Felaketlerin kaynağı doğru anlatılmalı

Forum Haberleri —

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Hulusi Akar

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Hulusi Akar

  • Erdoğan ve Kimyasal Hulusi şimdi övünerek on binlerce Kürt gencini öldürdüklerini ve savaşta ne kadar başarılı olduklarını anlatıyorlar. Halbuki bu savaş yürütülmeseydi bu çoklu yıkım ve kriz ortaya çıkmazdı.  

ZEKİ AKIL

Türkiye’nin bütün birikimleri Kürtlere karşı yürütülen savaşta tüketiliyor. Son depremdeki büyük yıkımda bu savaşın büyük bir payı vardır. Türkiye normal yönetilseydi ve deprem raporları dikkate alınarak hazırlıklar yapılsaydı yıkım ve ölümler bu boyuta ulaşmazdı. Türkiye savaşta büyük kan kaybına uğradı. Ancak yöneticiler ve basın bunu sürekli halktan gizledi. Vücudun bir tarafı kan kaybederken diğer taraflarının hiç etkilenmeyeceğini ve işleyişini sağlıklı biçimde sürdüreceğini varsaydı. Ancak bu olanaklı bir şey değil. Vücudun bir tarafı yaralı ve kan kaybederken diğer tarafları sağlıklı biçimde varlığını sürdüremez.

Savaş, Türkiye’yi Erdoğan-Bahçeli faşizmine götürdü. Devlet yeniden dizayn edildi. Bütün yetkiler ve olanaklar bir elde toplandı. Amaç Kürtlere karşı savaşı topyekun bir şekilde yürütmek ve soykırımı sonuca götürmekti. Ülkenin adalet sitemi çöktü. Ekonomi dibe vurdu. Enflasyon halkı soyma aygıtına dönüştü. Basın savaşın borazanı haline getirildi, tümüyle faşizmin hizmetine sokuldu. Ülkenin bütün kurumları çökertildi. Böyle olunca uyuşturucu ticaretinde patlama yaşandı. Devlet giderek çeteleşti ve mafya, yönetimin bir parçası oldu. Diyanet tamamen iktidarın bir aparatı haline getirildi. Tarikatlar dini hizmetlerden ve misyonlarından uzaklaşıp holdingleştiler. Ülkede gerçek anlamda ahlaki bir çöküş ve vicdan karartması yaşandı.

Böyle yönetilen bir ülkede doğal ki, halkın refahı ve can güvenliği öncelikli bir sorun olarak ele alınamaz. Türkiye ordusunu Suriye ve Irak topraklarına sürdü. On binlerce asker bugün İdlib’de El Nusra’yı koruyor. DAİŞ dahil insanlık düşmanı bütün karanlık güçlerle ortaklık yapıyor. Kürtlere karşı işlenmedik suç kalmadı. Osmanlı padişahları Kürtleri genelde kendilerine yakın tutmuşlar. Başka toplumlara ezdirtmemişler. Şimdi Kürtler Rojava’da devşirme silahlı çetelere ezdiriliyor, onları topraklarından atıp yerlerine başkalarını getirip yerleştiriyorlar.

Kürtlere karşı bu sınırsız düşmanlığın mantığı ne? Kürtler başka devletlerle birleşip Türkiye’ye saldırmamışlar. Tek suçları varlık ve kimlik haklarını savunmalarıdır. 'Sen misin hak isteyen' deyip NATO’dan Rusya’ya, ABD’den İran’a, DAİŞ’ten İsrail’e kadar bütün güçlerle ittifaklar yapıyor, herkese tehditler savurup tavizler veriyorlar. Böyle olunca kim Türkiye halklarının kalkınması ve adil yönetilmesiyle ilgilenir? İşte depremin enkazları altında yüzbinlerce insanın yatmasının önemli nedenlerinden birisi bu zihniyet ve yönetim politikalarıdır.

Erdoğan yirmi yıldır iktidarda. Deprem vergisi diye milyarlarca dolar para topladı. Uzman raporları var. Deprem bölgelerinde depreme dayanıksız yapılara izin vermeseydi, denetimleri düzgün yapsaydı bu kadar bina yıkılmaz ve bunca insan enkaz altında kalmazdı. Bilimsel verilere göre hareket etmek yerine Erdoğan her şeyi iktidar ayarlı ele aldı. İmralı’yla görüşmeleri dahil her şeye taktiksel yaklaştı ve iktidarının hizmetine sokmaya çalıştı. Sonucu her yanıyla facia ve yıkım oldu.

Erdoğan ve Kimyasal Hulusi şimdi övünerek on binlerce Kürt gencini öldürdüklerini ve savaşta ne kadar başarılı olduklarını anlatıyorlar. Bununla Türk halkını ve muhalefeti susturmaya ve suçlarına ortak etmeye çalışıyorlar. Halbuki bu savaş yürütülmeseydi bu çoklu yıkım ve kriz ortaya çıkmazdı. Niye on binlerce genç ölsün? Bunlar Türkiye’nin kaderi değil. Milyarlarca dolar neden dağlara yağdırılsın. Sadece insanlar ölmedi, halk göçertilmedi. Doğa da büyük tahribata uğradı.

Türk devleti Kürt halkına karşı soykırım politikasından vazgeçse muazzam bir rahatlama ve kalkınma olanağına kavuşur. Savaşa ayrılan kaynaklar kalkınmaya harcanır. Bütün komşu ülkelerle barış içinde yaşar. Ticareti canlanır ve hızla kalkınır. Sadece Türkiye halkları değil, bölge halkları da kalkınır ve demokratik seçenek öne çıkar. Şimdi tersi oluyor. Türkiye dünyaya şiddet ve terör ihraç eden bir ülke haline gelmiş.

Bu kanlı ve yıkım politikaları, yüz binlerce insan enkaz altında kalmışken Erdoğan hala iktidarda kalmanın yollarını arıyor. Kimse sorumluluk duymuyor, utanmıyor ve vicdan azabı çekmiyor. Komşusu Yunanistan’da meydana gelen tren kazasında ulaştırma bakanı ahlaken o koltukta kalmak istemedi ve istifa etti. Türkiye’de ise hükümetin istifasını isteyen halk ve basın tehdit ediliyor ve insanlar tutuklanıyor. İş istifa diye bağıran stadyumlardaki seyircileri tehdit etmeye ve tutuklamaya kadar vardı. Anlaşılan Türkiye’yi bir torba gibi ele alıyorlar, ipi çekerlerse herkesin ağzını kapatacaklarını varsayıyorlar. Bakalım, üniversiteler ve diğer alanlar da bağırmaya başlayınca Erdoğan ve Bahçeli hangi tehdit veya vaatlerle bunları bastıracaklar?

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.