FADİLE YILDIRIM: Hitlerin kadınları ve Müge Anlılar...

Haberleri —

Elbette Müge Anlı sadece bir kişi değil. Faşizan bilinçaltının dışa vurumudur. Bu nedenle sadece Müge Anlı değil sorunumuz.
Ancak Müge Anlı ve o zihniyeti taşıyanları düşünürken, aklıma hep aynı çağrışımlar geldi. Bir zamanlar okuduğum bir kitabın sayfalarında yer alan kadınlar…
 'Hitler'in Kadınları'...
İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler faşizminin yükselmesinde kadınların rolünü anlatan bu kitap, kadınların nasıl da ikna edilerek kullanıldıklarını ve Hitler’in birer sadık kölesi haline getirildiklerini anlatıyor. Öne çıkan bazı kadınlar çok önemli roller de oynadılar.
Özellikle cinsiyetçi ve erkek egemen kültürün yaratmak istediği kadın tiplemesi için model kadınlar oluşturuldu ve topluma sunuldu. Toplumun mest olurcasına hayranlık duyduğu Hitler’e de iktidarın yolu açılmış oldu.
"Erkek, halka; kadın, aileye sahip çıkar" idealine uygun rol modelleri oluşturuldu. Yükselen faşizm dalgasının üstüne bazı kadın tiplemeleri de bindirildi.
Bir pilot olan Hanna Reitsch, Hitler’in oldukça coşkulu bir destekçisiydi. Hitler’in favori olarak öne çıkardığı kadınlardan biriydi. Hitler, intihar etmeden önce onunla beraberdi ama sığınağına yaklaşan Rusları bombalamak için göreve çıkmıştı.
Eva Braun, Hitler’in en ünlü kadın destekçilerindendi. Hitler’i hiç sorgulamadan yaşayan pasif kadın tiplemesinin ve 'üstün ırk' teorisinin sarışın sembolü olan Eva, Hitler’le yaptıkları evlilik töreninden hemen sonra Eva Hitler olarak intihar etti.
Leni Riefenstahl; ünlü bir balerin, aktrist, yönetmen ve yapımcıydı. Hitler faşizmini sanat alanına taşıyarak, propaganda amaçlı yapıtlar yaptı.
Magda Goebbels, Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in eşiydi ve III. Reich’in ilk First Lady’si olarak ilan edilmişti. Aynı zamanda Nasyonal Sosyalist Kadınlar Kolu Başkanı'ydı. Çok sayıda çocuk doğurarak, Hitler’in "kadınlar asker doğurmalı" talimatına da harfiyen uyarak, toplumun rol model kadını olarak öne çıkarıldı. Hitler’in ırkçı nüfus politikası doğrultusunda “saf Ari” çocuklar doğurdu. Magda, Goebbels'le olan evliliğinden altı çocuk dünyaya getirdi ve Alman Anne Şeref madalyasının ilk sahibi oldu. Magda, altı çocuğunun tümüne de ‘‘H’’ ile başlayan isimler takmıştı. Bağlılığını ancak bu biçimde ifade edebilirdi. Hitler’in son günlerinde onunla beraber sığınağındaydı ve savaş sona erdiğinde, 6 çocuğunu öldürmekten sakınmadı.
Gertrud Scholtz-Klink Nazi Almanyası'nda ateşli bir Nazi Partisi üyesi ve Nazi kadınlarının önderi olarak görülüyordu. Gertrud Scholtz-Klink 11 çocuk doğurup 'kusursuz' Nazi kadını imajını kendinde taşımıştı.
Ilse Hirsch, Hitler’in suikast birliğinde yer alarak, birçok muhalifi nazizm adına öldürmüştü.
İsveçli Carin Göring, Başbakan Hermann Göring'in eşiydi. Carin, nasyonal sosyalizmin bir din olarak ilan edilmesi gerektiğini savunuyordu.
Daha da sıralayacağımız birçok isim, gerek üstlendikleri rolleriyle gerekse de üç ünlü K’ye (Kinder, Küche ve Kirche -çocuk, yemek pişirme ve kilise-) olan sadakatleriyle « Almanya, Almanya, Sen Herşeyin Üstündesin » şiarına uygun olarak faşizmin zemini haline getirildiler.
Faşizm, kadınları o kadar çok etkisi altına almıştı ki, Nazi Partisi'nin kadınları aşağılayan her türlü yaklaşımının hiçbir önemi yoktu. Nazi Partisi'nde kadınlar, kesinlikle parti yönetim kuruluna ya da komisyonlarına seçilmiyordu. Nazi partisinin yükselişe geçtiği, iktidar olduğu 1935'te, okullarda kadınlara kota kondu. Yasaya göre öğrencilerin yüzde 10'u kadın olabilecekti. İdeal Alman kadını, ırkın koruyucusu ve evcil olmalıydı! Ama fanatik bir Nazi olan Gerda Bormann, iki kadınla evlenme hakkını savunuyordu. Üstelik Alman kadınlar, 35 yaşına kadar dört çocuk yapmaya zorunlu kılınmalıydı. Nazi partisinin porgramında yer alan kadını aşağılayan hiçbir şey kadınların ateşli desteğini azaltmıyordu. Bilakis kadınlar, kraldan daha kralcı olabiliyorlardı…
Yaşanan bu örnekler ne kadar tanıdık değil mi? Gözümüzü bir yerlerden ısırıyor gibisinden…
Uzakta da değil, yanıbaşımızda… Sanki Hitler Almanya’sının prototipi, şimdiki Erdoğan Türkiye’si… Dört nala diktatörlüğe koşan bir başbakan… Üstelik maço… Üstelik ırkçı, kafatasçı…
Faşizmin hedefi: Kürtler. Türü: Yeşil İslam. Uygulanışı: “Osmanlı’da oyun çoktur”a uygun olarak (insan atasını unutmaz tabii) propaganda yoluyla faşizmin sivilleştirilmesi, sivilleşen faşizmle linç yolunda ilerleme… Ha unutmadan; linç yolunda ilerlemişken mutlaka 'vatanını seven', milliyetçi kadınlara bunun sözcülüğü veriliyor. Uygulama aşamalarında kadın, faşizmin olmazsa olmaz malzemelerinden…
Öyle ya, Müge Anlı gibi kadınların Eva Braun’dan ne eksiği var?
Faşizm, dünyanın neresinde olursa olsun genelde toplumu, özelde de kadınları kullanarak taban bulmaya çalışır. Ve maalesef Türkiye’de büyük bir çoğunluk kendini bu sürecin bir parçası gibi görüyor ve faşizmin toplumsallaşmasının da taşıyıcılığını yapıyor, hem de memnuniyetle…
Erdoğan, tıpkı Hitler gibi kendi rol modellerini oluşturuyor tabii… Kadınlara “3 çocuk doğur” diyor Erdoğan. Öte yandan erkeklerin çift eşliliğini savunuyor bir AKP'li kadın… Tıpkı Müge Anlı gibi tek tek öne çıkarılan kadınlara bakıldığında, erkeğe sadık, devlete ve iktidara itaaat eden kadınlar çıkıyor karşımıza. Geriye, gelişen faşizan dalganın üstüne binip saldırmak kalıyor tabii Müge gibi kadınlara… Ne kadar Kürtlere hakaret edip saldırırsa, o kadar yerini koruyor. Ne de olsa arkasında faşizan bir ideoloji ve zihniyet var. O yüzden sırıtıyor, sırıttıkça çirkinleşiyorlar. Çirkinleşiyorlar, çünkü kendileri olamıyorlar, kadın gibi kadın olmayı başaramıyorlar.


yildirimfadik@live.com

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.