Geçiş dönemi hukuku gerekli

Adem Çelik
- Barışın sadece silahların susması anlamına gelmediğini belirten Doç. Dr. Adem Çelik, “Silahsızlanma ve yeniden entegrasyon dediğimiz bir geçiş dönemi hukuku gerekli” dedi.
Kafkas Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Ana Bilim Dalı'ndan Doç. Dr. Adem Çelik, barışı inşa etme, barış için uğraşma bütün akademisyenlerin ve entelektüellerin görevi olduğunu belirterek, bu konuda akademinin bir öz eleştiri vermesi gerektiğini ifade etti.
Çatışmanın temel nedeni
Cumhuriyet ve demokrasinin buluşamamış olmasının çatışmalı sürecin temel nedeni olarak gören Çelik, şunları söyledi: "Cumhuriyeti, demokrasi ile buluşturmaya dönük bir iradenin belirli kesimlerde açığa çıktığı görülüyor. Tabii bunun en önemli boyutlarından birisi, inkara ve asimilasyona dayalı tekçi kimlik yerine, çoğulculuğu tanıyan ortak bir zeminin kurulmasıdır. Dolayısıyla farklı kimliklerin tehdit olmaktan çıkıp bir zenginlik haline geldiği, farklılıklarımızla birlikte ortaklık inşa edebileceğimiz yeni bir dönemi düşünme, tartışma aşamasına girdik."
Silahların susması yetmiyor
Barış süreçlerinin uzun zaman gerektiren mücadele süreçleri olduğunu ifade eden Çelik, şunları dile getirdi: "Bugünden yarına kısa vadede çok büyük mesafeler alacağımızı düşünmek yerine, barışı toplumsallaştırarak, toplumun demokratik dinamiklerini açığa çıkararak şiddet iklimden çıkmak olası gibi görünüyor. Bunun için Kürt siyaseti üzerine düşen adımların önemli bir kısmını attı. Bundan sonra barış süreçlerinde terhis, silahsızlanma ve yeniden entegrasyon dediğimiz bir geçiş dönemi hukuku gerekli. Onun da ötesinde aslında çatışmaya neden olan kök sorunları çözebilecek demokratik adımların atılması en önemli noktalardan birisi. Yoksa barış sadece silahların susması anlamına gelmiyor."
Silahların yeniden konuşmayacağı
Barış süreçlerinde silahların susmasının önemli bir yere sahip olduğunu da vurgulayan Çelik, "Elbette silahların susması önemli. Toplum için büyük bir kazanım ama silahların yeniden konuşmayacağı demokratik ve farklılıkları tanıyan ortak bir siyasal kültürün oluşması, barışın sürdürülebilirliği açısından elzem noktalardan birisidir. O yüzden perspektifimizi salt negatif barışla değil, toplumsal sorunları ve çatışmaya neden olan kök problemleri çözebileceğimiz bir pozitif barışla oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin inşasında sadece siyasal aktörlere değil; toplumsal gruplara çok önemli görev ve sorumluluklar düştüğünü kaydeden Çelik, "Barış yukarıdan inşa edilebilecek bir şey değildir. Aynı zamanda aşağıdan toplumun sahiplenmesi ve mücadelesiyle kurulabilecek bir olgudur" şeklinde konuştu.
Barış için çalışmak
Barışın temel bir insan hakkı olduğunu ve bu süreçte toplumun aydınlarına, entelektüellere önemli görevler düştüğünü belirten Çelik, şunları ifade etti: "Barış için çalışmak bir aydının temel sorumluluğudur. Dolayısıyla barışı inşa etme, barış için uğraşma bütün akademisyenlerin ve entelektüellerin görevidir. Türkiye akademisinin barış konusunda yeterince hazır olmadığını da söylememiz gerekiyor. Özellikle hem hakim eğilimi benimseyen akademisyenler hem de muhalif eğilimi benimseyen akademisyenlerin son süreçte yürütmüş olduğu tartışmalar ne Türkiye'deki barış üzerine ne de dünyadaki barış örnekleri üzerine yeterince çalışmadıklarını düşündürmektedir. İçinde bulunduğumuz yeni dönem, silahlar yerine sözün hükmünün olacağı temel toplumsal meselelerimizi birlikte tartışacağımız bir dönemdir. Bu dönem kaçınılmaz olarak akademisyenleri sorumlu kılmaktadır. Maalesef akademik dünya barış meselesi üzerine yeterince hazırlanmış mı gibi bir soruya çok olumlu yanıt vermek mümkün değil. Akademi dünyası, barışın neden olmayacağı üzerine kafa yormaktansa barışın nasıl olabileceğine kafa yormalı ve barışın olması için mücadele etmelidir."















