Eli kulağında operasyon mesajları 

Forum Haberleri —

.

.

  • Haksız, hukuksuz, hiçbir mantığı olmayan düşmanca bir girişim olan işgalin savunulacak ve meşru bir yanı yoktur. Kürtlerin varlığı ‘beka’ sorunu haline getirilerek Rojava’ya saldırılmak isteniyor.

ŞÜKRÜ GEDİK
Yeni bir işgal operasyonu için yapılan analizler gırla gidiyor. Mantıksız Türk dış politikasının uygunluğuna, operasyonun uygulanıp, uygulanmayacağına dair kafa karıştırıcı o kadar çok analiz yapılıyor ki, bu işgal operasyonun ne zaman, nereye olacağını kestirmek zor. Ama ihtimaller çok. 

Erdoğan’ın iç siyasetteki sıkışmışlığı gidermek ve seçime yatırım amacıyla Rojava’yı bir kez daha işgal etmenin gerekli koşulları ‘olgunlaşmıştır’ varsayımı üzerinden birçok okuma var. Yine aynı minvalde, Ukrayna savaşı, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine başvurusu gibi konular, Türkiye açısından doğurduğu dış siyasi konjonktürel durum ve elde ettiği fırsatlar bir araya geldiğinde operasyonun kaçınılmaz olduğunu söyleyenler ağırlıktadır. 

Zap ve Avaşîn başta olmak üzere medya savunma alanlarına yapılan saldırılardan sonuç elde ettikten sonra yeni bir cephe oluşturulacağı yönünde söylentiler de az değil. Hatta zamanlama olarak da bayram sonrası bir işgalin kaçınılmaz olduğunu şimdiden duyuran havuz medyasına bakılırsa yeni bir işgal operasyonun eli kulağında, her an olabileceğini şimdiden ilan ettiler. Operasyonun psikolojik savaş boyutu başlamış durumdadır. Ne idüğü belirsiz tipler yandaş TV kanallarında haritanın başına geçip ahkam kesmekteler. Sözde güvenlik uzmanı, siyasi bilimci, eski askeri yetkili, gazeteci müsveddeleri, bir şey söylemekten ziyade ‘geviş getirircesine’ sadece ağızlarını oynatarak, çok konuşarak algı yaratıyor, operasyon senaryolarını tartışıyorlar.  

Haksız, hukuksuz, hiçbir mantığı olmayan düşmanca bir girişim anlamına gelen bu işgalin savunulacak hiçbir tarafı yoktur. Hiçbir meşruiyeti de bulunmamaktadır. Kürtlerin varlığı ‘beka’ sorunu haline getirilerek Rojava’ya saldırmak istiyorlar. Bu konuda mangalda kül bırakmayanlar Türk devletinin yayılmacılığına methiye düzmekle meşguldürler.   

Sahada bulunan iki temel güç olan ABD ve Rusya hesaba katılırsa işgal operasyonu biraz daha çetrefili bir hal alıyor. ABD ve Rusya’nın sahada ki yaklaşımına göre hesap yapıyorlar. İşi kırmızı ya da yeşil trafik ışıklarıyla tarif etseler de asıl güç olan özerk yönetimin savunma gücünü hesaba katmayan değerlendirmelerdir. Nihayetinde savaşacak olan QSD bünyesinde yer alan askeri güçler ve halk bileşenleridir.
ABD ve Rusya’nın tavrına gelince: şimdiye kadar ki söylemleri böyle bir operasyona sıcak bakmadıkları yönündedir. Kameralar önünde başka, ikili ilişkilerde başka ne konuştukları bilinmez ama şimdiki durum böyledir. Rusya ikili görüşmelerde topu Astana görüşmelerine attı fakat oradan da Türk devletini tatmin edecek somut bir karşılık verilmedi. Hatta istikrarın bozulmasından endişe duyduklarını izah ettiler. ABD başından beri DAİŞ ile mücadelede zafiyet oluşturacağını dillendiriyor.

Şimdiye kadar, Türk devletinin ileri sürdüğü bütün argümanlara rağmen, Rojava’yı işgal operasyonuna taraf kimseyi bulamadı. ‘Türkiye’nin endişeleri haklıdır’ diyenler, bu operasyonu açıktan destekler mealinden çağrışım olsa da somut bir desteğe dönüşmüş değildir. Konjonktürel duruma, siyasal çıkarlara, dönemsel gelişmelerin ortaya çıkardığı fırsatlara göre Rojava’ya saldırıyı gündeme getirmek, şimdilik sadece bir gündem oluşturmaktan ibarettir. Bu olmayacak anlamına gelmiyor. 

Erdoğan hükümetinin Kürt düşmanlığı bazen iç siyasetin malzemesi haline getirilse de gündem değiştirmek için saldırıdan bahsetse de tehditlerin ciddiye alınması gerekir. Kaldı ki, işgal operasyonu hiç gündemde olmasa bile, hiç saldırmayacakları anlamına gelmiyor. Her an, her zaman saldırıların olabileceğini varsayarak sürekli hazır olmayı gerektirir. Bu hazırlıkların da daimî olması gerekir. 

Rojava’ya olası bir saldırı, hangi gerekçelerle yapılırsa yapılsın, kimler onay verirse versin uluslararası hukuka aykırıdır. Rojava halk bileşenlerine düşmanca bir saldırı olacaktır. Kürt, Arap, Asuri-Süryani, Çerkez halklarına karşı bir saldırıdır. Halk bileşenleri kendi topraklarını savunmak için devrimci halk savaşına göre örgütlenmesi kaçınılmazdır. Hiçbir rehavete kapılmadan, öz savunmasını öncelikli iş olarak belirlemeyi hayati bir görev olarak bilmelidir. 

Uluslararası güçler Türk devletinin işgal girişimlerinden, günün birinde kendilerinin de zarar göreceklerini bilmelerine rağmen göz yummaları, sesiz onama anlamına gelmektedir. Türk devletinin İslami çete guruplarıyla ilişkileri sır değildir. DAİŞ’ten El Nusraya kadar, ÖSO bünyesinde bir araya getirilen çete artıkları, dünya insanlığı için ciddi bir tehlike oluşturduğu bilinmektedir. Bu yapıyı tasfiye etmek gerekirken, Türk devletinin himayesinde savaş cephelerine sürülen, insanlık dışı suçlar işleyen bu çetelere üslenme alanları açılacaktır. Rojava’yı işgal etme, asla güvenlik kaygılarını giderme amaçlı olmadığı, tamamen çetelere yer açma, üslenme alanı oluşturma maksatlı girişimlerdir.

Rojava halkı bu tehlikeyi savuracak güçte ve kabiliyettedir. Zap ve Avaşîn savaşından çıkarılacak çok ders vardır. Hem düşünsel anlamda ve hem de pratik anlamda, savaş konusunda besleneceği, tecrübesinden yararlanacağı önemli bir kaynaktır. Gerillanın yeni dönem savaş taktikleri Rojava da uygulanması durumunda Erdoğan ve savaş makinasının sonu olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.