Ana dil talebi eşitlik talebidir

Toplum/Yaşam Haberleri —

Ana dil eylem

Ana dil eylem

  • Türkiye’de Kürtçenin kamusal alanda kullanımı ve ana dilde eğitim tartışmaları yeniden gündemde. İktidar kanadından “Türkçenin tek resmi dil olarak kalması gerekir” açıklamaları yapılırken; Kürt araştırmacı ve yazarlar, Türkçenin statüsünün tartışılmadığını, taleplerinin eşitlik ve ana dilde eğitim hakkı olduğunu vurguluyor.

MIHEME PORGEBOL

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un Amed’de okuduğu ve TBMM’nin resmi sosyal medya hesabından paylaşılan Kürtçe şiir, bütçe görüşmeleri sırasında DEM Parti Milletvekili Ceylan Akça Cupolo tarafından yeniden okunduğunda, Meclis tutanaklarına “bilinmeyen dil” olarak geçti. Aynı görüşmelerde DEM Parti milletvekilleri, Meclis’te Kürtçe tercüman bulundurulmasını talep etti. Buna karşılık AKP ve MHP gruplarından, Türkçenin tek ve resmi dil olarak kalması gerektiğine dair açıklamalar gelmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Mehmet Uçum, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Milli birliğimizin harcı olan Türkçenin devletin dili yani tek resmi dil şeklinde muhafaza edilmesi bekanın gereğidir. Hiç kimsenin de bunu tartıştığı yoktur. Türkçe dokunulmazdır” ifadelerini kullandı.

PKK’nin feshi ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı sonrasında Kürt meselesinde yeni bir döneme girildiği yorumları yapılırken, yetkililerin açıklamalarının hâlâ alışılmış söylemlerin ötesine geçmemesi dikkat çekiyor. Kürtçenin kamusal alanda yer bulması ve dil özgürlüklerinin genişletilmesine dair talepler de yükseliyor. Kürtçeye yönelik inkârcı söylemleri ve mevcut dil politikalarını Komeleya Lêkolînên Kurdî (Kürt Araştırmaları Derneği) Eşbaşkanı Remziye Alparslan ile Komeleya Wêjekarên Kurd (Kürt Edebiyatçılar Derneği) üyesi Mahmut Gülecan değerlendirdi.

 

 

Resmi dil statüsü tartışılmıyor

Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan, Türkçenin resmi dil olmamasını veya bu statüsünün değişmesini iddia eden veya talep edenin olmadığını belirterek, bazı çevrelerin bilinçli olarak bir gerçeği çarpıttıklarını ifade etti. Alparslan şöyle konuştu: “Kürtçenin de resmi dil olmasına ve daha da önemlisi ana dilinde eğitim yapılabilmesine -okul öncesinden yüksek öğretime kadar- dair talepler var. Özellikle Kürt sorunun çözümü bağlamında Kürtçe üzerine çalışan hak örgütlerinin dile getirdiği temel talep buydu. Bununla birlikte çok dilli ve kültürlü yaşama geçme ve bunu her alanda diğer ana dillerini de içerecek şekilde kamusal alanda da yerleştirme talebi var. Birden fazla resmi dili, ana dili bulunan ülkeler var. Bunlara ilişkin formülasyonlar konuşulur, tartışılır, bu ne egemenliği tartışmaya açmaktır ne de Türkçenin resmi dil statüsünü tartışmaktır; eşitlik talebidir.''

 

 

‘Yaşayan dillere’ sıkıştırılamaz

Ana dili hakkına ve ana dilinin önemine yaraşır bir şekilde herkesin resmi dilin yanı sıra ücretsiz bir şekilde kamu okullarında ana dilinde öğrenme, ana dilinde istihdam edilme ve ana dilinde yaşama hakkı olduğunu da hatırlatan Alparslan şu şekilde devam etti: ''Bunun hayata geçirilme şekline ilişkin formülasyonlar bütün dünyada farklı örneklerle deneyimleniyor, burada yeni bir şey icat edilmiyor. Ayrıca Kürtçe, Arapça ve diğer ana dillerinin geleneksel ve yaşayan diller adı altında sıkıştırılarak verilmesini ve bu parantezden ısrarla çıkarılmamasını bir tür hiyerarşi kurmak olarak görüyorum. Henüz bitiremediğimiz diller der gibi veya onların kullanılma alanlarını daha en başından sınırlandırır gibi. Eğer çözüm istiyorsak, tartışabilmeliyiz. Kürtler de ana dillerinde eğitim alabilmeli ve bunun artık kurslar, özel okullar bağlamından çıkarılması gerekiyor. Bu çok insani ve haklı bir talep ve artık doğru düzlemde tartışılmalıdır.”

Kimsenin Türkçenin resmi dil olmasına karşı çıkmadığını ve bazı çevrelerin bilerek suni bir tartışma yaratmak istediğine dikkat çeken Remziye Alparslan şunları belirtti: ''Tek eğitim dili diye bir söylem tutturmak hem çarpıtma hem de bu ülkedeki halklara ve ana dillerine yapılacak en büyük haksızlıktır; kabul edilebilir bir tarafı yoktur, olamaz da. Kürtçe gibi bugüne kadar yasaklarla yok edilmeye çalışılmış, bastırılmış ve ötekileştirilmiş bütün ana dilleri için gerçek anlamda adil koşulların oluşturulması amacıyla sadece ana dilinde eğitim hakkının tanınması değil, bunun altyapısının oluşturulması için aktif destek sunulması, teşvik edilmesi ve Kürtçenin kamusal alanda kullanılması için de bu dilin statüsünün tanınması gerekir. Bunun için de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerinden yönetim modellerine bakılması, bunların tartışılması ön açıcı olacaktır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gibi uluslararası sözleşmelerdeki çekincelerin kaldırılması, buralardaki formülasyonların tartışılması ve uygulanması kimsenin egemenliğini tartışmaya açmayacaktır. Buradan sözü açıp sanki tartışmaya açılan husus buymuş gibi söz kurmak olsa olsa çarpıtmadır.”

 

 

Güven sağlayan adımlar atılmalı

Kürt Edebiyatçılar Derneği üyesi Mahmut Gülecan da sürecin tek taraflı beyanlarla ve adımlarla ilerlemeyeceğine işaret ederek, ''Bunu devlet cenahı da bilmektedir. O zaman devlet güven duyulan açıklamalar yapmak durumundadır. Bundan öncesi için atılmış adımları karşılayabilmesi için devletin çerçeve yasada tartılmış adımları atması gerekmektedir. Uçum devletin somut adım atmadığını bilen kişi olarak, tartışılan ancak somutlaşmamış olan gerçekleri dile getirmektedir. O zaman yasal adımlar toplumsal anlamda rahatlamayı sağladığı gibi güven sağlayan adımlar da olacaktır. Rahatsızlık daha çok devletin somut adım atmamasına dönüktür. Dolayısıyla demokrasiye hazırlık olan bu süreci iyi okuyup adımların atılması ve teknik olan süreçten çıkıp toplum dinamiklerinin ortak olacağı bir sürece girilmesidir. Bu ortamın sağlanması devletin işidir. Her kesimin rahatlayacağı güven duyacağı ortamın sağlanması önemlidir” dedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.