Devletin zorbalığı, halkların yalnızlığı

Rojbin EKİN yazdı —

  • Bu iktidar en büyük halk düşmanıdır. Maskesi düşmüştür. Yüzbinleri bulan can kaybından sorumludur. Meşru değildir, böyle bir durumda iktidarda kalmayı sürdürmesinin tek bir izahı olabilir, o da zorbalık.

Türkiye’deki faşist rejim, depremle birlikte kötülüğün bir sınırının olmadığını/olamayacağını bütün çıplaklığı ve çarpıcılığıyla gösterdi herkese. Çıplaklık diyorum çünkü insan hayatının ne kadar değersiz olduğunu saklama gereği duymuyorlardı, bu değersizliklik bile-isteye gözümüze gözümüze sokuluyordu. Çarpıcılık diyorum çünkü her bir görüntü “bu kadarı da olamaz” dedirten şok silsilelerine yol açıyordu. Enkaz altında-enkaz üstünde canhıraş hayatta kalma mücadelesi veren insanlara yardım edilmiyor, yardım etmek isteyenler engelleniyor, bir çadır-bir çorba çok görülüyor, soğuktan koruyacak bir battaniye dahi verilmiyordu. AFAD denilen AKP yancısı uyduruk kurum, enkaz altından gelen çığlıklara değil, yıkıntılar altında kalan banka kasalarına koşuyordu.

İnsanlar ölülerini gömmek için bile kendi imkanlarıyla kefen peşine düştü. “Hiçbir şey istemiyoruz, kefen istiyoruz kefen!” diye yardım istediler. Çünkü zaten ölüme terk edildiklerini biliyorlardı. Enkaz altında kalan ölülerinin kurda kuşa yem olmaması için günlerce nöbet tuttular.

Hiçbir şey de yapmadı değiller, yine kötülük yaydılar, çirkince ve tehditkarca konuştular. Bildiğimiz ezberlerinden taviz vermediler. Her zamanki gibi kendilerine yakışanı yaptılar. Kayıpları, yıkımı, ihtiyaçları ve yapılması gerekenleri değil, kendilerine söz edenleri not ettiler. Yakınanları, eleştirenleri, tepki gösterenleri not alıyorlarmış, hesap soracaklarmış, yargılayacaklarmış.

Devlet aygıtının bu rüsva hallerine karşın bir de dayanışmayı örenler vardı. Birbirine kardeşlik, dostluk eli uzatanlar, ortak yaşamı savunanlar, insan kalmak, insan olmanın gereğini yerine getirmek dışında hiçbir gayesi olmayanlar vardı. Bu rejimin tükettiği umutları yeniden yeşertmeye çalışıyorlardı. Ona bile tahammülleri yok, izin vermiyorlar. Daha fazla insan hayatı kurtarmak, koordinasyon sağlamak için değil, iktidarının suçlarını örtbas etmek için ilan ettiği OHAL ile dayanışma ve yardımlaşmayı da suç sayıyorlar. Yardım malzemelerine el koyuyorlar, yardım koordinasyon merkezlerine kayyım atıyorlar. İnsanların birbirini kucaklamasına, sarılmasına engel oluyorlar. Nasıl bir düşmanlıksa bu, acılardan sadece çıkar sağlamayı amaçlıyorlar.

İnsanlık değerleri ve vicdanla bağları güçlü olan herkes depremin yaşandığı bölgeye koşarken, seferber olmuş bir halde bu dayanışmayı sürdürmeye çalışırken, bunun da önünü almaya çalışıyorlar. Depremin büyük zarar verdiği kentlere, kasabalara ve köylere dayanışma elini uzatabilmek, yasını paylaşmak ve acısına ortak olmak için kilometrelerce mesafeden yol kat edip gidenler var. Ancak ortada olmayan ve olunca da bu dayanışma ruhuna engel olmaya çalışan bir rejim gerçeği var. Bu iktidar en büyük halk düşmanıdır. Maskesi düşmüştür. Yüzbinleri bulan can kaybından sorumludur. Meşru değildir, böyle bir durumda iktidarda kalmayı sürdürmesinin tek bir izahı olabilir, o da zorbalık.

Deprem kayıplarının daha fazla artmasına neden olan ihmallerden de ‘dış mihrakları’ ve ‘bölücüleri’ sorumlu tutamayacağına göre müteahhitleri, mühendisleri suçluyor. Bazılarını tutukluyor. Oysa onlarla birlikte iş tutan, ihalelerden rant sağlayan kimdi? Bu çarktan beslenen, halkın emeği ve birikimi üzerinden rant sağlayan iktidar ve çevresinin kasalarına koydukları yetmiyormuş gibi halkın acılarıyla da dalga geçiyorlar adeta. İktidar hem onları hem de kendilerini aklamak için bir bağışçılar mizanseni organize etti. Halka ait olanı yardım, destek ve bağış yoluyla halka sunma yalanını da utanmadan seçtiler.  Şüphesiz söyleyecek çok şey var. İsyan edecek, bu iktidarı alaşağı edecek o kadar çok sebep var ki… 

Bugün 15’inci gün. İnsanlar hala yaşadıkları şokun etkisiyle neler kaybettiklerini, yitirdiklerini düşünemeyecek durumda. Ama zaman geçtikçe başlarına nasıl bir facianın geldiğini fark edecekler. Geride kalmışsa bir şeyleri onları bir araya getirmeye, toplamaya çalışacaklar. Deprem öncesi zamana gitmek, kaybettikleri sevdiklerine ait bir eşyanın peşine düşmek isteyecekler. Anılardan, geçmişten geriye kalan ne varsa toplayıp onlara sarılacak ve devam edecekler hayata. Hesap sorma zamanları da olacak elbette. O gün geldiğinde tıpkı bugün gibi yarın da onları yalnız bırakmayacak milyonlar var.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.