt Özgürlük Hareketi de her zaman devrimci sorumlulukla hareket edecektir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.