Hukukun sıfır noktası
- Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi Avukat Rengin Ergül, İmralı’da 2 yılı aşkın süredir devam eden mutlak iletişimsiz ve tecrit halinin hukukun sıfır noktası olduğunu söyledi.
ERDOĞAN ALAYUMAT - İSTANBUL
ÖHD Üyesi Avukat Rengin Ergül, tecridin Türkiye’de siyaseti tıkadığını belirterek, "Zaten hukuken altyapısı olmayan tecrit politikası, iktidarın toplumun iradesini kırmak için kullandığı bir sistem halini aldı" dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 24 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 27 ayı aşkın süredir hiçbir haber alınamıyor. Mutlak iletişimsizlik hali yani “incommunicado”nun sürdüğü Abdullah Öcalan için avukatları ve ailesinin yaptığı görüşme başvurularının yanı sıra dünyanın dört bir yanından her kesim de sayısız girişim ve başvuruda bulundu. Başvurulara olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt verilmiyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eşbaşkanları ve üyelerinin hem dernek bazlı hem de bireysel olarak yaptığı başvuru ve girişimlere hiçbir dönüş yapılmıyor.
Yasaklar süreklileşti
Öcalan'ın avukatları ve ailesinin görüşmek için yaptığı başvurular da ya yanıtsız bırakılıyor ya da “disiplin cezaları” gerekçesiyle sistematik bir şekilde engelleniyor. Avukatların görüşmek için 27 Nisan’da Bursa İnfaz Hakimliğine yaptığı başvuruya da hakimlik yerine Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından avukatlara yapılan tebliğde, Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26 Nisan’da aldığı kararda, Abdullah Öcalan’a dair yeni bir 6 aylık görüşme yasağı kararının getirildiği ifade edildi. Avukatlar, söz konusu yasaklara karşı yıllardır dosyaların beklediği Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yeniden bireysel başvuruda bulundu. Yine avukatlar, 6 Nisan 2023’te Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ne ayrı ayrı başvurular yaptı. Başvuruların havale edildiği Bursa 1. İnfaz Hakimliği, 12 Nisan’da görüşme başvurusu ve itirazları reddetti. Hakimlik, bir önceki yasak kararı bitmemiş olmasına rağmen İmralı Cezaevi’nin 15 Mart’ta yeni bir ziyaretçi yasağı kararı aldığını, bu kararın 30 Mart’ta kesinleştiğini ve bu nedenle de görüşme başvurusunu reddettiğini tebliğ etti. Avukatlar, 14 Nisan’da kararı Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşıdı. Mahkeme, itirazı 30 Nisan’da reddetti ve karar kesinleşti. Böylece, Abdullah Öcalan’a yönelik yeni bir aile görüş yasağı getirilmiş oldu.
CPT'den de karatma
Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ise 20-29 Eylül 2022 tarihli Türkiye ziyaretine dair 3 Ekim 2022’de yaptığı açıklamada, ziyaret ettiği kurumlar arasında İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin de yer aldığını duyurmuştu. Defalarca yapılan girişim ve çağrılara rağmen ziyaretine ilişkin hiçbir açıklama yapmayan CPT, 30 Mart’ta 2022 yılı raporunu açıkladı. Bu raporda, Öcalan'ın koşulları ve ziyarete dair hiçbir bilgiye yer verilmedi. CPT, 2022 Türkiye raporunun hükümete iletildiğini ve raporun şu an Türkiye'de olduğu bilgisini vermişti. İmralı’daki mutlak iletişimsizliğe, tüm bu gelişmelere rağmen son verilmiyor.
Tecrit ağırlaştıkça
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi Rengin Ergül, İmralı’da 2 yılı aşkın süredir devam eden mutlak iletişimsiz ve tecrit halinin hukukun sıfır noktası olduğunu söyledi. Öcalan üzerinde uygulanan tecrit politikasına ses çıkarılmadığı için bu tecrit halinin tüm topluma yayıldığını ifade eden Ergül, “Siyasal iktidar tüm baskı politikalarını ilk önce Kürtler ve Kürtlerin temsilcileri üzerinde uyguladı. Bunu kendince meşru hale getirdiği ve yasal zeminini zamanla oturttuğu görülüyor. Bu nedenle muhalefetin bu tecrit haline en başta sesini çıkarması gerekiyordu. Tecrit ağırlaştıkça Kürtler daha da yalnızlaştı” şeklinde konuştu.
Dehşet verici bir tablo
Zaman zaman aydın, sanatçı ve akademisyenlerin tecrit haline karşı tepki gösterdiğini anımsatan Ergül, artan baskılardan kaynaklı bu kesimlerin de geri adım attığını kaydetti. Kürtlerin karşı çıktığı bu tecrit sistemine, tüm toplumun karşı çıkması gerektiğini ifade eden Ergül, şöyle devam etti: "Mevcut tecrit hali daha ne kadar ağırlaşabilir kestiremiyoruz ama dehşet verici bir tablo karşımızda duruyor. Devletin denetimi altında bulunan bir kişiden iki yıldan fazla bir zamandır haber alınamıyor. Bu tecrit haline karşı ciddi bir sesin yükselmesi gerekiyor, yoksa tüm topluma bir cezalandırma politikası olarak geri dönecektir.”
Toplumun iradesi kırılıyor
Tecridin hukuki altyapısı olmayan bir suç olduğunun altını çizen Ergül, şunları s öyledi: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ilke ve kararlarına, evrensel hukuka göre tecridin kendisi bir işkence biçimi olarak kabul ediliyor. Buna dair birçok tıbbi değerlendirme var. Zaten hukuken altyapısı olmayan tecrit politikası iktidarın toplumun iradesini kırmak için kullandığı bir sistem halini aldı."
Haber alamama siyaseti tıkadı
Öcalan’dan haber alınamama durumunun siyasette bir tıkanmaya da neden olduğunu vurgulayan Ergül, şöyle konuştu: “Sayın Öcalan’dan haber alınamamasının Türkiye siyaseti üzerindeki olumsuz etkilerini gördük. Bütün bu olumsuz etkilere rağmen muhalefet ve iktidar, tecrit sistemini etik dışı bir şekilde kullanıyor. Kürt halkının kendi iradesi olarak gösterdiği Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kalkmadığı sürece siyasette kilitlenen noktanın ortadan kalkması mümkün değil."
Bu baskıcı siyasete karşı yeni bir söz üretmek için tecridin kalkması gerektiğini söyleyen Ergül, şunları ekledi: "Biz ÖHD olarak tecridin kalması için gerekli başvurularımızı yapmaya devam ediyoruz. Bu başvurulardan sonuç alınabilmesi için kamuoyunun ciddi bir desteğinin olması gerekiyor."
*****
Ailelerden yeni başvuru
Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın aileleri, görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Cezaevi Müdürlüğüne başvurdu.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında rehin tutulan ve iki yılı aşkın bir süredir haber alınamayan Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, vasisi Mazlum Dinç ile diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar’ın kardeşi Ali Konar, Hamili Yıldırım’ın kardeşi Polat Yıldırım ile Veysi Aktaş’ın kardeşi Melihe Çetin görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulundu. Aileler, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne de başvurdu.
*****
MA TUHAY-DER Eşbaşkanı: Tecrit mücadeleyle son bulur
Cezaevlerindeki hak ihlallerinin İmralı tecridinin yansımaları olduğunu belirten MA TUHAY-DER Eşbaşkanı Dilek Sönmez Demir, tecridin mücadeleyle son bulabileceğini söyledi.
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle yardımlaşma Derneği (MA TUHAY-DER) Eşbaşkanı Dilek Sönmez Demir, cezaevlerindeki hak ihlallerinde artış yaşandığını, buna karşı tüm girişimlerin bastırılmak istendiğini söyledi. Tutsaklardan toplumdan izole edilmek istendiğini dile getiren Demir, buna karşı direnişin de sürdüğünü kaydetti. Demir, “Cezaevlerindeki direniş büyüdükçe, işkencenin de dozu artıyor. Tutsaklar biat etmiyor” dedi.
Genelge geçersiz kalıyor
Adalet Bakanlığının hasta tutsaklar genelgesine atıfta bulunan Demir, şunları söyledi: “Bu sadece iktidarın işine gelen bir genelgeydi. Elbette bu genelgenin hiçbir şekilde haksız, hukuksuz yere yatan siyasi tutsaklara işlemeyeceğini biliyorduk. Biat etmeyen siyasi tutsaklar için geçerli olmadığını bir kez daha gördük.”
Tecrit bitmeden olmaz
Cezaevinde yaşanan ihlallerin, Öcalan üzerinde yürütülen tecrit politikasından kaynaklandığını ifade eden Demir, cezaevlerindeki ihlallerin bitmesi için tek yolun İmralı’daki tecridin sonlandırılması olduğunun altını çizdi. Haber alınamama halinin 3. yılına girdiğini hatırlatan Demir, toplumsal duyarlılıkla haber alınamama halinin ortadan kaldırılabileceğini kaydetti. Tecride karşı birleşerek mücadele etmenin önemine vurgu yapan Demir, “Özellikle Abdullah Öcalan’ın ve cezaevlerindeki tutsakların iradesi, duyarlı olan Kürt halkını, Türkiye toplumunu ayakta tutuyor. Amaçlarına ulaşmış olsalardı emin olun şu an cezaevlerinde kimse kalmazdı. Hepsi salınırdı. O direngenlik onları orada tutuyor” dedi.
Mücadeleyle son bulur
Toplumda bir korku atmosferinin yaratıldığını belirten Demir, bu korkunun bir bütünen insanların yaşamını etkilediğini vurguladı. Tecridin mücadeleyle son bulacağını vurgulayan Demir, şunları ekledi: “Cesaretin bir bütün topluma barışı, huzuru getireceğini hepimiz biliyoruz. Korkmayın, birleşin, haykırın, ses çıkarın. Hiçbir şekilde ne sizinle ne bizimle başa çıkamayacaklarını da biliyoruz. Gelin bu korkuyu hep birlikte yenelim. Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmak ve cezaevlerindeki onca arkadaşımızın, yoldaşımızın kapısını açmak senin, benim, bizim, hepimizin elinde.”