Dicle, Murat ve Fırat KURUYOR!

Haberleri —

Ekolojist Suna Sümer, Kürdistan’daki AKP iktidarının politikalarının doğaya yansımlarını değerlendirdi. HES, baraj ve kum ocakları nedeniyle son 30 yılın en büyük kuraklığının yaşandığını belirten Sümer, AKP’nin suyu kontrol altına alarak çevre ülkelere karşı yaptırım aracı olarak kullandığını kaydetti. GÜLİSTAN AZAK JINNEWS/AMED Dicle, Murat ve Fırat nehirlerinin HES, baraj ve kum ocakları nedeniyle kuruma aşamasında olduğu uyarısında bulunan ekolojist Suna Sümer, “Bu durum toplumsal ve evrensel bir yıkım yaratacak” dedi. Kürdistan’da, AKP iktidarının politikaları nedeniyle ranta açılan nehirlerin debileri son 30 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Dicle, Murat ve Fırat nehirlerinin üzerine yapılan Hidroelektrik Santralleri (HES), baraj ve kum ocakları, kuraklığın en temel etkeni. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan ekolojist Suna Sümer, Kürdistan’da bulunan nehirlerin son 30 yılın en büyük kuraklığını yaşadığını söyledi. Sümer, bu kuraklığın temel sebebinin ise nehirlerin üzerine kurulan HES, baraj ve kum ocakları olduğunu vurguladı. [caption id="attachment_120946" align="alignleft" width="389"] Suna Sümer[/caption] ‘Su yaptırım aracı olarak kullanılıyor’ HES ve barajların Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) bir parçası olduğunu söyleyen Sümer, “Bu barajlar temelinde her ne kadar enerji ve sulama amacı taşıyor olsa da aslında genel amaç suyun kontrol altına alınması” dedi. Kontrol altına alınan suların ülkelere karşı birer yaptırım aracı olarak kullanıldığını dile getiren Suna Sümer, özellikle Türkiye’nin nehirler üzerinde kurduğu bu projelerin 1980’li yıllara dayandığını kaydetti. ‘Fırat ve Dicle’nin akışı engelleniyor’ Bu projelerin amacının Fırat ve Dicle sularının Suriye ve Irak’a akışını engellemek olduğunu dile getirdi ve buna benzer projelerin dönemin iktidarları Saddam Hüseyin ve Hafız Esad tarafından engellendiğini söyledi. ‘Geri dönüşü olmayan tahribatlar yaratılıyor’ Barajların su toplama alanlarına dönüştürülmesinin doğal, tarihi ve kültürel hafızanın boğulmasına neden olacağına dikkat çeken Sümer, şöyle devam etti: “Bu durum toplumsal ve evrensel bir yıkım yaratacak. Doğal ekosistemler bu projeler sonucu yok oluyor. Yok edilme tehlikesiyle yüz yüze kalan Hasankeyf buna örnek. Ortak yaşam alanlarındaki bu tahribatlar beraberinde toplumsal yıkımları da getirdi. Hasankeyf gibi binlerce yıllık tarihi yaşam alanları böyle rantlar yüzünden yok edilirken, yaklaşık 80 bin insanın yerinden edilecek. Acı olan da bu durumun geri dönülemez olması.”
paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.