HDP’ye yönelim bir devlet politikasıdır

- Kürt yasal hareketi üzerindeki baskıların, zamandan, iktidarın politik ve ideolojik yapısından bağımsız olarak işlediğini söyleyen akademisyen Celil Kaya, “Bu nedenle yasal Kürt hareketi ne zaman güçlenmeye başlasa devlet hemen harekete geçer ve çeşitli yollarla hareketi güçsüzleştirmeye çalışır” dedi
MASİS HESKİF / ANKARA
HDP’ye açılan kapatma davasının yaklaşık 6 yıllık bir sürecin son halkası olduğunun altını çizen Celil Kaya, siyasetçilerin tutuklanması, belediyelere kayyum atanması, her yerde polis baskısı ve şiddetiyle karşı karşıya kalınması sürecinin son durağı olarak kapatma davasının açıldığını söyledi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması için Mart’ta Anayasa Mahkemesi’ne iddianame sunmuş, Anayasa Mahkemesi ise usul eksiklikleri nedeniyle iddianameyi oybirliği ile Yargıtay’a iade etmişti. Anayasa Mahkemesi’nin iade kararında, “Partililerle suçlamalara konu eylemler arasında ilişkilendirme yapılmadığı” ifade edildi. Yargıtayın, eksikleri tamamlayarak iddianameyi Anayasa Mahkemesi’ne sunmasının ardından yeniden ilk inceleme yapılacak.
Kürt siyasetinde şu ana dek mahkeme kararıyla 7 parti kapatılırken, iki parti ise kendisini feshetti. En son 2009’da Demokratik Toplum Partisi kapatıldı. Şimdi ise 6 milyondan fazla seçmeni olan Türkiye ve Kürt siyasetinin merkezindeki HDP hedefte. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen akademisyen Celil Kaya ile HDP’nin kapatılma tartışmalarını konuştuk.
HDP’siz seçim Cumhur İttifakı’na yarar
Siyasi iktidarın HDP’yi kapatmak istemesinde bir özel, bir de genel amacının olduğunu söyleyen Celil Kaya, özel ve muhalifler tarafından çok dillendirilen amacın, HDP’nin seçime girmesini engelleyerek seçim sonucunu AKP ve Cumhur İttifakı lehine etkilemek olduğunu söyledi. “AKP’nin beklentisi, sanıldığı gibi HDP’ye oy verenlerin kendisine yönelmesi değil, bunun düşük ihtimal olduğunu kendileri de biliyor” diyen Kaya, ”Ancak HDP’nin seçime girememesi ya da güçsüzleştirilmiş şekilde girmesi, Kürt seçmenin seçime katılmasını önemli ölçüde azaltabilir. Bu da oransal olarak Cumhur İttifakı’nın işine yarar. Özel amaçlarındaki esas hesabın bu olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Kürtler ne zaman güçlense
Genel amacın ise mevcut iktidar ve Cumhur İttifakı’nı aşan bir duruma işaret ettiğini vurgulayan Kaya, şöyle devam etti: “Kürtlerin kültürel ve siyasal talepleri ne zaman siyasal ve hukuki alana güçlü şekilde taşınsa devlet bir refleks olarak baskı ve yıldırma yöntemlerine başvurur. Kürt hareketinin sadece silahlı alanda tutulması, devletin bu talepleri kriminalize etmesine, genel bir ‘terör’ söylemiyle geçiştirmesine olanak verebiliyor. Bu taleplerin parlamentoda, belediyelerde, sivil toplum alanında dile getirilmesi ve geniş toplumsal kesimlerde karşılık bulması, devletin terör söylemini zayıflatıyor. Bu nedenle yasal Kürt hareketi ne zaman güçlenmeye başlasa -iktidarda kim olursa olsun- devlet hemen harekete geçer ve çeşitli yollarla hareketi güçsüzleştirmeye çalışır. Üstelik bu durum yalnızca en otoriter dönemlerde yaşanmaz. Görece demokratik ve liberal sayılabilecek dönemlerde de Kürt hareketi üzerindeki baskı beli bir düzeyde devam eder. 2009’da başlayan ‘KCK operasyonları’nda DTP ve BDP’li birçok siyasetçinin yargılandığını hatırlayalım.”
6 yıllık sürecin son halkası
HDP’ye açılan kapatma davasının, yaklaşık 6 yıldır devam eden bir sürecin son halkası olduğunun altını çizen Kaya; siyasetçilerin tutuklanması, belediyelere kayyum atanması, parti faaliyetlerinin her yerde polis baskısı ve şiddetiyle karşı karşıya kalması sürecinin son durağı olarak HDP’ye kapatma davasının açıldığını kaydetti.
AKP hamlesinin etkisi yok
MHP lideri Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasındaki ısrarına da değinen Kaya, AKP’lilerin de Meclis’te, medyada, toplantılarda vs. sık sık HDP’ye yönelik nefret söyleminde bulunduğunu belirtti. “Ancak MHP daha saldırgan bir tarza sahip” diyen Kaya, bunun temel sebebini MHP’nin tarihsel olarak aşırı milliyetçi ve saldırgan bir karaktere sahip olmasına bağladı. Kaya, “AKP her ne kadar 2015’ten sonra dümeni otoriter milliyetçiliğe doğru kırmış olsa da hâlâ merkez parti imajını da devam ettirmeye çalışıyor. Örneğin son kongrede Diyarbakır eski Milletvekili Abdurrahman Kurt MKYK’ya alındı. Bunun Kürtlere yönelik bir mesaj olduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak AKP’nin bu hamlelerinin Kürtler, özellikle de HDP seçmeni olanlar arasında bir etkisinin olacağını sanmıyorum” ifadelerini kullandı.
Bildiği ‘tek ve en iyi’ yol
Cumhur İttifakı içinde daha milliyetçi ve saldırgan olma rolünü MHP’nin üstlendiğini vurgulayan Kaya, MHP’nin ideolojik yapısı ve devletin güvenlik aygıtıyla olan tarihsel ilişkisi de düşünüldüğünde bu durumun şaşırtıcı olmadığını kaydetti. Kaya, “MHP’nin bu tavrının bir diğer sebebi de şu bence: Türkiye’deki yoğun milliyetçi atmosfere rağmen MHP güç kaybediyor ve muhtemelen seçmeninin bir kısmını İYİ Parti’ye, bir kısmını da AKP’ye kaptırıyor. Uzaklaşan seçmeni geri getirmek için MHP bildiği tek ve en iyi yolu kullanmaya çalışıyor: Milliyetçilik ve saldırganlık” dedi.
Zayıflatılmış Kürt partisi
Toplumun da siyasetçilerin de HDP kapatılması durumunda yerine başka bir parti geleceğini bildiğini ve dillendirdiğini söyleyen Kaya, Cumhur İttifakı’nın hesabı legal alandan Kürt hareketini tamamen silmek değil, bunun öngörülemez sonuçları olabileceğini kendilerinin de bilmesi olduğunu vurguladı. Kaya, şöyle devam etti: “Ama zaten zayıflatılmış, kolu kanadı kırılmış, kadroları tasfiye edilmiş bir Kürt partisi işlerini görecektir. HDP kapatılmasa bile hazine yardımından mahrum kalması, kadrolarına siyaset yasağı getirilmesi, milletvekilliklerinin düşürülmesi gibi yaptırımlar olası bir seçimde partinin gücünü epey azaltacaktır. Kapatılması durumunda yerine gelecek partinin ise kısa sürede seçim hazırlıklarını tamamlayamayacak olması Cumhur İttifakı’nın murat ettiği sonuca yaklaşmasını sağlayacaktır. Dolayısıyla ‘Kapatırsanız yerine yenisi gelir, boşuna uğraşıyorsunuz’ söylemi teknik olarak doğru olmakla birlikte bazı gerçekleri tam kavrayamayan bir perspektif.”
Bakanlık yeni partiyi kurdurmuyor
Son yıllarda bazı örneklerde İçişleri Bakanlığı’nın parti kurulmasını fiili olarak engellediğinin bilindiğini söyleyen Kaya, kanunlarda partilerin nasıl kurulacağı açıkça belirtilmesine rağmen başvuruları işleme almayarak fiili bir yasak uyguladığını hatırlattı. Kaya, “Örneğin İnsan ve Özgürlük Partisi’nin kurulması için iki yıldan fazladır çaba harcanıyor. En son dilekçelerinin işleme alınması için İçişleri Bakanlığı’nın önünde nöbet tutma eylemi yaptılar. Bu olasılığı da hesaba katmak gerekir diye düşünüyorum” dedi.
HDP’siz bir formül başarılı olmaz
Kürt yasal hareketi üzerindeki baskıların zamandan, iktidarın politik ve ideolojik yöneliminden bağımsız olarak işlediğini söyleyen Kaya, başlangıç momenti olarak kabul edilen HEP’in kurulduğu 1990’dan beri baskı ve yıldırmaların farklı düzeylerde uygulandığını belirtti. Kaya, “’Farklı düzeyler’ diyorum, çünkü söz konusu uygulamaların daha gevşek ya da daha sıkı olduğu dönemlerin bulunduğunu da söylemek lazım” diyerek şöyle devam etti: ”Siyasi iktidarlar farklı alanlarda daralma yaşadıkça milliyetçiliğe daha fazla yönelirler. Bu neredeyse evrensel bir olgudur. Türkiye’de de 2010’ların ortasından sonra yaşanan ekonomik daralma, AKP’nin yönetme kapasitesinin azalması gibi durumlar, otoriterlik ve milliyetçiliğin artmasına neden oldu (Milliyetçiliğin artmasının tek sebebi elbette ekonomi değil, bunu tekrar not etmek isterim). Türkiye’de milliyetçiliğe yönelen her iktidar da önce Kürtleri hedef alır, biliyorsunuz. Türkiye’nin gidişatını kestirmek zor fakat bu gidişatı durdurmak için HDP’yi, daha doğrusu genel olarak Kürtleri dışarıda bırakacak hiçbir formülün başarılı olmayacağını düşünüyorum.”














