Erdoğan Avrasya kapılarında

Forum Haberleri —

.

.

  • Soylu, katıldığı bir toplantıda "Türk siyaseti ABD ve Avrupa'nın vesayetinden sonra ilk kez PKK vesayetinin altında ve şu anda inim inim inlemektedir" dedi. 
  • Erdoğan’ın ABD'den beklentili olduğu, Beyaz Saray'ın kapılarında tek görüşme koparmak için günlerce beklemesinden belli. Hakikat bu iken, Erdoğan ile başını Hulusi Akar, Süleyman ve Hakan Fidan'ın çektiği avenesi, yenilginin üzerini yalanlarla örtmek istiyorlar.

ALİ GÜNDEM
Batılı devletlerle, özellikle ABD ile politik ve askeri karşıtlıkları giderek artan Erdoğan yönünü daha fazla Doğu'ya, ağırlıkla da Avrasya devletlerine çevirmeye başladı. Erdoğan'ın yönünü bu bloka çevirmesinde Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı yürüttüğü savaşta istediği sonucu elde edememesi olduğu çok açık. Bu durumu itiraf edenlerden biri adeta Erdoğan'ın Gestapo Şefi rolüne soyunan Süleyman Soylu'nun bizzat kendisi...

Bakan olduğu günden beri tarih veren, PKK'nin sonunu bu ay getiriyoruz, bir haftaya bitiyorlar, sayı veriyorum 160 PKK'li kaldı, artık PKK'li kalmadı gibi yalanlarla siyaset yaptığını sanan Soylu, katıldığı bir toplantıda bu kez tam tersi söylemlerle hakikatin ne olduğunu itiraf etti. "Türk siyaseti ABD ve Avrupa'nın vesayetinden sonra ilk kez PKK vesayetinin altında ve şu anda inim inim inlemektedir." dedi. Bu itiraf, Erdoğan'ın yönünü Doğu'ya çevirmesinin nedenlerini daha anlaşılır kılıyor.

Başûrê Kurdistan'da yaşananlar tüm dünyanın gözü önünde cereyan ediyor. 14 Nisan'dan beri tüm teknolojik olanaklara, SİHA ve savaş uçaklarına, kimyasal, termobarik ve taktik nükleer silahlar da dahil yasaklı silah çeşitlerinin tamamının kullanılmasına rağmen Türk devleti gerilla direnişini aşamadı.

Rojava'da Rusya'nın açık desteği ve ABD'nin başını çektiği DAİŞ karşıtı uluslararası koalisyon güçlerinin sessizlik politikalarına rağmen istediğini elde edemedi, direnişin önünü kesemedi. Erdoğan rejimi yaşadığı bu yenilgilerin üzerini örtmek için ise bir müddettir açık bir biçimde ABD'yi suçluyor. Erdoğan rejiminin ABD'ye dönük suçlamaları, esasen iç kamuoyuna dönük bir siyasettir. Gerçekte ise ABD'den beklentili olduğu, Beyaz Saray'ın kapılarında tek görüşme koparmak için günlerce beklemesinden belli. Hakikat bu iken, Erdoğan ile başını Hulusi Akar, Süleyman ve Hakan Fidan'ın çektiği avenesi, yenilginin üzerini bu yalanlarla örtmek istiyorlar. Çıkışı ise Avrasya devletlerine açılmakta buluyorlar.

Erdoğan'ın 15-16 Eylül günlerinde Özbekistan'ın Semerkant kentinde yapılan Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısından sonra yaptığı açıklamaların altında tamamen yaşadığı yenilginin üzerine örtmek var. Erdoğan bu realite ışığında gerçekleşecek bir genel seçimde yenileceğini ve iktidarı kaybedebileceğini de görüyor. Bu nedenle yönünü daha fazla Rusya eksenli politikalara çeviriyor.
Rusya açısından durumun anlaşılır yönleri var. Ukrayna savaşından sonra köşeye sıkışan, binlerce askerini kaybeden Rusya lideri Vladimir Putin, son olarak askeri seferberlik ilan etti. Rusya Savunma Bakanı 300 bin yedeğin askere alınacağını açıkladı. Birçok uzman köşeye sıkışan Putin'in, bir sonraki adımının nükleer silah tendidi olabileceğini belirtiyor. Hatta son kertede nükleer silah bile kullanabileceğini söyleyen uzmanlar var.

Savaş siyasetiyle iktidarını korumak isteyen Putin ile Erdoğan açısından bu anlamda bir fark yok.

Her ikisi de yenilgilerinin üzerine savaşla örtmek, baskı ve zor politikalarıyla iktidarlarını kalıcılaştırmak istiyorlar. Burada tek fark, Batı cephesinde yer alan, NATO üyesi olan ve Avrupa Birliği kapısında bekleyen Erdoğan Türkiyesinin yönünü Doğu'ya çevirmesidir. Putin, bunun NATO cephesinde bir kırılma olduğunu biliyor ve bu nedenle Erdoğan'a kapıları sonuna kadar açmakta sakınca görmüyor.

Peki, kapalı kapılar ardında sürdürülen bu kirli siyaset tutar mı?

Türk devleti kuruluşundan beri bölgesel ve uluslararası tüm ittifaklarını Kürt karşıtlığı üzerinden kurdu. 1950'li yıllardan bu yana NATO üyeliği de, Batı'ya açılma politikası da hep bu karşıtlık üzerinden gelişti. Ancak bu politikalar Kürt özgürlük mücadelesinin önünü kesemedi. Kürdistan Özgürlük Hareketi öncülüğünde gelişen mücadele artık Ortadoğu'nun temel yapı taşlarından birine dönüşmüş, Önder Apo'nun felsefesi Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşam bulmaya başlamış durumdadır. Tüm bölge halkları ve farklı inanç grupları özgür demokratik bir ortamda birlikte yaşamanın temellerini adım adım örüyorlar.

Türk devleti NATO ve Batı eksenli ittifaklarla yok edemediği Kürt özgürlük mücadelesini, bu kez Erdoğan liderliğinde Doğu eksenli ittifaklarla alt etmenin yollarını arıyor. Erdoğan'ın Avrasya kapılarında dolaşmasının, Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısının ardından verdiği mesajların en önemli yanı budur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.