İliştirilmiş zihniyetler

Aykan SEVER yazdı —

  • Bu savaşın aktörü olan tüm güçlere, özel olarak Rusya ya da NATO’ya şu ya da bu gerekçeyle angaje/taraftar olan zihniyetlerin dünyanın özgür-eşit-adil geleceğine dair bir hayali yoktur. Onlar en fazla mayışmış bir hedonizmi hülyalarının bayrağı olarak kurgulayabilirler.

3. Dünya Savaşı’nın Ukrayna cephesinde NATO destekli Kiev yönetiminin karşı taarruzu ve Prigojin olayı Rusya’da irtifa kaybına yol açsa da cephe hattında ciddi bir gerileme henüz yaşanmadı. Ukrayna’nın savaşı büyütme ve NATO’yu açıktan çatışmalarda taraf yapma arayışı ise göze çarpıyor. Misket bombalarından sonra, uzun menzilli füze ve F-16 talebi karşılandığı takdirde savaşın da bir üst boyuta yani nükleer aşamaya geçmemesi için maalesef çok sebep kalmayacağa benzer. Dünya iklim krizi ve savaşlarla kavrulurken pek umurunda görüntüsü sergilemeyen ABD-İngiliz-Rus sermaye çevreleri ve politik temsilcilerinin nasıl olsa biz zarar görmeyiz ahmaklığıyla işi bu raddeye getirme ihtimalleri bir hayli yüksek. Dünya liderleriyle ilgili kendinizi kandırıp “sağduyu” beklentisine girmeyin. Tam da tahıl koridoru anlaşmasının son günü gelmişken Kırım Köprüsü’ne Ukrayna’nın drone’larla saldırması ve sonrası Rusya’nın daha önce yaptığı pozitif açıklamaları bir kenara bırakarak Karadeniz Tahıl Anlaşması’nın sürmesi için ileri sürdüğü bazı şartları yeniden dayatması tarafların “ahmaklık” boyutunu sergilemesi açısından önemli. Zira bu anlaşma yürürlükten kalkarsa en hafifinden dünyanın genelini hali hazırda var olan ekonomik kriz daha da sarsacak, insanlar daha fazla yoksullaşacak. Savaşı yürütenlerin umurunda olmayabilir ama bizim olmalı. Zira aç insanlar sözcüğün her anlamıyla öyle ya da böyle sonunda birbirini yer, yiyor…

Kaşarlanmış, şu ya da bu iktidar çevresine iliştirilmiş zihinlerin vasatlaşmış propaganda faaliyetinin dışına çıkarak mevcut post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşının bazı niteliksel yanlarından tekrar bahsetmekte yarar var. 3. Dünya Savaşı esas olarak Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası oluşan hegemonya boşluğunu doldurma arayışı üzerinden başladı. ABD uzun zaman rakipsizken, özellikle 2008 krizi sonrası Çin ve Rusya da paylaşım yarışında iddialı oldu. Özetle TC’nin de dahil olduğu süreğen, uzay ve siber uzayı da kapsayan bu savaş, emperyalist kapitalist zincir dahilinde yapılan bir savaştır. İyiler ve kötülerin savaşı değildir. “İyiler” bu savaşı durdurabildikleri ve yeni bir dünya yaratabildikleri ölçüde var olacaktır. Bu savaşın aktörü olan tüm güçlere, özel olarak Rusya ya da NATO’ya şu ya da bu gerekçeyle angaje/taraftar olan zihniyetlerin dünyanın özgür-eşit-adil geleceğine dair bir hayali yoktur. Onlar en fazla mayışmış bir hedonizmi hülyalarının bayrağı olarak kurgulayabilirler.

Yine de memleketimizdeki bu iliştirilmiş gazeteci ve siyasilere aklıma hemen gelen bir iki soruyu arz edeyim. Putin totalitarizmine kahreden cephe İtalya, İsveç, Almanya, Fransa, Avusturya daha bir sürü Avrupa ülkesinde neo-faşizmin iktidar/iktidar ortağı olması ya da iktidarı alacak düzeye gelmesinden rahatsız oldular mı, oldularsa nerede ifade ettiler? Geçenlerde Mussolini’nin torunu Meloni’nin Zelenski ile kucaklaşması “otokrasiye karşı demokrasi mücadelesi”nin neresine oturuyordu? Avrupa’da bazı ülkelerde çalışma saatinin üst sınırının 12’ye çıkarılmasının onları rahatsız eden bir yanı oldu mu? Dünyada askeri harcamalar 2.2 trilyon doları geçmişken memnunlar mı? Yüzleri tutmadığı ve onlara kontenjan kalmadığı için Erdoğan’a yanaşamayıp Putin otokrasisine yaltaklanan gazeteci kılıklılara ve onlara yer veren “solcu”lara da  soralım; Rusya’da uzun zamandır gazetecilik yapılamıyor, yapmaya kalkanlar da geçenlerde Yelena Milaşina örneğinde olduğu gibi saldırıya uğruyor duydunuz mu? Doğru düzgün haberin bile yapılamadığı bir düzen sizin “sol” ütopyalarınızın neresine oturuyor?

Yukarıda bahsettiğim her iki kesimden iliştirilmiş biraderlerin, hanımefendilerin sadece olanların işlerine gelen kısmını görmenin yanı sıra Türkiye’deki rejim karşısında “körlük”leri de ortak. En babayiğidi rejimle ilgili “faşizm” yerine popülizm, otoriter rekabetçi iktidar türünden tespitler yapıyor. Mesele bilgi kıtlıklarında değil, rejimle fırsat olursa uzlaşmanın, rampalamanın olanağını kendi elleri ile kapatmak istemiyorlar. Bütün mesele bundan ibaret.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.