Feminist neşe ve Agnès Varda’nın filmleri

Kadın Haberleri —

.

.

  • Toplumcu ve gerçekçi yanını mizahıyla ve yaratıcılığıyla harmanlayan Agnès Varda’nın kurmaca filmleri kadar belgesel filmleri de sinema tarihine yön vermiş ve kimselerinkine benzemeyen örnekler oluşturmuştur. 

NİLGÜN YELPAZE

Hayatımın en güzel günlerinden biri 2019 yılının Şubat ayında Berlin’deki film festivalinde Agnès Varda’yı gözlerimle gördüğüm gündü. Festivalde ‘Varda by Agnès’ isimli filmi gösterilmiş, hemen ardından da söyleşi için gazetecilerin karşısına çıkmıştı. Her zamanki gibi tepesi beyaz küt kesilmiş kızıl/mor saçlarıylaydı, yavaş yürüyordu ama oldukça dinçti. Ardından aynı gün filmin halka açık gösterimi yapıldı ve büyük salonda kendisini bir kez daha, bu kez Berlinale Camera ödülü alırken görme şansını yakaladım. 
Şimdi bunları neden anlatıyorum derseniz, Agnès Varda hemen festivalin ardından 29 Mart 2019 tarihinde doksan yaşında hayatını kaybetti, ardında birbirinden güzel sayısız film bırakarak. Ve yeni bir Agnès Varda filmi izleyemeyecek olmanın üzüntüsünü…
Feminist sinema, ataerkil bakışa getirdiği temelden eleştirinin karşısına yepyeni bir bakış getirmek için aynı anda birçok şey olmak zorunda. Erişilebilir olmak da bunlardan birisi olarak düşünülebilir. 

Varda’nın son filmi

Agnès Varda’nın son filmi, kendisinin yaptığı bütün filmler üzerine bir yorumdu. Kendisini, yaptığı filmleri neden ve nasıl yaptığını anlatıyordu. Bu anlamıyla kendisini erişilebilir kılmak istediği düşünülebilir, feminist bir yerden gelecekteki kız kardeşlerine erişmek… Tabii ki bu sayede kendisinin ne kadar yaratıcı ve ne kadar yetenekli olduğunu da bir kez daha görmüş oluyorduk. Feministlere, özellikle de üreterek ve alanında çok önemli yerlere gelerek yaşlanan feministlere ‘neşeli’ ‘güler yüzlü’ ‘şefkatli’ gibi sıfatlar yakıştırılması her zaman iyi değil. Bu, onları sanki cinsiyetlerinden soyutlayarak, sadece ‘kızgın olmadıkları’ ve ‘yaşlı oldukları’ için saygıya değermiş gibi gösteren bir söylemi işaret eder. Ancak Agnès Varda söz konusu olduğunda, onun feminist neşesini de göz ardı edemeyiz tabii ki.

Filmlere nereden erişebiliriz?

İşte kendisini hayatımda ilk ve son defa yüz yüze görme şansı elde ettiğimde, sanki bu feminist neşenin bir kısmı benim yanaklarıma sıçramış gibi hissetmiştim. Bu duygu alışverişine ve daha da önemlisi hakkında yazdığımız konuştuğumuz filmlerin büyük bir kısmına erişebileceğimiz yegâne alanlardan bir tanesi film festivalleriydi. Peki, film festivalleri iptal oldu, yaşadığımız şehirde zaten yoktu, sinemalar kapandı ya da aslında en basitinden; kadın sinemasının klasikleri zaten buralara gelmiyordu. Şunu izle bunu izle adındaki sitelerde bulması da ne yazık ki o kadar kolay olmuyordu. O zaman filmlere nereden erişebiliriz? Gerçekten film izlemek isteyen ve yasal sebeplerle internet üzerinden o kadar da çok filme erişemeyen insanlar için birkaç öneriden bahsetmek istiyorum bu hafta. 
Bunlardan ilki ‘British Film Institute’ (İngiliz Film Enstitüsü), aylık bir ücret karşılığında çok daha geniş, ücretsiz olarak ise yine de hatırı sayılır bir film arşivini erişime açıyor. ‘Woman with a Movie Camera’ (Kameralı kadınlar) sekmesi altında kadın yönetmenlerin filmlerine erişmek mümkün. Ayrıca İngiltere’de siyahların tarihi, LGBT tarihi ile ilgili kısa ve ilginç belgeseller de bulmak mümkün. 
Tabii ki Netflix, HBO ve Hulu gibi dizi piyasasını tekelinde elinde bulunduran kanallara ücretli üye olmak da ne yazık ki neredeyse kaçınılmaz hale geldi ve bu platformlarda da film izlemek mümkün. Bir de belli başlı filmler, Amazon Prime, Youtube veya Vimeo gibi platformlar üzerinden belirli bir ücret karşılığında yasal olarak izlenebiliyor. Daha alternatif film festivalleri ise pandemi nedeniyle internet üzerinden gerçekleştiğinde daha erişilebilir hale gelebiliyor ve başka şehirlerde veya ülkelerde düzenlenen festivallerin filmlerini izlemek mümkün olabiliyor. 

Alternatif film platformu

Son olarak bahsetmek istediğim platform ise MUBI (mubi.com) sitesi. Ne yazık ki yine belli bir ücret karşılığında üye olunan bu alternatif film platformunun seçkisi oldukça iyi filmler içeriyor. Bu sitenin içerisinde de yine kadın yönetmenlere dair ayrı bir seçenek bulmak mümkün. Mubi’nin seçkisi bulunduğunuz ülkeye göre değişiyor ancak birçok ülkede Agnès Varda’nın filmlerinin tamamına erişmek mümkün. İşte bu yüzden de lafı bu hafta Agnès Varda’dan açtık. Bence kendisinin, yapımcılığını üstlenen kızının ve diğer dağıtımcılarının Fransız Yeni Dalgası’na yön veren, sinemanın gelmiş geçmiş en iyi isimlerinden biri olarak anılan Varda’nın filmlerini böyle internet üzerinden erişime açma cömertliği tesadüf değil. Keşke daha çok yönetmenin arşivi daha ücretsiz gösterime açılsa da herkes izlese, ama bu ayrı bir konu.

Vagabond filmi

Agnès Varda’nın filmlerine kısaca değinecek olursak, geçen hafta Nomadland’da anlattığımız tek başına yolda olma hissini ve bir kadın sistemle bağlarını tamamen koparıp tek başına yollara düşerse başına neler gelir sorusunun yanıtını oldukça özel kamera hareketleri ve olay örgüsü ile anlatan 1985 yapımı Vagabond’dan bahsetmeden edemeyiz. Daha evvel içinden kürtaj geçen filmlerden bahsederken değindiğimiz ‘Biri Şarkı Söylüyor, Öbürü Söylemiyor’ (1977) filmi de yine kadın sinemasının en parlak örneklerinden birisi olarak adlandırılabilir. Müzikal öğelerin harika sahne tasarımları ile kullanıldığı bu film de yine yaratıcı yenilikleri ve olay örgüsü ile öne çıkar. 
Toplumcu ve gerçekçi yanını mizahıyla ve yaratıcılığıyla harmanlayan Agnès Varda’nın kurmaca filmleri kadar belgesel filmleri de sinema tarihine yön vermiş ve kimselerinkine benzemeyen örnekler oluşturmuştur. 
Bunlara bir örnek vermek gerekirse ‘Gleaners and I’ (2000) filminde endüstriyel nedenlerle üretilen patateslerin makineler tarafından toplanmasından sonra tarlada kalan küçük ve şekilsiz patatesleri toplamaya giden halkın arasına karışır Varda. Bu patates toplama işleminin bir parçası olurken bize didaktik olmayan, yalın ve kendisini öznelerle eşit bir yere oturttuğu özgün bir hikâye anlatır. 
Sonuç olarak, hangi hikayeleri anlattığımız kadar bu hikayelerin nerelerde kimlerle paylaşılacağı da kapitalizm ve ataerkinin kontrolü altında ve kadın filmleri kendisini erişilebilirlik konusunda çoğu zaman daha yaratıcı veya daha kapsayıcı olmak zorunda hissediyor çünkü kendisine ait olan küçük alanı daha fazla kadına ulaşarak genişletmesi gerekiyor diyebiliriz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.