Dengeyi Kürtler değiştirebilir

Kürt halkı
- DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, Ortadoğu'daki bütün dengeleri yeniden değiştirebilecek ve kurabilecek olan öznenin şu anda Kürtler olduğunu söyledi.
Devletlerin dönüşümü ile devletlerin çöküşü arasında bir diyalektik yaşandığına dikkat çeken Saruhan Oluç, Türk devleti ve hükümetinin Kürtlerin Ortadoğu'daki her türlü hak ve kazanımlarını kabul etmeme politikalarından vazgeçmesini istedi.
AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında dün toplanan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Türkiye Savunma Bakanlığı 2026 bütçesi, kesin hesabı ve Sayıştay raporları ile Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığı Sayıştay raporları görüşüldü. Görüşmelerde söz alan DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, çok kutuplu siyaset zemininden ötürü ortaya çıkan bir güç rekabeti olduğunu belirterek, bu rekabetin aynı zamanda ülkelere yeni bir stratejik alanı açtığını söyledi. Oluç, "Bu stratejik özerklik alanı hem yeni fırsatlar yaratıyor hem de yeni tehlikeler barındırıyor içinde ve Türkiye açısından baktığımızda bu mesele çok önemli. Ortadoğu ve Türkiye bağlamında ele aldığımızda hem yeni fırsatlar var hem de çok ciddi tehlike ve tehditler var. Atılacak her adım geleceği belirlemek yönünde bir adım olacak, bunu görmek gerekiyor" dedi.
Dönüşüm mü çöküş mü?
Geleneksel hegemonya mücadelesinin dönüşümü bağlamında devletlerin dönüşümü ile devletlerin çöküşü arasında bir diyalektik yaşandığına dikkat çeken Oluç, "Aslında bu gelişme özellikle Ortadoğu açısından da bakarsak bölgesel hiyerarşiyi yeniden şekillendiriyor. Dönüşen devletler ve çöken devletler. Dönüşen devletler, özellikle kendilerini korumak için dönüşüm yapmak zorunda olduklarını hissediyor, hissetmeleri iyi bir şey ve kendi finansal ve diplomatik güçlerini bunun için bir kaldıraç olarak kullanıyorlar" diye konuştu.
Hibrit aktörlere evrildiler
Oluç, devlet dışı aktörlerin artık sadece bir vekalet savaşında kullanılan aktörler olmaktan çıkıp yönetişim fonksiyonlarını üstlenen hibrit aktörlere evrildiğini gördüklerini söyleyerek, "Bunu en yakında Suriye'de görüyoruz, yanıbaşımızda yaşanıyor. Biraz uzakta Afganistan'da da bunu görüyoruz ve bunun yarattığı sonuçlar var" şeklinde konuştu.
Kürtler aktif aktördür
Ortaya çıkan bu tabloda İran, Irak, Suriye ve Türkiye'yi de kapsayan bir coğrafya açısından bakıldığında Kürtlerin bu gelişmelerin ve dinamiklerin neresinde yer aldığına dikkat çeken Oluç, özetle şunları söyledi: "Kürtler bu gelişmelerin içinde hem bir taraftan büyük güçlerin ve bölgesel güçlerin politikalarına maruz kalmaları nedeniyle bir nesne pozisyonuna düşebiliyorlar hem de aynı zamanda giderek artan bir şekilde gelişmeleri şekillendiren aktif bir aktör olarak, bu süreci yaşayan bir özne olarak yer alıyorlar. ‘Türkiye'nin Ortadoğu'da en güvenebileceği, birlikte hareket edebileceği ve bu gelişmeler karşısında güçlü bir pozisyon geliştirebileceği politika Türk-Kürt ittifakı üzerinden şekillenebilir. Tarihsel olarak da böyledir. Konjonktürel olarak da böyledir’ demiştim. Gerçekten bugün geldiğimiz olan noktada bir yıl sonra da aynı şeyi vurgulamak istiyorum. Ortadoğu'daki bütün dengeleri yeniden değiştirebilecek ve yeniden kurabilecek özne olan güç, şu anda Kürtlerdir. Yani bu Irak için de Suriye için de İran için de böyledir. O nedenle bu bakış açısından ilerlemek ve geleneksel politikalar yerine yeni dönemin dönüştürücü politikalarını kavramak ve uygulamak büyük önem taşıyor.
Kürt karşıtlığından vazgeçin
Hala Ankara geleneksel politikaların sürdürücüsü olma özelliğini taşıyor. Bunun izlerini görüyoruz. Bu geleneksel politikalardan, yani Kürtlerin Ortadoğu'daki her türlü hak ve kazanımlarını kabul etmeme politikalarından vazgeçmek gerekiyor ve hak kazanımları karşısında olumlu bir politika, olumlu bir pozisyon geliştirme fikrine daha fazla yaklaşmak, daha fazla bu fikirle birlikte siyaset yapmak gerekiyor.
Diyalog ve müzakere
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî, Şam yönetimini temsilen Ahmet El Şara arasında Şam'da 10 Mart'ta masaya oturarak imzalanmış, 8 maddelik bir mutabakat var. 7 maddesi düzenlemeleri içerir. Bir maddesi de zamanı içerir. Bu yıl sonuna kadar bu maddelerin yerine getirilmesine dair bir maddedir. Önümüzde yaklaşık bir ayı aşkın bir süre kalmış vaziyette. Biliyoruz, müzakereler sürüyor. Çeşitli komisyonlar kurulmuş, işliyor. Adımlar atılması doğrultusunda belli noktalara gelinmiş vaziyette. Bir demokratik entegrasyon nasıl gerçekleşebilir, bunun üzerinde bir müzakere sürüyor ve dediğim gibi olumlu yönde de gelişmeler olduğunu biz de sizler gibi açık basından takip ediyoruz. Demek ki müzakere, diyalog, diplomasi her türlü sorunun aşılmasında Suriye'de de artık önemli bir faktör haline gelmiş
Türkiye ne yapmalı?
Peki Türkiye'nin burada yapması gereken nedir? Bunu tabii diyeceksiniz, 'Niye bizim bakanlığımıza söylüyorsunuz' ama olsun size de söyleyeyim. demiş olayım. Türkiye'nin yapması gereken de Suriye'nin demokratik bir rejim olarak şekillenmesini sağlamak, demokratik Suriye rejiminin anayasasıyla birlikte o ülkede yaşayan bütün farklı kimliklerin, kültürlerin, ana dillerin, inançların eşit şekilde özgürce bir arada yaşayabilmelerini hem siyasal hem toprak anlamında bütünlüğü koruyarak yaşayabilmelerini sağlamak yönünde teşvikte bulunmaktır, Türkiye'nin yapması gereken. Yani olumlu, demokratik anlamda teşvikte bulunmaktır.
Kuzey ve Doğu Suriye halklarıyla ticari, ekonomik, diplomatik, kültürel faaliyetlerin, ilişkilerinin geliştirilmesini sağlamak gelecek açısından büyük önem taşıyor. Gelecek açısından derken yeni dönemin stratejisi ve ittifakları açısından bunu söylüyorum. Türkiye, Türk-Kürt ittifakının en güçlü şekilde tesis edilmesi, geliştirilmesi ve bununla imkanların ve fırsatların bütün toplum için kullanılmasının yolunu döşemelidir diye düşünüyoruz."
Türkiye alışkanlıklarını bırakmalı
DEM Parti Amed Milletvekili Cengiz Çandar ise Türkiye Savunma Bakanlığına ayrılan bütçeye tepki gösterdi. Çandar, gayrisafi milli hasılanın yüzde 2,13’ünün savunma harcamalarına gittiğini belirtti. Türkiye’nin Suriye politikasında eski alışkanlıklardan vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Çandar, şunları söyledi: “Suriye'de tehditkâr bir dil kullanılmamalı; oradaki bütün unsurlar ve aktörler, birleşmeye yönelik teşvik edici bir üslupla karşılanmalıdır. Daha bir hafta önce, benim de hazır bulunduğum bir toplantıda, QSD'nin başkomutanı sıfatını taşıyan Mazlum Ebdî, Türkiye’ye teminat verici bir üslupla, entegrasyon çalışmalarının devam ettiğini, entegrasyon hâlinde hiçbir şekilde Türkiye’ye tehdit teşkil etmediklerini ve Türkiye ile görüşmek istediklerini ifade etti. Savunma Bakanlığımızın bu konularda esnek davranması ve Suriye’nin birliğine hizmet edecek bir dil kullanması isabetli olacaktır.” ANKARA













