Halep’te 500 bin kişi kuşatma altında

Şêxmeqsûd /foto:AFP
Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê Mahalleleri Genel Meclisi Eşbaşkanı Hêvîn Silêman ve Nûrî Şêxo, mahallelerin ablukaya alınmasını ve HTŞ rejiminin saldırılarını anlattı:
- Efrîn’den getirilen Emşat, Hamzat ile Uygur ve Türkmen çeteler, Halep’e yerleştirilerek hastanelere, camilere ve okullara konuşlandırıldı. Asturiyan Hastanesi askeri noktaya dönüştürüldü. Özellikle Şêxmeqsûd’u ele geçirmeye çalışıyorlar. Ellerinde ağır silahlar var ve doğrudan MİT’ten talimat alıyorlar.
- İki mahalleyi Halep’e bağlayan 7 ana yoldan 3’ü toprak barikatlarla kapatıldı; şehrin batısından kuzeyine kadar mahalleler ablukaya alındı. Dêr Hafir-Cizre Bölgesi yolu kesildi. Bu yolu kullananlar ise tutuklanıyor. Mazot geçişine izin verilmiyor ve 42 bin aile mazota erişemiyor.
FELEKXAN SERHAT
Ahmed El Şara (Colani) liderliğindeki Heyet Tehrir El Şam (HTŞ) rejimi, 10 Mart’ta Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdî ile imzaladığı anlaşmayı ihlal etmeye devam ederek, Özerk Yönetim bölgelerine saldırılarını yoğunlaştırıyor. Dêr Hafir’dan Tişrîn ve Halep’e kadar hareketliliğini arttıran HTŞ’ye bağlı çeteler, özellikle Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerini hedef alarak çatışma zemini yaratmaya çalışıyor.
Suriye’de krizin başladığı yıllarda önce El Nusra, ardından DAİŞ’in hedefinde olan Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahalleleri, bu kez HTŞ çetelerinin hedefinde. Yaklaşık 50 bin ailenin (500 bin kişi) yaşadığı iki mahalleyi Halep’e bağlayan 7 ana yoldan 3’ü çeteler tarafından toprak barikatlarla kapatılarak ablukaya alındı.
10 Mart mutabakatı kapsamında; 1 Nisan’da Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê Mahalleleri Genel Meclisi ile HTŞ arasında da anlaşma imzalanmış; anlaşmaya göre, mahallelerde ana yola bağlanacak şekilde ortak kontrol noktaları kurulacaktı. Ancak 77 kez anlaşmayı ihlal eden çete rejimi, mahalleler üzerinde dronlarla keşif yapıyor ve yurttaşları kaçırıyor. Ayrıca Asturiyan Hastanesi gibi kamu kurumlarını askeri noktalara çevirdi.
El Yerimûk Kavşağı, El Cindol Kavşağı, El Hedîqa Yolu, El Şîhan Kavşağı, Telia Eşrefiyê Yolu, El Ewarid Yolu ve El Cezîra Yolu mahalleleri Halep’e bağlıyor. Ancak rejim, birkaç gün önce Şêxmeqsûd Mahallesi’nin batısındaki Yerimûk Yolu ile Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerinin kuzeyindeki El Cindol Kavşağı’nı, son olarak Nadiya El Cela yolunu barikatlarla kapattı.
‘Şam bizi nefessiz bırakmak istiyor’
Gazetemize mahallelerdeki son duruma ilişkin bilgi veren Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê Mahalleleri Genel Meclisi Eşbaşkanı Nûrî Şêxo, “Şam yönetimi, bizi nefessiz bırakmak istiyor. Şu an yaşananlar Baas rejimindeki 4’üncü Tugay’ını yaptıklarıyla aynı” diyor.
Aralık 2024’te Şam’da yönetimi ele geçiren HTŞ’nin “intikam” politikasını esas alarak tüm şehirlerde katliamlara, baskıya ve tasfiyeye başladığına işaret eden Şêxo, “Her yeri kontrol altına alıp tekçiliği dayatmaya çalıştılar. İntikam politikasını esas alan bir devlet veya iktidar başarılı olabilir mi?” diye soruyor. Alevileri, Dürzileri ve Hristiyanları katleden çetelerin şimdi Kürtleri hedefe koyduğunu ve özellikle iki mahalleye yoğunlaştığına dikkat çekerek, “Durumu düzeltmek için temaslar sürüyor ancak çatışma başlatmak için zemin yaratıyorlar” uyarısını yapıyor.
Halep’in batısından kuzeyine kadar 25 ila 30 kontrol noktası kurarak mahalleleri ablukaya alan çeteler, 3 ana yolun yanı sıra Halep ve Özerk Yönetim bölgelerini birbirine bağlayan Dêr Hafir-Cizre Bölgesi güzergâhını da kesti. Halk, geçiş için Hama’nın köylerinden 300 kilometre mesafelik yolları kullanmak zorunda kalıyor. Öte yandan, bu zamana kadar Dêr Hafir yolunu kullanan gençleri “Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ile bağlantılı” olduğu gerekçesiyle tutukluyor. İç Güvenlik Güçleri’nden (Asayiş) kaynakların gazetemize verdiği bilgilere göre, çeteler 20’den fazla kişiyi tutukladı.
Saldırıları onaylıyor, güvenliği sağlayamıyor
Mahalleler üzerinde özel bir savaşın yürütüldüğüne dikkat çeken Şêxo, Emşat ve Hamzat dışında Uygur ve Türkmen gibi yabancı uyruklu çetelerin de mahalleleri kuşattığını söylüyor ve ekliyor: “Bu gruplar doğrudan Türk devletinden talimat alıyor. Ellerinde ağır silahlar var. Bunlarda kanun yok, hukuk yok, ahlak yok. ‘Silahlarınızı teslim etmezseniz, istediğimizi yapmazsanız sonununuz Serêkaniyê, Girê Spî gibi olur’ mesajı veriyor. Ancak Şam’ın sessizliği iki sonucu ortaya çıkarıyor; onaylama ve güvenliği sağlayamama.”
Evlere el konuluyor, insanlar katlediliyor
Halep’in diğer mahallelerinde de büyük bir gerilim ve güvenlik sorunu olduğunu dile getiren Şêxo, “Halkın evlerine el konuluyor, gözaltı, hırsızlık ve her gün insanlar katlediliyor. Bunu kontrolümüzdeki iki mahallede de yapmak istiyorlar. Askeri ve siyasi baskılar günlük yaşamı doğrudan etkiliyor. Her iki mahalle ne olursa olsun teslim olmuyor. Sorunun çözümü için temaslarımız sürüyor” diyor.
“Geçici hükümet eşitlik, demokrasi, özgürlük projesini istemedi. Aksine göç, yıkım, baskı ve kriz yaratan sistemi dayatıyor” diyen Şêxo, HTŞ’nin Sünni yapılı bir devleti halklara dayattığını hatırlatıyor.
Efrîn’den çete getirdiler
Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê Mahalleleri Genel Meclisi Eşbaşkanı Hêvîn Silêman ise çetelerin hastanelere, camilere ve okullara konuşlandığını belirtiyor. Hêvîn, “Geçici hükümet sorunu neden çözmüyor?” sorumuza şu yanıtı veriyor: “Bunu onlarla paylaştığımızda ‘kontrolsüz gruplar’ olduğu yanıtını alıyoruz. Efrîn’deki Emşat ve Hamzat çeteleri Halep’e yerleştirildi. Bunu da en başında Şam’la paylaştık ama cevap verilmiyor, önlem alınmıyor. Böylece 1 Nisan’daki anlaşma uygulanmıyor. Çünkü Türk devleti bunu bozmak ve bugün kurulan sistemi yok etmek istiyor. Yabancı uyruklu çeteler Şêxmeqsûd’u ele geçirmeye çalışıyor. Sürekli çete tehdidi var.”
Özerk Yönetim’in anlaşmanın uygulanması ve mevcut krizin diyalogla çözmeye çalıştığını belirten Hêvîn, “Ortak komitelerin birlikte çalışması gerekiyor ancak dış müdahaleler çok olduğu için henüz pratikte uygulanmadı. Geçici hükümet, kurumlarımızı kendi kurumları içinde eritmek istiyor. Fakat ne olursa olsun tüm halkların kimliğiyle masada oturmasını savunuyoruz. Bu mahallelerdeki yaşam, tüm Suriye’ye örnek olmalı. Önemlerimizi alıyoruz ama diyalogu kesmiyoruz. Merkezi değil, tüm renklerin, kimliklerin ve kültürlerin temsil edildiği bir Suriye istiyoruz. Ancak Şam geçici hükümeti aksine merkezi yönetim istiyor” şeklinde konuşuyor.
40 bini aşkın aile yakıta erişemiyor
Hêvîn, saldırıların Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de günlük yaşamı doğrudan etkilemesine şu örnekleri veriyor: “Kurumların temel yaşam ve sosyal hizmet çalışmaları aksıyor. Daha da önemlisi mazot geçişlerine izin verilmiyor. Önümüz kış; hastalar, yaşlılar ve çocuklar var. Mazot geçişine izin verilmezse kışın elektrik ve ısınma krizi patlak verecek. “
Bir haftadır Dêr Hafir yakınlarındaki Halep-Reqa yolunu kapatan HTŞ rejimi, mahallelere mazotun geçmesine izin vermiyor. Yakıt Komitesi Üyesi Mihemed Îbiş’in ANHA’ya verdiği bilgilere göre, ambargodan önce 7 bin aile sadece soba için kullanılan mazota erişirken, şu anda ambargoyla en az 42 bin aile mazota erişemiyor.
* * *
Üç kez masadan kaçtı
10 Mart anlaşmasının uygulanması için yapılacak müzakerelerden kaçan Şam’daki rejim, üçüncü kez görüşmelerden kaçtı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Dış İlişkiler Komitesi Eşbaşkanı İlham Ehmed ile HTŞ’nin Dışişleri Bakanı Esad Şeybani arasında yapılacak görüşme, “Şam’ın ABD heyetinin katılımını reddetmesi” nedeniyle iptal edildi. El Hadath’a göre, Fransa görüşmelerin bir Arap ülkesinde başlaması için baskı kurarken, İlham Ehmed, görüşmelerin “Dêrazor” nedeniyle tıkandığını söyledi. Rejim, Temmuz ayında planlanan toplantıya “hazır olmadığını”, Ağustos ayında ise Hesekê’de düzenlenen “Halkların Ortak Tutumu” konferansını gerekçe göstererek katılmadı. Müzakerelere bahaneler ileri sürerek veya şart koşarak katılmayan rejim, tekçi ve teslim alma zihniyetini sürdürmekte ısrar ediyor.
* * *
Tişrîn’e saldırıyorlar
Rejim, Ekim ayının ilk haftasında Tişrîn Barajı ve çevresini ağır silahlarla hedef aldı. 1 Ekim’de tank ve sahra toplarıyla yapılan bombardımanla barajın gövdesi doğrudan vuruldu, işçi konutları ile çevredeki köyler hedef alındı. Ertesi gün de ağır silahlarla baraj bombalandı. QSD, saldırıların sivillerin yaşamı için ciddi bir tehdit oluşturduğunu ve hayati öneme sahip tesislerin “felaket boyutunda bir tehlikeye” maruz bırakıldığını belirtti. HTŞ rejimin saldırılardan sorumlu olduğunun altını çizerek, meşru savunma kapsamında sivilleri ve hizmet tesislerini koruma hakkına sahip olduğunu vurguladı.















