Dersimliler uyanık olmalı


Dersimin bir yüzü hep kanlı, diğer yüzü ise her daim hüzünlü suskunluktur. Sessizlik ve kimsesizliğin hüznünün çöktüğü 1937/38 tarihinden bu yana soykırımı yaşayan Dersimlilerden arta kalanını konuşturmak bile mümkündü. Oysa bugün Dersim soykırımı üzerine tarihi gerçekler yarım-yamalak da olsa herkesin elinde ve dilinde rant, siyasal çıkar, kazanç malzemesi olmuş.
Dersim’de soykırım; tekçi-ırkçı-ulus-devlet anlayışına karşı özgün ve özgür duruşun sahibi olmak, yaşamlarını kendi özgünlükleri içinde sürdürme iddiasına sahip olmak sebebiyle uygulandı. On yıllar bu soykırım yok sayıldı. Ama bu yalanın perdesini yırtan Kürt Özgürlük Hareketi oldu. Dersim soykırımı yıllar önce Kürt Özgürlük Mücadelesinin basın-yayın organlarında, [görsel-yazınsal medyada] sayısız defa yayınlandı, açığa çıkarıldı. Gün yüzüne çıkan tanıklar, cesaretini kazanıp suskunluklarını bozduklarında, inkarcı medya ve soykırımı uygulayan devlet ricali hala kabul etme niyetinde değildi. Ta ki Kürt Özgürlük Harekatı Dersim Kürt-Alevi soykırımını giderek dünyaya duyurana kadar.
Dersim soykırımını devlet yaptı. Dersim’e uygulanan soykırımın mimarları; Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir’dir. Bu soykırım dünyanın bilgisi dahilinde uygulandı. Dönemin tanıkları ve Dersim Generali imzasıyla İngiltere’ye katliamla ilgili bilgi veren Seyid Rıza adına yazılan mektupla Ceride-i Dersim tarihinin kayıtlarına yazıldı.
Dersim üzerine bugünlerde ahlaksızca tartışmalar yürütülüyor. Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün, partisi CHP’nin ve kurucusu Atatürk’ün katliamın sorumlularından olduğunu Zaman gazetesine açıklaması, yeni tartışma yarattı. CHP dalgalanmaya başladı. Ardından R. Tayyip Erdoğan Dersim katliamını ilişkin yarım ağızla ‘özür’ diledi ve yine sahte gözyaşı akıttı. Devletin yeni sahipleri Gülen-AKP ittifakı, CHP ve Mustafa Kemal, Celal Bayar, Fevzi Çakmak, İnönü, Karabekir’in devamcıları ve Dersim soykırımından sorumlulardır.
Türk Başbakanın ‘özür’ tavrı devleti korumak, Kürtler üzerinde katliamı devam ettirerek haramzade, aslını inkar eden, Kürt-Alevi devşirmelerini yanına alıp anti-Kürt cephesini yeniden onarmaktır. Erdoğan’ın cesareti var ise gidip Dersim’de anıtı dikilen, hala mezar yeri bilinmeyen Seyid Rıza’nın önünde diz çöküp, devlet adına özür diler. Kimyasal silahlarla katledilen Kürt gerillaların görüntüleri devlete sahip olan yeni sahiplerin hala Kürtlerin ve farklı inançların üzerinde yürütülen katliam-soykırımların sürgit devam ettiğinin ispatıdır.
Dersimliler ve Aleviler uyanık olmalı. Devlet yetkilileri, bugün de devam ettirilen soykırımlardan kurtulmak istiyorlarsa, aşağıdaki taleplerimiz kabul edilmelidir:
1- Dersim’in ve diğer yerleşim yerlerinin orijinal isimlerinin iade edilmesi,
2- Pirimiz Seyid Rıza’nın ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması,
3- Dersim’de katledilenlerin anısına soykırım anıtının dikilmesi,
4- Ailelerinden alınan Dersimli çocukların kimlere verildiği, hali hazır da yaşayanların yerlerini açıklanması,
5- Dersim’den gasp edilen, Dersim’e ait tarihi zenginliklerin sahiplerine iade edilmesi,
6- Devlet hazinesine geçirilen Dersim sürgünlerinin arazilerin, malların, taşınmazların, evlerinin iade edilmesi,
7- Alevi inancına sahip olan Dersimlilerin kutsal mekanlarına dokunulmaması,
8- Dersim’de doğa katliamına son verilmesi,
9- Soykırım kabulü ciddiyet ve sorumluluk içinde, basının ve uluslararası gözlemcilerin önünde Türk devleti yöneticileri tarafından açıklanması,
10- Dersim’in kimlik-inancına saygı duyulması.
Yukarıdaki koşullar yerine getirildiğinde samimiyetinize inanırız, aksi durumda hiçbir inandırıcılığınız ve meşrutiyetiniz nazarımızda kabul görmeyecektir. Yaptığınız yarım ağız ‘özürler’ Dersim’in acılarıyla alay etmektir.
Dersim’in onurlu direnişi ve adı üzerinden birileri kendilerine pay çıkarmak istiyor. Yıllardır bu payı yiyen haramzadeler var. Pir Sultan’ın yemediği haram lokmayı, utanmadan midesine indiren Tunceliler var. Birileri de Seyid Rıza olmak istiyor ama darağacını göze almıyor. Ama, Seyid Rıza’nın onurlu torunları hem o ipi göğüslemiştir hem de dedelerinin onurlu mirasının takipçisidir. Pir Sultan der ya: “Şu Ellerin Taşı Bana Hiç Değmez, İlle de Dostun Bir Tek Gülü Yaralar Beni Beni.”
* FEDA Yönetim Kurul Üyesi
