Devrim engelleri aşarak büyüyor

Haberleri —

Tatort Kürdistan heyeti içinde yer alan Ercan Ayboğa ve Michael Knapp ile birlikte, Rojava Devrimi’ni yerine görmek, bu heyecana ortak olmak ve sorunlarını anlamak amacıyla, bir ay süren bir yolculuğa çıktık. Rojava gezimizin bir amacı da, devrimi inceleyen bir kitabın altyapısını oluşturmaktı.

Gezimizde bir kez daha gördük ki, Rojava Devrimi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öngördüğü Demokratik Özerklik ekseninde şekilleniyor. Demokratik Toplum Merkezleri ve komünal çalışmalar, tüm dünya devrimcileri için oldukça heyecan verici. Dünya devrimcilerinin hayalini kurduğu eşitlikçi, sömürüsüz ve adil bir dünyanın temelleri Rojava’da atılıyor, diyebilirim. Bu devrim, aynı zamanda tüm Ortadoğu halkları için alternatif bir yaşam sunuyor. Rojava’da başarıya ulaşacak bir devrim, güneşin doğuşu kadar heyecanlı olacak.
Tabii Rojava Devrimi bizi ne kadar heyecanlandırıyorsa, başka birilerini de bir o kadar korkutuyor. Bölgenin gerici ve feodal güçleri ve devletleri, devrimi henüz ana rahmindeyken boğmak istiyor. Devrimin başarısı kendi sonlarını getireceği için, var güçleriyle engellemeye çalışıyor; başarıya ulaşmasını istemiyorlar. Bu güçlerin başında da, kendini bir Kürt partisi olarak lanse eden, destek vermesi gereken yerde köstek olan Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) var. KDP, bölgedeki kapitalistlerin temsilciğine soyunmuş adeta. Kazdığı hendeklerle, kapattığı sınır kapılarıyla ve Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) karşı yürüttüğü kirli politikayla, bunu açıktan açığa yapıyor. Rojava’ya karşı geliştirilen ambargo da KDP eliyle yürütülüyor. Halepçe Katliamı‘nda evlerini, yüreklerini ve tüm maddi-manevi koşullarını Güney Kürdistan halkına açan Rojava insanları, KDP’nin bu tavrını büyük bir ibret ve öfkeyle izliyor.
Rojava’daki ambargo, hayatı tüm yönleriyle olumsuz etkilese de, devrim hızından bir şey kaybetmeden inşa edilmeye devam ediyor. Birçok insan para almadan bütün enerjisini devrim yoluna adamış durumda. Cizîre Kantonu yeraltı ve yerüstü zenginlikleri açısından zengin bir bölge olduğu için, bölgedeki tüm güçlerin gözlerini kamaştırıyor. Rojava’nın petrolünün yüzde 60’ı buradan çıkmasına rağmen ihraç edilemiyor. Bir milyon ton buğday ihraç edilmeyi beklerken, ne yazık ki çürümeye terk edilmiş durumda. Ambargo sonucunda hayat çok pahalılaşmış. Özellikle sağlık gereçleri çok pahalı. Yurtdışından gönderilen yardımların bazıları da IŞİD kontrol noktalarına takılıyor ve çoğu zaman ancak rüşvet karşılığında bırakılıyor.


Türkiye devleti de burada güç sahibi
olmak için İslamcı çeteleri kullanarak otorite kurmaya çalışıyor. İslamcı çeteler, Rojava’yı insansızlaştırmak için korku ve terörizm araçlarını kullanıyor. Sivil halka karşı geliştirilen saldırılar bununla bağlantılı. Kürtlerden boşaltılan yerlere Araplar yerleştirilerek bölge Araplaştırılmak isteniyor. İslamcı çetelere de tüm yardımlar Türkiye ve Arabistan ülkeleri üzerinden gidiyor. Çeteler, talan ettikleri eşyaları Türkiye sınır kapılarından geçirerek satıyorlar.
İşte tüm bunlara rağmen devrim ilerliyor. Devrimden önce esamesi okunmayan, toplumsal yaşamda köleden bile aşağıda bulunan kadın gitmiş, yerine konuşan, tartışan ve hayatın her alanında irade sahibi olan yeni bir kadın profili gelmiş. Gittiğimiz her evde kadınlar bizi karşılıyor, süreci tartışıyor. Yönetim kademelerinde yüzde kırk cins kotası zorunlu. YPJ saflarında yer alan kadınlar, devrimin omurgasını oluşturuyor. Mahallelerde 50 kişilik, ailelerden oluşan komünler mevcut. Komünlerde kadına karşı müthiş bir saygı var. Kadın, eskiden evinde dövüldüğünde kimsenin haberi bile olmaz; o da bir nevi kaderine razı olurmuş. Kurulan komünlerde ise otokontrol sistemi var adeta. Kimsenin kimseye hakaret etmesi bile söz konusu değil.
Rojava’da şekillenen devrimde kadına verilen önem, diğer uluslardan kadınları da etkilemiş. Arap, Çerkez, Alevi, Asuri ve diğer uluslardan insanlar da Öcalan’ı liderleri olarak görüyor. Kadının geldiği nokta da onun felsefesiyle açıklanıyor. 2004’te Rojava’da erkekler tutuklanınca hayatın tüm yükü kadınların omuzlarında kaldı. Rojava’da yürütülen savaşın en ön saflarında da yine kadınlar yer alıyor. Serêkaniyê Belediyesi Eşbaşkanı Arap kökenli bir kadın. Zaten Rojava, sadece Kürtlerin değil, bölgede yaşayan tüm halkların kurtuluş reçetesi. Herkes umudunu bu devrime bağlamış durumda.
Başta da belirttiğim gibi ambargo hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Derîk gibi bir kentte, ancak iki doktor var. Savaş başlar başlamaz, mesleği ve parası olan birçok kişi burayı terk etmiş. Bölgede mühendis, doktor, mimar başta olmak üzere her meslekten insana ihtiyaç var.
Savaşın etkisini her yerde görmek mümkün. Halk bir yandan savaşırken bir yandan da ambargoya karşı direniyor. Alçaklıkla cesaret, korkaklıkla kahramanlar baş başa gidiyor burada. Kürt kızları ve erkekleri, hiçbir çıkar gözetmeden anayurtları için düğüne gider gibi cepheye gidiyorlar. Devrim, ezilenler, azınlıklar ve ötekileştirilenlerin umudu olurken, emperyalistlerin, işbirlikçilerin ve hainlerin uykularını kaçırıyor. Bir annenin de dediği gibi, “Kürt halkı yiyecek bir şey bulamayıp toprağını da yese, ülkesini terk etmeyi düşünmüyor.” Gittiğimiz her yerde, ne var ne yoksa önümüze seriliyor. Yokluk içerisinde dahi bir misafirperverlik örneği ile karşı karşıya kalıyoruz.
Sonunda, Rojava halkının inancını, umudunu ve devrime bağlılığını yüreğimize nakşederek ayrılıyoruz, devrimin topraklarından...

ANJA FLACH /
Hamburg Rojbîn Kadın Meclisi üyesi ve yazar

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.