Katliamın sorumlusu HTŞ
Dünya Haberleri —

Dêr Hafir’da katliam
- Şam ordusunun çeteleri, Dêr Hafir’ın Um El Tîna köyüne önce dronelar, ardından topçu atışlarıyla saldırdı. Bir yaşındaki Ebdulxenî Rehman El Ubêd ve 4 yaşındaki Hemze Ubêd Ebdurezaq’ın da aralarında olduğu 7 sivili katletti, 4 kişiyi yaraladı.
- HTŞ’nin belgeleriyle kanıtlanan katliamdan sorumlu olduğunu duyuran QSD, rejimi çetelerini kontrol altına almaya çağırdı. İç Güvenlik Güçleri, “Bu ihlaller cezasız kalmayacaktır” dedi ve ekledi: “Uluslararası toplumu, örgütlü suçların durdurulması konusunda sorumluluk almaya çağırıyoruz.”
Şam’daki Heyet Tehrir El Şam (HTŞ) yönetimine bağlı çete grupları, Dêr Hafir’a bir kez daha saldırdı. 20 Eylül akşamı, Demokratik Suriye Güçleri’ne (QSD) ait bir askeri noktayı insansız hava aracıyla bombaladı; saldırıda can kaybı yaşanmadı.
Saldırıya meşru savunma çerçevesinde anında yanıt veren QSD, “Yanıt verilmesinin ardından silahlı gruplar geri çekilmek zorunda kaldı. Güçlerimizin hazırlıkları en üst düzeydedir. Saldırıların hangi merkezden veya hangi tarafça yapıldığı fark etmeksizin, her türlü saldırıya karşı yanıtımız olacaktır” açıklamasını yaptı.
Çeteler aynı gün saat 19:00 sularında bu kez Dêr Hafir’a bağlı Um El Tîna köyüne insansız hava araçlarıyla saldırarak katliam gerçekleştirdi. Biri bebek, biri çocuk olmak üzere 7 sivili katletti, 4 kişi de yaralandı.
Emîne Mihemed El Ezawî (75), Fatme Heya Ubêd (65), Emîne Mihemed El Hemze (22), Eyşe Hemze Ubêd (18), Hemze Ubêd Ebdurezaq (4), Ebdulxenî Rehman El Ubêd (1), Rehef Hisên El Ezawî (23) katledilirken; Cuma Hemûd El Mihêsin (60), Meryem Hemo El Mihêsin (55), Helîme Mehmûd El Mihêsin (65) ve Emîne Hemûd El Emûre (20) yaralandı.
Çetelerini kontrol altına al
HTŞ rejimi, çetelerden hesap sormak yerine olayı çarpıtarak QSD’yi suçladı. Asılsız açıklamalara yanıt veren QSD, şunları vurguladı: “Suriye Savunma Bakanlığı’nın, Dêr Hafir’in Um Tîne köyünde sivillere yönelik Şam Hükümeti’ne bağlı silahlı gruplar tarafından gerçekleştirilen katliam hakkında yaptığı açıklama, suçun sorumluluğundan kaçmaya yönelik açık bir girişimden ibarettir. Bu açıklama ne askerî ne de siyasî açıdan bir anlam taşımakta, sahada belgelenmiş gerçekleri değiştirmemektedir.
Gerçekle hiçbir ilgisi olmayan bu anlatı, Savunma Bakanlığı’nın kendi silahlı gruplarının tekrar eden suçlarını ve saldırılarını örtbas etme çabasındaki çaresizliğini yansıtmaktadır. Bu yalnızca bir propaganda girişimi değil, aynı zamanda Suriyeli sivillerin hayatına ve mağdurların adalet talebine yapılmış bir hakarettir. Suçların inkârı, bakanlığın izlediği sistematik politikanın bir parçası olup, Suriyelilerin yaşamını gerçeği gizleme uğruna değersizleştirdiğini göstermektedir. Bu saldırı, Şam hükümetine bağlı silahlı grupların 20 Eylül akşamı düzenlediği topçu bombardımanı sonucu gerçekleşmiştir. Biz mağdurların isimlerini ve yaşlarını kamuoyuyla paylaşırken, Savunma Bakanlığı hâlâ boş bir halkada dönme çabası içinde ve suça iki kez ortak olmaktadır; bir kez topçu ateşiyle, bir kez de inkâr ve kaçışla.
Belgelerle kanıtlanmış bu katliamın sorumluluğu Şam hükümetine aittir. Hükümeti, kontrolsüz silahlı gruplarını denetim altına almaya, Suriyelilerin yaşamını ve güvenliğini siyasî ve askerî hesapların üzerinde tutacak barışçıl bir sürece dâhil olmaya çağırıyoruz.”
Hesabını soracağız
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ise suçlulardan adalet önünde hesap sorulmasına ve cezalandırılmasına vurgu yaptı. Uluslararası kamuoyuna sivillere karşı ahlaki ve insani sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapan Özerk Yönetim, açıklamasında şunların altını çizdi: “Bu barbarca saldırıları şiddetle kınıyoruz. Bu saldırı halkımıza karşı düşmanca yaklaşımın devamının göstergesidir. Ülkemizin hassas bir süreçten geçtiği bu dönemde herkesin güvenli yarınlar için şiddet ve inkardan uzak bir çabanın içerisinde olması gerekiyor. Suçlulardan adalet önünde hesap sorulmalı ve cezalandırılmalıdır.”
İç Güvenlik Güçleri Genel Komutanlığı, bu suçu “çetelerin işlediği katliamlar ve sistematik ihlaller zincirinin bir yenisi” olarak tanımladı. Çetelerin Um El Tîna köyünü önce dronelarla ardından doğrudan top atışlarla hedef aldığının altını çizen İç Güvenlik Güçleri, katliamı şiddetle kınadı.
Saldırının amacının halkın iradesini kırmak ve korku yaymak olduğun işaret eden İç Güvenlik Güçleri, “Bu ihlaller cezasız kalmayacaktır. Aynı zamanda uluslararası toplumu, Suriye halkının korunmasından sorumlu bir taraf olarak, örgütlü suçların durdurulması konusunda sorumluluk almaya çağırıyoruz. Şehitlerin ailelerine başsağlığı; yaralılara acil şifalar diliyoruz” dedi.
Dêr Hafir: Halep’e açılan kapı
Halep’in Dêr Hafir ile Meskene bölgeleri, Baas rejiminin düşmesiyle QSD’nin kontrolüne geçti. Aralık 2024’te Suriye’de yönetimi ele geçiren HTŞ’li çete yönetimi, Halep ile Özerk Yönetim bölgeleri arasında oldukça stratejik bir öneme sahip olan Dêr Hafir’a onlarca kez saldırdı. Halep’e açılan kapı ve Kürtlerin kontrolündeki Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahalleleriyle bağlantının sağlanması açısından kritik olan Dêr Hafir, 10 ayı aşkın süredir çetelerin hedefinde.
3’üncü ve 8’inci maddeleri ihlal ediyor
Nisan ayının ilk haftası Özerk Yönetim ile HTŞ rejimi arasında, Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallerinin güvenliği ve kontrolü için bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre mahallelerin güvenliğinden QSD’ye bağlı İç Güvenlik Güçleri (Asayiş) sorumlu olacak. Ayrıca güvenlik ve hizmetler, her iki tarafın da katılımıyla sağlanacak ve dış müdahalelere karşı korunacak. Mahalle halkına hareket özgürlüğü garantisi verilerek, ayrım gözetmeksizin tam temsil hakkı tanınacak. Anlaşma toplam 14 maddeden oluşuyordu.
Ancak, Şam ordusunun çete grupları anlaşmayı onlarca kez ihlal etti. Örneğin; son iki ayda 10’dan fazla sivili Dêr Hafir-Halep arasındaki kontrol noktalarında kaçırarak anlaşmanın 3’üncü ve 8’inci maddelerini çiğnedi. 8’inci maddeye göre; Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de yaşayan yurttaşlar serbest seyahat edebilir. Suriyelilerin kanının dökülmesinde parmağı olmayan kişiler alıkonulamaz. 3’üncü madde de ise Suriye geçiş hükümetinin İçişleri Bakanlığı ve İç Güvenlik Güçleri’nin her iki mahallede yaşayan yurttaşları korumakla yükümlü olduğu belirtiliyor.
HTŞ yönetiminin hesap sormadığı çeteleri, 14 Eylül’de Almanya’da yaşayan ve 5 ay önce Kuzey ve Doğu Suriye’yi ziyarete gelen Dêrikli Norman Celal Serhan ile ona eşlik eden Fatma adlı kadını kaçırdı. Kadınlar Halep’e geçecekti. 11 Eylül’de Şêxmeqsûd Mahallesi’ndeki akrabalarını ziyarete giden Kobanêli Heyfa Adil Tayar adlı genç kadını kaçırdı. 30 Haziran’da 10 kişiyi, 11 Haziran’da ise Efrînli Ebdulhenan Mistefa (54), Ekrem Mihemed Elo (41) ve Ebduselam Ehmed El Xelîl (35) adlı kişileri kaçırdı.
200 Kürt kaçırıldı
Çeteler sadece Halep’te değil başta Türk devletiyle işgal ettiği bölgeler olmak üzere Suriye genelinde yaklaşık 200 Kürdü kaçırdı. İhlalleri Belgeleme Merkezi (Violations Documentation Center-VDC), Eylül ayında 14 Kürdün kaçırıldığını açıkladı.
Cumartesi günü 2025 yılı raporunu açıklayan VCD, "2025'in başından Ağustos sonuna kadar kaçırılan Kürtlerin sayısı, 18 yaşın altındaki iki çocuk, dokuz kadın ve kronik hastalığı olan 56 tutuklu da dahil olmak üzere 190 kişiye ulaştı" dedi. Ancak bazı ailelerin güvenlik korkusundan dolayı kayıpları bildirememesinden dolayı gerçek sayının daha yüksek olabileceğine işaret etti.
VDC, kaçırmaların "tutuklama emri olmadan evlere baskın düzenleyen ve kişileri kontrol noktalarında gözaltına alan silahlı adamlar" tarafından gerçekleştirildiğini belirtti. Rapora göre, Türk devleti destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) çetelerinin işgali altındaki Efrîn, en çok kaçırma suçunun işlendiği bölge. 2025’te Efrîn’de 87 kişi kaçırıldı. Gözlemci kuruluş ayrıca 2024'te 700, 2023'te ise 461 kaçırma olayı kaydetti ve "2022'de 720'den fazla kaçırma olayı kaydedildiğini" ancak gerçek sayının muhtemelen daha yüksek olduğunu belirtti. HABER MERKEZİ












